"Turkuaz Halı, Yatırımcının mı yoksa Kara Paracının mı önüne seriliyor ?"

 

Hükümet yatırımcının önüne “Turkuaz Halı” serme bahanesi ile “Yatırım Ortamının İyileştirilmesine İlişkin Kanun Tasarısını” TBMM gündemine getirdi. Kanun tasarısı ile AKP hükümetlerinin bugüne kadar reform diye getirdikleri pek çok düzenlemeden geri adım atılıyor. Ekonomi yazboz tahtasına çevriliyor.  ‘Varlık barışı’ adı altında kara para, yolsuzluk ve haksız kazançların önüne ‘turkuaz halı’ seriliyor.

Ancak en önemlisi kaynağı belirsiz paralar tekrar can simidi olarak görülmeye, Türkiye’nin  kaçakçılık ve kara para cenneti olmasına yol açacak düzenlemeleri barındırıyor olmasıdır. Yatırım Ortamın İyileştirilmesi torba tasarıya eklenen geçici madde ile yurtdışındaki tüm kaynaklar,   herhangi bir denetime tabi olmadan, kaynağı sorulmadan,   vergi ödemeden sadece bankaya  yatırılmasıyla kayda işlenmiş olacak.  Üstelik, şahıslar başkaları nam veya hesabında da paralarını kayıt içine alabilecekler.

Bu düzenleme ile maalesef Türkiye ekonomisinin için ciddi bir güven ve prestij kaybına uğraması ve ekonominin tümünün şaibe altına girmesi söz konusudur.

Acaba bu Torba Tasarı ile getirilen sözde varlık barışı  “adres teslim” bir düzenleme midir?  Yoksa Hükümetten talep mi edilmiştir? Yurtdışına kaçırılan bazı paralarının üçüncü şahıslar üzerinden  tekrar ülkeye  getirilmesi mi hedeflenmektedir? Rüşvet ve Yolsuzluk paraları çıktı - girdi işlemi ile aklanmaya mı çalışılmaktadır?

Tasarıda ayrıca, 2012’de ‘ekonomik suça ekonomik ceza olur’ diyerek kaldırılan karşılıksız çeke hapis cezası geri getiriliyor. 2012’de hapis cezası kaldırılırken dönemin ekonomiden sorumlu bakanı “  Bu ortaçağdan kalan bir ceza metodu” diyordu. Anlaşılan ekonomide orta çağa dönme eğilimi yeniden baş gösterdi.

Ayrıca, AKP’nın hükümetinin İcra İflas Kanununda yaptığı değişiklikle  zamanında bir devrim olarak sunduğu iflas erteleme sistemi, suiistimallerin önünü açarak ekonomide bir kangrene dönüşmüştür. Yeni tasarı ile getirilen değişiklikler iflas ertelemeyi zorlaştıran düzenlemeler de daha önceki uygulamalardan geri adımdır.

Ayrıca Kayyum yetkilerinin arttırılmasını sorumluluklarının ise sınırlandırılmasını öngören “müsadere” hükümleri ile adeta Hükümete istediği şirketi batırma yetkisi veriliyor.

Hukukun üstünlüğü ilkesi yerle bir edilirken, TBMM’de yapılan Yargıtay ve Danıştay düzenlemeleri ile  adeta ‘Yürütmenin” Yargısı oluşturulmaktadır.

Bu düzenlemelerle yatırımların ve ülkeye döviz girişinin önünün açılması mümkün değildir.  Öyle olsa idi şimdiye kadar 3 kere değiştirilen teşvik sistemi ile yatırımların önü açılmış olmaz mıydı? 2016 yılının ilk çeyreğinde özel sektör yatırımlarında reel bazda artış da yok. Bütün bu tedbirlere  rağmen gelen olmaz ise kaçakçı ve kara paracılar da mı ülkeye güvenmiyor denilecek?