Fırıncılık yapan ailesinin, "fırıncı olmasın, okusun, doktor olsun" diyerek Rusya'ya gönderdiği ancak tıp eğitimini yarıda bırakarak dede mesleğine dönen Hakan Doğan, ekmek yapımıyla ilgili 20 yıllık birikimini 3 kitapta topladı.

Erzurumlu Doğan ailesinin üçüncü kuşak bireyi 44 yaşındaki Hakan Doğan, küçük yaşta göç ettikleri Bursa'da ailesinin iki fırını olmasına karşın, "fırıncı olmasın" düşüncesiyle tıp okuması için Rusya'ya gönderildi.

Eğitimine devam ederken hekimliğin kendisine uygun bir meslek olmadığına karar veren Doğan, Bursa'ya dönünce, uzun süredir planladığı farklı lezzetlerde ekmek yapımı için hamurhaneye girdi.

Anadolu'nun birçok ilini ziyaret ederek, geleneksel buğdaylardan ekşi mayalı ekmek yapmaya yönelen Doğan, bu alandaki 20 yıllık tecrübesini yazıya döktü. Geçen yıl Alfa Yayınları'ndan çıkan "Ekşi Mayalı Ekmekler" kitabıyla The Gourmand World Cookbook Awards'da, alanında birincilik elde eden Doğan'ın "Adım Adım Hamur İşleri" ve "Kıbrıs'ın yerel lezzetleri" kitapları da piyasaya çıktı.

"Ekmek yapmak parmak izi gibidir"

Bir etkinliğe katılmak için Bilecik'e gelen Doğan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 120 yıl önce yolu Rusya'ya düşen dedesinin orada fırıncılığa başladığını ve bunun aile mesleğine dönüştüğünü, daha sonra ailenin Erzurum'daki fertlerinin Bursa'ya göç ederek fırıncılığı devam ettirdiğini söyledi.

Bursa'da üçüncü kuşak olarak bu işi kendisinin yaptığını anlatan Doğan, ailesinin, fırıncı olmasını istemediği için kendisini hep bu meslekten uzak tutmaya çalıştıklarını belirterek, şöyle konuştu:

"Ailem, 'herkes fırıncı bari bir kişi fırıncı olmasın' dedi. Okumam için ellerinden geleni yaptılar. Ben de tıp eğitimi için dedemin fırıncılığa başladığı Rusya'ya gitmeye karar verdim. Rusya'da tıp fakültesinde okurken hekimliğin herkesin yapabileceği bir meslek olmadığını fark ettim. Karakterine, zekasına, yapısına her şeyde farklılık gösteriyor. Aileme geri döneceğimi söylediğim zaman güldüler. Karadeniz'de güzel bir söz var; sevdiğini alamazsan aldığını seveceksin. Dönünce, fırının her aşamasından geçip ekmek yapmaya başladım. Hamurhaneye girdim. Un, su, tuz ve mayayı karıştırıp hep aynı şeyi yapıyoruz zannettim. Kesinlikle her şeyi değişikmiş. Un da su da maya da değişik. Sürekli değişken. Siz o değişkenler arasında bir formül oluşturuyorsunuz. Bu bana çok zevkli geldi. Ekmek yapmak parmak izi gibidir çünkü bir kere yaptığını bir daha yapamıyorsun."