Kıbrıs Türklüğünün lideri, Türk Mukavemet Teşkilatının (TMT) kurucusu, büyük dava ve devlet adamı Rauf Denktaş, 13 Ocak 2012 tarihinde Hakk'a yürüdü. Allah rahmet eylesin!

Denktaş gençliğini, yaşlılığını yani bütün ömrünü Kıbrıs'ın Türkler için yeni bir Girit olmaması için adadı. Model bir insan olarak gerçek anlamda tam bir ülkücüydü. Kıbrıs Türklüğü mücadelesini her zaman, her yerde ve her platformda bütün zorluklara rağmen sürdürdü. O sadece bir siyasetçi ve devlet adamı değildi. O aynı zamanda bir entellektüel, bir sanatçı, bir hatip ve her şeyden önce halkla iç içe bir dervişti. Rauf Denktaş ne Amerika'nın, ne Rusya'nın, ne de Rumların adamı oldu. O sadece Türkiye'nin ve Türklüğün bir kahraman ferdiydi. Ne ihanet içinde oldu, ne de şahsi çıkar peşinde koştu. Vatanseverdi, Türk Dünyası'na hizmeti en büyük hizmet gördü. O tam bir Ülkücüydü dedik. Evet, o sadece bir siyaset adamı değil gerektiğinde vatanı için mücadele eden bir alperendi. Yani yaşamı tam bir Türk'tü. Büyük Türk milletinin başı sağ olsun.

Denktaş'ın cenazesi üzerine bazı medya mensuplarının yazdıklarını ve/veya söyledikleri ile Cumhurbaşkanı ve Başbakan başta olmak üzere AKP mensuplarının akıttığı timsah gözyaşlarını görünce bu yazıya bu başlığı atmaktan kendimi alamadım. Peki, "Denktaş ile Soros'un ve Toros'un ne alakası var?" derseniz, gelin birlikte göz atalım ve sonra kararınızı verin...

YA SOROS'UN ÇOCUKLARI! YA TOROS'UN ÇOCUKLARI!

Sizleri birkaç yıl geriye götüreyim... bazı ülkelerde renkli devrimlerin gerçekleştirildiği yıllara dönelim! Turuncu devrimlerin farklı bir versiyonu 3 Kasım 2002 seçimlerinde Türkiye'de de gerçekleştirilmişti. Küresel vahşi kapitalizmin hakimiyetini sağlamak için "Soros'un çocuklarının" renkli devrimler gerçekleştirmek üzere yoğun propaganda faaliyeti yürüttüğü dönemlerdi o dönemler... 2007 milletvekili seçimleri öncesinde Türkiye'de de bu tartışmalar yoğunlaşmıştı. AKP'nin teslimiyetçi politikalarını vurgulamak üzere MHP seçimlere ilişkin temel sloganını "Ya teslimiyetçilik! Ya milliyetçilik!" olarak belirlemişti. Ben de Antalya milletvekili adayı olarak bu genel slogandan ilham alarak kendi sloganımı "Ya Soros'un çocukları! Ya Toros'un çocukları!" olarak belirlemiştim. Peki kimdi bu Soros? Toros ile ne alakası vardı?

Soros renkli devrimlerin arkasında ki güç olarak küresel hegemonların taşeronu ve sembolü olan bir isim. Soros'un baş düşmanı Türkiye'de ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde Toros'un çocuklarıydı. Peki Toros kimi temsil ediyor ve anlamı nedir? Toros, Anadolu'nun dik duran dağlarından biri, Akdeniz'in ve Antalya'nın sembolüdür. Aynı zamanda tüm Türk milliyetçilerinin dik duruşunun sembolüdür. Toros, aynı zamanda Kıbrıs Türklüğü davamızla özdeşleşen bir kahraman, bir Türk Milliyetçisi olan ve geçen gün Hakka uğurladığımız Rauf Denktaş'ın Türk Mukavemet Teşkilatındaki kod adıdır. Denktaş Türk milliyetçiliğin güçlü bir temsilcisiydi.

SOROS'UN VE KAREN FOGG'UN ÇOCUKLARI "TOROS"A SALDIRDI!

Türkiye'de her zaman Denktaş'tan rahatsız olanlar vardı. Ondan ve mücadelesinden rahatsız olanlar açıktır ki "Türklük"ten rahatsız olanlardı. Bir devlet kurucusu olarak Atatürk hangi zorluklarla iç ve dış güçlüklerle karşılaşmışsa Denktaş'ta bir devlet kurucusu konumuyla ülke içinde ve dışında nice zorluklarla karşılaştı. Elbette en zor olanı içeride ona karşı geliştirilen sistematik saldırılar ve yıpratmalardı. Neler neler dediler Denktaş için...

"Git Kıbrıs'ta siyaset yap, ağzı olan konuşuyor be" dediler... "Bırak", "çekil git" dediler... "Çözümsüzlük" temsilcisi ve "Statükocu" dediler... Annan Planına karşı çıktığı için "dinozor" dediler... Ve bu ülkenin Başbakan'ı emperyalizme ve renkli devrimlerin planlayıcılarına hizmet eden Mehmet Ali Talat'la yaptığı konuşmada Denktaş için  "1 numarayla dalaşma", "Artık o bitmiştir!", "şu anda o artık muhatap olmaktan bile çıkmıştır!", "Dünyada o bütün itibar kaybına girdi" gibi ifadeler kullandı.

Bu da yetmedi "Ergenekoncu, Ergenekon'un 1 numarası" dendi. Öldüğünde bile bölücülerin ve devlet düşmanlarının hedefinde oldu. Karen Fogg'un ve Soros'un çocuklarından biri, "Özel Harp Dairesi'nin Türkiye'nin içlerine yönelik bir çok eylem hazırlığı da Kıbrıs'ta yapılmıştı. Kıbrıs, bir Kontgerilla üssü gibiydi." demekte ve kendini alamayarak Denktaş'ı katillikle, cinayete teşvikle bile suçlayabilmektedir: "Kıbrıs'ı bir "Özel Harp karargâhı" olarak tanımlayabiliriz. Türkiye'nin dünyadan soyutlanmasında Kıbrıs'taki çözümsüzlük önemli bir rol oynadı ve hâlâ da oynamaya devam ediyor. Rauf Denktaş'ın, Kıbrıs'ı bu hale getiren süreçteki yerinin seçkinliği, şüphe götürmeyecek şekilde açık. Demokrasi kavramına alerji duyanların, Türkiye'yi içine kapanık ve etkisiz bir ülkeye dönüştürmekten yana olanların, statükocuların, Ergenekoncuların, AB karşıtlarının Denktaş'a olan sempati ve ilgisini bugün daha iyi anlayabiliyorum..." Görüldüğü gibi Türk basını Türk gibi değil, Rum basını ve aydını gibi davrandı yıllarca. Ve O vefat ettiğinde bile malum "12 kötü adam" Toros'a itham ve hakaretlerini sürdürüyorlardı.[i]

Çözümsüzlüğün kaynağı olarak gördükleri Denktaş'a "Mr. No" lakabını taktılar. Peki bugün gelinen noktada ne oldu? Denktaş kurduğu devletin yönetiminden uzaklaştırıldığında ABD'nin elçileri ve AB görevlileri bile köy köy dolaşıp yeni "lider" Talat'ın ve AKP hükümetinin öncülüğünde KKTC'nin tasfiyesi anlamına gelen Annan Planı'nın kabulünü talep ettiler. Bütün tuzakları boşa çıkaran Rauf Denktaş, 2004'teki Annan Planı'na "hayır" demişti. Aslında bu hayır kendisinin ipinin Soros'un çocukları tarafından çekilmesi anlamına geliyordu.

Bu süreçte Karen Fogg'un entel(lektüel)lerinin başını çektiği Türk basını Rauf Denktaş'a görülmemiş bir karalama kampanyası başlattı. Denktaş'a yönelik hakaretler manşetlerden verildi. Neler demediler ki, "Denktaş Yine Kıvırdı", "Kıbrıs Halkı Haykırdı: Hain Denktaş", "Türkiye'nin ve Kıbrıs'ın Önündeki Taş: Denktaş", "Denktaş Sabırları Taşırdı", "Denktaş Tıkaç". Sanki Yunan-Rum basını gibi yayın yapan basından milliyetçi olması beklenemezdi. Elbette teslimiyetçilerdi... Soros'un çocuklarıydı... Karen Fogg'un çocuklarıydı... Ve Denktaş gitti, Talat geldi.

TOROS DENKTAŞ HAKLI ÇIKTI!

Peki bugün gelinen noktada Kıbrıs'ta çözüme ulaşıldı mı? "Yes be annem!" diyenler amaçlarına ulaştı mı? "Mr. No" gitti de bütün sorunlar çözüldü mü? Annan Planına "Evet" dendi de Türkiye AB'ne girdi mi? Gelişmemizin önündeki engeller aşıldı mı? Türkiye "evet" Rumlar "hayır" dedi. Kim amacına ulaştı? AB sözlerinde durdu mu? Verilen sözlerin peşine düşebildik mi?

Bütün bu soruların cevabı koskocaman bir "HAYIR"dır. "Evet" diye KKTC'ne AB'nin verdiği sözlerin hiçbiri tutulmadığı gibi Rumlar ödüllendiriliyordu. Tüm Kıbrıs Adasını temsilen AB'ye üye yapılıyordu. Bugün gelinen noktada ise, tarih, Rauf Denktaş'ı haklı çıkartıyordu. Denktaş'ın savunduğu ama "yes be annem"cilerin şiddetle karşı çıktığı noktaya gelindi. Bazı yazarlar gelinen bu noktayı bugün vurgulamayı başladı.[ii]

Dün Rauf Denktaş'a küfredenler, hakaret edenler, o bitmiştir diyenler taziye mesajları yayınlamakta ve inanılmaz övgüler düzmektedirler. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Merhum Denktaş, Kıbrıs'ın varlık mücadelesinde, KKTC'nin kurulmasında ve Kıbrıslı kardeşlerimizin haklarının en güçlü şekilde savunulmasında gerçekten unutulmaz bir liderlik sergilemiştir'' diyebiliyor. Cumhurbaşkanı, "Kıbrıs Türklerinin halen devam eden özgürlük ve eşitlik  mücadelesiyle özdeşleşmiş", "Sayın Denktaş'ın kaybı sadece Kıbrıs Türklerinin değil, tüm Türk Milletinin kaybıdır. Milletimiz gerçek bir kahramanını yitirmiştir." demektedir.

"Rauf Denktaş, ciddi bir hastalık geçirmeseydi, "milli dava önderi" falan denilmeyecek belki de Ergenekon'dan tutuklanacaktı. Çünkü rahmetli, bugün Ergenekon'dan içeride olanlarla aynı dalga boyundandı." diyen Ahmet Hakan da Denktaş'ın vefatı üzerine söylenenler ile daha önceki dönemlerde söylenenler arasındaki çelişkiye dikkat çekerek şöyle devam ediyor:[iii] "Bu yazdıklarımın Denktaş'ın değeri ve önemiyle bir ilgisi yok. Ben hayatta iken verilen yer ile ölünce verilen yer arasındaki derin çelişkiye takılıyorum. Ya sağlığında neredeyse içeri atılacak adam muamelesi yapma ya da ölünce ulusal yas ilan etme..."

Ben de diyorum ki, takılma Ahmet Hakan! Sen bunların geçmişini bizden daha iyi biliyorsun... Ben takılmıyorum, sadece bir gerçeğe vurgu yapıyorum... Soros'un ve Karen Fogg'un çocuklarının (bu tabiri rahmetli Denktaş New York'ta Mehmet Ali Birand'a söylemiş!) iki yüzlülüğünü ve Bozkurt kod adlı Albay Vuruşkan ile birlikte TMT'nin liderliğini yapan ve KKTC'nin kuruluşunu gerçekleştirip bugüne gelmesini sağlayan Toros Denktaş'ın ardından söyledikleri sözlerin gerçek duyguları olmadığını ve riya yaptıklarını sizlerin dikkatine sunuyorum! Tarihe not düşerek kısmen de olsa Toros Denktaş'a ve O'nun gibi dik durarak Türk Milletine hizmet etmiş olanlara vefa borcumu ödemek ve minnet duygularımı ifade edebilmek amacıyla bu satırları kaleme aldım! Allah hepsine rahmet eylesin! Türk Milletinin ve Türk Dünyasının başı sağ olsun!

Sen rahat uyu Toros Denktaş! Merak etme, Kıbrıs Türk'tür, Türk kalacak!


[i] Oral Çalışlar, "Denktaş: Demokrasi karşıtlarının ikonu", Radikal, 17.01.2012. ; Ahmet Altan, "Hrant'ı Öldürdüler, Denktaş'ı Dirilttiler", 18.01.2012.

[ii] Bkz: Sami Kohen, "Ankara Denktaş'ın çizgisine geliyor", Milliyet, 17 Ocak, 2012., "Denktaş'sız Denktaş'çı Politikaya Doğru", Milliyet, 18.01.2012 ; Ahmet Taşgetiren, "Denktaşlaşmak", Yeni Şafak, 17 Ocak 2012.

[iii] Ahmet Hakan, "Denktaş riyası", Hürriyet, 17.01.2012