Trabzon’u yakından tanıyan bir Erzurumlu olarak bu yazıyı yazmanın vicdanî bir borcum olduğunu düşündüm.

Ekmeğinden yediğim, suyundan içtiğim şehirlerden biri de Trabzon. Ben ona bir şey vermedim ama o bana çok şeyler verdi . "Trabzon'a bir borcum var." diye düşündüğüm için bu yazıyı kalem aldım.

Yıllardır tanıdığım bir sürü Trabzonlu oldu. Kimileriyle çok samimî dostluklarım da oldu. "Onlara karşı da bir borcum var." diye düşündüğüm için bu yazıyı kalem aldım.

Trabzon, Türklüğün ve Müslümanlığın sağlam bir kalesi olduğu için "Türklüğe ve Müslümanlığa karşı da bir borcum var." diye düşündüğüm için bu yazıyı kaleme aldım.

Hrant Dink olayıyla birlikte kamuoyunun dikkati, çoğu kasıtlı ve abartılı haberlerle Trabzon'a ve Trabzonluya yönlendirildi. Ardından da bir soru sorulmaya başlandı: "Trabzon'da neler oluyor?"

Bir şehir ve şehir insanın bu şekilde sorgulanması beni çok şaşırttı. Sorunun tarzı, soruluş şekli, maksadı, gayesi haddi aşıcı ve tiksindirici.

Hemen şunu da belirtmeliyim ki bu olayı ve benzerlerini tasvip etmek inancımız ve insanlığımız gereği hiç doğru değil. Ama bu ve benzeri olaylar her ülkede oluyor; fakat o ülkelerde böyle kıyametler, feveranlar koparılmıyor. "Ateş düştüğü yeri yakar." Ailesine sabırlar diliyorum, toprağı bol olsun.

Hrant Dink'in ölümü bazı gerçekleri ortaya çıkarması nedeniyle de çok ilginç oldu. Meğer bu ülkede "Hepimiz Ermeniyiz", "Biz de Ermeniyiz!" diye bağırmak için ne çok fırsat bekleyenler varmış. Şehit bir askerin, polisin bırakın cenazesine katılmayı, cenazesinin arkasında yürüyenlere bile bakmayanlar nasıl da "Biz de Ermeniyiz" diye bağırdı ve yürüdüler. Hrant Dink'in ailesi basiretli davranmasaydı kim bilir bu şer ve ihanet odakları daha neler yapacaklardı. Bu duruma duyarsız kalmamız mümkün değil. Bulunduğumuz yerden en gür sesimizle bağırıyoruz: "Biz Türk'üz ve Türk olarak kalacağız!"

Âkif olsaydı okumaz mıydı:

"Ey şehit oğlu şehit, incitme yazıktır atanı.

  Düşün, altında binlerce kefensiz yatanı."

Meğer bu ülkede Türk'e, Türklüğe kinlerini kusmak için fırsat bekleyen nice ihanet ve şer odakları varmış. Meğer bu ülkede ne kadar hassas bir basın varmış. Hemen hemen her gün şehit verdiğimiz bir zamanda bir şehidin haberi, televizyonlardaki haber programlarında ya son ya da 5-10. sıralarda bir-iki dakika içerisinde âdeta geçiştirilerek verilirken, Hrant Dink'in ölümü sadece o gün ve ertesi gün değil o günden bugüne haberlerin ve birçok programın ilk sırasını aldı. Hrant Dink'i memlekette tanımayan kalmadı. Peki bu aynı basın, memlekette vatanı, ülkesi, devleti için şehit düşmüş binlerce şehitten birinin adını neden hafızalarımıza kazımadı?... Şaşırmamak lazım:  Ölen Türk'se, hele de vatanını, milletini, devletini korumak için ölmüşse hiç önemli değil.

Şimdi de "Trabzon'da neler oluyor?" ve "Trabzonluya neler oluyor?" sorularına cevap verelim mi?

Trabzon'da çok şeyler oluyor. Hem de çok şeyler... Ama soruyu soranların "Neler oluyor?"la görmek istedikleri başka şeyler. Maksat üzüm yemek değil bağcıyı dövmek ama biz onlara da bu sorudan anladıklarımızla cevap verelim:

Trabzon, Türkiye'nin cennet mekânlarından biri... Karadeniz'in her rengi, yeşilin bin bir tonu, süt beyazı ırmakların arasından aktığı vadiler cennet manzaraları sunar insana. Böyle bir mekânın "Türk" kimliğine ve "Türkiye" devletine ait olmasına tahammül edemeyenler yıllar değil asırlardır Trabzon'la ve Trabzonluyla uğraşıyorlar. Emellerine erişememek, çıldırttı onları. Azıcık aklı ve basireti olan anlayacaktır ki, bugün Rumların, Yunanlıların ve yandaşlarının hedeflerindeki ilk şehir İstanbul'sa ikinci ya da üçüncü şehir Trabzon'dur. Rumların en önemli kayıplarından biri Trabzon'un kaybetmeleri olmamış mıdır?

Trabzon, ülkemizin nabzının attığı en önemli şehirlerdendir. Son yıllarda yaptığı atılımlarla, hamlelerle, oluşumlarla adından söz ettirmiş; modern, kalkınmış bir şehir durumundadır Trabzon. Ticaret, sanayi, taşımacılık, inşaat ve diğer hizmet alanlarında önemli merkezlerden biri hâline gelen Trabzon sadece Trabzonluya değil Karadenizliye, Doğu Anadoluluya, komşu ülke insanlarına da ekmek vermektedir. Bir liman kenti olan Trabzon, Karadeniz'e kıyısı olan devletlerle, ilişkiler geliştikçe bu bölgenin en parlak yıldızı olacak şehirdir. Trabzon bu durumuyla da Türkiye'nin ekonomik bakımından gelişimine engel olmak isteyen çevreleri rahatsız eden şehirlerden biridir.

Trabzon, metropol bir şehirdir. Merkez nüfusuna bakıp da bu şehri küçük ya da orta büyüklükte bir şehir olarak addetmek doğru değildir. Trabzon, İstanbul'un en hareketli semtlerinden bazılarını hatırlatan bir şehirdir. Trabzon, Ankara'nın doğusundan kuzey, doğu ve güneydoğu sınırımıza kadar olan şehirler içerisinde İstanbul'a en çok benzeyen şehirdir. Çevre il, ilçe ve devletlerden gelenlerle Trabzon, İstanbul gibi, görünen nüfusu kadar bir de görünmeyen nüfusa sahip bir şehir durumundadır.

Trabzon, sadece Türkiye'nin değil dünyanın da en güvenli şehirlerindendir. Trabzon, gecenin en ileri saatlerinde, sapa sayılabilecek bir caddede genç bir kızın tek başına rahatsız edilmeden yürüyebileceği kadar güvenli bir şehirdir. Trabzon, hırsızlık vakalarının hemen hemen hiç olmadığı nadir yerlerden biridir.

Trabzon, yalnızca Türkiye'nin değil dünyanın da en huzurlu şehirlerindendir. Bir insanın ailesiyle, çoluk çocuğuyla her yerinde huzur bulabileceği, rahat edebileceği en huzurlu şehirlerden birisidir Trabzon.

Trabzon vatana, millete ihanet odaklarının barınamadığı nadir şehirlerdendir. Bu odaklardakine sorarsanız barınamadıkları yer olarak gösterecekleri birkaç şehirden biri de Trabzon'dur.

Trabzon'da sorunlar yok mu? Evet var; ama her yerde aynı sorunlar var.

Her şehirde olduğu gibi Trabzon'da da işsizlik var. Ama Trabzon'da durum biraz farklı: Çalışana, çalışmak isteyene Trabzon'da işsizlik yok. Bir sürü insan bugün ekmeğini, çoluk çocuğunun iaşesini Trabzon'dan kazanmaktadır.

Her şehirde olduğu gibi Trabzon'da da sorunlu insanlar var. Parçalanmış aileler, internet ortamının getirdiği sorunlar, televizyonlardaki dizilerin etkileri her yerin insanını etkilediği gibi Trabzon insanını da etkilemektedir. Bu bakımdan da Trabzon, birçok ilden daha iyi durumdadır.

Trabzon, Karadeniz'e sınırları ve yakınlığı olan ülkelerin geçiş noktasında en önemli duraklarındandır. Ticarî münasebetlerin gelişmesi nedeniyle her türlü milletin bir arada olduğu şehirlerden biri durumuna gelmiştir. Bu durum, Trabzon'a büyük bir renklilik, canlılık getirmişse de beraberinde bazı sorunları da getirmiştir.

Şimdi de "Trabzonlu" kimliğine bakalım:

Trabzonlu nereye gitmişse oraya "Karadeniz" ve "Trabzon" adını götürmüş; çalışkanlığın, girişimciliğin sembolü olmuştur. Bir geçek var ki "Karadeniz" denince akla gelen önce "Trabzon"; "Karadenizli" denince de akla önce gelen "Trabzonlu"dur.

Trabzonlu; onurludur, gururludur, şereflidir. Kula kulluk etmez, kula boyun eğmez. Güçlüye yaranıp zayıfı ezmez. Güçlünün değil zayıfın yanında yer alır.

Trabzonlu; delikanlıdır, merttir, cesurdur. Haksızlığa tahammül edemez. Bulunduğu ortamda hakkın, haklının hâkim olmasını ister.

Trabzonlu, dosttur. İnsana iyi gününde değil kötü gününde yâr olur. Bir kere dara düşmeyesin. Düşeni kaldırmak, Trabzonlunun en önemli erdemlerindendir.

Trabzonlu, helâl lokmaya çok önem verir. Ekmeğini bileğinin hakkı ve alnını teriyle kazanır.  Trabzonlu, rızkını kazanmak için yaz-kış demeden memleketin her yöresinde ekmeğini kazanmanın uğraşı içerisinde olmuştur. Trabzonlunun en önemli kimliklerinden biri de "gurbetçi" olmasıdır. 

Trabzonlu yaşadığı coğrafya ve iklim şartları nedeniyle biraz asabi, biraz serttir. Çünkü o coğrafyada, o iklimde yaşamak çok da kolay değildir. Ürününü alacağı zaman, fındığını kurutacağı zaman bastıran yağmur, sağanak yağışlar nedeniyle gelen seller ve bu sellerde kaybedilen yakınlar, toprak kaymaları, yayla yolundaki çileler ...vb. Trabzonluyu biraz asabileştirmiştir.

Trabzonlu, gerçekçidir. Kişinin ne olduğunu yüzüne söyler. Siyasî konuşmayı, davranmayı sevmez. Söyleyeceği sözü, dolaylı değil doğrudan söyler. İnsanın arkasından konuşmayı sevmez.

Trabzonlu, "Adam sen de" deyip aldırmayan, boş veren yapıda değildir. Aldırır ve boş vemez. Ta ki o işi düzeltinceye kadar.

Trabzonlu, "Bana ne" deyip başını alıp giden, sorumluktan kaçan yapıda değildir. Başını alıp gitmez ve sorumluktan kaçmaz. Ta ki o durumu düzeltinceye kadar.

Trabzonlu; hassastır, duygusaldır, ince düşüncelidir. Bu hassasiyeti anlaşılmadığı zaman çıldıracak gibi olur. Trabzonlunun hassasiyeti, en belirgin şekilde, millî ve manevî değerlerin korunmasında ortaya çıkar.

 

Trabzonlular birbirini tutan, birbirine sahip çıkan şehir ve bölge milliyetçisidirler. Trabzonlu, Trabzonluyu ve Karadenizliyi kendisinin bir parçası görür. Trabzonlular dünyanın neresine giderlerse gitsinler arabalarının plakasından 61 rakamını, evlerinin boyasından bordo-mavi renkleri eksik etmezler.

Trabzonluların en önemli kimliği de Türk milliyetçiliğine, Türk devletine olan bağlılıklarıdır. Trabzonlunun milliyetçiliğini siyasî anlamda, ideolojik anlamda bir milliyetçilik olarak algılamamak gerekir. Trabzonlu, her Türk'ün olması gerektiği gibi, milliyetçidir. Her insan, kendi milletiyle, milliyetiyle gurur duyup bunu ifade ederken, Türk olduğu hâlde nedense "Türk'üm" demekten imtina eden, sakınan insanların olduğu bir ülkede Trabzonlunun bu yapıdaki insanlardan farkı da "Türk'üm!" ve "Türk milliyetçisiyim!" demesi olmuştur.

Trabzonluların en önemli kimliğinin diğer yüzü de İslâmiyet'e olan bağlılıklarıdır. Trabzonlunun İslâm'a bağlılığını da siyasî anlamda, ideolojik anlamda bir İslâmcılık olarak algılamamak gerekir. Trabzonlu, her Müslümanın olması gerektiği gibi, Müslümandır. Her insan, kendi diniyle gurur duyup bunu ifade ederken Müslüman olduğu hâlde nedense "Müslümanım" demekten imtina eden, sakınan insanların olduğu bir ülkede Trabzonlunun bu yapıdaki insanlardan farkı da "Müslümanım!" demesi olmuştur.

 "Trabzon'da şunlar oluyor."

Trabzon, misyonerlerin Türkiye'de en fazla cirit attığı birkaç şehirden biri. Trabzon'da Hristiyanlığı gömülü olduğu yerden diriltmek için, o güzelim cennet şehrin semalarında okunan ezana inat çan sesini yeniden kulaklara duyurmak için, Trabzonluyu camiden, mescitten uzaklaştırıp kiliselerde pazar ayinlerine götürmek için müthiş çalışmalar yapılıyor. Trabzonlunun sağlam duruşu onları hezimete uğratsa da onlar bu mücadelelerini sürdürmeye devam etmektedirler.

Trabzon, terör örgütlerinin hedefinde olan en önemli şehirlerdendir. Dev-Solcular, DHKPC'liler ve onların uzantıları, hedef olarak Trabzon'u seçmişlerdir. Trabzon'a kadar âdeta elini, kolunu sallayarak gelen bu örgütler, Trabzonlunun sağlam ve duyarlı duruşu karşısında Türkiye'nin hiçbir yerinde yemediği darbeyi Trabzon'da yemiştir.  Trabzonluların onlara verdiği dersler de onları çıldırtmıştır. Onlar da Trabzon'la ve Trabzonluyla uğraşmaktadırlar.

Trabzon, ihanet ve şer odağı, bölücü PKK'nin hedefindeki en önemli yerlerden biridir. PKK militanlarının Trabzon'a sızma çalışmaları da hep hüsranla sonuçlanmadı mı? Dağlardan, derelerden aşıp gelen it sürüsü en ölümcül darbelerden bazılarını da Trabzon'dan ve Trabzonludan yemedi mi? Bu darbeleri yiyenler, Trabzon'u unutabilmişler midir? Elbetteki hayır!

Trabzon, "laz milliyetçiliği"nin diriltilmek, yükseltilmek, merkezi yapılmak istendiği şehirdir. Trabzonlu buna hiç itibar etmeyince onlar da helâk oldu. Enkazın altından çıkmaya çalışanlar mücadelelerini sürdürmekteler.

Trabzon, Karadeniz civarında Rum ideallerinin merkezindeki şehirdir. Yatıp kalkıp "Trabzon" diyen Rumlar, bu emellerine ulaşmak için Trabzon'la ve Trabzonluyla uğraşmaya devam ediyorlar. Trabzon'da altı kaldırılacak her taşın altında bir Rum oyununun oynanmadığını kim iddia edebilir?

İşin özü,

Trabzonlu millî ve manevî değerlerini koruma noktasında tepkisini topyekûn olarak gösterdiği için Türk vatanının, Türk milletinin, Türk devletinin düşmanı olan herkesin tepkisini üzerine çekmiştir. "Gerekenlere", "gerektiği yerde", "gerektiği şekilde" atması gereken tokatı atmasını bilen Trabzonlu, bu nedenle dosttan çok düşman kazanmıştır. Türk'e, Türk milletine ve devletine, İslâmiyet'e düşman olanların Trabzon'a düşman olması, Trabzon'a ne büyük bir şeref kazandırmıştır. Trabzon anlı, şanlı tarihi ve bugünüyle Türk'ün, Türk milletinin ve Türk devletinin yılmaz kalelerinden biri olmuş ve olmaya da devam edecektir.

Ne mutlu Türk'üm diyene!

Ne mutlu Trabzonlu olana!

Ne mutlu Trabzonluyum diyene!

 

Yrd. Doç. Dr. Halit DURSUNOĞLU
[email protected]

*******

Sizde bu bölümde yazmak isterseniz sitemizin ilkelerine ters düşmeyen yazılarınızı  [email protected] mail adresine gönderin sizin adınızla yayınlayalım.