"Kore yaylasından kopan bir fırtına, kendi sahillerinde söner. Vietnam'dan kopan bir fırtına, ancak kendi sahillerini yalar; Himalâyalar'dan kopan bir fırtına dahi Hint Okyanusu'nda kırılabilir. Fakat Anadolu Yaylasından kopan bir fırtına bütün dünyayı tesir altına alabilir. Bunun böyle bilinmesi ve değerlendirilmesi gerek" diyen Başbuğ'un 1. Körfez Krizi günlerinde dönemin cumhurbaşkanı Turgut Özal'a yazdığı mektubun ‘özü olan' Musul-Kerkük'e girme teklifi hayat bulsaydı, Türkiye'nin sınır müdafaası 36. Paralelden (Süleymaniye'den) başlayacaktı.

Bölgede Barzani-Talabani soytarılarının esemesi de okunmayacaktı. Dünya silah baronlarının yahut İsrail'in dış politik etkisi mi bilinmez ama neticede 1980 ihtilaliyle temeli atılan PKK, Özal döneminde ‘kat çıkmaya' başladı. Bugünkü fotoğrafı o yıllardan gören Merhum Türkeş Beğ, savunma hattını sınırlarımızın ötesinde kurmanın Türkiye'yi ‘elli yıl' ileriye götüreceğini söylüyordu.

Hal böyleyken Özal buna yanaşmadı ve Türkiye ekonomisi Körfez Krizinden ciddi zararlar gördüğü gibi bunun yanında terörün ivme kazanması da aynı dönemde ‘insani' (?) sebeplerle Türkiye yerleştirilen peşmergeler vesilesiyle oldu. Neticede Türkiye'yi elli yıl ileriye götürecek bir teklif Özal'dan geri döndü. Sonuç; Diyarbakır, Bingöl, Van hattında ciddi-marjinal terör vakaları ülkemiz adına 90'ların kanayan yarası oldu. Bütün bunlara rağmen 2000-2002 arasında bitme noktasına getirilen bölücü terör, küresel bir oyunun en ciddi kilometre taşı haline AKP iktidarıyla yeniden getirildi.

Defaatle izahına uğraştığımız BOP'un artık izaha muhtaç olmayan ihanet ekseninde mesele kısaca şu şekildedir, 19.yy'ın sonlarında T. Herzl tarafından beyan edilen Siyonizm, Ortadoğu'da Yahudi'ye toprak sağlamak için 1. Dünya Savaşını kullanmış, devletini kurmak için ise 2. Dünya Savaşını. Şimdilerde bölgede sıkışan ve nefes alamayan İsrail Devleti için ise BOP üzerinden yeni bir dizayna gidiliyor. Bölgenin diktatörlerini savunmak elbette doğru değil ama Saddam'dan Kaddafi'ye ve hatta Esad'a kadar bu bölgede hedefe oturtulan her liderin müşterek vasfı İsrail karşıtlığıdır. Kullanılan ‘kürt kartı (piyonu)' da satrancın kuralları dâhilindedir.

AKP Hükümeti ile siyasi terminolojimize sokulan Gevurdağı-Sivas hattı garabeti ise tam anlamıyla bir niyet beyanıdır. Türkiye'nin milli sınırları içerisinde terörün hattı düne kadar en batıda Diyarbakır kuzeyde ise Van şehrimizin güneyinden ibaretti. Suriye krizi ile birlikte bu sınır gerçekten de Gevurdağı'na kadar geldi. Hatay'da, Gaziantep'te, Maraş kırsalında yaşanan terör vakalarının doğru okuması da budur.

MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'nin yıllardır hükümeti bu konular üzerinden eleştirmesi ve uyarmasının anlamı ve haklılığı da kendini göstermiştir. Çok değil 2012 ilkbaharında MHP Genel Başkanından gelen ‘olağanüstü hal bölgesi' teklifine o dönem soğuk bakanların bugün terörün soğuk maşası olduğu da gün gibi aşikârdır. MHP'nin dünkü Genel Başkanının feraset ve öngörüsünün haklılığını bugün gören Türk Milleti, MHP'nin bugünkü Genel Başkanının haklılığını da görmüştür. Biz buna ‘doğru pencereden bakmak' diyoruz.

‘Kürt Açılımı' adıyla terörü bitirme planı yapan eski İçişleri Bakanı yeni başbakan yardımcısı Beşir Atalay farkındaysanız günlerdir kamera ve mikrofonlardan uzak. Beşir Atalay'ın teröre ve teröriste ‘kimlik' verdiği bir Türkiye'de, BOP eşbaşkanı Sayın Erdoğan İsrail karşıtı liderleri bölgeden temizleme ihalesini almış, Barzani'nin bölgede güçlenmesini Türkiye'deki bölücü terörün siyasallaşıp, meydan okuması takip etmiş, Beşer Esad da son yıllarda tavır aldığı PKK'yı yeniden Türkiye üzerine salmışsa bu işin sonunun nereye gideceği...

İnşallah tek başına MHP iktidarıyla bu ülke nefes alır, İsrail'in de böylece gırtlağı sıkılır...

Afişlerimizde ki cümle; ‘Ülken için bir OYUN VAR'...

Selametle...