Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişiminin gerçekleştiği 15 Temmuz gecesinden itibaren Türkiye'de finansal piyasaların en erken gözlemlenebileceği ödeme sistemleri hareketleri dahil, dikkat çekici sorunla ya da güven kanalında erozyona işaret eden hiçbir şeyle karşı karşıya kalmadıklarını belirterek, "Bunu bankacılık sektörü ve reel kesim de teyit etti. Önümüzdeki dönemde bunun korunacağını umuyoruz." dedi.

Çetinkaya, yılın üçüncü Enflasyon Raporunu açıklamasının ardından ekonomistlerin ve basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

Türkiye'de yaşanan gelişmeler sonrasında kredi derecelendirme kuruluşlarının not düşürmesi halinde ekonomi ve bankacılık sektörünün bundan nasıl etkileneceğinin sorulması üzerine Çetinkaya, ekonomide yaşanan bir olayın kredi notu üzerindeki olası etkisi değerlendirilirken birçok farklı boyuttan konuya yaklaşmak gerektiğinin altını çizdi.

Çetinkaya, derecelendirme kuruluşlarının olayın iktisadi faaliyete etkisi, bu etkiye karşı verilen kurumsal tepkinin boyutu ve kalitesi, nihai olarak finansal kanallar ve borç ödeme kapasitesi üzerindeki etki gibi unsurları etraflıca değerlendirilmesi gerektiğini dile getirerek, Türkiye'de son dönemde yaşanılan olayın (FETÖ'nün darbe girişimi) etkilerinin anlaşılabilmesi için yeterli zamanın geçmesi, yeterli verinin ve gözlemin oluşması gerektiğini, bunun için henüz erken olduğunu düşündüklerini söyledi.

Bu anlamda yakın zamanda bir reyting kuruluşunun (S&P) aldığı kararları Merkez Bankası olarak aceleci bulduklarını ifade eden Çetinkaya, şöyle devam etti:

"Az önce bahsettiğim boyutlara baktığımızda biz neler görüyoruz? Yaşanan olay öncesini birlikte değerlendirdiğimizde ne görüyoruz? Öncelikle iktisadi faaliyetler açısından baktığımızda, raporumuzda da bunun detaylarını göreceksiniz, tüm gelişmeler ılımlı ve istikrarlı bir büyüme eğiliminin korunduğunu gösteriyor. İç talep güçlü, bugün itibarıyla biz güven kanalı ile ilgili herhangi bir sıkıntı görmüyoruz. (Darbe girişimi) Olayın gerçekleştiği o geceden itibaren Türkiye'de finansal piyasaları en erken gözlemleyebileceğiz ödeme sistemleri hareketleri dahil, ki bunun önemli kısmı Merkez Bankasının sorumluluğundadır, dikkat çekici sorunla ya da güven kanalında erozyona işaret eden hiçbir şeyle karşı karşıya kalmadık. Bunu bankacılık sektörü ve reel kesim de teyit etti. Önümüzdeki dönemde bunun korunacağını umuyoruz."

Çetinkaya, mali disiplinin sürdürüldüğünün görüldüğüne, bunun için net mesajlar verildiğine işaret ederek, yaşanan olaylar ya da reyting ile ilgili herhangi bir kararın, bir etki oluşturması durumunda kurumların yeterli tepkiyi verebileceğini, bunu yaşayarak gözlemlediklerini dile getirdi.

Bankacılık sisteminin mali yapısının son derece güçlü olduğunu vurgulayan Çetinkaya, Mayıs 2013'ten bu yana Türkiye'nin de içinde bulunduğu gelişmekte olan ülkelerin birçok iç ve dış şok ile karşı karşıya kaldığını, sermaye hareketleri açısından bakıldığında Türkiye'nin bu sorunların daha şiddetlilerini geçmişte yaşadığını ve ülke olarak yönetebildiğini gösterdiğini kaydetti.

- "Bu sürecin yönetilebilir olduğunu düşünüyoruz"

Çetinkaya, farklı yatırım stratejilerine sahip yatırımcılar olduğunu, bunların bir kısmının kendi değerlendirmelerinde ağırlıklı olarak reyting derecelendirmelerini dikkate alabildiklerini, ancak bununla birlikte kredi notlarının yatırım kararlarında tek belirleyici olmadığını ve birçok aktör için başat belirleyici olmadığını düşündüklerini söyledi.

Kredi derecelendirmelerinin önemli olduğunu ancak herkesin kendi risk değerlendirmesini ayrıca yapması gerektiğini ifade eden Çetinkaya, "Biz bu anlamda derecelendirme şirketlerinin kararlarının önemli olmakla birlikte başka unsurların da burada etkili olduğunu düşünüyoruz. Geçmişte de bunu gördük. Bankacılık sektörünün en zor dönemlerde, en olumsuz koşullarda bile borçlarını çevirebilme, ihtiyaç halinde yeni borçlanma yolu ile ikame edebilme konusunda oldukça yetkin olduklarını gördük.

Çetinkaya, bankaların uzun süredir Merkez Bankasının sağladığı bir seçenek ile zorunlu karşılıklar ve rezerv opsiyon mekanizması kapsamında önemli bir rezerv oluşturmaya başladıklarının altını çizerek, bunun dışında Merkez Bankasının kısa vadeli fonlama ihtiyaçlarında döviz likiditesi tamponları olduğunu, bunun dışında da Bankanın sağlayabileceği katkıları bankacılık sektörünün yakından bildiğini belirtti.

Burada da herhangi bir etkinin ilk anda büyük bir sonuç üretmeyeceğini bildiklerini kaydeden Çetinkaya, şöyle konuştu:

"Derecelendirme kararında etkili olabilecek unsurlar da dikkate alındığında biz burada sürecin Türkiye açısından olumlu seyretmekte olduğu, zaten bu olay öncesinde iktisadi faaliyet tarafındaki ılımlı seyrin korunduğunun net bir şekilde görüldüğünü, güven kanalı ile ilgili herhangi bir sıkıntının halen gözlenmediğini, bu süreçten önce özellikle iktisadi faaliyetleri destekleyebilecek, reel sektöre katkı sağlayabilecek, ihracatçıyı destekleyebilecek unsurlar da başta olmak üzere bir reform gündeminin Meclis gündemine alındığını ve yasalaşmaya başladığını, bunlar arasında otomatik katılım gibi bireysel emeklilik gibi tasarrufları destekleyebilecek alt başlıkların olduğunu ve bunların devam edeceğine, Meclis'in çalışmaya devam ettiğine dair alınan kararları tekrar hatırlatmak isterim. Bu anlamda biz bu sürecin yönetilebilir olduğunu düşünüyoruz. Sağlıklı bir karar, yatırımcıların sağlıklı bilgilendirilebilmesi için tüm bu alanlarda gözlemlerin makul bir seviyeye ulaşması gerektiği gibi bunun bir zaman alacağını düşünüyoruz. Bunun için ağustos içerisinde Merkez Bankası olarak bir değerlendirme, yeni bir karar beklemediğimizi ifade etmiş olduk. Bu noktada bakışımız olumlu ve sürecin yönetilebilir olduğunu söyleyebiliriz."

- "Kredi büyümesi ticari krediler lehine gerçekleşiyor."

Çetinkaya, kredi büyümesinin yavaşlaması durumunda ne gibi tedbirlerin alınacağının sorulması üzerine de kredi büyümesinin öncelikle bilinen rasyo ve kriterler de dikkate alındığında ülkede finansal derinleşmeye katkı sağlamasının önemine dikkati çekti. Çekinkaya, "Ancak bu büyümenin finansal istikrara tehdit oluşturmayacak bir hızda gerçekleşmesi de önemli." dedi.

Bu anlamda bu iki faktörü bir arada gerçekleştirebilecek bir kredi büyümesi seviyesini makul bulduklarını dile getirdiklerinin altını çizen Çetinkaya, şunları kaydetti:

"Merkez Bankası olarak geçmişte bir referans değerden bahsetmiştik ama bugünler için, bu kriterler zaman içerisinde değiştiği için bunları takip etmeye devam edeceğiz. Genel yaklaşımımız bu. Dönemsel olarak baktığımızda öncelikle 'finansal derinleşme, finansal istikrar' denildiğinde bunların da alt başlıkları var. Bu alt başlıklardan biri kredinin talep eden tüm segmentlere mümkün olduğunca dengeli dağıtılabilmesi yani herhangi bir grubun, örneğin, ticari segmentte herhangi bir grubun krediye erişiminde diğerlerine göre özel bir sıkılığın ya da erişememe durumunun oluşmaması bizim açımızdan önemlidir. Eminim ve biliyorum ki BDDK bunu zaten yakından takip ediyor. Önümüzdeki dönem kredi büyümesi ile ilgili takip edeceğimiz temel unsurlar, kredinin finansal derinleşmeye destek sağlayabilecek konumda olması. Bir hedefimiz de bankacılık kredilerinin dağılımlarını, ticari ve bireysel kredi dağılımının, kompozisyonunun bahsettiğimiz iki hedefi destekleyebilecek durumda olmasıydı. Bunun sağlanmış olduğunu görüyoruz. Kredi büyümesi sağlıklı olarak ticari krediler lehine gerçekleşiyor. Bireysel kredilerde yine finansal derinleşmeye destek sağlayabilecek yatay bir patikada devam ediyor. Kredi büyümesini önümüzdeki dönemde bu çerçevede takip ediyor olacağız."

Çetinkaya, kredi büyümesinin seyrine göre makroihtiyati politikalarda değişiklik olup olmayacağının sorulması üzerine de bunun ağırlıklı olarak BDDK'nın görev alanında olduğuna işaret ederek, "Ancak biz de Finansal İstikrar Komitesinde bu konudaki görüş ve değerlendirmelerimizi paylaşıyoruz. Geçmiş dönem şunu göstermiştir, gerektiğinde gerekli tedbirleri almak, destek gerektiğinde desteği verme konusunda Türkiye'de düzenleyici, denetleyici otoriteler daima zamanında ve etkili tedbirler alabildiklerini gösterdiler. Şu an ben yakın dönemde acil bir ihtiyaç açıkçası hissetmiyorum ama elbette kredi cephesi yakından takip edilecektir." diye konuştu.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Murat Çetinkaya, "Büyüme tarafı, mali disiplin dahil, darbe girişimi öncesiyle bugün arasında biz bir fark görmüyoruz ve buradaki olumlu seyrin devam edeceğini umuyoruz." dedi.

Çetinkaya, yılın üçüncü enflasyon raporunu açıklamasının ardından, ekonomistlerin ve gazetecilerin sorularını yanıtladı.

"Darbe girişimi öncesi örgüt üyelerince bankalardan ve piyasadan yüksek miktarda döviz alındığı" yönündeki iddiaların sorulması üzerine Çetinkaya, "Bu konuyla ilgili henüz bizde herhangi bir tespit yok. Düzenleyici ve denetleyici kurumlar, bu hususlar dahil, o dönemi yakından inceleyeceklerdir. Herhangi bir şey olursa zaten hukuk yolu dahil eminim kamuoyuyla da paylaşılacaktır." ifadelerini kullandı.

Çetinkaya, "bazı vatandaşların, darbe girişiminin ardından ellerindeki dövizi bozdurdukları" yönündeki değerlendirmelerle ilgili soru üzerine de Türkiye'de yerleşiklerin ve hanehalkının oynaklığın yüksek olduğu diğer bazı dönemlerde de piyasada döviz satmak suretiyle dengeleyici hareket ettiklerini gördüklerini söyledi. Çetinkaya, şu değerlendirmede bulundu:

"Biliyorsunuz 28 Nisan tarihinden bu yana günlük döviz satım ihalelerini Merkez Bankası açıyor ve günlük satış rakamını sıfır olarak açıklıyor. O dönemden bu yana Merkez Bankası olarak piyasada döviz satış yoluyla herhangi bir varlığımız, müdahalemiz olmadı. Bunda en önemli unsurlardan biri gelen talebin yurt içi yerleşikler tarafından karşılanmasıdır. Burada rakamlar 7-8 milyar dolar civarında, zaten biz açıklıyor olacağız, ilgili kurumlar da açıklıyor. Burada en önemli unsur şudur, bu belli bir güveni işaret eder ve yerleşiklerin attıkları adımların piyasada dengeleyici rol oynaması bizce Türkiye'de yaşanan olaylara güven kanalı açısından toplumun verdiği somut ve olumlu bir tepkidir."

-"Yabancı yatırımcılarda tedirginlikten ziyade anlama çabası görüyoruz"

Yabancı yatırımcıların Türkiye'ye bakışına yönelik bir soruya karşılık da Çetinkaya, kendilerinin tablonun oldukça olumlu devam etmekte olduğunu net olarak tüm göstergelerde gördüklerini söyledi.

Kendisinin bir telekonferansta da bulunduğunu, bunun dışında da iletişimlerinin olduğunu anlatan Çetinkaya, yabancı yatırımcılarda bir tedirginlikten ziyade anlama çabası gördüklerini, bunun da çok makul olduğunu belirtti.

Bu nedenle Merkez Bankası olarak böyle bir dönemde iletişim stratejisini açıkladıklarını anımsatan Çetinkaya, şöyle devam etti:

"Anlama çabası elbette Türkiye'deki gelişmeler ve rayting kuruluşlarının kararlarıyla ilgili, yani iktisadi faaliyet, güven kanalı nasıl ilerleyecek, ilgili aktörler nasıl tepki verecekler? Yapısal reformlara dair çabalar devam edebilecek mi, buradaki odak korunabilecek mi? Kurumların zamanında ve güçlü tepki verebilme ve politika oluşturma kabiliyetleri var mıdır bunları görmek isteyecekler. Biz geçen bir haftalık sürenin bile burada epey bir done sağladığını ve Türkiye açısından olumlu bir resim ortaya koyduğunu düşünüyoruz. Tabi bunu anlatabilmek lazım, bunun iletişimini yapabilmek lazım. Türkiye'ye dünyanın her yerinden, yıllardır yatırım yapmakta olan çok ciddi yatırımcılar var. Anlama çabalarını ve ihtiyaçlarını bu anlamda çok makul görmek lazım. Biz oradaki tablonun da olumlu olduğunu düşünüyoruz."

Çetinkaya, makroekonomik göstergeler açıdan önümüzdeki dönemi nasıl gördüklerinin sorulması üzerine de "Büyüme tarafı, mali disiplin dahil, darbe girişimi öncesiyle bugün arasında biz bir fark görmüyoruz ve buradaki olumlu seyrin devam edeceğini umuyoruz." dedi.

-"İhtiyaç olursa, her kurum tedbir almaya hazırdır"

Güven ve tedbir adımları açısından bir "B" planının olup olmadığının sorulmasına karşılık da Çetinkaya, tüm kurumlar gibi Merkez Bankasının da olay gerçekleştiği andan itibaren, bankacılık sektörüne sağlanacak likiditeden, finansal ve ödeme sistemlerinin etkin ve kesintisiz çalışmasına, döviz likiditesinden TL likiditesine kadar, tüm unsurlarda alabileceği tedbirleri, muhtelif senaryolarla çalışmaya başladığını kaydetti.

İşlerinin gereği olarak sürekli risk senaryolarını yenileyerek yollarına devam ettiklerini dile getiren Çetinkaya, kendilerinin BDDK, SPK, Hazine Müsteşarlığı, Bankalar Birliği ve bankalarla çok yoğun ve yakın temasta bulunduklarını belirtti.

Çetinkaya, "Çok yakın bir temasta ve yüksek koordinasyonda ilgili politikaların ve tedbirlerin oluşturulabildiğine şahit olduk. Bu bence çok önemli bir kazanımdır. Bu anlamda, tedbir adımlarıyla ilgili ihtiyaç olursa her kurum, hem kendi başına, geçtiğimiz hafta sergiledikleri gibi yine yüksek bir koordinasyonla her türlü tedbiri Türkiye'de almaya hazırdır." görüşünü dile getirdi.

-"Gördüğümüz herhangi bir risk unsuru yok"

Toplumsal etkilerle bankacılık sektörüne yönelik etkilere dönük bir soru üzerine de Çetinkaya, "Bu dönemin özellikle güven kanalı üzerinden firmalar ve bireyler üzerinde olumsuz bir etkisini görmüyoruz. Toparlanmanın hızlı olacağını umuyoruz. Bankacılık sektörü şu an mevcut faaliyetlerini rahatlıkla devam ettirebilecek likitideye hem TL hem dövizde, gerekli tüm tamponlara, tüm sermaye açısından ihtiyaç duyduğu imkana sahiptir, faaliyetlerine kesintisiz devam etmektedir. Bu anlamda gördüğümüz herhangi bir risk unsuru bulunmuyor." dedi.

Çetinkaya, bu olayın etkilerinin en kısa zamanda atlatılacağına emin olduklarına da sözlerine ekledi.

Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya, para politikasında sadeleşme sürecinin Türk Lirasının performansı üzerinde herhangi bir risk ya da olumsuz etki oluşturmayacağını düşündüklerini belirterek, "Sadeleşme süreci para politikasının öngörülebilirliğini artırdıkça risk priminin düşeceğini öngörüyoruz." dedi.

Çetinkaya, yılın üçüncü enflasyon raporunu açıklamasının ardından, ekonomistlerin ve gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Para politikasında sadeleşme sürecine ilişkin bir soru üzerine Çetinkaya, bu süreçte, para politikasının etkinliğinin, aktarım mekanizmasının etkinliğine katkıda bulunacağını değerlendirdiklerini söyledi.

Sadeleşme sürecinin Türk Lirasının performansı üzerinde herhangi bir risk ya da olumsuz etki oluşturmayacağını düşündüklerini aktaran Çetinkaya, "Sadeleşme süreci para politikasının öngörülebilirliğini artırdıkça risk priminin düşeceğini öngörüyoruz. Sadeleşme sürecinin kur gelişmeleri açısından bizi aksine daha olumlu bir noktaya taşıyacağı yönünde Para Politikası Kurulu (PPK) üyelerimizin ortak bir kanaati var." diye konuştu.

- "Faiz koridoru etkili olmaya devam edecek"

Para politikasında sadeleştirmeyi hızlandırmayı düşünüp düşünmeyeceklerine ilişkin bir soru üzerine Çetinkaya, para politikasının öngörülebilirliğinin ülkeyi daha iyi bir noktaya taşıyacağını dile getirdi.

Geçen yılın ağustos ayında yol haritalarını açıklarken, hızla tek bir politika faizine geçmenin, simetrik bir koridoru hemen oluşturmanın seçenekler arasında yer aldığını hatırlatan Çetinkaya, bir diğer seçeneğin ise kademeli geçiş olduğunu kaydetti. Çetinkaya, şöyle devam etti:

"Biz bu arada enflasyon gelişmelerinin, finansal istikrara dair gelişmelerin, yurt dışı piyasalardaki gelişmeler ve küresel oynaklıklara dair yönün belli olmasının önemli faktörler olduğunu düşündük. İçinden geçtiğimiz süreç, Ağustos 2015'ten bu yana yaşananlara baktığımızda iç ve dış faktörler, küresel faktörler ve Brexit dahil gelişmeler bizim bu adımları tedricen atmamızın önemli olduğunu gösterdi."

Gelecek dönemde faiz koridorunun yine etkili olacağının altını çizen Çetinkaya, "Biz bu politika uygulamasının önemli faydalarını gördük. Koridor yine etkili olmaya devam edecek. Tabii burada, zaman içerisinde, bizim uyguladığımız para politikası, aktarım mekanizması, bunun piyasadaki diğer faizlere etkisi gibi birçok faktör etkili oluyor olacak. Koridorun orta noktası ve simetrisi zaman içinde gerçekleşecek." dedi.

- "Kalıcı fiyat istikrarı tasarrufları olumlu etkiler"

Tasarruflara ilişkin bir soru üzerine Çetinkaya, iktisadi büyüme, yatırımlar, finansal kesimin kaynağa erişimi açısından yerli para cinsinden tasarrufların son derece kritik olduğunu söyledi.

Uzun vadeli yerli para cinsinden kaynağın sağlayacağı artı değerin önemine dikkati çeken Çetinkaya, "Bunun yapılabilmesi için Merkez Bankasının üzerine düşen görev nedir? Merkez Bankası için burada sağlanabilecek katkı, fiyat istikrarıdır. Fiyat istikrarı ne kadar kalıcı bir şekilde sağlanır, ekonomik aktörler ne kadar buna inanırlarsa elbette tasarruf kanadında da o kadar olumlu etkilerini görüyor olacağız." değerlendirmesinde bulundu.

- "TL'de aşırı değer kaybını takip ederiz"

Çetinkaya, kur hareketlerine ilişkin bir soru üzerine, Merkez Bankası olarak nominal ya da reel kur hedeflerinin olmadığını daha önce defalarca paylaştıklarını vurguladı. Çetinkaya, "Ancak Türk Lirasının aşırı değer kaybı fiyat istikrarı açısından bir risk unsuru olursa veya finansal istikrara etki ederse Merkez Bankası durumu yakından takip eder." dedi.

Banka olarak aslen piyasadaki likidite seviyesi, döviz piyasasındaki akışkanlık ve fiyat oluşumuna baktıklarını belirten Çetinkaya, 2013 yılından bu yana yurt içi döviz piyasalarında likidite konusunda sorunla karşılaşmadıklarını dile getirdi.

Kurun reel kesimin dış borçlarına etkisine dair değerlendirmelerde de bulunan Çetinkaya, firmaların bir yıl içinde vadesi dolacak tüm yabancı para cinsinden kredi yükümlülüklerini karşılayabilecek seviyede olduklarını altını çizdi. Çetinkaya, firmaların döviz riskini yönetme kabiliyetlerinin oldukça yüksek olduğunu kaydetti.

Çetinkaya, bir gazetecinin Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ile bağlantılı kamu personeline yönelik çalışma kapsamında Merkez Bankasında ne gibi bir çalışma yapıldığını sorması üzerine, "Merkez Bankası, tüm kurumlar gibi gereken adımları zamanında atmıştır." ifadesini kullandı.

- "Varlık fonu girişimini olumlu buluyoruz"

Başbakan Binali Yıldırım'ın "Varlık Yönetim Fonu"nun kurulacağına ilişkin açıklamalarının hatırlatılması üzerine Çetinkaya, bunun ülke için yeni bir kurum olduğunu söyledi.

İstikrara, tasarruflara ve yatırımlara katkı sağlayacak tüm adımları desteklediklerini anlatan Çetinkaya, "Bildiğim kadarıyla iktisadi faaliyeti destekleyebilecek, diğer gelişmiş ülkelerde de örnekleri görülmekte olan bir varlık fonunun kurulması söz konusu. Biz bu tarz bir girişimi, özellikle istikrara ve iktisadi faaliyete sağlayacağı katkılar açısından olumlu buluyoruz." diye konuştu.

AA