Bir İzmir Hikâyesi...

 

Gidemeyenler için İzmir;

Ankara'dan İzmir'e yol aldığımızda heyecanımız tariflere sığmaz bir haldeydi. Disiplin kurulu başkanımız Sayın A. Fatin Özdemir ve MYK üyemiz Taner Gökçek beyle yol boyu kritik yaparak heyecanımızı yatıştırmaya çalışıyorduk.

Miting alanı daha önceleri başka organizasyonlara ev sahipliği yapmış, katılım için basın türlü türlü yorumlar yapmıştı, acaba biz ne yapacağız? Bizim için neler yazılacak, neler söylenecekti?

Çocukken hepimizin yaşadığı bayram öncesi duygulardaydım. Aile büyüklerini ziyaret eder, harçlıklarımızı alır, o günü ölümsüz ve sonsuz bir gün olarak yaşardık. İzmir'de öylemi olacaktı?

Arabamız İzmir'e girdiğinde heyecanımız artmış, merakımız yerini huzura bırakmaya başlamıştı. Adım adım ilerleyen trafik, ellerinde bayraklarla yürüyen insanlar bizlere miting alanının istikametini gösterirken, muhteşem buluşmanın güzelliği hakkında fikir de vermeye başlamıştı.

Tarihin bütün dönemlerinde güzel olan İzmir o gün bir başka güzeldi. İzmir gelinlik bir kız gibi güzel ve narin, yağız bir delikanlı gibi güveni tam ve kendisinden emindi. Böylece bizimde meraklı saatlerimiz huzurlu saatlerimizle yer değiştirdi.

Göremeyenler için miting;

Alsancak meydanı allanmış, sancak dikilmişti. Milyonu aşan ülküdaşlarımız mutlu bir kucaklaşmaya, İzmirli dostlarımız milli bir buluşmaya vira bismillah demişlerdi.

Meydan iman dolu göğüslerin Allah, Vatan ve Bayrak için aynı anda attığı ilahi bir senfoniye dönüşmüş, verilen her nefes gök kubbede birleşmiş ülkemiz üzerinde dolanan kara bulutları dağıtan bir fırtına olmuştu.

Meydan kan kırmızı bir gül bahçesi, bir lale tarlası. Gönüllerde dualar, besmeleli dudaklar, vur de vuralım diyen ocakçılar ''budur Peygamberin övdüğü Türkler, ya Allah bismillah Allahu Ekber''...

Meydan er meydanı, denize yakın, dağlardan ulu bir atmosfer, eller havada birinde bayrak biri duada, kalpler çarpmakta dudaklar oynamakta sadece İzmir değil tüm Türkiye ayakta ''Çankaya yokuşunda balam Asya'nın bozkurtları''

Analar kızlarını alıp ta gelmiş babalar oğullarına yarenlik etmekte, çocuklar ocaklara gitmeden ocakçı olmakta miting meydanında. Geleceğin ülkücüleri ocakçı abilerine nispet edercesine dimdik.

Hangi yaştan kimi sorarsan hep orda, hani derler ya yedisinden yetmişine işte öyle. Ömrüne hayatın bütün yükünü bindirmiş, elinde bayrak yüreğinde iman yaşlılarımız, çocuklarının geleceği için meydanlarda gönlünü Allaha vermiş dudağı dualarda orta yaşlılarımız, dünün onuru geleceğin şerefi için hep birlikte haykırmaktalar, ''Ne mutlu Türküm diyene'''

Gençler; tarihin her döneminde kutlu Türk genci, Malazgirt'ten öğüt almış, hangisi Alparslan, hangisi Afşin kim bilebilir. Her biri gelecekten endişeleri yok eden birer lider, yeleleri kabarmış bunca bozkurt korkusuz, dün ne yaptığını bilen, yarında ne yapabileceği bilinen bu korkusuz vatan evlatları güven ve aşkla lideri beklemekteler. ''Vur de vuralım öl de ölelim''

Duyamayanlara Devlet Bahçeli;

İstanbul'da Genel Başkan Yardımcımız Celal Adan beyin oğlunun düğününe katıldıktan hemen sonra kara yolu ile İzmir'e geçen Türkmen beyi, bir dostunun mutluluğunu paylaşmanın huzuru içerisinde Alsancak meydanını lale bahçesine çeviren ülküdaşları ile buluşmaya hazır.

İstirahat ettiği otelden miting alanına giderken sırtında taşıdığı yükün farkında, kendisinden emin, geleceğe yelken açmış büyük Türk milletinin kederlerini dağıtmaya ant içmiş.

Dedem Korkutun öğütleri, Bilge Kağanın emirleri, Hoca Yesevinin duaları kulaklarında. Tarihin bütün sayfalarını bilen, Türkün kudretini ayaklar altına aldırmamaya azmetmiş, emin ve kararlı bir şekilde kendisine açılmış gönüllerle buluştuğu anı görmeliydiniz...

Türk tarihinin yılmaz, yenilmez muhteşem liderlerinin emanetini Alsancak meydanına taşırken, Ergenekon'dan başlayan kutlu yolculuğun, Dumlupınar da bitmeyeceğinin müjdesini vermek için kürsüye çıktığında, ak alınlı, tunç yürekli ülküdaşları onu dinlemeye hazırdı.

Kürsüden merhaba dediğine, sadece İzmir'e ve İzmirlilere değil, Türk dünyasının geleceğine seslenmişti.

Bilgeliği Bilge Kağan, yiğitliği Kültigin'di. Cesareti Alparslan, hızı Yıldırım Beyazıt'tı, inadı Fatih öfkesi Yavuzdu, milyonu aşan ülküdaşları onda Alparslan Türkeş'in ruhunu görmüştü.

Artık İzmir tamamdı, sırada Adana var...

Türkmen beyi; Haydi durma ilerle, Ülküdaşların seninle...

İrfan Topçu

***

Sizde bu bölümde yazmak isterseniz sitemizin ilkelerine ters düşmeyen yazılarınızı [email protected] mail adresine gönderin sizin adınızla yayınlayalım.

Not: Yazılarınızda isminizi ve kullanılacak mail adresinizi yazmayı unutmayınız.