Umut için ölüme kürek çekmek!

Yağmur yağar, sel olur ölürüz!

Lodos olur, baca çekmez ölürüz!

Şimşek çakar, yıldırım düşer ölürüz!

Maden çöker, asansör düşer ölürüz!

Dört kişilik aile bir mobilete biner ölürüz!

Bankamatikten para çekerken elektrik çarpar ölürüz!

Tıraş sonrası berbere masaj yaptırırken boynumuz kırılır ölürüz!

Say sayabildiğin kadar.

Burası Türkiye kardeşim,

Sobadan zehirlenir ölürüz…

Kırmızı ışıkta durur ölürüz.

*

Biliyoruz ki ölüm var,

Hem de mutlaka ve herkes için.

Oysa Ortadoğu cehenneminde,

Kumdan kaleler için savaşırken Krallar ,

Bir an bile düşünmüyor,

Savaştan kaçarken “kalesiz kalan” kadersiz çocukları!

Onlar “ölü balık” gibi sahile vuradursun,

Tek dişi kalmış sözde medeni Avrupa,

Bu konularda kılını bile kıpırdatmıyor.

Aksine Türkiye’ye “parası neyse verelim onlar sizin orda kalsın” deyiveriyor.

*

Mülteci çocuklar,

Savaştan kaçan çocuklar,

Onlar büyüyünce mühendis…

Büyüyünce doktor…

Büyüyünce belki de öğretmen olacak çocuklar.

Ama onlara sorsan,

Evlerinden, şehirlerinden, ülkelerinden uzakta…

Her halde hiç biri “mülteci” olacağını aklına bile getirmezdi.

Nereden bileceklerdi ki onların “umut” dedikleri yolculuğun,

İsimsiz bir mezarda son bulacağını!

İşte bu dramın ne adı var ortada,

Ne de tarifi.

*

Biliriz ki dünyada yaşanan hiçbir sorun,

Açlıktan, yoksulluktan, savaştan kaçarken ölen,

Bir çocuğun ölümünden büyük değildir.

Peki, bu ölümlere neden engel olunamıyor?

Yani bunca kaçakçılık olayı gözümüzün önünde yaşanıp…

Sayısız cesetler sahillerimizden fışkırırken,

Sahil ve kara güvenliğimiz ne yapıyor?

Hadi onlarca kişiyi botlara binerken görmediniz,

Hadi çıkış noktaları hep aynı olmasına rağmen dikkat etmediniz,

İyi de kardeşim,

Bu adamlar yurdu baştanbaşa geçerken hiç mi fark etmediniz?

*

Ne diyelim;

“En büyük güvenlik sahil güvenlik” öyle mi?

Önceki gün 30’dan fazla ölü…

Denizin ortasında bulunamayan sayısı meçhul insanlar.

Tek kelimeyle “mülteci mezarlığına” dönmüş topraklar.

Kurtulanlar anlatıyor;

“Tam Midilliye çıkarken, Yunan sahil güvenlik bizi geri çevirdi.”

Yani Yunanlı “bana gelme de, ölürsen öl” diyor,

İşte bu nedenle de Ege’den ölüm fışkırıyor.

Ege denizi her gün başka bir insanlık ayıbına imza atıyor.

Merek ediyor insan,

Nasıl bir umutsuzluk,

Nasıl bir çaresizliktir ki,

Karaya ulaşamayacağını bile bile,

Göz göre göre 50 kişi bir botta,

Azgın dalgalara rağmen ölüme kürek çekiyor?