MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin TÜRKGÜN’e yaptığı açıklamalar siyasetin gündemini değiştirirken, kamuoyunda da büyük ilgi gördü. Röportajımıza, yine çok konuşulacağını düşündüğümüz üçüncü bölümle devam ediyoruz.

Orhan Karataş: Pek çok ülke karışmış durumda. Bir bakıma söyledikleriniz teker teker çıkıyor gibi. Dünya nereye gidiyor, ne dersiniz?

Devlet Bahçeli: 21. yüzyılın en önemli kavramı bana göre güvenliktir, bekadır. Küresel istikrarsızlık günden güne derinleşmektedir. Sosyal ve ekonomik memnuniyetsizlikler siyasal tepkilere, toplumsal infiallere dönüş yapmaktadır. Üstelik dış tazyik ve yönlendirmeler alenileşmiştir. Silahlanma yarışı hız kazanmıştır. Terör ve asayişsizlik vakaları patlamıştır. Dünya dönüyor dönmesine de, felakete doğru dönüşü yoğunlaşıyor. Dünya genelinde zorla yerinden yurdundan edilmiş insan sayısı 70 milyonu aşmış durumda. Çok yiyenle az yiyen birbirine cephe almış vaziyette.

Milyonlarca çocuk, gece yatağa aç giriyor. Yoksulluk ve sefalet diz boyu. Neoliberalizm, post-modernizm iflas sınırına dayanmıştır. Post-truth dönem olarak kavramsallaştırılan ve doğruların, hakikatlerin önemini yitirdiği bir ara döneme insanlık sürüklenmiştir. Bir yanda dördüncü sanayi devrimi, yani Endüstri 4.0 konuşuluyor, diğer yanda açlık. Bir yanda dijitalleşme konuşuluyor, diğer yanda çaresizlik.

Siber fiziksel sistemler, yani gerçek dünyadaki nesnelerin ve davranışların bilgisayar ortamındaki simülasyonu yapılırken, vicdan köprüleri yapılamıyor. Yatay ve dikey entegrasyonlarla teknolojik alt yapıda kesintisiz bir iletişim ve akış sağlanıyor, ne var ki aynı akış ve iletişim küresel ahlak ve adalette sağlanamıyor. Nesnelerin internetiyle, cihazların başka cihazlarla iletişimi kurulup hayat kolaylaşıyor, ama insanca yaşam günden güne zorlaşıyor.

BİR ŞEYLER TERS GİDİYOR AMA KARAMSAR DEĞİLİM

Öğrenen robotlar, yapay zekâlar üretiliyor, hoşgörü ve hürmet üretilemiyor. Günümüzde internete bağlı cihazlardan toplanan veri boyutunun zetabaytlara (1 zetabayt= 1 milyar terabayt) ulaştığı söyleniyor, fakat vicdani ve insani sorumluluklar geriledikçe geriliyor. Bilgi teknolojilerinde bulut bilişim sistemi geliştiriliyor, ancak empati geliştirilemiyor. Arttırılmış gerçeklik, katmanlı üretim yükseliyor, ama manevi değerler, sorumluluk ve duyarlılık azalıyor. Bir şeyler ters gidiyor. Düzelme emaresi de göstermiyor. Karamsar mıyım, hayır. Çünkü Müslüman karamsar olmaz. Olamaz. Ancak madden sağlanan gelişmelere manevi gelişmeler eşlik edemiyor. Bu nedenle buhran ve belalar eksik olmuyor. Anlam ve aidiyet krizleri baş gösteriyor. İnsani değerler tükeniyor. Türkiyede bundan ister istemez etkileniyor. Ülkelerin karıştığını söylediniz. Evet pek çok ülke derin bir çatışma ve cepheleşme tünelinde. Şili ve Ekvator’da halk sokaklara indi. Bolivya’da darbe oldu, Kolombiya karıştı, Venezuela darboğazda. Haiti’de şu ana kadar 50’ye yakın kişi öldü. Irak yine kan revan içinde. Suriye’yi anlatmaya gerek bile yok. Bağdat’taki protestolarda en az 319 kişi hayatını kaybetti. Lübnan, İran, Hong Kong bunalım kapanında. Sudan, Yemen, Cezayir, Libya istikrarsız ve güvensiz. Avrupa ülkeleri açmazda, Fransa sarı yeleklilerin tehdidi altında. Gürcistan, Hindistan, Pakistan, Afganistan tedirgin ve diken üstünde. Kaşgar, Karabağ, Keşmir, Kerkük, Kıbrıs, Kırım kanayan yara. Herkesin şapkasını önüne koyup düşünmesi gereken bir zamandayız. İnsanlık ya kafa kafaya verip ortak akıl ve küresel vicdan etrafında buluşacak, ya da yeni bir dünya savaşı kaçınılmaz hale gelecek.

Bu seneki Nobel Edebiyat Ödülü alan kişi sanıyorum gözlerden kaçtı. 2019 yılı Nobel Edebiyat Ödülü’nü alan Avusturyalı yazar Peter Handke aynı zamanda Sırp kasap Miloseviç hayranı. Bosna soykırımını inkâr eden sorunlu bir şahsiyet. Kalecinin penaltı anındaki endişesini yazarak ödül aldı. Gerçekten de evlere şenlik, kara mizah!

BÜTÜN PİS HESAPLARIN MERKEZİNDE TÜRKİYE VAR

Tehlike bu kadar fazla mı?

Evet bu kadar fazla ve yoğun. Dikkatinizi çekiyorum, bütün pis hesapların merkezinde şu anda Türkiye var. Voice of Amerika, yani Amerika’nın Sesi haber sitesi Hong Kong, Hindistan, Lübnan, Irak, İran ve Gürcistan’daki sokak eylemlerini Türkiye’nin çevresindeki olaylar diye haber yapıyor. Bu haberi yapanlar coğrafya cahili değillerse kesinlikle görevliler. Hong Kong nerede Türkiye nerede! Hindistan nerede Türkiye nerede! Bu seneki Nobel Edebiyat Ödülü alan kişi sanıyorum gözlerden kaçtı. 2019 yılı Nobel Edebiyat Ödülü’nü alan Avusturyalı yazar Peter Handke aynı zamanda Sırp kasap Miloseviç hayranı. Bosna soykırımını inkar eden sorunlu bir şahsiyet. Kalecinin penaltı anındaki endişesini yazarak ödül aldı. Gerçekten de evlere şenlik, kara mizah! Batı’ya ırkçılık demir atmıştır. İslamofobi, fanatizm, yabancı düşmanlığı ana akım bir fikir ve siyaset haline gelmiştir. Türkler geliyor diye çocuklarını korkutan aileler, aynısını yine yapmaktadır. Gelişmeler hazin ve hezeyandır. Doğru ile yanlış birbirine karışmıştır. İyi ile kötü birbirine girmiştir. Güzel ile çirkin yer değiştirmiştir. Altını çizerek ifade ediyorum ki, 2018 yılında silahlanmaya harcanan para 1,8 trilyon dolardır. Kılıçdaroğlu da milli silah sanayiinin gelişmesine itiraz ediyor. Teslim olmamızı istiyor. Süngümüzün düşmesinin derdinde. Bu kadar Türkiye’ye yabancı ve uzak.

Terör örgütleri de silahlanıyor. Daha doğrusu silahlandırılıyor.

Hem de binlerce tır dolusu, uçak dolusu silahlar PKK/YPG’ye veriliyor. ABD’nin verdiği silahlar vatan evlatlarına çevriliyor. Hans üretiyor, Mehmet şehit oluyor. John üretiyor, emzikli bebeklerimiz kurşunlanıyor. Biz sahnenin önünde PKK/YPG’yle mücadele ediyoruz. Ama sahne arkasında ABD ve Avrupa ülkeleriyle kıyasıya çatışıyoruz. Doğrusu budur.

HANİ ASTANA, NEREDE SOÇİ, NEREYE GİTTİ MUTABAKAT?

Rusya yok mu?

O da var. Rusya boş durur mu? Geçtiğimiz günlerde Suriye’de Fırat Nehri üzerindeki Tışrin Barajı’ndaki bir üssü boşaltan ABD’den sonra, bölgeye Rusya yerleşti. Üsteki sözde devir teslim, Rus bayrakları ve YPG paçavraları eşliğinde yapıldı. Rus komutanla bir terörist konuşma yaptı. Hani Astana? Nerede Soçi? Nereye gitti 22 Ekim tarihli mutabakat? ABD çıkıyor Rusya giriyor, Rusya çıkıyor ABD giriyor. Birbirlerinin ayaklarına basmıyorlar, tavuklarına kış demiyorlar. Fiilen nüfuz bölgesi oluşturmuşlar. Suriye’yi kafalarda bölmüşler.

Astana ve Cenevre süreçleri boşuna mıydı? Suriye Anayasa Komitesi de kuruldu.

Değildi, olmamalıdır. Biz Soçi, Astana görüşmelerine hep destek verdik. Suriye’de siyasi çözümün önemine işaret ettik. Suriye Anayasa Komitesi 150 kişiyle kuruldu. İlk toplantısını geçtiğimiz ay sonunda Cenevre’de yaptı. Suriye Anayasa Komitesi, büyük ve küçük olmak üzere iki yapıdan oluşuyor. Büyük yapı, komite üyelerinin tümünü kapsıyor ve rejim, muhalefet heyeti, sivil toplum temsilcileri olmak üzere üç gruptan oluşuyor. Küçük yapı ise üç listeden seçilen 15’şer kişiden meydana geliyor ve anayasanın yazımından sorumlu bulunuyor. 45 kişilik yazım kurulunun hazırladığı taslakları, 150 kişilik büyük yapının onaylaması, karar alınması için ise üyelerin en az yüzde 75’inin “evet” oyu gerekiyor. İkinci toplantı da aralık ayı sonunda yapılacak. Sonuç verir mi, vermesi lazım, ama çok da umutlu değilim.

ESAD KATİLDİR, FARKLI KANALLAR DEVREYE SOKULMALI

Türkiye’nin Esad ile görüşmesi çok sık dillendiriliyor. Sizin görüşünüz nedir? Esad suçludur, katildir, kendi halkına ölüm saçmıştır. Direkt görüşme ve temas onun yaptıklarını meşrulaştırır, ama farklı kanallardan Suriye Arap Cumhuriyet’iyle, Suriye halkıyla görüşmek, konuşmak ve anlaşmak mümkündür. Diplomasi çok boyutlu olmalıdır. Aktif ve çözüm odaklı olmalıdır. Sahada kazandıklarımız, masalarda heba edilmemelidir. Esad konusu farklıdır. O önce kendi halkına hesap vermelidir. Türkiye süreçlerin içinde olmazsa bize rağmen adımlar atılabilir. Suriye bizim iç meselemiz haline dönüşmüştür. Jeopolitik gerçekler, tarihi ve kültürel miras bunu daha da perçinlemiştir. Suriye’nin toprak ve siyasi bütünlüğü sonuna kadar savunulmalıdır. Aynı şey Irak için de geçerlidir. Diğer komşu ülkeler de buna dahildir.

GEZİ OLAYLARINI BİLE MUMLA ARATACAK HAİNLİKLER VAR

Bolivya’yı Türkiye’ye taşımaktan bahsettiniz? Böyle bir ihtimal ve risk mi var?

Demokrasi dışı arayışlar son bulmadı. Sokaklardan medet uman sorumsuz ve soysuz gruplarda ıslah hali görülmüyor. Ülkemizde yaşanan intiharları bile toplumsal ve siyasal tepkiye dönüştürme çabaları gözlemleniyor. Sistem üzerindeki baskı ve basınç artıyor. Gezi olaylarının bile mumla aranacağını iddia eden hainler ortalıkta cirit atıyor. Tehlikeli bir arayış var. Vahim olaylara sahne olan ülkelerin hepsi birbirine benziyor. Ekonomik sorunlar, adaletsizlik, eşitsizlik, demokrasi ayıpları hepsinin ortak motivasyonu. Türkiye’yi bu şablona uydurmak isteyenlerin başını da CHP çekiyor. Sandıkta bulamadığını sokakta bulmaya çalışanlar biliniz ki, milletin demir yumruğunu kafasına yer.

Hükümetin kararlı duruşuyla ekonomik teröristler püskürtüldü. Döviz kuru normalleşti, faiz indi, enflasyon düştü. Merkez Bankası Başkanı değişimi, iyimser havayı güçlendirdi, ekonomi yönetiminin tutarlı, dengeli ve tedbirli mücadelesi sonuç verdi. Türkiye daha iyi bir duruma geldi. CHP’nin, İP’in, şunun bunun yıkım edebiyatı boşunadır.

CHP VE İP’İN YIKIM EDEBİYATI BOŞUNADIR

Size göre Türkiye ekonomisinin görünümü nasıl? Sorunlar çözülüyor mu?

Türkiye geçtiğimiz yılın ağustos ayından bu tarafa çok ciddi ekonomik saldırılara uğradı. Döviz, faiz, enflasyon silahından çıkan kurşunlar 82 milyonu hedef aldı. Hükümetin kararlı ve sağlam duruşuyla ekonomik teröristler püskürtüldü. Saldırı etkisiz hale getirildi. Döviz kuru normalleşti, faiz indi, enflasyon düştü. Merkez Bankası Başkanı değişimi, iyimser havayı güçlendirdi, ekonomi yönetiminin tutarlı, dengeli ve tedbirli mücadelesi sonuç verdi. Türkiye daha iyi bir duruma geldi. CHP’nin, İP’in, şunun bunun yıkım edebiyatı boşunadır. Türkiye ekonomisi kalkışa geçmiştir. Ekonomik dengelenme süreci başarılıdır. Makro ekonomik göstergeler düzelmektedir. İşsizlik sorunu da mutlaka aşılacaktır. Ülkemize güvenelim, karamsarlık ve korku aşılayanlara da itibar etmeyelim. Döviz çıktıkça ağızlarının suyu akan, başları dönen, içten içe sevinç çığlıkları atan satılmışlar bellidir, bilinmektedir. Gün, birlik olma günüdür. Gün, aynı safta toplanma günüdür. Gün, dayanışma ve yardımlaşmayı vaat ve vaaz eden faziletlerimizi güçlendirmenin günüdür. Hükümetin, sivil toplum kuruluşlarının, iş aleminin, ekonomik aktörlerin, elbette aziz milletimizin dövizdeki spekülatif ataklara tepki ve mukavemeti takdire şayandır. Türkiye ekonomisi gücüne güç katacaktır. İnancım ve ümidim budur.

2020 Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi de TBMM Plan Bütçe Komisyonunda görüşülüyor.

Evet takip ediyorum. Günbegün bilgi alıyorum. Milletvekili arkadaşlarımızdan katılımı yüksek tutmalarını istedim. 2020 bütçesinin hayırlı olmasını temenni ediyorum. İnşallah 2020 Türkiye için huzur, bereket ve bolluk içinde geçer. Uluslararası kuruluşların Türkiye’nin ekonomik büyüme rakamını revize edip yükseltmeleri de iyimserliği ve pozitif beklentileri güçlendirmektedir.

Bizim durduğumuz yer bellidir. 28. Dönem Milletvekili Genel Seçimi’nin normal tarihi Haziran 2023’tür. Erken seçim talepleri yanlıştır. Parti olarak seçimin zamanında yapılması kararındayız. Bundan da taviz vermeyiz. AK Parti de aynı karar ve duruşu görmekten memnuniyet duyduğumu ifade etmek isterim. Herkes hesabını 2023’e göre yapsın.

HDP MEYDAN OKUSA NE YAZAR OKUMASA NE YAZAR

HDP’nin erken seçim talebini nasıl değerleniyorsunuz? Sine-i millete dönmekten bahsettiler bir ara.

Onların ne işi olur sine-i milletle, onların dönüp dolaşacakları yer Kandil’in mağara kovuklarıdır, terörün sine-i melanetidir. Meydan okuyorlarmış, okusalar ne yazar okumasalar ne çıkar? Bizim durduğumuz yer bellidir. 28. Dönem Milletvekili Genel Seçimi’nin normal tarihi Haziran 2023’tür. Erken seçim talepleri yanlıştır. Parti olarak seçimin zamanında yapılması kararındayız. Bundan da taviz vermeyiz. AK Parti de aynı karar ve duruşu görmekten memnuniyet duyduğumu ifade etmek isterim. Herkes hesabını 2023’e göre yapsın. Milletimiz seçimlerden yorulmuştur. Cumhur İttifakı, 2023 Lider Ülke Türkiye’nin inşası için çalışacaktır. Daha yapılacak çok işimiz vardır. Siyasi polemikle geçecek vakit yoktur. Boşa kaybedecek zaman da yoktur. HDP’nin peşine takılan CHP, İP ve SP’nin hali acıklıdır.

İP’li Grup Başkanvekili Lütfü Türkkan 5-6 bakanlık verilirse parlamenter sisteme dönme şartıyla hükûmete gireriz dedi.

O şahsın ciddiye alınacak bir yanı yoktur. Kendi partisi bile ayaza bıraktı. Rezil oldu. Bitmiş tükenmiş bir şahsa diyecek başka bir şey de olmamalıdır.

YARIN: YENİ HÜKÜMET SİSTEMİ VE FETÖ İLE MÜCADELE