“Demokrasi güzel kavram, ama ana amaç 21’nci yüzyılın sonuna doğru yaklaşırken insanlığın huzuru projesi olmalı” diyen Bahçeli, “ABD’nin insanlığın erişmiş olduğu temel kavramlar doğrultusunda sorgulanması lazım. Kendisi gibi seçimle gelmiş olanları  katledecek bir politika takip ediyor. Bu yanlıştan insanlığı kurtarmak lazım. BM karar almış, “8 gün içinde seçime gideceksin” diyor. BM’nin hangi yasasında bir ülkeyi erken seçime götürmek var?.Yarın Türkiye’ye de, “Ben sizi tanımıyorum. Kemal Kılıçdaroğlu’nu kabul ediyorum” der ise ne yapacağız? Ne yapacak CHP’liler? CHP’yi tercih etmeyip bir başkasını tercih ederse ne olacak? İşte biz bunların hepsini bir beka meselesi olarak görüyoruz” diye konuştu” diye sordu.

 MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, İstanbul programı sonra Ankara dönüşü gazetecilerle sohbet etti. Gazetecilerin sorularını cevaplandıran Bahçeli, önemli açıklamalar yaptı.

 MHP’NİN SİYASİ YAŞI 71’DİR

 SORU: 9 Şubat MHP’nin kuruluş yıldönümü. Adana’da da etkinlikler olacak. Aslında Mareşal Fevzi Çakmak’ın kurduğu Millet Partisi’nin devamı gibi bir vurgu yaptınız. Yani 71 yıl ve sizin de yaşınız 71…

CEVAP: Öyle evet. Aday taktim toplantısı sırasında partimizin geçmişini de ele alarak bir değerlendirme yaptık. 1948 yani Mareşal Fevzi Çakmak’ın Millet Partisi’nin kuruluşuna kadar gidiyor. O zaman CHP var, Demokrat Parti var. Nitekim 1946 yılında seçimler oldu biliyorsunuz. Orada CHP’ye karşı daha ağırlıklı bir muhalefet yapmak maksadıyla Mareşal Fevzi Çakmak, Osman Bölükbaşı, Hikmet Baydur gibi siyasi hayatta yetişmiş değerli insanlar bir parti kuruyorlar. O parti daha sonra Cumhuriyetçi Millet Partisi, daha sonra da Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi oluyor. İşte o Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi’ne 1965 yılında Türkeş Bey parti müfettişi olarak katılıyor. Sonra Parti genel başkanı oluyor. Ardından Adana kongresi geliyor. Tabii CKMP’nin kuruluş yapısı, amaçları ile Türkeş Bey ve arkadaşlarınınki büyük oranda örtüştüğü içindir ki partiye giriyorlar. Fakat orada da yeni bir hareket başlatmak istiyorlar ve işte o hareket MHP olarak doğuyor. 8 Şubat’ta kongre başlıyor, 9 Şubat’ta CMKP MHP’ye dönüşüyor. Milliyetçi bir parti kimliğiyle ortaya çıkıyor. 1973 yılında o kongreyle alakalı MHP’nin parti programı hazırlanırken MHP siyasi hayattaki kimliğini, tanımını, amaçlarını, hedeflerini ortaya koyuyor.  Bu süreci ele aldığınız vakit MHP’nin siyasi yaşı 71. Ama MHP’nin kuruluş gününden itibaren sayılırsa 50 yıldır. Burada bazı arkadaşlarımız işin farkında değillerdi,  hatırlattım: Siyasi yaşı diyorsunuz, siyasi yaş 1948’dir. Ben de 1948 yılında doğmuş birisiyim. Millet Partisi’nin kurulduğu tarih, doğduğu tarih 1948. O zaman benim siyasi yaşım da 71 yıl oluyor ki bu da az bir süre değil.

DEMOKRASİ ADINA HER MÜDAHALEDE KAN AKIYOR

“İNSANLIĞIN HUZURU” PROJESİ

SORU: Venezuela meselesine İstanbul konuşmanızda değindiniz.  Özellikle bizim gibi veya gelişmekte olan ülkeler için ABD’nin bu oyunları nereye kadar devam eder? Türkiye özeline bakarsak süreci nasıl değerlendirirsiniz?

CEVAP: Burada işi biraz farklı ele alıyorum. Dünyada var olan ülkeye ki sayıları 192, değişik görüşlere sahip yönetimler hakim. Fikri, ideolojik yönden ayrışmalar var ama bu 192 ülkenin büyük bir çoğunluğunda iç kargaşa, sosyal huzursuzluk, darbeler süreci yaşanıyor. Hali hazırda da devam ediyor. Sudan’da –haklı veya haksız- da bir rejim değişikli oldu, Yemen, Afganistan… Büyük bir analiz yaptığınız zaman birçok ülkede iç kargaşa, darbe teşebbüsleri, yönetim değişiklikleri kanlı bir şekilde ortaya çıkıyor. Bütün bunların hepsini düşündüğüm zaman ben diyorum ki; Milletler tarihini yeniden analiz etmek lazım. Şuan için var olan milletler hangi süreçlerden geçti, demokratikleşme sürecine nasıl katıldı, ondan önce hangi şartlar yaşandı, nerede darbe oldu nerede kargaşa oldu… Bunların hepsinin bir analizini yaptığınız vakit sonuca varıyorsunuz. Dünyada milletler mücadelesinin analizi sonrasında ulaşacağınız yer “İnsanlığın huzuru”dur. Diyorum ki; artık her türlü düşünce insanı, farklı ideolojiye sahip bilim insanları, ülke yöneticileri “İnsanlığın huzuru”nu sağlayabilecek bir siyasal projeye hazır olmalı. Bu proje insanlığın huzurunu sağlasın. Barıştı demokrasiydi şuydu buydu bunlar hep alt söylemler. Ama ne yaparsanız yapın demokrasi adına yapılıyor ve demokrasi adına yapılan bir müdahalede kan akıyor, darbeler yapılıyor.

İNSANLIĞIN HUZURU PROJESİNE İHTİYAÇ VAR

BUNDA ABD’YE GELİŞİGÜZEL MİSYON YÜKLEYEMEZSİNİZ

Bunu biraz yukarıya almak lazım. Demokrasi güzel kavram ama ana amaç artık 21’nci yüzyılın sonuna doğru yaklaşırken bir insanlığın huzuru projesi olmalı. Bu projenin sağlanması nasıl olacak?  Burada ABD ye gelişi güzel bir misyon yükleyemezsiniz. Kalkıyor diyor ki, “Ben seni istemiyorum yerine filanı tanıyorum”.. Yukarıda Arjantin, Brezilya çıkıyor, “Ben de tanıyorum” diyor. İngiltere paralarına el koyuyor…İyi veya kötü bir ülkede o günkü sosyal, siyasal şartlar bir iktidar yapısı oluşturmuş. Bu iktidar yapısında da birileri seçimle iktidara gelmiş. Eğer rejim ve bazı temel kavramlarla çatışan bir yönetim oluşmuş ise o zaman dünyadaki küresel güçler, demokrasinin gelişmesine, demokratik kültürün artmasına ve demokrasi yoluyla iktidarların yeniden yönetilmesi veya yönlendirilmesine fırsat tanıyan gayretler içerisinde olmalıdır. Ama Venezuela’da, “Ben seni değil bunu tanıyorum” diyor. Her iki taraf da sokağa çıkıyor. Ne olacak?

ABD’NİN TEMEL KAVRAMLAR DOĞRULTUSUNDA SORGULANMASI LAZIM

SORU: İç savaş mı?

CEVAP: İstese de istemese. ABD burada netice alırsa ne olacak? Her tarafa değişik yöntemlerle müdahale hakkı kendisinde görüyor ise ABD’nin insanlığın erişmiş olduğu temel kavramlar doğrultusunda sorgulanması lazım. İnsan hakları açısından sorgulanması lazım, demokrasi açısından sorgulanması lazım, self determinasyon açısından sorgulanması lazım. Bir ülkeye değişik yöntemlerle müdahale veya uluslararası yasalar açısından sorgulanması lazım.  Kendisi gibi seçimle gelmiş olanları  katledecek bir politika takip ediyor. Bu yanlıştan insanlığı kurtarmak lazım. Bu yanlıştan ülkeleri kurtarmak lazım.

 TRUMP BİR SABAH KALKTIP, “BEN SİZİ TANIMIYORUM KILIÇDAROĞLU’NU TANIYORUM” DERSE NE YAPACAĞIZ

SORU: Türkiye için Maduro’nun yaşadığı gibi bir risk görüyor musunuz?

CEVAP: Bir cümle söyleyeceğim  başlık atacaksınız. Eğer Venezuela’daki gelişmeleri, Sudan, Orta Doğu  ve diğer ülkelerdeki benzer gelişmeleri, ABD’nin iç bünyesinde dahi kabul görmeyen davranışlarla mevcut devlet başkanı bir takım tasarruflarla yönlendirmeye başlıyor ise bu risk her ülke için geçerlidir! Başlığa gelelim: Eğer ABD, Venezuela’da Maduro’nun karşısındaki bir muhalefete, “Ben bundan sonra seni tanıyorum” der, buna da Türkiye rıza gösterir, komşu ülkeler,  Avrupa ve AB rıza gösterir ise yarın Türkiye’de de, “Ben sizi tanımıyorum. Kemal Kılıçdaroğlu’nu kabul ediyorum” der ise ne yapacağız!  “Kemal Kılıçdaroğlu’nu görevlendirdim ben bu konuda” dediği zaman CHP’nin üst yönetimi Maduro için söylemedikleri sözleri bundan sonra nasıl kullanacaklar. Risk burada. Ne yapacağız. Trump bunu istedi diye CHP’liler sarı gömlekliler mi, kırmızı gömlekliler mi yoksa başka bir şey mi sokağa döküldü. Biz de buna rıza göstermeyeceğiz. ABD Türkiye’yi yönetmesin millet iradesi yönetsin. BM karar almış, “8 gün içinde seçime gideceksin”diyor. BM’nin hangi yasasında bir ülkeyi erken seçime götürmek var. Tavsiyelerde bulunabilirsin. “Kargaşa var bunu önlemek, ülke içerisindeki kamplaşmayı, çatışmayı ortadan kaldırmak için bir seçim düşünebilirsiniz”  demek başka bir şey, “8 gün içerisinde seçime gideceksiniz” demek başka bir şey. 8 günde nasıl seçime gidecek. Meclis başkanı, muhalefet olan adam sokaktaki insanları sandığa götürecek sonra da diyeceksiniz ki, “Buradan seçildi, geldi”. O zaman Türkiye’de CHP’nin muhtemel bir seçim için itirazları orası için ne kadar geçerli olacak? Değişik yollar var. Diyelim ki Trump sabah kalktı. Baktı ki hava bulutlu, şiddetli hortumlar var. Onun tesiri altında kaldı. Twitt’in başına geçti, “Türkiye’de kemal Kemal Kılıçdaroğlu’nun ülke yönetimine geçmesinde Amerika ve Türkiye menfaatleri açısında fayda görüyoruz. Yönetim değişsin Kemal Kılıçdaroğlu olsun” dediği taktirde ne yapacak CHP’liler?

Kemal Bey bu söylediklerime alınganlık göstermemeli.  “Hepimiz  birlikte Milli bir duruş sergilemeliyiz” demeli.

MİLLET İRADESİNİN TERCİHİNİN YERİNE TRUMP IN TERCİHİNİ KOYAMAZSINIZ

SORU: CHP’nin suskun kalmasını da eleştirdiniz?

CEVAP: Bekliyorlar. Düşünüyor taşınıyorlar.  Peki CHP’yi tercih etmeyip bir başkasını tercih ederse ne olacak. Söylemek istediğim: Millet iradesinin tercihinin yerine Trump’ın tercihini koyamazsınız.

SORU: Bu tehlikeleri öngördüğünüz için mi özellikle 15 Temmuz sürecinden bu yana beka vurgusu yapıyorsunuz?

CEVAP: İşte biz bunların hepsini bir beka meselesi olarak görüyoruz. Bir tane çok ince akıllı, o da bizim karşımıza zeka sorunu olarak çıkıyor. Hadi diyelim ki muhalefeti çok yoğun olarak sokağa taşıdı. Trump Muharrem İnce’yi mi görevlendirecek?  Onun için millet iradesi ve millet iradesinin de şimdi çok güzel bir dönemi var o da mahalli iradeler seçimleridir. İyi seçim, kötü seçim, eksik seçim, yok taşınmışlar bilmem ne yapmışlar… Ne yaparsa yapsın Türkiye Cumhuriyeti kimliği taşıyan bir insan nerede oy kullanıyorsa oradaki oyunu demokrasiyi büyük tehlikelere sokmamak için kullanıyor. Yüzde bir de olsa hoşgörüyle karşılayıp sonra yasal tedbirlerle bu yanlışlıkları düzeltmek dururken gece gündüz televizyonlarda ‘Sandıklarda şöyle oldu buradaki evde şöyle oldu , bizim top koşturduğumuz Beylerbeyi Stadında şu kadar adamın isimleri var.. Bunlar olacak şeyler mi hadi ispat et bakalım Nasıl ispat edeceksin. İspat ettikten sonra nasıl iktidarı değiştireceksin seçimleri iptale götüreceksin.

HAYALİ SEÇMEN OLMAZ

SORU: Muhalefet hayali seçmen diyerek de eleştiri getiriyor?

CEVAP: Hayali seçmen olmaz. İnsanlardan hangilerini hayali insan olarak kabul edeceksin ki onun demokratik hakkını kullanırken hayali seçmen niteliğine sahip kılacaksın. Hayali seçmen olmaz ama sağa sola kaydırılmış seçmen olabilir.  Adam nüfus değişikliği yapıyor kendi memleketinde oy kullanmak istiyor. “Ben Çorumluyum. İstanbul da etkili olamıyorum ama Çorum’un Sungurlu ilçesinde etkili olmak istiyorum. Bu seçimlerde ikametgahımı oraya aldırıp oy kullanacağım” diyor. Demokraside bunu engelleyen bir şey var mı? Bunun için normal şartlarda düşünerek Türkiye’yi iki noktada güçlü kılmak lazım. Bunlardan biri demokratikleşme süreci ikincisi normalleşme sürecidir. Akşam televizyonlara baktığın zaman tartışmalar var. Üç beş kişiyle görüşmüşler. “Şöyle oldu böyle oldu…. Benim bir takım tanıdıklarım var onlardan aldığım isimler var..”. Ben ileriki günlerde televizyonlardaki bu konuşmalarla 31 Mart seçim sonuçlarının mukayesesini ekranda yan yana getirsem bazı konuşmacılar sokağa nasıl çıkacaklar.

CHP İZMİR ADAYI: ÜLKÜCÜLER DE DEVRİMCİLER SOYER İSMİNİ KABUL EDEMEZ

SORU: Tekrar tebrik ilanı mı vermek lazım?

CEVAP: O zaman yanlışta ısrarın tebrikini yapmak lazım. Tebrik ediyorum sizi bu kadar yalanı dolanı üst üste nasıl koyuyorsunuz. Bu insanlar kimdir? Kamuoyu araştırma şirketi sahibi değil o değil bu değil. Mesela İzmir’de “CHP’den efendim ben filanla görüştüm şunlar söyleniyor. Şunlarla görüştüm bu söyleniyor” diyor.

Derken şimdi siyasi hayatımızda, 12 Eylül’de herkesin üzerinde olumsuz kararları bulunan bir kişinin evladını sen İzmir’e aday gösteriyorsun. Bu ismi ülkücü kimliği taşıyan hiç kimse kabul edemez. Onu belediye başkanı olarak görmez. Devrimci olan hiç kimse bunu kabul edemez. Kim kabul edebilir, 12 Eylül’ün bir avuç yandaşı bunu kabul eder. ABD’ye veya başka bir ülkeye kaçan savcılar var mesela Zekeriya Öz. Türkiye’ye gelse, FETÖ’nün bir partisi olmasa hangi parti alıp bunu aday gösterebilir. Böyle şey olur mu? İç işlerine karışamayız, istediğini yapar da siyaseten baktığınız vakit herhalde kime ne hizmet ediyorlar? Demek ki belediye başkanlarının a, b, c şahsı olması önemli değil. Önemli olan böyle bir belediye yarışında çatışmanın ortasından beklenilen sonucu alabilir miyim diye pusuda beklemek.

ATATÜRKÇÜLERİN KEMALİSTLERİN BU ADAYLIĞI SORGULAMASI LAZIM

SORU: CHP’de parti içinde de bu konuyla ilgili ciddi tartışmalar yaşanıyor?

CEVAP: Siz kalkacaksınız 12 Eylül’ü yargılayacaksınız, apoletlerini sökeceksiniz. Sonra belli bir döneme geleceksiniz. Hepsi hayatlarını kaybetmiş hakkın rahmetine kavuşmuş insanlar. Onlara karşı önemli duruşlar sergilediniz. Şimdi kalkıyorsunuz onların savcısının oğlunu aday yapıyorsunuz. Bunun izah edilmesi lazım. Kim izah edecek? Çok konuşan Manisa milletvekili izah edemez. Ama Atatürkçü, Kemalist, CHP geleneğini, fikrini samimiyetle savunan, demokrasiden yana tavrını koyan insanların bunu sorgulaması lazım.  Onun haricinde; fikir kulüpleri olarak girildi, sonra Dev Genç genç oldu. 12 Mart’ta Dev Genç olarak birlik içinde o dönemin darbe teşebbüslerine muhatap kılındı. Dışarı çıktıklarında çok sayıda bölünmüşlüğe vesile olmuş devrimci hareketin mensupları var. Onlar nasıl kabul edecek? Sadece ‘Benim savcım  Nurettin Soyer değildi” mi diyecek. Peki darbenin bir başka savcısı seni sorguladı ve ağır cezalar verdi, idam etti. İsmi Nurettin Soyer olmadı diye onun oğlunu kabul edeceksin, öbürünü  bilmem ne yapacaksın.Türkiye’nin esas bu karmaşayı çözmesi lazım. Bu gidişat sağlıklı bir gidişat değil.

SORU: Binali Yıldırım ile görüşmede istifası gündeme geldi mi?

CEVAP: Biz tebrike gittik. Arkadaşlar bir araya gelinceye kadar kendisinin makam odası olarak nitelendirilen yerde bir çay içtik. Onun haricinde heyetler arası görüşmede söylenen neyse odur.