Üçüncü Dünya Barışı!

 

Sürekli “barış – barış” diyoruz ama…

Barışık olmanın savaşmaktan çok daha zor olduğu,

Kan revan içindeki bir coğrafya da yaşıyoruz.

Ortadoğu kan gölüne dönerken,

Bu göletten su çekmeye çalışan,

ABD, Rusya, AB, İsrail, Almanya, Fransa, İngiltere…

PKK, PYD, IŞİD, El kaide…

Kim ama kim varsa,

Hala “barış ve özgürlük” gibi süslü kelimelerden oluşan,

Yalan ve safsatan bahsediyorlar.

*

Oysa ne tarafa başımızı çevirsek,

Savaş, terör, hastalıklar, tecavüzler ve ölümler var.

Demem o ki,

Acı haber almadan geçen bir günümüz bile yok.

Maalesef  “iletişim çağı” denilen 21. Yüzyıl,

Özlenen diyalog ve barışı getirmedi…

Getiremedi.

Bu sebepten dolayı da,

“Barış” kelimesi artık birçok insan için,

İçi boşaltılmış bir sözcük,

Cafcaflı bir isim,

Boş bir umut olmaktan ileri gitmedi.

*

Haksızsam “haksız” deyin.

Yıllardır izlediğimiz “Arap Baharı”  kandırmacası…

Eş Başkanı olduğumuz “Büyük Ortadoğu” aldatmacası…

Emperyalistlerin sömürdüğü “Barış Masası” oyalamacası…

Ve Müslümanlar arasında yaratılan “kardeş kavgası” uygulaması,

Hep ama hep,

Bizleri “gez, göz ve arpacığın” odak noktasında tutmadı mı?

Ortadoğu kan ağlayıp ıstırap çekerken,

Koca bir insanlık,

“Barış ve iletişim okulunda” sınıfta kalmadı mı?

*

Gerçek şu ki,

Ortadoğu’da Allah korusun ama…

Yeni bir dünya savaşı çıkaracak kirli oyunlar kurgulanıyor.

Yani gidişat iyi değil,

Üçüncü Dünya Savaşı endişesi yaratan tehlike çanları hızla çalmaya başlıyor.

Mesela NATO’nun eski Genel Sekreteri Rasmussen;

“Dünyaya küresel bir polis gerekiyor, Bu görevi de sadece ABD yapabilir” diyor.

Rasmussenin bu önerisinin üzerine atlayan Hillariy Clinton ise seçmenlerine şu sözü veriyor;

“Dünyayı askeri yöntemle denetim altına almak ABD’nin haklı sorumluluğudur. ABD’yi dünyanın patronu yapacağım. Uzakdoğu ve Avrupa’yı kontrol altına alıp, ABD için potansiyel tehlike olan Çin ve Rusya’ya karşı da asla geri adım atmayacağım”

*

Peki, Hillariy Clinton’un bu çıkışı karşısında,

Almanya ne yapıyor.

İlk olarak 10 yıl aradan sonra “Berlin Kırmızı Kitabı” üzerinde,

NATO’nun önemine sıkça dikkat çekip,

Askeri anlamda Ortadoğu üzerinde daha etkili rol alacaklarını belirtiyor.

Dahası 2024’e kadar GSYİH’nın yüzde 2’sini savunma bütçesine ayırıyor.

Yani Almanya, olası bir Ortadoğu paylaşımında,

Hem AB içinde hem de küresel çapta söz sahibi olmak istiyor.

Velhasıl kelam,

Suriye’nin ardından gelen Ukrayna krizi…

Kuzey Kore’nin nükleer programı…

Çin’in önlenemez yükselişi…

Pasifikte yaşanan gerilim…

ABD, Rusya, İsrail, İngiltere, Fransa, Almanya, İran, Irak, Sudi Arabistan, Lübnan ve Türkiye’nin içinde bulunduğu Ortadoğu kazanında,

Tüm bu gelişmeleri yan yana koyunca,

“Savaş” ihtimali yanında “barış” sözcüğü sizce ne kadar inandırıcı?