"Sayın Emin Çölaşan,

Bize saldırdığınız son yazınızın başlığında, "düzey" kelimesi geçiyor.

Sizde kırıntısı bile bulunmayan bir tutumu bizden beklemeniz çok şaşırtıcı doğrusu!

Birinden düzeyli olmasını istemek için düzeyli olmak icap eder.

Siz hiç aynaya ve geri dönüp neler yazdıklarınıza bakmaz mısınız?

Bu mektupla devam eden polemiğinsebebi; sizin üslupsuzluğunuz, seviyesizliğiniz ve ölçüsüzlüğünüz.

MHP'nin liderini ve Ülkücüleri canınızın istediği gibi eleştirip aşağılama cüretini gösteriyorsunuz.

Hak ettiğiniz cümlelerle cevabınızı alınca bu defa daha ileri gidiyor, daha çok saldırganlaşıyorsunuz.

Şimdiye kadar hakkınızı avucunuza koyan biri çıkmadığı, sürekli pohpohlandığınız için; alışık olmadığınız tarzda karşılık görünce izzetinefsiniz, onurunuzyaralanıyor.  

Tarzımız size çok battığından olsa gerek, "düzey"li eleştiri yerine aşağılama, küçümseme yolunu seçiyor, nefret söylemine başvuruyorsunuz.

Böylece kendi seviyesizliğinizi ve dar kafalılığınızı ele veriyorsunuz.

Şişkin egonuz, kendini beğenmişliğiniz; sizi hoşgörülü üsluptan, aklıselimle karşılık vermekten alıkoyuyor. 

Her ne kadar gizlemeye çalışsanız da saldırılarınızın nedeni, şuuraltınızı besleyen MHP ve Ülkücü düşmanlığı.

Yazılarınızda, MHP ve Ülkücülere duyduğunuz kin venefretin çirkin yüzü sırıtıyor.

Bravo! Geçmişte camiamız aleyhinde yürüttüğünüz kampanyaları unutturmamak için elinizden geleni yapıyorsunuz.

Sosyalist ahlaktan kalma saldırgan ve kavgacı tutumunuz, kullandığınız üslubave müktesebatınıza yansıyor. 

Birtakım gerekçelerle MHP'li ve Ülkücüleri seviyormuş gibi görünmenizi de zaten kimse ciddiye almıyor.

MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'nin akıl hocası, sağ kolu ve metin yazarı olduğuma dairdeğerlendirmeleriniz külliyen yalan.

MHP'de Devlet Bahçeli'den sonra ikinci adam olduğum iddianız da sizin zehabınız ve hüsnükuruntunuz.

Devlet Bahçeli'nin, kimsenin akıl hocalığına ihtiyacı yok. 

Teşkilatımızın her kademesinde görev yapan bütün arkadaşlarımız ikinci adamdır ve Genel Başkanımızın sağ koludur.

Sayın Bahçeli'nin konuşma metinlerine ise benim en küçük dahlim olmamıştır. Genel Başkanımız metinlerini kendisi hazırlamaktadır.

Görülüyor ki siz hep ön yargı ve varsayımlarınızın sevkiyle hareket ediyor, yazılarınızı faraziyelere dayanarak kaleme alıyorsunuz.

Bu arada, Dedeniz Refik Şevket İnce'nin kılıcını Anıtkabir Komutanlığına teslim etmek istediğinizi inkâr ediyorsunuz.

Bu konuda Anıtkabir Komutanlığının bağlı olduğu Genelkurmay Genel Sekreterliğinden bilgi edinilebilir. 

Dedenizin asker olduğunu iddia etmedik zaten.

Ayrıca Osmanlı döneminde yedek subayların ve bazen sivillerin de kılıçları olmuştur.

Bunların hatıra olarak saklandığı, bir yerlerde muhafaza edildiği bilinir.

Yazınızda, bizim gençlere kötü örnek oluşturduğumuzu öne sürüyorsunuz.

Haksızlık karşısında susan, medyanın saldırgan eleştirileri karşısında sinen politikacılardan olmamamız kötü örnekse varsın olsun.

Ya siz?

Genç gazeteciler sizin gibi mesleğini tetikçilikle harcayan, ideolojik ön yargılarından kurtulamamış değerli ağabeylerini(!) örnek alır mı sanıyorsunuz?

Gençler; 12 Eylül 1980 öncesi günlerdeki kamplaşmaların, düşmanlıkların artığı şuuraltını kirletmiş gazeteci taslaklarına itibar eder mi zannediyorsunuz?

Türkiye'de artıkhem beynini hem de kalemini Atatürkçülük ve Cumhuriyetçilik maskesi altında sosyalist ideolojiye tahsis edengazeteciler yetişmiyor.

Sizin gibi "eski sosyalist" medya kelaynaklarının nesli tükenmek üzere...

Sizi kanatlandırıp uçuran sosyalizm, komünizm rüzgârları artık esmiyor.

Beslendiğiniz ideolojiler 21. yüzyılda çağdışı kaldı, marjinalleşti.

İleride; Marksist düşüncenin etkisinden kurtulamamış tetikçibir gazeteci olarak hatırlanacaksınız.

Genç meslektaşlarınız da "Suimisal emsal olmaz." diyecek ve sizi asla örnek almayacaklar.

Diğer taraftan;

Bu polemiği biz başlatmadık, bitiren de biz olmayacağız. 

Siz saldırdıkça layık olduğunuz cevabı vermeye devam edeceğiz."