Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Prof. Dr. E.Semih Yalçın, 'Açıkça “PKK-KCK’lılara af getirilmelidir. FETÖ’cüler serbest kalmalıdır.” diyemeyen CHP ve şer orkestrasının öteki çalgıcıları, düzmece makamlardan okuyarak seyirci toplama çabasındadır.'' dedi.

Semih Yalçın'ın açıklaması şu şekilde:

Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” kapsamında, öncelikle koşullu salıverme ve denetimli serbestlik hükümleri yeniden düzenlenmiştir.

Toplam 11 kanunda yapılan değişikliklerle ayrıca, cezalar ile güvenlik tedbiri niteliğindeki yaptırımların uygulanması ve infaz aşamasında ortaya çıkan sorunların çözümü ile görevlendirilen infaz hâkimliğinin daha etkin bir şekilde kullanılması amaçlanmıştır.

İnfaz düzenlemeleri, küresel ve ölümcül tehdit korona virüsle mücadele kapsamındaki tedbirlerin istiap haddini çoktan aşmış bulunan cezaevlerinde etkin şekilde uygulanabilmesi açısından da önem taşımaktadır.

Evrensel hukuk normlarına uygun olan infaz düzenlemeleri, Türk hukuk sisteminin yerleşik bir parçasıdır.

İnfaz indirimine dair düzenlemeler, siyaset ve hukuk tarihimizde bir ilk değildir. Bundan öncekiler de, sonuncusu da Anayasa’da yer alan temel hak ve hürriyetler süzgecinden geçirilerek düzenlenmiş ve yürürlüğe girmiştir.

Buna rağmen CHP-İP-HDP üçlüsü, daha başından yeni infaz düzenlemeleri aleyhinde yalan ve iftira üreterek karalama, saptırma ve menfi algı oluşturma çabasına girmiştir.

TBMM’deki görüşmeler sırasında infaz düzenlemelerine şiddetli muhalefet gösteren CHP kumandasındaki şer ittifakı, teklifin Genel Kuruldan geçmesini engellemeye çalışmıştır.

İnfaz düzenlemeleri Ak Parti ve MHP’nin oylarıyla Mecliste kabul edilince, CHP bu kez Anayasa’daki eşitlik ilkesine aykırı olduğunu öne sürerek konuyu Anayasa Mahkemesine götüreceğini duyurmuş; hempaları İP ile HDP de onu destekleyip alkışlamıştır.

Lakin CHP’nin bu gayretleri beyhudedir. Suç işleyene ceza verilmesi nasıl hukukun gereği ve meşru ise infaz düzenlenmesi de o kadar hukukidir.

Farklı suçların yargı erki tarafından cezalandırılmasında eşitlik ilkesinin esas alınması mümkün olmadığı gibi, farklı suçlarla ilgili infaz indirimlerinde de eşitlik ilkesi aranamaz.

Ancak aynı suçtan mahkûm edilmiş hükümlülerle ilgili infaz indirimlerinde farklı uygulamalar söz konusu olduğunda Anayasa önünde eşitlik ilkesinin ihlalinden söz edilebilir.

Anayasa’nın eşitlik ilkesi gerekçe gösterilerek her hükümlünün infaz indiriminden yararlanmasını istemek; aslında eli kanlı teröristlere, tecavüzcülere, birlik ve bütünlüğümüze kastederek 251 vatandaşımızı şehit eden FETÖ’cülere de benzer hakların tanınmasını istemektir.

Önüne gelen hükümlünün infaz indiriminden yararlanmasını beklemek, devletin hayati sırlarını ifşa eden iş birlikçi ve satılmış hainlerin taltif edilircesine salıverilmesini ummaktır.

Diğer taraftan, Anayasa Mahkemesince bu konuda evvelce alınmış kararlar mevcuttur. Mesela Mahkemenin 8 Ekim 1991 günü aldığı 1991/34 esas sayılı bir kararda şöyle denilmektedir:

“Anayasa Mahkemesinin yerleşmiş kararlarına göre; yasa önünde eşitlik, herkesin, her yönden aynı kurallara bağlı olacağı anlamına gelmez. Anayasa'nın öngördüğü eşitlik, mutlak anlamda bir eşitlik olmayıp haklı nedenlerin bulunması durumunda farklı uygulamalara olanak veren bir ilkedir. Ancak, aynı durumda olanlar için ayrı düzenleme Anayasa'ya aykırılık oluşturur.”

Görülmektedir ki CHP ve yancılarının asıl maksatlarını örtmek ve çirkin hedeflerine vasıl olmak için infaz düzenlemesine getirdikleri itiraz gerekçeleri temelsiz ve dayanaksızdır.

Yeni düzenlemelerle kadına şiddet, çocuk istismarı, uyuşturucu madde satıcılığı gibi suçlardan hükümlü bulunanlara infaz indirimi getirildiği iddiası da külliyen yalandır.

Üst soya, alt soya, eşe, kardeşe ruh ve beden olarak kendini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı kasten yaralama ve neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama; kasten adam öldürme suçlarını işleyenler, infaz indirimine dâhil edilmemiştir.

Cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlar, özel hayata ve özel hayatın gizli alanına karşı işlenen suçlar, uyuşturucu ve uyarıcı madde, imal ve ticareti, devlet aleyhine işlenen suçlar, terörle Mücadele kapsamına giren suçlardan hükümlü olanlar kesinlikle denetimli serbestlik indiriminden faydalanamayacaktır.

CHP-HDP-İP ruh üçüzleri, Ak Parti ve MHP’nin kamu yararını gözeterek birlikte hayata geçirdiği her siyasi karara, her yasal düzenlemeye peşinen karşı çıkmakta, sorgusuz sualsiz muhalefet etmektedir.

CHP-HDP-İP ittifakı ülkeye ve millete dair her meseleyi nasıl işine geliyorsa öyle yorumlamakta, nasıl hesabına uyuyorsa ona göre politikasını belirlemekte veya değiştirmektedir.

CHP, Makyavelli öğretisinin siyasi parti doktrinine dönüştüğü adres olmuştur.

Türkiye’de siyasete virüs gibi bulaşan “Hayır!”cı, “İstemezük!”çü, çıkarcı, kavgacı, terörist sevici, iftiracı, bağnaz zihniyetin kaynağı ve laboratuvarı da CHP’dir.

Açıkça “PKK-KCK’lılara af getirilmelidir. FETÖ’cüler serbest kalmalıdır.” diyemeyen CHP ve şer orkestrasının öteki çalgıcıları, düzmece makamlardan okuyarak seyirci toplama çabasındadır.

Bir yandan milletimiz korona virüse karşı çetin bir hayat memat mücadelesi verirken, diğer yandan da evlerinde gönüllü hapis hâlindeki on binlerce aile yakınlarının tahliyesini beklerken; CHP ve yancıları yoldaş ve Demirtaşlarını kurtarma derdine düşmüştür.

Nasıl güneş balçıkla sıvanamazsa değişmez, şaşmaz hakikat da yalan ve iftirayla örtülemeyecektir.

Yanlış hesap Anayasa Mahkemesinden dönmekle kalmayacak, infaz indirimi düzenlemesine karşı duran CHP-İP-HDP üçlüsü, kamu vicdanında mahkûm olacaktır.