BM Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) son raporuna göre iklim değişikliği ve artan ekonomik talepler bölgenin su güvenliğine giderek büyüyen bir tehdit oluşturuyor ve dünyayı daha sıkı bir kuraklık yönetimi politikalarına geçişi zorunlu kılıyor.

Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Türkmenistan, Türkiye ve Özbekistan’ı kapsayan altı ülkeyi kapsayan çalışma, mevcut kuraklıkla mücadelede kurumların haritasını çıkarmak ve politika yapıcıların kendilerini geliştirmelerine imkân oluşturma çabalarının bir parçası.  
Ülkelerin çoğunun Aral Denizi’ne akan nehir havzalarını paylaşması sorunu bölgesel seviyede ele almak için yeterli alanı mevcut kılıyor. “Orta Asya ve Türkiye’de kuraklık özellikleri ve yönetimi” başlıklı rapora göre şimdiye kadar böyle bir yaklaşımı mevcut değildi.
FAO Toprak ve Su Birimi Direktörü Eduardo Mansur ve FAO dayanıklılık inşası için stratejik program lideri Dominique Burgeon çalışmanın önsözünde “Rapor; politikaları yeniden düşünmek; hazırlıklı olmayı ve her ülkenin sosyal, ekonomik ve çevresel bağlamları dikkate alarak Orta Asya’da kuraklığa karşı dayanıklılığı güçlendiren müdahale planlarını yeniden düzenlemek için iyi bir temel oluşturuyor.” dedi.

FAO, politika yapıcılara kuraklığın etkilerine karşılık veren ve çoğu zaman pahalı olan bir stratejiden kuraklık farkındalığı ve erken müdahaleye odaklanan bir stratejiye geçiş yönünde çağrıda bulunan kampanyalara yoğunlaşıyor.

Orta Asya ülkeleri yaklaşık 65 milyon insanın ağırlıklı olarak yüksek dağlarla çevrili bozkır ve çöllerde yaşadığı bir bölge. Nehirlerden akan kar erimeleri nemin büyük bir kısmını oluştururken, bölge yazları sıcak ve kuru.

Büyük ölçüde sulamaya dayanan tarım, bölgede gayri safi yurt içi hasılanın yaklaşık dörtte birini ve istihdamın ise daha yüksek oranını oluşturuyor. Su güvenliği bölgenin neredeyse tüm enerji ihtiyaçlarını karşılan hidro enerji için çok kritik ve şehirlerdeki hane halkları ve endüstri için de çok önemli.
Yağışların ortalamanın yüzde 60 civarında altına düştüğü ve nehirlerde su seviyesinin iyice azaldığı 2001’de baş gösteren ciddi ve uzun soluklu kuraklığın bölgede ciddi bir soruna yol açmasıyla kırsal kesimlerde hane halklarının bazıları gelirlerinin yaklaşık yüzde 80’ini kaybederken yoksulluk oranları arttı ve kötü beslenme tetiklendi. 

Bölgedeki ülkeler çok geniş bir aralıkta yağış oranlarına sahip; yağış aralıkları yıllık 150 milimetreden başlayıp bunun on katına kadar çıkabiliyor, ancak iklim değişikliğinin bunları benzer şekilde etkilemesi bekleniyor.
Hayvanların otlaması için kullanılan göçebe alanlarının ise kuraklığı hafifletmek için kullanılan en güçlü geleneksel stratejileri oluşturuyor. Örneğin Tacikistan’da toprak kullanıcıları kuraklıkla mücadele ederken bu yöntemlerin yeniden hayat bulmasını sağlıyor. Aynı zamanda bazı ülkelerde Sovyet döneminin merkezi su altyapıları bozulurken bu bölgelerin yeni sahiplerinin bunları korumak ve devam ettirmek için yeterli kaynak ve kurumsal çerçeveye sahip olmadığı belirtiliyor.

FAO her bir ülke için özel tasarlanmış tavsiyelerde bulunurken daha etkili erken uyarı sistemleri, uygun ekime ulaşım, sigorta şemaları ve özellikle Kazakistan’da görülen toprak tuzlanması ile mücadele girişimleri için müşterek temalar gerektiği belirtilirken, su kaynaklarının sınır ötesi kullanımının öneminin bölgesel işbirliklerinde ön plana çıkarılması gerekiyor.

Orta Asya ile komşu ve yakın dil bağlantıları olan Türkiye’nin de birçok benzer kuraklık sorunları var. Bu da ülkenin işgücünün dörtte birinden fazlasının istihdam edildiği tarım sektörüne ciddi tehditler oluşturuyor.

Önemli bir buğday üretim alanı olan Orta Anadolu’da ise yıllık yağış miktarı Karadeniz bölgesine göre yaklaşık onda bir civarında. Kuraklık genel olarak dört yıldan daha sık meydana geliyor.

Rapor Türkiye’de sürdürülebilir girişimlerin düzenlenmesi için ekonominin iyi durumda olduğuna dikkat çekerken, Türkiye Tarımsal Kuraklık Eylem Planı somut öncelikleri ana hatlarıyla ortaya koyuyor; bunlar mümkünse yüzey sulamasının verimliliğinin artırılmasını içeren karar verme sürecinde merkezileşme yerine yetkilerin dağıtılmasını da içeriyor. 

Ayrıca ülkede toprak sulamasında yaklaşık yüzde altı oranında yağmurlama ve damlama teknolojileri kullanıldığından basınçlı sulama şemalarının genişletilmesi için de bir alan var. Üstesinden gelinmesi gereken başka bir konu ise yasal olmayan kuyular ki bunlar bazı bölgelerde yer altı su seviyesini ciddi oranda düşürüyor.