Her şey ‘Bir’ ile başlar.

Saymaya birden başlarız… En büyük ödül ‘Birinci olmaktır… Hayatımızda ‘Biricik’lerimiz en kıymetlilerimizdir.

Bence ‘Bir’lerin en güzeli ise ‘Bir-lik’tir…

Ne kadar birsen o kadar bin olursun…

Ne kadar binsen onlarca ‘Bir’den meydana gelmişsindir… O kadar yenilmez, ezilmez ve güçlüsün demektir… “Bir elin nesi vardır…” sonuçta...

Örneğin mutlu sonla biten, kahramanlık hikayelerinin hepsinde mutlaka bir ‘Birlik’ mesajı bulunur. Tarih boyunca ‘Birlik’ olanlar büyük acılar çekseler de mutlaka kazanmışlardır. Selçukludan Osmanlıya tüm hükümdarlar ‘Anadolu Birliği’ni kurmak hedefinde olmuştur… Kurtuluş Savaşı ‘Birlik’in en güzel örneklerinden biridir… Bir Komutan Mustafa Kemal, bir halkı birbirine kenetlemiştir…

Birlik olmak tarih boyunca ülkelere hem siyasi hem de askeri güç getirmiş, önemli bir aktör olmalarını, tarihe yazılmalarını sağlamıştır.

Mesela son dönem dikkatimi çekiyor; Hollywood bile fantastik kahramanları bir araya getirip ‘Birlikten güç doğar’ mesajı veren filmler yapıyor. Öyle ki iyilik için bir araya gelen ‘Kötüler’ bile birlikte güçlü…

Neyse…

‘Buralara nereden geldin?’ derseniz; Koskoca İslam Dünyasına bakarak geldim.

Gazze’de yaşananları sizler gibi isyanla izlerken geldim… Biz elbette Filistin halkıyla ‘biriz’ ve tekiz. Filistin bu ülkenin –siyasi görüşü ne olursa olsun- her bireyinin kalbinde hissettiği, isyan ettiği bir meseledir. Ama başımızı birazcık çevirdiğimizde gördüğümüz manzaraya ne diyeceğiz?

Katliamı iki cümle İsrail kınamasıyla geçiştiren, ABD ile kapı arkalarında öncelikle İran için ‘insafsız’ planlar kuran Suudi Arabistan’a, ABD uydusu olmuş bazı zengin Arap devletlerine bakınca ne görmemiz gerekiyor? Sünni- Şii demeden tüm Müslümanları birleşmeye, güçlü olmaya teşvik etmesi gereken bu devletlerin; tersine parçalanmaya hizmetini nasıl yorumlamamız lazım? Her gün patlayan bombaların, kıyılan canların, kaosun, kargaşanın, geleceksizliğin hesabını kim ödeyecek?

ABD, ABD’dir ve hiçbir zaman zaman bu coğrafyanın dostu olmamıştır. Bu nedenle ‘Amerika’yı yeniden keşfetmeye’ de gerek yoktur. Yani ABD’nin gözünde; dünya görüşünüz ne olursa olsun, ne kadar ‘İlericiyim, demokratım, insan hakları savunucuyum’ deseniz de boşa kendinizi kandırmış olursunuz. Siz aslında hep ‘Müslüman siz’siniz… Kaotik bir coğrafyada yaşamaya zorlanacak, öldürülecek ve daha da kötüsü kullanılacak birer maşanın ötesine de gidemezsiniz. İsrail için söze bile gerek duymuyorum…

“İNANANLAR KARDEŞTİR”

Söz çok ama haddimi de birazcık aşarak son bölümü rahmetli Cemil Meriç ile bitirmek isterim. ‘İnananlar kardeştir’ diyor ünlü fikir adamı:

“Bu ülkenin bütün ırklarını tek ırk tek kalp tek insan haline getiren İslamiyet olmuş… Biyolojik bir vahdet değil bu. Ne kanla ilgisi var ne kafatasıyla… İster siyah derili ister sarı… İnananlar kardeştir. Aynı şeyleri sevmek aynı şeyler için yaşamak ve ölmek… Türk’ü Arap’ı Arnavut’u düğüne koşar gibi gazaya koşturan bir inanç, Gazaya yani irşada… Altı yüzyıl beraber ağlayıp beraber gülmek…”

Bir iken bin olmakta mesele… İçinizden, “Bugünün İslam dünyası için bu fikir çok imkansız görünüyor” diyenleri de duyar gibiyim… Ümit etmek bile imkansız mı?

Her yeni güne, ‘Moral bozmadan yeniden denemek, yılmamak, yıkılmamak ve şükretmek’ ile başlıyorum.

Kim ne derse desin, karşımıza hangi güçlükler çıkarsa çıksın, birbirimize olan inançsızlığımız en uç noktalara ulaşırsa ulaşsın…

Unutmamak lazım ki;

Hayatta her şey yine de ‘Bir ümit’ ile başlıyor…