2 Mayıs 2009 tarihinde TOBB'un 64. Genel Kurul Toplantısına katıldık. Toplantıda yapılan konuşmalardan önemli gördüğüm bazı hususları okuyucularla paylaşmak istiyorum.

Sayın TOBB Başkanı 2007 yılından itibaren; uzlaşmaya ve ülkemizin ortak çıkarlarına odaklanılmadığını ifade etti. Daha sonra ekonominin geldiği noktayı "Bugün her dört makineden biri sustu. Küresel kriz bizim dışımızda başlasa da, Türkiye bu krizden etkilenmiştir. 2008 son çeyreğindeki yüzde 6.2'lik küçülme, bunun en somut göstergesidir. Ekim-2008 ile Şubat-2009 arasında sanayi üretimi yüzde 27 azalmıştır. Nisan sonu itibariyle ihracattaki gerileme yüzde 35 civarındadır. Sadece ihracat ağırlıklı olanlar değil, tüm sektörlerimiz küçülüyor. " şeklinde özetledi. İç piyasadaki sıkıntıları ise " 2009'un ilk 2 ayındaki karşılıksız ve protestolu senet tutarı, 2008'in aynı dönemine göre yüzde 27, 2007'ye göreyse yüzde 61 oranında artmıştır. Son 6 ayda bankaların TL. kredileri 14 milyar TL. azalırken, takipteki krediler yüzde 46 büyüyerek 17 milyar TL'ye ulaşmıştır. Bankacılık kesimindeki daralma özellikle Kobi'leri olumsuz etkilemiştir. Kobi'lere verilen krediler (2008/Eylül-2009/Şubat arasında) yüzde 13 düşmüş, bankalarla çalışan Kobi sayısı 202 bin adet azalmıştır. Halen 149 bin Kobi'nin, kredileri takibe alınmıştır." diye ifade etti. İstihdam sorununa ilişkin görüşlerini ise "Son 1 yılda (2008/Ocak-2009/Ocak arasında) sanayi sektörlerinde 316 bin kişi işini kaybetmiştir. Ama daha da vahimi, aynı dönemde işsiz sayısı 1.1 milyon kişi artmıştır. Gençler bizim geleceğimiz, genç nüfusumuz övünç kaynağımız. Ancak tarım dışındaki gençler arasındaki işsizlik, son bir yılda yüzde 35 arttı. Her üç gençten biri işsiz artık." diyerek anlattı.

 Sayın Başbakan ise son 6.5 yıldır tarihi başarı elde edildiğini, GSYİH'nin 232 milyar $'dan 742 milyar $'a yükseldiğini, faizlerin düştüğünü, bizde dile getirilen işsizlik ve üretim düşüşünün bütün ülkelerde var olduğunu, gerekli tedbirlerin alındığını, ülkemizde krizin etkisinin sınırlı, risk priminin ülkenin diğer ülkelerle mukayese edildiğinde çok düşük olduğunu, her TOBB üyesinin bir kişiyi işe alması halinde işsizlik probleminin azalacağını, bankacılık sektörünün kredi anlayışlarını gözden geçirmesini istedi. Merkez Bankası Raporunda yer alan çift dijitli küçülme ihtimali ifadesinin abartıldığını belirtti.

Sayın Baykal ise dünyadaki ekonomik kriz ile Türkiye'deki krizin temel farklılıklar taşıdığını, ekonomik bozulmanın siyasi gerginliğe bağlanamayacağını, istihdam üzerindeki yüklerin kalkmasını, 2003-2006 ile 2006-2009 dönemlerinin farklı değerlendirilmesinin gerektiğini belirtti. Ortaya konan önerilerin dikkate alınmadığını, Kredi Garanti Fonunun kurulması zorunluluğunu ifade etti.

Benim yaptığım konuşmada; 2009 yılı bütçesi için temel alınan makroekonomik büyüklüklerin gerçekçi olmadığını, buna göre belirlenen bütçe büyüklüklerinin ekonomik realiteyi yansıtmadığını, ülkemizin ihracatı ve üretiminin yüzde 50'nin üzerinde yabancı girdiye bağımlı hale geldiğini, 2009 Yılı Bütçesinin içinde bulunduğumuz küresel kriz koşullarında ve 2009 yılında ortaya çıkması muhtemel olumsuzluklarla mücadele için ülkemizin ihtiyaç duyduğu bir perspektife sahip olmadığını, doğru varsayımlar üzerine kurulmadığını, küresel krizin de yok sayıldığını belirttim.  Reel sektöre yönelik maliye politikası tedbirlerinin etkin olarak kullanılması, durgunluk nedeniyle vergi gelirlerinde bir azalmanın ortaya çıkabileceğinin öngörülmesi, buna karşılık harcamaların genel düzeyini artırmadan, kamu harcamalarını üretken olmayan harcamalardan üretim maliyetlerini düşürecek, verimliliği artıracak üretken harcamalara kaydırılması için gerekli tedbirlerin alınması gerektiğini ifade ettik.

Geçen yılki konuşmamızda; Ekonomik gelişmeler artık hükümetin kontrolünden çıkmaya başlamış, ekonominin kimyası bozulmuştur. Ancak yalnızca yurt içinde değil tüm dünya ekonomik çevrelerince de algılanan bu durum maalesef hükümetimizce fark edilememektedir." diye konuştuğumuzu, daha sonra halen, Sanayi Üretimi, istihdam, iç talep ve dış ticarette son aylarda yaşanan çift haneli rekor düşüşler ve kamu açığındaki patlama, başta vatandaşın, esnafın, sanayicinin ve tüm üretici kesimlerin ekonomiye olan güvenini yok ettiğini ifade ettik.

Ayrıca, Türkiye'nin işsizlik liginde dünyada liderliğe oynadığını, her ailede bir işsiz olduğunu, ancak bu sorunun üretim istihdam olanaklarını arttırmadan üretici kesimin sorunlarını çözmeden üstesinden gelmenin mümkün olmadığını, Türkiye'de her yedi haneden bir tanesi akraba konu komşu, sosyal yardım kuruluşu yada belediyelerden yardım almak suretiyle geçimini temin edebilir hale geldiğini ifade ettik.

Bunlara ilave olarak üretici kesimin, esnaf ve tarım kesiminin problemlerinin son derece ağırlaştığını, ülke ekonomisi ve sanayinin lokomotif illerinden biri olan Denizli'de, Sanayi Odası yetkililerinin Denizli'de istihdamda ekonominin 10 yıl geriye gittiğini söylediğini,  takibe uğrayan kredilerde de şampiyonluğa oynadığını belirttik. Denizli sanayicilerinin beklenti anketinin, istihdamın ağır yaralı, beklentilerin kötümserlik, yatırımların tepetaklak olduğunu, krizin uzayacağını, işlerin zor açılacağını söylediklerini,  Denizli sanayicisinin %80'in üzerinde üretimin, iç satışların,  dış satışların ve siparişlerin artmayacağını, %90,3'ü istihdamın artmayacağını ve %61'i istihdamın azalacağını söylediğini anlattık.

Milliyetçi Hareket Partisi'nin Ulusal hassasiyetlerin korunması amacıyla değil ekonomiye ve küresel krize çözüm üretmek için çalıştığını, Küresel Krizi İzleme ve Mücadele için bir Komisyon kurduğunu,  değerlendirme ve önerilerini düzenli olarak kamuoyu ile paylaştığını, muhalefetten öneri isteyen Hükümetin öneri ve ikazları dinlemediğini, MHP önerilerine sessiz kaldığını,  sadece gerginliği arttırdığını söyleyerek bu Hükümetin ;

İhracatçıları ithalatçı, sanayicileri komisyoncu, esnafı işportacı yaptığını,

Toprak mahsullerine buğday yerine fındık alımı yapma görevi verdiğini,

Olumlu gelişmeleri olduğunda iyiliği kendinde, türbülansa girince kabahati dışarıda aradığını,

Ekonomideki canlanmayı ve krizin atlatılmasını yurtdışındaki gelişmelere endekslediğini,

Mali disiplini bir kenara bırakıp, seçimler için mahalli idarelere kaynak aktardığını anlattık.

Salonda bulunan iş adamlarına bugün, AKP'nin iktidara geldiği günden daha iyiyim diyebilen kaç kişi aranızda var diye sorduk. İlave olarak da işadamlarına hanginiz Hükümetin Yüzde 4'lük büyüme hedefine göre 2009 yılı programınızı yaptınız diye ikinci bir soru sorduk.

Sayın Başbakan TOBB Genel Kurulunda; kredi temin edemeyen iş adamlarına kriz geçince o bankalarla olan işlerini gözden geçirmeleri önerisinde bulundu. İkinci olarak da TOBB mensuplarının her birinin ilave bir kişi istihdam etmesini isteyerek bu şekilde istihdam probleminin büyük ölçüde çözülebileceğini ifade etti. Bunlar Hükümetin sorunlara nasıl yaklaştığının somut birer göstergesidir.

Artık, Hükümet piyasalara ve iş alemine güven vermek ve inandırıcı olmaktan uzaklaşmıştır. Güvenirlik kaybına uğramıştır. Ekonomide öngörülebilirliği kalmamıştır. İş alemine de gerçeklerin aksine yanlış sinyaller vermeye devam etmektedir. Hükümet sadece isim değişikliği ile güven tesis edemeyecektir.