Ülküdaşlarımla Sohbet

Bizler, yüce rabbimizin ruhlarımızı toplayıp, “ben sizin Rabbiniz değilmiyim diye sorduğunda, hep birlikte, evet sen bizim Rabbimiz sin” dediğimiz ruhlar âleminde, bir birimizi tanımış ve sevmiş insanlarız.

İnsanlığın seyri içerisinde, yaşadığımız tarih bu gün değil de, bin yıl önce olmuş olsa idi, bizler sultan Alparslan’ın askeri olmaktan başka ne yapabilirdik.

Bu günkü ruhumuzu asırlar gerisine taşıdığımızda, Yunus olurduk, Taptuk olurduk.

Çünkü biz bunun için yüce Allaha söz verdik.

Ülküdaşlarım;

Sözümüzde Allah’ın yolundan ayrılmamak vardı, ayrılmıyoruz.

Kur-anına uymak vardı, uyuyoruz.

Resulünün izinden yürümek vardı, yürüyoruz.

Bir birimizi sevmek vardı, ahh ahh neden sevemiyoruz.

Birimiz Taptuk, birimiz Yunus olsak, sonra birimiz Yunus birimiz Taptuk olsak.

Ülküdaşlarımızın gönlünü bir dergâh kabul etsek, oraya eğri olan hiçbir şeyi sokmasak.

Taptuğun, bizim Yunus dediği gibi, bizde bizim olsak, bir birimizin olsak, biz zaten bunun için söz vermemiş miydik?

Biz birbirimize karşı kusur avcısı olsak, gördüğümüz kusurları, gözümüzde, gönlümüzde öldürsek.

Biz zaten gerçekte bu değil miyiz?

Daha çocuk yaşlarda, ülkü ocaklarında,” Komünizme, Faşizme ve her türlü Emperyalizme” diye ettiğimiz yemin hala geçerli değil mi?

Biz ülkücüler “insanlık âleminin en büyük ailesi değil miyiz?”

Hani “Lider, Teşkilat, Doktrin” dememiş miydik?

Ülküdaşlarım;

Bu büyük ve muhteşem ailenin fertleri olarak.

Birbirimize karşı, yüreğimizde yaktığımız sadakat alevinin odununu atan Hz. Ebubekir’dir.

Biz birbirimize karşı adil olmaya mecburuz, aksi takdirde, yüreğimizdeki köşkte Hz. Ömer’i yok ederiz.

Aramızdaki edep yarışının muhteşem gözcüsü Hz. Osman’a mahcup olmadan, biz, bize yakışana mecburuz.

Yiğitlikte ve ilimde Hz. Aliden aldığımız feraseti hiçbir şekilde kaybetmeye hakkımız yok.

Bizler; sadece geçmişe karşı sorumlu değiliz.

Sadece tarihteki kutlu kişilere karşı da sorumlu değiliz.

Sadece geleceğe karşı da sorumlu değiliz.

Bizler öncelikle kendimize karşı sorumluyuz.

Huzuru ilahide söz verdik, o sözü tutmaya mecburuz.

Biz birbirimizi sevmeye mecburuz.

Bazen Yunusça, bazen Taptukça.