TBMM Başkanı ve AK Parti İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Binali Yıldırım, "İstanbul'un gelecek 5 yıl için yerel yöneticilerini seçeceğiz ama ne yazık ki, son birkaç dönemde olduğu gibi, seçim İstanbul'unseçimi olmanın ötesinde bir genel seçim, bir referandum, bir hesaplaşma tarzına doğru gidiyor. Bu benim çok arzu etmediğim bir şey." dedi.

Türk Sanayicileri ve İşinsanları Derneği (TÜSİAD) heyeti ile Beyoğlu Pera Palace Otel'de gerçekleşen istişare toplantısında konuşan Yıldırım, İstanbul'un önemli bir şehir olduğunu vurgu yaptı.

Kurumlar vergisi olarak 2017 yılında TÜSİAD üyelerinin tek başına 53 milyar lira vergi ödediğini anlatan Yıldırım, 2002 yılından 2013'e gelindiğinde, dolarda değişiklik olmadığını hatırlattı.

Binali Yıldırım, bu ekonomik krizden kurtulmak için gelişmekte olan ülkelerin bir karar aldığını dile getirerek, şunları kaydetti:

"Bizim fonlarımız gelişmekte olan ülkelere akmasın. Bizim ekonomimiz ve insanımız bu işten zarar ediyor. Dolayısıyla ABD ve Amerikan Merkez Bankası, bizim gibi gelişmekte olan ülkelere giden fonları geri çekecek girişimlerde bulundular ve kararlar aldılar. 2013-2018'e kadar ABD'ye 4,5 trilyon dolar fon geri döndü. Avrupa Merkez Bankasının aldığı kararlarda da 2,4 trilyon avro, gelişmekte olan ülkelerde kullanılan fon geri gitti. Bizim aldığımız borçları ödememiz lazım ama fon akışında yavaşlama olunca, bir yandan borçlarımızı ödememiz gerekirken, sıkışıklık yaşadık. Bu sıkışıklık bu büyüme oranı ve istihdama olumsuz yansıdı. Vade uyuşmazlığı dolayısıyla borç firmaların mali tablolarına yansıdı. Finansal kriz yaşandı. Kriz de, üretim ve reel sektörü dolayısıyla etkiledi. İşin özeti, Türkiye benzer krizleri yaşadı. Siyasi alanda karşılaştığımız Gezi olayları, 17-25 Aralık, 15 Temmuz. Türkiye olayların hepsinde başarıyla çıkmasını bildi."

"Bu süreci birlikte yöneteceğiz"

Yaşanan bu sürecin de biteceğini anlatan Yıldırım, şu anda bir dengelenme sürecinin yaşandığını ve tabiri caizse evin içine çeki düzen verdiklerini ifade etti.

Yıldırım, bir yandan cari açığı azaltmaya çalışırken, bir yandan da finansal sistemin üzerindeki baskıları kaldırmaya çalıştıklarına işaret ederek, bu yılın ikinci yarısından itibaren bir derlenip toparlanmayı birlikte göreceklerini ümit ettiğini belirtti.

Türkiye'nin varlıklarıyla ve yükümlülüklerini karşılaştırdıklarında hiçbir sıkıntının olmadığını dile getiren Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Varlıklarımız yükümlülüklerimizden kat kat fazladır. Problem, hesap kitap işinde. Vade uyuşmazlığı var. Bunun sorumlusu da hepimiziz. Para yağmur gibi yağarken, sanki ödemeyecekmiş gibi bol bol almışız. Geri ödeme zamanı gelince 'Nereden çıktı bu?' demeye başlamışız. Bunu görmemiz lazım. Bunu bir yandan hükümetin aldığı tedbirler, bir yandan sizlerin hedefleri, projeleri gözden geçirerek bu süreci birlikte yöneteceğiz."

"İstanbul genel siyasete kurban edilmesin"

Binali Yıldırım, önlerinde 31 Mart'ta yapılacak yerel seçimlerin olduğuna işaret ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"İstanbul'un gelecek 5 yıl için yerel yöneticilerini seçeceğiz ama ne yazık ki, son birkaç dönemde olduğu gibi seçim, İstanbul'un seçimi olmanın ötesinde, bir genel seçim, bir referandum, bir hesaplaşma tarzına doğru gidiyor. Bu, benim çok arzu etmediğim bir şey. Ben istiyorum ki, İstanbul, geleceği ve projeleri konuşulsun. Genel siyasete İstanbul kurban edilmesin. İstanbul arada kaynamasın. Çünkü İstanbul, hakikaten Türkiye için vazgeçilmez ve Türkiye'yi taşıyan bir şehir. İstanbul, Türkiye'nin özeti. Her kesimden vatandaşımız var. Kampanya döneminde, olabildiğince yerelde, İstanbul'da kalmayı tercih edeceğim. Genel siyasetle ilgili çok fazla bir kampanya gündemimde olmayacak. Bunu ne kadar başarabiliriz, bu konuda garanti veremiyorum. Çünkü ilk defa yerel seçimlerde bir ittifak uygulanacak. Dolayısıyla her iki ittifakın genel siyaset düzeyinde çok keskin bir kampanya yürüteceklerinden hiç endişem yok. Bu da şöyle bir olumsuzluk getirecek. Adaylar çok konuşulmayacak, projeleri çok ön plana çıkmayacak. Genel siyaset, yerel siyaseti gölgeleyecek. İstanbul, Türkiye'nin özeti bir mozaiğidir."

"Çok iyi bir hava taşımacılığı altyapısı var"

Konuşmasında İstanbul'a yönelik projelerini ve vizyonlarını anlatan Yıldırım, "İstanbul 4.0 Projesiyle geliyoruz." dedi.

Yıldırım, İstanbul'un Türkiye'nin diğer şehirleri ve dünyayla bağlantısında bir problemin olmadığını ifade ederek, "Çok iyi bir hava taşımacılığı altyapısı var. Şu anda THY, Avrupa'da 2., dünyada 7. büyük bayrak taşıyıcı şirket. İstanbul'un 316 noktaya uçuş yapan bir şirketi var. Bu, dünyada bir numara. 4 saatlik uçuşla İstanbul'dan 56 ülkeye varabiliyorsunuz. 1,5 milyar nüfusun yaşadığı coğrafyaya gidebiliyorsunuz. 30 trilyon dolarlık bir milli gelirin veya parasal büyüklüğün olduğu coğrafyaya hitap ediyorsunuz. Bu, bizim için, İstanbul'un çok büyük avantajı. Napolyon'un dediği gibi, dünya bir ülke olsa, İstanbul başkent olur." ifadelerini kullandı.

Şu an yapılan bir araştırmaya göre, İstanbul'un dünyada en çok merak edilen 5 şehir arasında yer aldığını dile getiren Yıldırım, "İstanbul, sağlık hizmetlerinin en iyi verildiği 5. şehir. Ancak, İstanbul'un en iyi olmadığı birkaç alan var. Bunlardan biri trafik, ulaşım, otopark ve yeşil alan, altyapı sorunları. Bunlar da İstanbul'un zayıf tarafları." diye konuştu.

Binali Yıldırım, altyapıyı geçen 15 sene içinde Türkiye genelinde çözdüklerini, 26 havalimanı, 22 bin kilometre bölünmüş yol yaptıklarını, Türkiye'yi hızlı trenle tanıştırdıklarını ve interneti Türkiye'nin her tarafına götürdüklerini anlattı.

Yıldırım, ulaşım ve altyapı bakımından 2003 yılında dünyada 39. sırada olan Türkiye'nin, şu anda 9. sırada olduğunu ifade etti.

İstanbul'un imar durumu

İmarla ilgili son yıllarda herkesi rahatsız eden gelişmelerin olduğunu belirten Yıldırım, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Normal yapıların arasında bir tane sivri bina çıkmış. Bütün bunların sebebi, imarla ilgili karmaşadır. Türkiye'de imar hakkı olan 8 kuruluş var. Sadece belediyeler imar yapmıyor. Bakanlıklar ve karayollarına kadar herkes imar hakkına sahip. Bu da maalesef bir koordinasyon ve karmaşa sorunu doğuruyor. Bu karmaşadan da hoşumuza gitmeyen o kötü görüntüler ortaya çıkıyor. Eğer İstanbullular, beni seçerse ve desteklerse vaadim şudur, benim belediye meclislerinde plan tadilatı dosyaları ve imar revizyon planları ilk gündem maddesi olmayacak. Bu çok önemli bir taahhüt olacak. Bunlar şehrin imarını ve geleceğini yok eden faaliyetlerdir. Bunlara izin vermeyeceğiz. İmar planları günler, aylar içinde birkaç kez değişen birçok haksızlığı, mağduriyeti, haksız kazancı beraberinde getiren şeyler olmamalı. Bir sene önce tarım alanı ilanı var, bir sene sonra eğitim alanına çeviriyorsunuz, daha üzerinden 5 ay geçmeden ticari alana, AVM alana dönüştürüyorsunuz, orada bir sürü mağduriyet, kargaşa ve haksız kazançlar oluyor. Bunların önüne geçeceğiz."