Bir bilge, ülkenin önde gelenlerinin torunlarına eğitim veriyordu. Onlara dedi ki:

- İçimde bir savaş var. Korkunç bir savaş. İki kurt arasında. Bu kurtlardan birisi ihaneti, hainliği, kıskançlığı, dönekliği, açgözlülüğü, kibiri, hırsı, iftirayı, fitneyi, vefasızlığı, nankörlüğü, yalanları, yapmacık gururu, üstünlük taslamayı ve egoyu temsil ediyor. Diğeri ise huzuru, ahlakı, umudu, toplumu, hürriyeti, sevgiyi, şahsiyeti, nezaketi, gelişmeyi, ilmi, inancı, ülküyü, dava adamlığını, yardımseverliği, anlayışı, cömertliği, vefayı, dostluğu, sadakati, merhameti ve alçakgönüllülüğü temsil ediyor. Aynı savaş sizin içinizde de sürüyor ve diğer bazı insanların içinde. Çocuklar anlatılanları anlamak için bir dakika düşündüler ve içlerinden biri bilgeye “hangi kurt kazanacak?” diye sordu. Yaşlı bilge hemen cevapladı:

- Beslediğiniz…’

***

          Çok anlamlı bulduğum bu hikâyeyi daha önceki bir yazımda yine kullanmıştım. Çünkü içimizde beslediğimiz kurtların savaşı hala devam ediyor. Bu hikâye kıyamete kadar da güncelliğini koruyacaktır. İnsanoğlu varolduğu sürece insan içindeki kurtların bu savaşı her daim devam edecektir.

          Ruh halin, karakterin, yetiştirilme tarzın, yaşadığın atmosfer hangisine müsaitse beslediğin kurt ona uygun güçleniyor. Bazıları da sonradan iradesine hâkim olamayıp içinde beslediği kurt alanından diğer alana geçebiliyor. Kimi hayatın şartlarına, kimi şahsi menfaatlerine, kimi çevrenin etkisine belli bir zaman sonra yenik düşebiliyor. Kendi yaşam muhasebesini yapıp, kötü alandan iyi alana, iyi alandan kötü alana geçenlere dair herkesin herkese verebileceği kişilik örnekleri de elbet vardır. Alandan alana geçişlere numune örnekler göstersek de, bu alanlar birbirine karşı mücadelede keskin bir bıçak gibidir. Hikâyedeki “İçimizdeki korkunç savaş” tarifi işte bunun içindir.

          Sembolü “Bozkurt” olan her Ülkücü için de içimizdeki bu savaşın büyük bir önemi vardır. Bu savaşta bir Ülkücünün vereceği mücadele bellidir. Çelik iradeli bir karakter, sağlam temeli olan bir maneviyat ve güçlü bir sadakat-vefa bu mücadelenin en güçlü silahıdır.

          Hikâyedeki bilgenin öğreticiliği ve beslenmesi gereken kurt modeli işareti gibi, Bilge Liderin “Bozkurtlardan” istediği karakter ve kişilik de bellidir. Dava temelinde, o karakter ve kişiliği hayatımızda yaşatırsak, işte ona karşı en vefalı, en sadakatli davranışı sergilemiş oluruz. Aksi halde vefanın da, sadakatin de geçerliliği olmaz.

          Bilge Liderin “Vefa ve sadakat bir canlıyı insan, bir insanı da manen kahraman yapar. Bu hasletler harap kalplerin hayat iksiri, varoluşun itibar iadesidir. Kader ve karakter bozgununa uğramamış, nefis saldırısı ve menfaat tasallutu altında kalmamış kimseler için vefa ve sadakatin bedeli yoktur. Değerlerini ihanet operasyonuyla aldırıp tüm şahsiyet ve geçmişinden soyunanlar için vefa bir semtin ismi, sadakat bir aldatmanın bahsidir. Allah insanı akılla mümtaz, duyguyla üstün, ruhla ölümsüz kılmıştır” sözleri en anlamlı ve maneviyat yüklü bir tarif değil midir?

          “Vefa ve sadakatin bedeli yoktur” sözü bu değerlerin asla pazarlama vasıtası yapılmayacağının da tescilidir.

Bir Bozkurt için davaya, lidere sadakat ve vefa gönülde açılan sevginin tartışılmazlığıdır.

           Yazar diyor ya: “Sadakat, kişinin kendinde bir kişiye bir yer ayırması ve o yeri hep onun için korumasıdır.”

          Korumanın yolu, içinde beslediğin kurdun fazilet, erdem, ahlak çizgisinde yürümesinden geçiyor.

          Sadakat asla bir menfaat aracı değildir. Sadakat dizginlenemeyen doyumsuzluğun bir şifresi de değildir.

          Bazıları var, her yere sinyal gönderip, gitmek isteyip gidemediği halde “gitmedik sadakatli davrandık” diyerek doyumsuzluğunu tatmin etmeye kalkarak, kendini sürekli alacaklı gören…

          “Biz şöyle mücadele ettik, biz böyle mücadele ettik” diyerek doyumsuzluğunu canavarlaştırarak kendini sürekli alacaklı gören…

          Davasını, ideolojisini ve liderini savunmakoruma uğruna hayatında bir tane düşman edinmeyip de, sadakat maskesiyle bir koyup on almaya kalkarak, kendini sürekli alacaklı gören…

          Sadakat maskesini menfaat borsasında kazanca yatırandan dava adamı olmaz. Zaten bu hal sadakat değil, olsa olsa kabahat halidir.

          Bilge Liderin sadakatli olana da, sadakat rolü yapana da hiçbir borcu yoktur. O yüzden sürekli borç tahsilatçısı gibi ne sadakat pazarlamasına, ne de tekrar tekrar sadakat maskesi takmanıza gerek yoktur.

          “Ben neydim ne oldum?” sorusunu kendinize sorduğunuzda zaten borçlu çıkarsınız… İster maddi hesaba girin, ister manevi… Borçlu haliniz her ikisinde de değişmez. Bu yüzden “Bizimle güçlenip, gücü bize yetenler” sendromu yaşatmayın…

          Sadece içinizde beslediğiniz kurtlara dikkat edin… İçinizde beslediğiniz kurda göre sadakatinizin ve vefanızın kaç ayar olduğu anlaşılır.

          Ölümlü dünyada, geride bırakacağınız karakterinizin hazine olması da bu ayara bağlıdır. İçinizdeki o iki kurt arasındaki korkunç savaşa öyle bir mücadele ayarı verin ki, kazanan olun ve arkanızdan “Adam gibi adamdı” desinler… Dünyalık kazanımlar için leke sürmeyin kutsal davaya…

          Kazanan her zaman içinizdeki “Bozkurt” olsun… Ne bakıyorsun anlattığım senin hikâyen, benim hikâyem…

Türkgün