Türk lirasının simgesinin belirlenmesi amacıyla Merkez Bankası tarafından "TL Simge Yarışması" düzenlendi.

Yarışmanın sonuçları Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ve Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı'nın katıldığı bir toplantıda açıklandı. Aslında toplantı birkaç gün önce yapılacaktı. Ancak, Başbakanın bizzat katılıp, şov yapabilmesi için bir süre ertelendi. Başbakan da çok büyük bir iş başarmış edasıyla Türk Lirasının simgesini sundu. MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'nin yerinde tanımlamasıyla "Ucube sembol" sanki ekonomide mucizeler yaratacak bir icraat gibi sunuldu. Acaba, bu sembolün hazırlanması ve sunumu bu kadar önemli mi? Ekonomik olarak anlamı ve önemi nedir? Başbakanın söyledikleri ne kadar gerçekçi? Bu yazımızda Türk lirasının sembolünün ve Başbakan Erdoğan'ın söylediklerinin anlam(sızlığ)ı üzerinde duracağız.

 

Türk lirasının simgesinin varlığı kendi başına paramıza bir değer katmaz. Bir paranın değeri yurt içinde olduğu kadar yurtdışında da ne ölçüde kullanıldığıyla ve uluslar arası para ve finans piyasalarında bir yatırım ve ödeme aracı olarak kullanılıp kullanılmadığıyla doğrudan bağlantılıdır. Bugün doların bir simgesi olmasa da mevcut değerini bulacaktı. Şayet Türkiye üretime dayalı bir ekonomik güç elde eder, istikrar ve güven sağlarsa para da sembol de anlam ve değer kazanır. Yani Türk lirasının değeri varsa sembolün de değeri vardır.

Türk Lirasının Gücü ve İtibarı Sembolle Sağlanamaz!

MHP lideri Bahçeli'nin sembolü "ucube"ye benzetmesi kamuoyunun dikkatinden kaçmadı. Bahçeli yaptığı yazılı açıklamada Türkiye ekonomisinin bugün içinde bulunduğu reel durumla, Başbakan Erdoğan'ın sunduğu hayali Türkiye ekonomisi arasındaki uçuruma vurgu yaptı: "Elbette bunlar Başbakan'ı sürekli yanıltanların, boş ve temelsiz önerilerle yanlışa sürükleyenlerin, hayal tacirliğiyle bütünleştirenlerin görüş ve düşünceleridir. Başbakan Erdoğan; kültürümüzle, değerlerimizle ve kimliğimizle hiçbir irtibat kurmayan ve bunlarla ilgili fikir de vermeyen sembolü kendisine dayatanları fark etmeli ve düştüğü kaygan zeminden acilen kurtulmalıdır. Başbakan Erdoğan, şayet paraya sembol verilerek istikrarsızlık döngüsünden çıkılacağını düşünüyor ve inanıyorsa, bu durumda büyük bir hata ve telafisi zor olacak zihni bir bulanıklığın içine düşmüş demektir. Başbakan Erdoğan kendisini sabote edenlerin çizgisini takip ettiği müddetçe, kısır ve çapsız gelişmelerle avunmasına ve bunlardan medet umarak istikrar vaazlarına kendisini kaptırmasına daha çok şahit olunacaktır. Unutulmamalıdır ki, bir paranın değeri, güvenirliği, referans ve rezerv olma özelliği sembollerle değil; üreten, geliştiren ve küresel eksende marka olan ekonomik güçle mümkün olacaktır. AKP hükümet üyelerinin her ortamda, kontrol ve denetim dışındaki birkaç olumlu gelişmeyi siyasi miyoplukla değerlendirip, zafer diye tevil etmeye çalışmaları da ekonomik ve siyasi acziyetlerinin, acınacak hallerinin bir özetidir. Ne kadar aksi iddia edilse de, açıklanan yeni Türk lirası sembolü, sözde ustalık döneminin dökülen boyası, çürüyen yüzü ve iflas eden ekonomik zihniyetin çırpınışından başka hiçbir anlama gelmeyecektir." Sayın Bahçeli'nin sözleri yoruma gerek duyulmayacak kadar açık ve nettir. Ancak, bu noktada kamuoyunun ve bizim dikkatlerimizden kaçmayan bir hususu sizin de dikkatinize sunmak istiyorum. Türk lirasının yeni sembolünün ekonomisi çökmüş olan Ermenistan'ın para birimi olan Dram ile aynı sembolik ifadelere sahip olması düşündürücüdür. Sembolün aynı çizgilerden meydana gelmesi ve sanki Dramın ters çevrilmiş hali gibi görünmesi AKP Hükümetinin içine düştüğü durumun ne kadar acıklı olduğunun bir ifadesidir.

Başbakan Erdoğan'ın Sözlerinin Anlam(sızlığ)ı!

Merkez Bankasında düzenlenen Türk Lirası Simge Tanıtım Programı'nda, Türk ve dünya ekonomisi konusunda değerlendirmelerde bulunan Erdoğan, Avrupa'nın ekonomik alandaki durumunu hatırlatarak Türkiye'nin ekonomisindeki başarılarını anlattı. Elbette her zamanki gibi anlattıkları ile "olan" arasındaki uçurum ve çelişkiler görmezden gelindi. Başbakan Erdoğan'ın ekonomi konusundaki içi boş sözlerini ve verdiği yanlış bilgileri "etikhaber"de sık sık anlatmaya çalıştık. Bununla da kalmadık bazı dergilerde, çeşitli platformlarda da sıkça dile getirdik. Burada yaptığımız uyarılarımızda Başbakan'ın ekonomi danışmanlarının kendisini yanlış ya da eksik bilgilendirdiğini söyledik. Ancak bu yanlış bilgilerin ısrarla dile getirilmesi ve sürdürülmesi sebebiyle bilinçli bir propaganda yöntemi olduğuna kanat getirdim. Başbakanın yıllarca aynı yanlışları ısrarla tekrar etmesi ve on yıldır yönettiği ülkede hala eski hükümetleri suçlaması, bunun bir yanılma değil, ekonomideki kötü gidişin üstünü örtmek ve kamuoyunu yanıltmak için bilinçli bir yöntem olduğunu açıkça göstermektedir.

Başbakan ekonomideki gerçekleri örten konuşmalarına Türk Lirası'nın simgesiyle ilgili toplantıda da devam etti: "Şu andaki paramız itibarı temsil ediyor. Şu andaki paramız, gücü, bağımsızlığı, gururu temsil ediyor. Paramızın gücü var, onuru var, haysiyeti var. İşte bugün de yine tarihi bir adım atıyor ve artık paramıza, ülkemizde olduğu gibi tüm dünyada kullanılacak, yeni bir simge kazandırıyoruz. Tıpkı ABD dolarının olduğu gibi, tıpkı Avro'nun, Yen'in olduğu gibi, artık Türk Lirası'nın da bir simgesi var. Simgenin bir çıpaya benzemesi, paramızın, kıymet saklama aracı olarak güvenli bir liman olduğunu vurguluyor. Yukarı doğru kıvrımlı çizgiler de paramızın yükselen bir değer olduğunu sembolize ediyor." Başbakan'ın örnek verdiği ülkelere bakınca yani ABD, AB, Japonya gibi üreten bir ekonomi sahibi olduğumuzu düşünür.

AB deyince aklıma üzerinde durulmayan başka bir husus geldi! TL'ye simge bulduğumuza göre, AKP Hükümeti ve Başbakan Erdoğan AB sevdasından tamamen vaz mı geçti? AB'ye girişi bu vesileyle acaba askıya aldılar da haberimiz mi yok? Öyle ya AB girmek için özel bakanlık bile kuran AKP Hükümeti ve Başbakanın, TL'ye simge açıklaması başka bir ifadeyle Euro'dan vazgeçmek anlamına gelmiyor mu? Eğer AB'ye gireceksek, zaten Euro kullanmayacak mıydık? Neyse, biz yine Türk lirasının gücü ve itibarına dönelim!

Başbakanın örnek verdiği ülkelerin en önemli özellikleri gelir düzeyi yüksek ve buna bağlı olarak da refah düzeylerinin de aynı oranda yüksek olmasıdır. Ekonomisi güçlü ülke bölgesinde ve dünyada her anlamda güçlüdür. Bir ülkenin ekonomisinin güçlü olmasının temel göstergelerinden biri üretimse, diğeri de yaptığı ihracattır. Türkiye'de dış ticaret açığı ve cari açık, AKP döneminde Cumhuriyet tarihinin rekorunu kırmaktadır. İhracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 50'lere düşmüştür. Öte yandan, Başbakan borç rakamlarını da çarptırarak sanki azalmış gibi gösteriyor. Oysa ki, 2002 yılı sonunda 224 milyar dolar olan toplam borç 506 milyar dolara çıktı, Cumhuriyet döneminde 80 yılda tüm hükümetlerin aldığı borç AKP Hükümetleri tarafından 10 yılda aşıldı. Ama Başbakan Erdoğan hala pembe tablolar çizmeye ve halkımızla dalga geçmeye devam ediyor ve her şeyi güllük-gülistanlık göstermeye çabalıyor.

Başbakan paradan sıfırların atılması ve paraya bir simge kazandırılmasının "asla ve asla sadece teknik bir operasyon" olmadığını söyleyerek "paramıza yeniden itibar ve değer kazandırılması, bir milletin, bir ülkenin yeniden uyanması, şahlanması ve 'ben de varım' diyerek küresel bir aktör olarak öne çıkmasıdır" demiştir. Hamasi sözlerle dile getirilen konu olarak para biriminden sıfır atma, yüksek enflasyonu önlemeye yönelik istikrar programı uygulayan bir çok gelişmekte olan ülkede uygulanmıştır. Uzun süredir enflasyonla yaşayan Türkiye'de de dönem dönem TL'den sıfır atılması tartışılmıştır. Türkiye'de sıfır atma tartışması ta Özal Hükümeti'ne kadar gider. Sıfır atmak ekonomik olarak gerekli miydi? Bu soruya, "elbette gerekliydi" diyebiliriz. Aslında sıfır atma yeterli bir şart değildir. Sadece istikrar programı uygulamasının bir unsurudur. O istikrar programının temeli de on yıldır tek başına iktidar olmasına rağmen, AKP iktidarının hala eleştirdiği 57. Hükümet döneminde atılmış ve kendilerin finansal reformları gerçekleştirmiş ve bankaları güçlendirilmiş bir ekonomi devredilmiştir. Yani Başbakan bu konuda da Türk Milletini yanıltmaktadır ve gerçekleri gizlemeye çalışmaktadır.

Güçlü Olmanın Yolu: Yatırım, Üretim ve İhracat Seferberliği!

Kısacası; ne Türk lirasından sıfır atılması, ne de Türk lirasına yeni simge hazırlanması paramızın gücünü ve itibarını artırmaz. Önemli olan, üretimi ve yatırımı artırmak; dünya ölçeğinde rekabet edebilen, AR-GE'ye öncelik veren ve yüksek teknolojiyi kullanan, yüksek katma değer üreten bir ekonomik yapı tesis etmek; böylece istihdamı artırmak ve toplumun tüm kesimlerinin refah seviyesini artırarak gelir dağılımındaki adaletsizliği gidermektir. Bunları başarırsak, güçlü bir ekonomi oluruz ve paramızın değeri ve itibarı artar. Yoksa, "aşırı değerlenmiş TL'nin milliyetçilik olduğunu" sanan ve ekonomiden anlamayan, sıcak paranın esiri olmuş bir Başbakanın ve kafa karışıklığı içinde ne yaptığının farkında olmayan ekonomiyle ilgili bakanların elinde, üretmeden tüketen ve açıklarını borçlanarak kapatan, dolayısıyla dış ticaret ve cari işlemler açığı rekor düzeylere ulaşan bir ekonomide paranın simgesinin bir anlamı olmaz! Sadece milletin gözünü boyamaya yarar ki, artık millet de bu göz boyamalara ve pembe tablolara inanmıyor! Başbakan Erdoğan'ın bir an önce yapması gereken, pembe tablolar çizmeyi ve göz boyamayı bırakıp, yatırım, üretim, ihracat ve istihdamı içine alan bir seferberlik başlatmasıdır!