MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "yasal zeminde bir ittifak yapılacaksa, birinci şart ittifakı yapan partilerin siyasal kimliklerini korumasıdır. Elde edilmiş oy oranından ve milletvekili sayısından paylarını almalarıdır" dedi.

Antalya'da katıldığı Belediye Başkanları toplantısı dönüşünde Gazetecilerle sohbet eden MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, önemli açıklamalarda bulundu. Bahçeli'ye sorulan sorular ve yapılan açıklamalar şöyle:

- Seçim barajı ve seçim ittifakına yönelik sözleriniz çok tartışıldı... 

- Yüzde 10 seçim barajının çok ağır bir baraj olduğu görüşündeyim. Geçmişten bu yana barajın ne olması gerektiği konusu gündemi hep işgal etmiştir. Batı demokrasilerinde barajın 'yüzde üç veya beş olduğu'ifade edilmiştir. Ancak Türkiye'de, özellikle 12 Eylül sonrasında, yüzde 10 seçim çerçevesinde, yüzde 20 ile 25 arasında bir baraj ile seçimler yapılmıştır. 1983'teki seçim yani. Parlamentonun dışındaki partilerin seçime girme yeterliliğine sahip olmalarıyla birlikte, birçok parti bu sistem ile birlikte dışarıda kalmıştır.

O partiler dışarıda kaldığı gibi, partilere verilen oyların da toplam oylar arasında sayılmama gibi bir durumla karşı karşıya kalınmıştır. O nedenle uzun yıllardan bu yana barajın yüzde kaç olması gerektiği tartışması sürmektedir. Bu tartışma, bazılarına göre, 'barajın Siyasi Partiler Yasası ve Seçim Yasası çerçevesinde tekrar ele alınması ve mümkün olduğu kadar aşağı çekilmesi'şeklinde kullanılmıştır. MHP ise barajın yüzde 10'un altına düşmesi konusunda herhangi bir yorum yapmamıştır.

Türkiye'nin milli beraberliği ve toprak bütünlüğü çerçevesinde barajın yüzde 10'da kalmasının yararlı olacağı düşüncesiyle hareket etmiştir.

Ancak daha sonra görüldü ki bölücü unsurları temsil eden partiler, değişik yöntemler uygulayarak TBMM'de grup kurabilecek sayıya eriştiler. O zaman da barajın anlamı onlar için kalmadı. Barajı delmiş oldular. Biz de madem ki 16 Nisan sonrasında, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne bir dönüşüm oldu; bu dönüşüm içerisinde uyum yasalarının da çıkması gerekiyor. Bu uyum yasalarından Meclis İçtüzüğü, Seçim Yasası, Siyasi Partiler Yasası ile bazı anayasa maddelerinin değişiklik söz konusu olacak ise, acaba baraj sorunu da yeniden ele alınabilinir mi? 

BARAJ ENDİŞEMİZ YOK

Bizim, "Baraj şu olsun" gibi bir önerimiz olmadı. Sadece, "Düşünülebilinir mi" dedik. Bu düşüncemiz de basında yer alınca, "Acaba MHP'nin baraj endişesi mi var? Barajı aşabilecekler mi?" gibi değerlendirmeler yapıldı. Bazı konularda da MHP'ye haksızlık yaptılar. En son KONDA bir anket yayınladı. Bekir Ağırdır... Biz, parti olarak aboneyiz. Yani onların yöneticileri geldiğinde, her ay böyle bir araştırma yaptıklarını söylediler. "Bu araştırmalara abone olup, çok yönlü inceler misiniz" dediler. Sadece seçim konusu da değil, her konuda... Pekala, abone olduk. Sonra KONDA devredilmiş. Geçen ay yapmış oldukları araştırmada ise MHP yüzde 5.9, İP (İYİ Parti) yüzde 7,2; CHP yüzde 15 küsur, AK Parti de yüzde 34 küsur oy oranında gösteriliyor. 48 yıllık bir partiyiz. Bugüne kadar seçimlere girmiş çıkmışız. Kısa bir dönem içinde de önemli bir oy kaybına vesile olabilecek bir çöküntüyü yaşamamışız. Böyle bir durum karşısında yüzde 5,9 oy alıyor görünüyoruz. Ne olduğu meçhul parti de yüzde 7,2 oy alıyor. CHP'nin kendisine göre sert bir muhalefeti var, ona rağmen 1 Kasım seçimlerinin altında oy alıyor görünüyor. Böyle bir durum karşısında, bu tartışmayla Türkiye nereye gidecek? 

1991 YILINDAKİ İTTİFAKI YAPMIŞTIK

  Baraj konusunun yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini söyledik. Madem ki bir ittifaktan bahsediliyor, bu tartışmalar içerisinde tekrar düşünülmesi gerektiğini ifade ettik. Geçmişte, 1991 yılında, "Bu sefer Refah" diyerek, ittifak yapmıştık. Islahatçı Demokrasi Partisi, MÇP ve Refah Partisi, bu ittifaktan 62 milletvekili ile Meclis'e girmiştir. Yüzde 16'nın üzerinde de oy almıştır. Ancak bütün bunlara rağmen, yasal olmayan bir ittifak olduğu için alınan oy oranı da Refah Partisi'nin üzerine yazılmıştır.

62 milletvekilinden 19 tanesi MÇP'nin üzerindeydi. Sonra da Demokratik Hareket Partisi adı altında bir 'hülle partisi'kurmak suretiyle, Refah Partisi'nden istifa edip, o milletvekilleri Demokratik Hareket Partisi'ne (DHP) geçtiler. Sonra DHP'nin birinci kurucular kurulu toplantısında, MÇP'ye dahil olma kararı verdiler. Böylelikle 19 milletvekili MCP'ye geçti. 

YASAL HAKKA KAVUŞSUN

 Söylemek istediğim bu. Seçim barajı ister yüzde 5, ister yüzde 7 ya da başka bir oran olsun. Madem ki Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'yle beraber uyum yasaları ve bazı yasalar çıkacaksa, bunların içinde de Siyasi Partiler Yasası ve Seçim Yasası göze alınsın ve ittifak yasal bir hakka kavuşsun. Hangi parti kiminle ittifak yapacaksa bunun önünü açalım. Anayasa değişikliği sonucu, halkoylamasında 'evet'veya 'hayır'diyenler, siyasi akım olarak bir oluşum ortaya çıkardılar. 'Hayır'lar yüzde 49; 'evet'ler ise yüzde 51 oranında çıktı. Türkiye'de 'evet've 'hayır'anlamında bir ayrışma ve bloklaşma oldu. Bu, önümüzdeki seçimlerde de böyle mi olacak? Eğer olacaksa yasal bir zemine bağlanması lazım.

CHP, HDP ve İP (İYİ Parti) bir araya gelip, diğer birtakım partileri de yanına almak suretiyle bir ittifak oluşturacaklarsa, bu ittfakı yasal yapsınlar. Biz de bir ittifak oluşturacaksak, diğer kalan partiler olarak, MHP'yi kastetmiyorum, onlar da bir ittifak zemini bulsunlar. Bu çerçevede, yasal zeminde bir ittifak yapılacaksa, birinci şart ittifakı yapan partilerin siyasal kimliklerini korumasıdır. Siyasal kimliklerini koruyarak elde edilmiş oy oranından ve milltetvekili sayısından paylarını almalarıdır. Örneğin, evvelden, yüzde 16 oy almasına karşın MÇP, Hazine'den bir kuruş almamıştır. Şimdi tüm bunları yaşayan bir parti olarak, "Bunu yasal hale getirelim" diyoruz. Getirirler veya getirmezler. AK Parti buna rıza gösterir veya göstermez. CHP için olumlu olur ya da olmaz. Onu bilemiyoruz. Ama ittifakın yasalaşması sürecine MHP olarak olumlu bakıyoruz. 

KAPIMIZ AÇIK

Baraj hangi oranda olursa olsun. Biz diyoruz ki kapımız açık.  Nitekim bazı partiler "Bizim tüzüğümüzde yüzde 5 yazıyor" diyor. Bazıları da "Yüzde 5 ile yüzde 3 arasında olsun" diyor. Bunlar, Meclis'te konuşulsun. Konular gündeme geldikçe herkes kanaatini söylesin ve bir prensibe bağlansın. İşte şimdi burada, eğer bir ittifak yapılacaksa, A ve B partisi ile C ittifakı... D ittifakı veya başka bir ittifak.

Şimdi gelelim: C ittifakı ise, hangi partilerden oluşuyor? E ve F partilerinden. E ve F partileri kendi kimliğini korumak suretiyle 'C İttifakı'nı oluştursun. Bunda başarılı olunursa, o zaman F ve E siyasi partileri, ittifakın oyu olarak kabul edilmeli ve ittifakın oyu olarak da Meclis'te temsil edilen milletvekili sayısı belirlenmeli. Sonra da belirlenen milletvekilliği sayısı, E ve F partilerine nisbi temsil sistemine göre dağıtılmalı. O zaman diyelim ki 150 milletvekili çıkarmış, 'C İttifakı.'50'si E, diğeri bilmem ne. Milletvekili dağılımı da böyle olmalı diyoruz. Bu olur mu olmaz mı? Olursa mesele yok, diğer partilerin bileceği iş. Bizimki bir öneri, tartışılabilir.

'CUMHUR İTTİFAKI

- Seçim ittifakı açıklamanızdaki sır nedir? Bunun bir sırrı olduğunu il başkanları toplantınızda ifade etmiştiniz... 

- Sır nedir? Eğer ki milletvekilliği seçimleriyle beraber Cumhurbaşkanlığı seçimi de yapılacaksa 'C İttifakı'na yüklediğim anlam 'Cumhur İttifakı'olacak. 'Cumhur İttifakı'olunca, eşzamanlı yapılmış olan milletvekilliği seçiminin Cumhurbaşkanlığı seçimiyle de anlamlandırılarak oluşan bir ittifak olur. Eğer burada bir ittifaka uzlaşma sağlanırsa, bu milletvekilliği olmaktan çıkar, 'Cumhur İttifakı'olarak Cumhurbaşkanlığı seçimine de sirayet edebilir. O zaman milletvekilliğinde elde edilebilecek olan rakam, güçlü bir rakam olabilirse 'Cumhur İttifakı'nın önerdiği adayın da seçilmesi güçlü olur. Bunda ne mahsuru var? 

 KİMİN CUMHURBAŞKANI OLACAĞI, SONRAKİ AŞAMA 

- Bu sistemden ittifakla milletvekilliği seçimine gidildiğinde Cumhurbaşkanı adayının da ortak olacağı anlamı mı çıkıyor bu durumda?

- Hangisi ise. Olsa da olmasa da... Partiler kendi aralarında veya bir Hanımefendi'nin ifade ettiği gibi...  "100 bin imzayı toplayıp, aday olurum" diyor. Bunlar ileriki aşama konuşulacak konular. Başarılacak olan şey 'Cumhur İttifakı'ise o zaman 'Cumhur İttifakı'nın aldığı oy oranı Cumhurbaşkanlığı seçiminde de önemli bir etken olur. Aday gösterir, göstermez. Şu olur, bu olur... O ikinci aşama. Başkaları da 'D İttifakı'kurarlar, onlar da ayrıca değerlendirilir. Türkiye'de eşzamanlı olarak milletvekilliği ve Cumhurbaşkanlığı seçimi yapılacaksa, seçimlerden istikrar sağlayabilecek bir sonucu elde etmek açısından buna müsaade edilmesi ve yasallaştırılmasından yana olduğumuzu söylüyoruz.

Kimin cumhurbaşkanı olacağı, sonraki aşama. Birinci turda seçilir mi, ikinci turda seçilir mi? Birinci turda seçilirse ne olur, ikinci turda seçilirse ne olur? Kimler çıkarsa ne olur? Onlar şimdiki aşamada, uyum yasalarının içine Cumhurbaşkanının nasıl seçileceğine dair tutarlı bir sistemi önerirken, onu tartışmaya açan, kimlikleştiren, kim olacaktır sorusuna cevap arayan bir hale sokarsanız, ne ittifak kalır, ne bir şey kalır ne de cumhurbaşkanı adayı kalır. 

- İttifakın sonuçlarıyla itibarıyla sır ortaya çıkmış oldu...

- Sırrın S'sini de söylüyorum. 'Cumhur İttifakı'olursa, Cumhurbaşkanlığı seçimi de olur. Buradaki ittifak, orada da devam eder diyoruz. Anlayan anlar, anlamayana ne yapalım? 

- Evet ve hayır oylarıyla yaşanan bloklaşma Türk siyasetinde kalıcı hale mi gelmiş oluyor?  

- Olur veya olmaz. Bu, Meclis'te temsil edilen siyasi partilerin, siyasal kimliklerini koruması ve o kimlikler çerçevesindeki faaliyetlerine bağlıdır. Şimdi hükümet olamayacaksanız, bunu Cumhurbaşkanlığı ve kuracağı hükümet yönlendirecekse, o zaman Meclis'teki denetim ve denge görevinizi yerine getirirken, bugünkü anayasal değişiklik çerçevesinde yapabileceklerinizi en etkin şekilde yapabilir bir parti konumuna gelirseniz, o zaman da millet teveccühünü yavaş yavaş artırabilir. Bu teveccüh, sonu olmayan bir teveccühdür. Gün gelir çok güçlü bir hale gelebilirsin, gün gelir Meclis'te şu olursun, bu olursun, o ayrı bir konu. Biz size kerrat cetveli kurmuyoruz. Şu şöyle olursa, iki kere iki 4 olur, iki kere 8, 16 olur,  6 - 8 64 olur, gibi bir rakam söylemiyoruz, kerrat cetveli çizmiyoruz. 

SEÇİM BARAJI

- AK Parti'nin yüzde 10 seçim barajının düşürülmesine sıcak bakılmadığı belirtiliyor... 

- Bize intikal eden bir şey yok. Herkesin bu ittifak nasıl yapılacaksa, hazırlayıp gelmeleri lazım. MHP'yle, CHP'yle görüşsünler. Kimi arzuluyorlarsa, görüşsünler. Hangi partiler tarafından benimseniyorsa onu uygulasınlar. Dayatmayla olmaya kalkarsa, haklılar. 316 milletvekilleri var, istediklerini yaparlar. Yani yüzde 10 mu, yüzde 7 mi getirmek istiyorlar? Cumhurbaşkanlığı seçimi için onların da sırrı varsa, onu da söyleyelim. 

- Listenin ayrı ayrı olması mı yoksa tek liste olması mı sizin için daha avantajlı olur?

- Siyasi kimliğin korunarak ittifak yapılmasında MHP, "Ben, şu partilerle ittifak yapıyorum, siyasi kimliğimi de koruyorum. 600 milletvekili adayını da ittifaka sunuyorum" noktasında. O zaman 600 aday çıkacak. Bu adaylar üzerinden ittifak kaç oy aldı, ne kadar oy aldı? Bize ne kadarı düştü, biz ne kadar başardık? Bunlar seçimin sonrasında ortaya çıkacak. Eğer 'Cumhur İttifakı'400'e yakın milletvekili çıkarmışsa, bu 400 milletvekili E ve F partilerinde nasıl dağıtılacak? Onun da formülü nisbi temsildir. Aldığı oy oranında bir temsil ortaya koyarsınız. Sonuçta her parti Meclis'te şu kadar milletvekili ile temsil edilir, ama toplamı 600 milletvekili içinde 400 olarak 'Cumhur İttifakı'nın milletvekili olarak takdim edilir. Veya onu demeye de gerek kalmaz, E ve F partilerinin de Meclis'teki temsilcisi de budur. Aynı zamanda bir şey olacaksa o da Cumhurbaşkanlığı seçimini ne kadar etkiler, nerede ayrışır, onu bilemeyiz. 

- Bu sistem uygulandığında çarpan etkisi mi olur?

- Öyle olur. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde önceden şunu şöyle yapalım, bunu böyle yapalım, şu adayı destekleyelim diye yapılan tartışmalarda beklenen görülmedi. Çünkü parti kimlikleri olmayınca, herkes kendisini serbest kabul etti. Ben şu adayı seviyorum, ona veririm, öbürü bu adayı... Biz de diyoruz ki "Şimdi Cumhur İttifakı var. Madem ki milletvekilliği seçiminde buraya oy veriyorsun, Cumhurbaşkanlığı seçiminde de düşün bakalım, buraya mı vereceksin?" Bunun en güzel örneği de 30 Mart Mahalli İdareler Seçimi'dir. Burada belediye başkanlığına aday gösteriyorsunuz, belediye meclis üyesi kim olursa olsun demiyorsunuz. Bir liste çıkarıyorsun. Belediye başkanlığı ile beraber o listeyi sunuyorsun. Belediye başkanına oy veren kişiler, büyük çoğunlukla o partinin meclis üyelerine de veriyor. Ayrı düşünüyorsa, o iş başından sakat demektir. 

- Siz bu işi anlatırken 'tak tak'diye anlatmıştınız...

- Evet, tak - tak. Bunda da öyle. Mesela gelecek E partisine, Cumhur'a 'tak'vuracak. İki taktağı öbürü de yapacak. Taktakların toplamı ittifakın gücünü gösterecek. 

- Bu 50+1'in sağlanmasında etkili olur mu?

- Kesin olur. Millet diyecek ki burada bu, diğerinde bu var. Hangi partinin kuracağı ittifak güven verirse, aday kim ise, onun arkasında nasıl duracağının işaretini veriyorsa, vatandaş da der ki "Şunun kazanma şansı var, şunun yok. Şu şöyle olur, bu böyle olur." 

ONLAR ZATEN BERABERLER

- Sistemde ittifak yapan partilerin Dhont sisteminde artık oylar var. Artık oylar da dikkate alınırsa, milletvekili sayısının artması konusunda bir avantaj sağlanır...

- Tabii. Kalktın E ve F'ye vermedin. Sandıkta oy kullandı. Sonra da Cumhurbaşkanlığı seçiminde kime niyet ediyorsa ona verir. 

- Formül CHP'yi köşeye sıkıştırdığınız yorumları yapılıyor? HDP ile zorunlu bir ittifak oluşturması yönünde...

- Onlar zaten beraberler. CHP, HDP, İP beraberler. CHP'yi anlamıyorum. Diyor ki seçim barajı yüzde 3'e, yüzde 5'e ya da sıfıra insin. CHP, Marksist-Leninist temelde gizli bir koalisyonun partisidir. Bu önemli bir sözdür. Yani Marksist - Leninist temelde kurulmuş olan 12'ye yakın parti, barajı aşamayınca gelip MHP'ye oy vermiyor. CHP'ye gidiyor veya sandığa gidiyor. Ama CHP'ye gidiyor ise ve baraj olmadığı takdirde EMEP nereye oy verecek? Kendisine verecek. Öbür partiler de kendilerine oy verecek. Böyle bir durumda yüzde 25 ile Meclis'te temsil edilen bir partinin oyu nereye düşer? Bunu düşünmeleri lazım. Ama eskiden şu, şu partiler bir araya geliyor, biz seçilme şansı yok. TKP'den tutunuz EMEP'e kadar, DHKP-C'ye kadar hangi parti varsa, diyor ki "Sevmiyoruz, beraber de değiliz. Ama şuralarda ortak noktadayız. Faşizme karşı omuz omuzayız, şuraya oy verelim" diyor. Baktı ki şimdi omuz vurma yok. Karşılıklı şöyle çırpma var. O zaman ben de bir milletvekili çırpayım deme durumu var. 

- Onların bir araya gelmesini de engellemiş oluyorsunuz bu durumda diyebilir miyiz?

- Sırların birine S-1 dersek, ikincisi de S-2 olur. 

CUMHURBAŞKANLIĞI SİSTEMİ AY İLE YILDIZ 

- Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde koalisyon olmayacaktı, ancak bu ittifak söylemleri koalisyon oluşturuyor diye eleştiriler var. Bu eleştirileri nasıl değerlendiriyorsunuz? 

- O eleştiri sayılmaz. Parlamenter sistemde yüzde 25 ve yüzde 27 ile iktidar olunuyor. İktidarın rakamsal değeri Meclis'te tam karşılanmıyorsa, o zaman koalisyona başvurmak suretiyle, dışarıdan veya içeriden desteklerle koalisyona katılım oluyor. Şimdi Almanya'da seçim biteli bir ay oldu. Görüşmeler hala devam ediyor. Oradan çıkacak olan bir koalisyona evet diyorsanız, bunu başından itibaren... Biz şöyle bir yapı istiyoruz: Cumhurbaşkanlığ hükümet sistemi de bunların dışında bir sistem. O zaman o sistemi değişik şekillerde, bukalemuna benzetmenin de bir manası yok. Her rengi temsil eden bir anlayış değil, cumhurbaşkanlığı sistemi ay ile yıldız sözgelimi. Beyaz ile kırmızıdan oluşan bir yapı olacaksa, olsun bırak, ne olacak? Zaten orada ruhu kavradığınız vakit, Cumhurbaşkanlığı seçilen aynı zamanda da devleti yönetiyor. Meclis'e de seçilirseniz o zaman da yönetilen devleti anayasa değişikliği çevresinde kalan denetim yoluyla denetleme imkanına sağlamış oluyorsun. Bu yeterli mi değil mi? Hele bir başlayalım bakalım. Olup olmadığını göreceğiz. 

TÜRK SİYASETİ MERDANELİ ÇAMAŞIR MAKİNESİNE DÖNDÜ

- CHP'li belediyelere yönelik görevden almaları nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Karşılıklı bu kadar gerilim, bu soruşturmayı gerektirecek boyuta da gelebilir. Doğru olur, yanlış olur, iftira olur, araştırılır. Onlar ayrı bir konu. Efendim sizin partiye de olabilir mi? Ben olmaz diye düşünüyorum. Olabilir mi, belli olmaz. Ama alnımız açık öpülmek üzere, ensemiz üzere tokat yemek üzere. Hangisi olursa olsun. Bizde de sütten çıkmış ak kaşık yok. Bazı şeyler yanlış olursa, olur. O konu çok eskiden beri, bir hanımefendi milletvekili üzerinden tartışılarak gelindi bugüne, öbürü başka bir şey yapıyor, söylüyor. Yani bir söz söyleyeceğim ama yanlış anlamayın. Türk siyaseti merdaneli çamaşır makinesine döndü. Herkes birbirini sallıyor. Böyle şey olur mu, gürültüden çamaşır yıkanmıyor (gülüyor). Sonradan Anadoluda sıfır merdaneli makine alıp, ayran yapmaya başladılar. (gülüyor)

- Kılıçdaroğlu'nun belgelerini nasıl değerlendiriyorsunuz. Bazı belgelerin FETÖ'cüler tarafından hazırlandığı da dillendiriliyor... 

- O konular başlangıçta büyük oranda tartışıldı. Sonra iki tartışma tarafı da yargıya başvurulması, verilmesinde fayda olacağı söylendi. Şimdi yargıda. Sahte mi değil mi doğru mu yanlış mı oradan belli olacak. 

İTTİFAKTA PAZARLIK OLMAZ

- Diyelim ki E ve F partileri ittifak yaptılar. E partisi çoğunluğu aldı, F partisi azınlıkta kaldı. Cumhurbaşkanlığı, kabinenin oluşumu, Cumhurun yönetimi F partisi olabilir mi? 

- Böyle bir prensip yok. Cumhur ittifakı ve benzer ittifaklarda böyle bir talep de yok. Olması da doğru değil. Yani biz bir ittifak yapıyoruz, eğer cumhurbaşkanı siz seçilirseniz, şu kadarını biz alırız, bu kadarını biz alırız, bu yok. Bu Cumuhrbaşkanlığı sistemini pazarlığa dönüştüren bir yapı oluşturur. Daha büyük bir çirkinlik ve kötülük getirir.

Onun için Yenişehir Pazarı'ndan Meclis'i çıkarmak lazım. Pazardan alınıp satılmaktan kurtarmak lazım. Bazıları var efendim Cumuhrbaşkanlığı yardımcısı olmayı düşünüyormuş da böyle böyle yapıyormuş diyor. 4, 5 bakanlık veriyormuş da böyle yapıyormuş. Böyle bir şey olmaz. Böyle bir şeyin üzerine ben Cumhurbaşkanı olacağım diyorsanız, o zaman aksak bir müeessese olur. Cumuhrbaşkanlığı sistemi belli, Cumhurbaşkanlığı hükümet etme yolu da belli, Meclis de belli. Partiler artık Meclis'te temsil edilen parti konumuna geliyor ise Cumhurbaşkanı da halk tarafından seçilmiş bir kişi oluyorsa, o hükümeti kurarken, milletvekili olma şartı yok, şu yok, bu yok. Sokaktan istediği adamı seçer, istediği şekilde hükümeti oluşturur. Ama öbür türlü olursa, yani F veya E partisi bir milletvekili adayına, Cumhurbaşkanı adayına "Biz size oy vereceğiz, 25-30 bakanlıktan şu kadarını alırız" derse, bu daha çirkin, kötü ve yakışmayan bir parlamenter sistemi daha da aşan çürümüşlüğün ifadesi olur. Bunu yapacaklarsa vazgeçmeleri lazım. 

HER PARTİ KENDİ ANLAYIŞI ÇERÇEVESİNDE BİR KİMLİĞİ VAR

- İttifakta partiler eşit oy alırlarsa, o zaman koalisyon kurma olmaz mı?

- Hükümet kurmadan, koalisyonu da kuramazlar. Yasa ona müsade etmez. Ama Meclis'te bu kadar oy almışlar, hangi konularda ne kadar işbirliği yaparlar, bu belli olmaz. Diğerleri de öyle. Şimdi de öyle. Bazı yasalar çıkıyor, biz o yasalara destek veriyoruz. Bazılarına olmaz diyoruz. Şimdi biz koalisyonlarla bilardo topu gibi gidip gelmiyoruz ki. Her parti kendi anlayışı çerçevesinde bir kimliği var. Ama öbürü çok risktir ve tehlikelidir. Bunu yapar, telaffuz eder, bunu Meclis'te veya TV'lerde her kim ki konuşuyorsa, Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini sulandırmak, zedelemek, uygulama kabileyetini kaybettirmek noktasında büyük bir maharetle fitne fesat yayıyor demektir. Buna kapılan hangi aday olursa zaten kaybeder.  

Kaynak: Ortadoğu