Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Semih Yalçın,"Hiç kimse MHP’nin Anayasa değişikliği ve referandum sürecindeki aktif, yapıcı ve dominant rolünü yok sayamaz. Bu, güneşi balçıkla sıvamaktan farksızdır. Hiç kimse MHP’deki sözde bölünme üzerinden seçmen üzerinde algı operasyonu yaparak başarı elde edemez. Çünkü bu, suya yazı yazmaktan farksızdır.

Yalçın'ın Açıklaması şu şekilde: 

16 Nisan’da Anayasa değişikliği için yapılacak halk oylamasına on günden az süre kalmıştır. Gerek kamuoyu araştırma sonuçları gerekse meydanlardan yansıyan coşku, milletimizin çoğunluğunun, tercihini “Evet.”ten yana kullanacağını göstermektedir.

Halk temayülünün “Evet.” yönünde tecelli etmesinde en büyük paylardan biri de MHP’nin olacaktır.

MHP, geçtiğimiz yılın Ekim ayından bu yana Anayasa değişikliği sürecinin fikir kaynağı, başat aktörü ve yönlendiricisi olmuştur.

Partimizin, fiilî uygulamalar sonucu sistemde oluşan tıkanıklığın giderilmesi ve ülke sorunlarının çözümlenmesi için sağlam bir hukuki zeminden yola çıkılması gerektiğine dair önerileri, hem iktidar çevrelerinde hem da halk nezdinde karşılık bulmuştur.

MHP, bugüne kadar 7 ilde miting düzenlemiştir. Bu mitinglerin hemen hepsinde meydanları dolduran coşkulu kalabalıklar, Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli’ye gösterilen yoğun ilgi ve tezahürat; MHP’nin tuttuğu yolun doğru olduğunu, yürütülen “Evet.” kampanyasının da beklenenin fevkinde makes bulduğunu ortaya koymuştur.

Bugün Antalya’da ve yarın da İstanbul’da yapılacak mitinglerle MHP’nin meydan toplantıları programı tamamlanmış olacaktır. Eş zamanlı olarak yapılan il bilgilendirme ve ilçe kongrelerinde ki referandum çalışmaları devam etmektedir.

Buna rağmen hâlâ bazı mahfillerce, MHP’nin sözde siyasi bölünmeden dolayı gücünü meydanlara yansıtamadığı ve “Evet.” kampanyasında yeteri kadar etkili olamadığı iddiaları medya üzerinden kamuoyuna yansıtılmaktadır.

Özellikle Sayın Devlet Bahçeli’nin referandum kampanyaları sırasındaki gayretleri kasıtlı olarak görmezden gelinmekte veya küçümsenmektedir.

Genel Başkanımız Sayın Bahçeli’nin “Evet.” kampanyasındaki çabalarını ve mitinglerde gösterdiği performansı yok farz edenlerin başında öteden beri MHP aleyhtarlığını kendine iş edinmiş bulunan Kanal D höykürmeni Münasebetsiz Ahmet Efendi gelmektedir.

Bu şahıs, MHP tarafından kendisine yeterince ilgi gösterilmemesinin ve itibar edilmemesinin acısını; hakikatleri setrederek, mahdut sayıdaki ve MHP tabanında hiçbir karşılığı bulunmayan sözde muhalifleri inatla köşesine taşıyıp mübalağalı ifadelerle cilalayarak çıkarmaya çalıştığı gözümüzden kaçmamaktadır.

Münasebetsiz Ahmet Efendi böylece bir yandan MHP hakkında negatif algı oluştururken diğer yandan da dolaylı yoldan “Hayır.” cephesine hizmet etmektedir.

Hürriyet’te köşe yazarlığı da, Kanal D’nin haber sunuculuğu da kendisine kişisel husumet ve ön yargılarını kusması; duygularını, komplekslerini ve zaaflarını tatmin etmesi için verilmemiştir.

Bu görevler kendisine mesaj içeren başlık ve yorumlarla “Hayır.” cephesine hizmet etmesi için de verilmemiştir. Hele MHP düşmanlığını meşgale hâline getirmesi için hiç verilmemiştir.

Kendisine hatırlatalım: MHP ile kavgaya tutuşmak ve MHP aleyhtarlığını üstü örtülü kan davası gibi sürdürmek, onun gibilerin boyunu aşar. Üstelik yazılarından ve yorumlarından taşan MHP husumeti, gazeteci tarafsızlığına gölge düşürerek mesleki kariyerini tehlikeye sokar.

Liberal görünümlü solcu yazarlardan Murat Yetkin de kaleme aldığı son yazısında, içindeki “Hayır.” arzusunu doğrudan açığa vuramamış, bununla birlikte “Evet.” oylarını vurmak için MHP mitinglerinin düzenlendiği yerleri kastederek “kambura yatmak” deyimini kullanmıştır.

Bu arkadaşa göre güya partimizin miting düzenlediği yerler AKP’nin güçlü olduğu illerdir ve MHP, AKP destekli kalabalıklarla kampanya açığını gizlemeye çalışmaktadır.

Bahse konu yazıda dikkat çekici çelişkiler mevcuttur. Yazar; MHP’deki sözde “Hayır.” cephesinin, daha çok şehirli ve eğitimli seçmene dayandığı tahmininden söz etmektedir. Bu tam bir “masa başı kurgulaması” ve “merdiven altı dedikodusu”dur.

Bir kere MHP’nin miting düzenlediği yerler; MHP’nin okumuşlardan, entelektüellerden oluşan kitlesinin yoğun olduğu bölgelerdir. Şimdiye kadar Elazığ, Bursa, Ordu, Sakarya, Kayseri, Erzurum ve Afyon’da mitingler yapılmıştır. Bugün Antalya’da, pazar günü de İstanbul’da gerçekleştireceklerimiz dâhil; bütün illerdeki mitinglerin amacı, hem genel seçmen kitlesine hem de özellikle MHP tabanındaki şehirli ve iyi eğitimli seçmene mesaj vermektir.

“Zarfıyla mazrufu birbirinden farklı” gazeteci ve yazarların maksatlı olarak gündeme getirdiği iddialardan biri de AKP’nin, MHP’nin kampanya performansından memnun olmadığına dairdir. Hatta bunlar; MHP’nin sözde eksikliğini telafi etmek için Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Başbuğ Türkeş’in kabrini, Başbakan Yıldırım’ın da MHP kampanya standını ziyaret ettiği öne sürmüşlerdir.

Böylesi iddialar, kontrollü yalancı” Kemal Kılıçdaroğlu’nun kampanyasına hizmet için ortaya atılmış kuyruklu yalanlardır.

Sayın Cumhurbaşkanı’nın Başbuğ Türkeş’in kabrini, Sayın Başbakan’ın da MHP kampanya standını ziyaret etmesi olsa olsa jest ve nezaket ziyareti olarak değerlendirilebilir. Bu ziyaretleri MHP açısından olumsuzluk olarak değerlendirmek, iflah olmaz gizli bir ön yargının, gazeteci objektifliğini bir kenara bırakıp “kambura yatmanın” daniskasıdır.

Tam aksine bu ziyaretler; “Evet.” kampanyasının anlamlı bir yanı, yapıcı bir parçasıdır. Söz konusu ziyaretleri; güya MHP aleyhinde oluşmuş bir tabloyu telafi etmek ve MHP’nin arkasını toplamak olarak göstermek, yatarken arkası açık kalanların gördüğü hoş ama boş rüyayı anlatmaktan farksızdır.

Hiç kimse MHP’nin büyük emeğini küçümseme hakkına sahip değildir.

Hiç kimse MHP’nin Anayasa değişikliği ve referandum sürecindeki aktif, yapıcı ve dominant rolünü yok sayamaz. Bu, güneşi balçıkla sıvamaktan farksızdır.

Hiç kimse MHP’deki sözde bölünme üzerinden seçmen üzerinde algı operasyonu yaparak başarı elde edemez. Çünkü bu, suya yazı yazmaktan farksızdır.

Diyeceğimiz odur ki “gizli MHP karşıtlığı ambalajıyla” “Hayır.” cephesine cephane taşıyanların eline beyhude yorgunluk ve hayal kırıklığından başka bir şey geçmeyecektir.

Milletimiz, 16 Nisan’da “Evet.” diyerek hükûmetlerin vesayet odakları tarafından değil, millet tarafından kurulmasının önünü açacaktır.

Bu sayede artık koalisyon pazarlıkları olmayacak, milletvekili transferleri, siyasi şantajlar ortadan kalkacaktır.

Meclis asli görevine dönecek, hükûmetin tahakküm ve kontrolünden kurtulacaktır.

Meclis, yasama görevini hükûmetten bağımsız olarak yapacaktır.

Hükûmette bağımsız bakanların görev alacak olmasıyla; partizanlık ve kamu kurumlarında kadrolaşmanın önü kesilmiş olacaktır.

Liyakate, ehliyete daha çok değer verilen bir dönem başlamış olacaktır.

Bu sayede milletvekilleri yasama görevlerini daha rahat yerine getirme imkânını kavuşacaklardır.

Hükûmetler istikrar içinde görev yapabilecektir.

“Parti hükûmeti” döneminden “millet hükûmeti” dönemine geçilmiş olacaktır.