Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın,"Söz konusu vatanın bütünlüğü, milletin bağımsızlığı olunca bütün farklılıklar, değişik inanç ve düşünceler bir kenara bırakılmış; yürekler ortak vurmuştur.  Millî Meclisin hamuru, mayası millettendir. Anahtarı imandan, kilidi vahdettendir. Birinci TBMM bir kararlılık ve millî ant meclisidir. Orada edilen yeminlerden asla dönülmemiştir."dedi.

TBMM Genel Kurulu'ndaki 23 Nisan Özel oturumunda MHP grubu adına konuşan Genel Başkan Yardımcısı Semih Yaçın,  şunları söyledi: 

Sayın Başkan,

Saygıdeğer milletvekilleri,

TBMM’nin mehabetini ve tarihimizde icra ettiği hayatî fonksiyonu gözler önüne seren bir analiz bugün için anlamlı olacaktır.

TBMM’nin açılışının 100. yıldönümüne eriştiğimiz bu mesut günde, bu kutlu çatı altında sizlere hitap etmekten duyduğum bahtiyarlığı anlatmaya kelimeler yetmez.

Şüphe yok ki bugün burada sizler de aynı hisleri duyuyor, aynı heyecanı yaşıyorsunuz.

Yüreğinizin kabardığını; gözlerinizin şeref, gurur ve iftiharla nemlendiğini görüyorum.

Bilirsiniz, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluş hikâyesi öyle romanlarda, masallarda anlatılanlara benzemez.

İnsanoğlunun gördüğü en büyük özgürlük ve demokrasi destandır bu...

Bu destan, “Hürriyet ve istiklal benim karakterimdir.” düsturunu iki asrın idrakine söyleten necip bir milletin varlık kavgasını terennüm eder.

Ne mutlu bize ki İstiklal Savaşı’nı zaferle taçlandıran Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisinin 100. yılını idrak eden günümüzdeki son millet temsilcileriyiz.

Ne mutlu bize ki cesaret ve kahramanlıklarıyla dünyaya nam salmış bir milletin ahfadıyız.

Değerli milletvekilleri,

Mondros Mütarekesi’nden 23 Nisan 1920’ye gelinceye kadar baş döndürücü hadiseler cereyan etmiştir.

İşgallere karşı yurdun dört bir yanında başlayan münferit direniş mücadeleleri, Müdafaa-i Hukuk ve Redd-i İlhak cemiyetlerinin kurulmasıyla örgütlü bir vaziyet almıştır.

Sıra, o dönemde Kuva-yı Milliye adını alan direniş gruplarının tek çatı altında toplanıp bir lider marifetiyle teşkilatlandırılmasına ve ortak hedefe kanalize edilmesine gelmiştir.

Bu gaye doğrultusunda hayata geçirilen adımlardan ilki, Erzurum Kongresi’nde atılmıştır.

Erzurum ve Sivas Kongreleri, Anadolu’ya “millî direniş” tohumlarını ekmeye başlayan Mustafa Kemal Paşa’yı Millî Mücadele’nin liderliğine taşıyan iki önemli olaydır.

Yurt çapındaki direniş cemiyetlerini ve eylemlerini ortak hedefe yönelterek bir millî ülkü ve yönetim birliği yaratmayı amaçlayan Sivas Kongresi ise kurulacak millî Meclisin en geniş provası olmuştur.

Mustafa Kemal Paşa, bir ulusal Meclisin ikinci provasını, 27 Aralık 1919’da Heyet-i Temsiliye Başkanı sıfatıyla Sivas’tan Ankara’ya gelip yerleştiği Ziraat Mektebi binasında yapmıştır.

Mustafa Kemal Paşa, Ankara’da kurulacak ulusal parlamentonun alt yapısını burada hazırlamıştır.

Ziraat Mektebi, kısa zaman zarfında Millî Mücadele’nin merkez karargâhı hâline gelmiştir.

Buradan bütün vatan sathını kaplayan telgraf ağıyla Heyet-i Temsiliye, kısa sürede her yerde “KONGRE” adıyla anılmaya başlanmıştır.

Ankara’yla irtibat kuranlar, “Kongre” ile haberleştiklerini söyleyerek meşruiyetin temellerini atmışlardır.

Mustafa Kemal Paşa, Ziraat Mektebinde kendisini ziyaret eden gazeteci Yunus Nadi Bey’e, ”Bir devre yetiştik ki onda her iş meşru olmalıdır. Evvela Meclis, sonra ordu Nadi Bey… Meclis, hakikatlerin en büyüğüdür. Orduyu yapacak olan da millet ve ona niyabeten Meclistir.” diyerek açılacak millî Meclisin, kurtuluş mücadelesinin en meşru dayanağı olacağını anlatmıştır.

Muhterem milletvekilleri,

İlk Meclisin açılışı için Ankara’da toplanan milletvekillerinin hepsi, bölgelerinde seçilerek gelmişlerdir.

Bu nedenle birinci Meclis, millî iradenin tecelligâhıdır.

Tarihte, hem bağımsızlık uğrunda savaş yapan hem de bunu millî iradeye ve meşruiyete dayandıran başka bir parlamento görülmemiştir.

Bu yönüyle Birinci TBMM; fevkalade ve emsalsizdir.

Bir ihtilal Meclisidir.

İstila, zulüm ve esarete başkaldıran yegâne savaş parlamentosudur.

Vatanın harim-i ismetine dönük saldırılara karşı topyekûn direniş kararının temerküz ettiği meşruiyet abidesidir.

Sivas Kongresi’nde vücuda gelen Heyet-i Temsiliye, 23 Nisan 1920’den itibaren yetkilerini TBMM’ye devretmiştir.

Bütün direniş grupları, bütün Kuva-yı Milliye teşkilatları, TBMM çatısı altında toplanmış ve millî irade somutlaşıp perçinlenmiştir.

Bu büyük tarihî gelişme, o güne kadar atılan adımların ve verilen mücadelenin meşruiyetini bütün dünyaya ispat imkânı sağlamıştır.

Birinci TBMM, ezilen ve sömürülen milletlerin umut ışığı, ilham kaynağı olmuştur.

Zalimlerin ye’si, mazlumların sesi olmuştur.

Birinci TBMM’nin en büyük hususiyetlerinden biri de kahramanlık ve fedakârlığıdır.

Bu haliyle yiğitler ve serdengeçtiler Meclisidir.

Birinci TBMM; Vatanın bütünlüğü milletin bağımsızlığı uğrunda yârden, anadan, serden geçenlerin otağıdır.

Millet temsilcileri Ankara yollarına düşerken yokluğu, açlığı uykusuzluğu, ölümü ve mihneti göze alarak hareket etmişlerdir.

Milletvekillerinin çoğu, uzun süre Meclisin yakınındaki bir okul binasında ikamet etmiş, öğrenci yatakhanelerindeki basit ranzalarda yatıp kalkmışlardır.

Hepsi de, asker karavanasında pişenlerden fazla olmayan tabldot yemekleriyle karınlarını doyurmuştur.

Hepsi de öğrencilerin okula koştuğu gibi mahrumiyetler içindeki yasama görevine koşmuştur.

Bu haliyle birinci Meclis, bir yokluklar Meclisidir.

İki çorabından birini; ekmeğinin, aşının yarısını ama bütün ruhunu ve varlık azmini paylaşan yüce gönüllü bir milletin eseridir.

23 Nisan 1920 günü millet temsilcilerinin toplandığı salonda bulunan kürsü, Ankaralı bir marangozun Meclise hediyesidir.

Milletvekillerinin oturacağı sıralar Ankara Muallim Mektebinden, iki petrol lambasıyla sac sobalar kahvehanelerden temin edilmiştir.

Büro eşya ve malzemeleri de resmî dairelerden getirilmiştir.

Ankara’nın ve ülkenin mahrumiyetlerini yüksünmeden paylaşan milletvekilleri de, maaşlarının bir kısmını millî Mücadele için harcanmak üzere Meclis hükümetine bağışlamıştır.

Saygıdeğer milletvekilleri,

Birinci Meclis bir millî mutabakat parlamentosudur.

Ortak emel için çarpan yürekler, aynı potada buluşmuştur.

Cefayla, terle sulanan; kanla yoğurulup canla mühürlenen mübarek vatan toprağında; bin yıllık kardeşlik, yeniden güncellenmiştir.

Birinci TBMM, olağanüstü şartların Meclisidir. Koşullar icabı, fevkalade yetkilerle donatılmıştır.

TBMM, yasama ve yürütme yetkilerini uhdesine almıştır.

Hem kanun koyucu hem hükümettir.

Olağanüstü işleviyle olağanüstü işler yapmıştır.

TBMM açıldıktan sonra kırk yıllık bir parlamento gibi tıkır tıkır işlemeye başlamış, kısa sürede milletin mukadderatına vaziyet etmiştir.

Evvelemirde bir taslak hazırlanarak Türkiye devletinin ilk Anayasa’sı olan Teşkilat-ı Esasiye Kanunu kabul edilmiştir.

“Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir.” Düsturu bütün hakikat ve hikmetiyle TBMM’de tecelli etmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi, mukaddes bir demokrasi mabedidir.

İdealist ve %90’ından fazlası iyi eğitim görmüş insanlardan oluşan demokratik bir parlamentodur.

Her ne kadar Mecliste Birinci ve İkinci Gruplar arasında şiddetli tartışmalar yaşansa da hiçbiri vatan sevgilerinden ve samimiyetlerinden taviz vermemiştir.

Söz konusu vatanın bütünlüğü, milletin bağımsızlığı olunca bütün farklılıklar, değişik inanç ve düşünceler bir kenara bırakılmış; yürekler ortak vurmuştur.

Millî Meclisin hamuru, mayası millettendir. Anahtarı imandan, kilidi vahdettendir.

Birinci TBMM bir kararlılık ve millî ant meclisidir. Orada edilen yeminlerden asla dönülmemiştir.

Top sesleri Polatlı’dan duyulurken ve Ankara bir ara tehdit altına girmişken, milletin temsilcileri katiyen kenti terk etmemişlerdir.

TBMM’nin kuruluş muştusu, 23 Nisan 1920’de cihana duyurulunca, âdeta milletimizin asırlık acıları dinmiştir.

Millet Meclisinin açılışıyla ufukta parlamaya başlayan bağımsızlık ışığı Ankara üzerine aksetmiştir.

20. yüzyılı kucaklayan yeni bir Türk devletinin doğum sancıları Türkiye Büyük Millet Meclisinde başlamıştır.

Birinci Meclis; Anadolu’nun tapusuna sahip çıkış, Türklüğün sonsuzluk kapısından giriş hamlesidir.

Birinci TBMM demek, zafer demektir.

Zafere giden yolun taşları; adım adım, safha safha büyük bir kararlılıkla döşenmiştir.

Bu vesileyle geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızın 23 Nisan Bayramını kutluyorum. Mübarek Ramazan ayının Türk-İslam dünyasına huzur, sükûn ve sağlık getirmesini niyaz ediyorum.

Sözlerime son verirken Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını, kurucu Meclisin vekillerini ve çalışanlarını, canlarını feda eden kahraman şehitlerimizi rahmet, minnet ve saygıyla anıyorum.

Hem bugünümüzü, hem de yarınlarımızı onlara borçluyuz.

Ruhları şad olsun.

100. Yılını kutladığımız Gazi Meclisi saygı ile selamlıyorum.