"Yürütme'nin Çift Başlılığı" Sendromu

 

Amerika Birleşik Devletlerinde, işin uzmanları tarafından masa başında tasarlanan ABD tipi başkanlık modeli, sert kuvvetler ayrılığı ilkesinin fren ve denge mekanizmalarıyla güçlendirilmiş halinin ılımlı ve ideolojik yönden birbirine çok yakın iki parti üzerinden çalışması esasına dayanmaktadır. ABD Başkanı, "yürütmenin tek başlılığı" nın simgesidir. Saf başkanlık sistemi, Amerikan toplumunda, ihtiyaçtan kaynaklanan anayasa mühendisliği harikası bir Amerikan buluşudur. Devletlerin birleşmesinden meydana gelen ABD tecrübesine baktığımız zaman, klasik başkanlık sisteminin federasyon şeklindeki bir devlet yapısı için hayli ideal bir sistem olduğunu kabul etmek gerekir.

İngiltere ile tarihi planda sembolleşen parlamenter sistem ise, bir yanda "monarşi (Taç)" diğer yanda başbakan olmak üzere "çift başlı yürütme" ilkesine dayanır. Parlamenter sistemin doğuşunda yürütmenin sorumsuz kanadı, sembolik yetkilere sahip "monarşi" olarak somutlaştığı için "monarşik parlamenter sistem" ayrımı yapılır. İki başlı yürütmenin sorumsuz kanadını oluşturan monarşi yerine seçimle gelen cumhurbaşkanı ya da Devlet başkanı tipinde ise "cumhuriyetçi parlamenter sistem" söz konusu olmaktadır. Çift başlı yürütmede, başlardan biri olan başbakan oyun kurucu siyasi aktör rolünde, monark ya da cumhurbaşkanı ise sembolik yetkilere sahip ve sorumsuz konumdadır. Böyle olunca da, "çift başlılığın" siyasi kriz üretme ihtimalinin doğal olarak ortadan kalktığı görülmektedir.

Hükümet sistemlerinin toplumların ihtiyaçlarından hareketle kendi şartları dikkate alınarak tasarlanması gerekir. Siyasi sistem değişiklinin kendiliğinden ya da otomatikman daha yüksek bir demokrasi standardı manasına gelmediği unutulmamalıdır. Kaldı ki, demokrasi kalitesi bakımından bu sınıflandırmaların tek başına bir önemi de yoktur. Hükümet sisteminde çift başlılığın giderilmesi halinde, müthiş bir demokratik hamle yapılmış olacağı şeklindeki tek başlılık fetişizminden kurtulmak şarttır.

Bu bağlamda, ülkemizde sorunun ana kaynağı, 2007 Yılında cumhurbaşkanının doğrudan halk tarafından seçilmesi esasına geçilirken sadece seçim hususunun değiştirilmesi eski hükümlerin 1982 Anayasasındaki haliyle olduğu gibi bırakılmasından kaynaklanmaktadır. Çünkü 1982 Anayasasında, cumhurbaşkanı tarafsız ve sorumsuz konumda olduğu halde aşırı yetkilerle donatılmıştır. Başbakan ve cumhurbaşkanı ikisi birden geniş yetkilere ve görevlere sahip olduğu için siyasi sistemde kudretli oyun kurucu aktörler olarak karşımıza çıkmaktadır. Yürütmede çift başlılık sendromunun belirtileri tam da bu noktan başlamaktadır. Oysa, çift başlı siyasi tabloyu önlemek amacıyla parlamenter sistem tercihine uygun olarak iki siyasi aktörün görev ve yetkileriyle ilgili normatif revizyon yapılması gerekirdi. Başka bir ifadeyle, cumhurbaşkanın yetkileri azaltılmalı ve yetki kullandığı ölçüde sorumluluk getirilmeliydi. Bunlar yapılmaksızın sadece "halk tarafından seçim" düzenlemesine gidilmekle, 140 yıllık tecrübemizin bulunduğu parlamenter sistemin fiilen rayından çıkması beklenen bir olgudur. Yürütmenin iki başını oluşturan cumhurbaşkanı ile başbakan arasında, özellikle farklı siyasi çizgiden gelmesi durumunda, çatışma ve siyasi kriz potansiyelinin kaçınılmaz olduğu bilinmektedir. Bugünlerde ülkemizde siyaset bilimi literatürüne katkı yapacak bir örnek olay daha yaşanıyor. Aynı siyasi hareketten oldukları halde cumhurbaşkanı tarafından başbakanın değiştirilmesi, çift başlı yürütmede iki aktör de geniş yetkilere sahip oyun kurucu pozisyonda ise siyasi bunalım çıkması sürpriz niteliği taşımıyor.

Fransa'nın yakın zamanlarda gerçekleştirmiş olduğu anayasa değişiklikleri ile yeniden yüzünü klasik parlamenter sisteme çevirmesi, yürütmenin iki başlılığı bağlamında da anlamlı bir örnektir.

Ülkemizde, siyasi sistem tartışmaları kendi mecrasında ve reel boyutlarıyla tartışılmıyor. Kuvvetler ayrılığı ilkesi, sadece kağıt üzerinde. Örneğin, ciddi boyutta denetim açığı var. Denge ve denetim mekanizmaları işlemiyor. Yasama organı hükümeti denetleyemiyor. Yapılacak bir anayasa değişikliğiyle, Başbakan hariç tüm bakanların parlamento dışından atanması yani "bakanlık göreviyle milletvekilliğinin bağdaşmazlığı" esasına geçilmesi şeklindeki yeni tekniği benimseyip başarı grafiği yükselten ülke örnekleri var.

Hükümet sistemi, ister çift başlı ister tek başlı olsun değişmeyecek makro amaç, demokrasinin iyileştirmesi olmalıdır. Sözün özü, ortak akıl yoluyla ülkemiz gerçeklerine uygun rasyonel çözümler geliştirmeyi öğrenmeliyiz. Asıl mesele bu.