MHP'li Yalçın "Bazı köşe yazarı ve gazeteciler dün akşam, MHP’nin hiç “Evet.” oyu vermediğini bile öne sürecek kadar akıldan, sağduyudan, insaf ve izandan uzaklaşmışlardır. Bunlar, genellikle referandum sürecinde de öncesinde de işi gücü bırakıp MHP aleyhtarlığına soyunan bilindik tiplerdir. Bunların gözlerinde ve gönüllerinde siyasi tavukkarası vardır. Çaresi de ömür boyu günaşırı “MHP vitamini” almaktır" dedi.

MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın, MHP aleyhtarlığı ile bilinen tipler tarafından “Halk Oylaması Sonuçlarının MHP Aleyhine Çarpıtılması” üzerine açıklama yaptı.

Yalçın'ın açıklaması şu şekilde:

Dün Anayasa değişikliğiyle ilgili yapılan halk oylaması, takdire şayan bir demokratik olgunluk atmosferinde gerçekleşmiş; milletimiz, bir tarihî sınavdan daha başarıyla çıkmıştır.

Sandığa geden seçmenlerin %51,4’ü “Evet.”, %48,6’sı da “Hayır.” Oyu vermiş, böylece cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini içeren Anayasa değişikliği milletimiz tarafından onaylanmıştır.

16 Nisan tarihli halk oylaması, Türkiye'nin geleceği açısından bir dönüm noktasıdır. Dün, yeni sistemin temelleri atılmıştır. Bundan böyle siyaset kurumu yeni bir istikamete yönelecek, yeni hükûmet sisteminin taşları birer birer yerine konacak, devlet binası daha güçlü kolonlar üzerine oturtulacaktır.

Buna rağmen, iki aylık referandum süreci boyunca televizyonlara çıkan veya gazetelerdeki köşelerinde abuk sabuk “tefsir-i şerifler” sıralayan bazı medya mensupları ve yazarlar, halk oylamasının akşamında da aynı basiretsiz ve isabetsiz görüşlerini tekrarlamışlardır.

Kimi; sonuçların Türkiye’yi iki partili bir sisteme ve kutuplaşmaya götürdüğünü, kimi de MHP seçmeninin referandumda “Evet.” oyu vermediğini ileri sürmüştür.

Halk oylaması sonuçlarından siyasi kutuplaşma mesajı okumak cinnettir. Gerek “Evet.” gerekse “Hayır.” oylarının bileşenlerini doğru tahlil etmek, iyi okumak icap eder.

Türk seçmeni fevkalade ferasetli bir tutum sergileyerek oylarını dengelemiş ve referandumun bir milletvekili genel seçimi veya belediye seçimi olmadığı mesajını vermiştir.

Türk seçmeni, dünkü halk oylamasında bir siyasi parti tercihinde bulunmamış, bir sistem tercihi ortaya koymuştur.

Seçmen, halkoylamasını ölüm kalım meselesi, Cumhuriyet’in mukadderatının oylaması gibi göstermek isteyenlere ders vermiştir.

Milletimiz; kendi kaderini tayin noktasında iradenin, kendi tasarrufunda olduğunu, bekası ve Türkiye’nin geleceği söz konusu olduğu zaman duruma vaziyet ederek suyun akışını değiştirebileceğini açık bir surette göstermiştir.

O bakımdan referandumu siyasi partilerin geçmişte aldıkları oylar açısından değerlendirmek ve buradan siyasi sonuçlar çıkarmaya çalışmak, vahim bir hatadır. Deyim yerindeyse tekeden süt sağmaktır.

Referandumda “Evet.” onayı alan Anayasa değişikliği, herhangi bir siyasi partinin seçim programı değil, Türk milletine bağımsız, hür, emin ve müreffeh bir gelecek inşası için hazırlanmış bir hukuk metnidir. O halde önümüzde açılan bu yeni dönemde birlik ve bütünlük içinde ülkenin geleceğini inşa etmek gibi bir mecburiyetimiz vardır.

Üstelik Anayasa değişikliği metni, mahdut bir zümre veya kliğin dayatması değil; bilakis TBMM’de vücut bulan demokratik bir uzlaşmanın, demokrasinin temel kıstaslarından biri olan çoğunluk iradesinin, tercihinin yansımasıdır.

Nitekim dünkü oylamada da seçmen bu gerçeğin ışığında sandığa gitmiş ve bu hakikati dikkate alarak oy kullanmıştır.

Halk oylamasında ortaya çıkan oy oranları, hem Anayasa değişikliği mutabakatının mimarlarına hem da buna karşı çıkan çevrelere sıcak, özenli, dengeli ve dikkatli bir demokrasi mesajı mahiyetindedir.

MHP, bu çerçevede seçmenin mesajını almıştır; öteden beri millî birlik ve beraberliğin korunması yolunda sadık kaldığı mutabakata riayeti titizlikle sürdürecektir.

Elbette referandum neticesinden her siyasi partinin çıkaracağı dersler vardır. Ancak halk oylaması sonuçlarını seçmen yöneliminden çok, yeni yönetim modeline verilen primin dozu, kredinin sınırı açısından değerlendirmek isabetli olacaktır.

Referandum neticesini kendi dinamikleri çerçevesinde değerlendirmek lazımdır. Sonuçta “Evet.” Kazanmıştır ama bu, “Hayır.” diyenlerin kaybettiği anlamına gelmez. Çünkü halk oylamasının ortaya çıkardığı aritmetik; demokratik haklarını kullanan hiçbir kesimin, demokrasimizin ve Cumhuriyet rejiminin aleyhinde işlemeyecektir.

Ayrıca referandumda Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Sayın Binali Yıldırım ve MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli oylanmamış, bununla birlikte onların mutabakatı neticesinde ortaya çıkan bir hukuk manzumesi tasdik edilmiştir.

Hâl böyleyken dün televizyonlara çıkarak referandum sonuçlarını yorumlayanların çoğu, yine malum ön yargılarını ortaya dökerek MHP’ye çullanmaya yeltenmiştir. Seçmenin temayülünü kendilerinden menkul kerametlerle partilere tasnif ve taksim ederek her zamanki isabetsizlikler yumağına dolanan bu yorumcular; MHP’nin çabalarını sıfırlamaya çalışırken duygularıyla gerçekleri, halk oylamasının dinamikleriyle genel seçim dinamiklerini birbirine karıştırmışlardır.

Çoğu MHP muarızı olan malum yorumcular, sonuçlar açıklanmaya başladığı andan itibaren “Evet”le elde edilen başarıyı ve milletin demokratik eğilimini gölgelemek için sıraya girmişlerdir.

MHP'nin rolünü görmezden gelmek üzere sıraya giren bu yorumculara hatırlatmak isteriz:

Referandum, asla bir genel seçim değildir. Referandumun yani halk oylamasının kendine özgü dinamikleri ve bileşenleri vardır. Halk oylaması sonuçlarını genel seçimlerle mukayese ederek yapılacak analizler, çok ciddi yanlışlara götürür. Bu analizlerin, siyasi ön yargılar ve düşmanlıklarla birleştirilmesiyse vahim hata olur.

Türkiye’ye hiçbir bir yararı bulunmayan ve MHP’ye de hiçbir zarar vermesi mümkün olmayan; objektiflik, gerçeklik ve bilimsellikten uzak tefsir ve değerlendirmeler, milletimizin tercihine de haksızlık etmek ve onu küçümsemektir.

Bazı köşe yazarı ve gazeteciler dün akşam, MHP’nin hiç “Evet.” oyu vermediğini bile öne sürecek kadar akıldan, sağduyudan, insaf ve izandan uzaklaşmışlardır. Bunlar, genellikle referandum sürecinde de öncesinde de işi gücü bırakıp MHP aleyhtarlığına soyunan bilindik tiplerdir. Bunların gözlerinde ve gönüllerinde siyasi tavukkarası vardır. Çaresi de ömür boyu günaşırı “MHP vitamini” almaktır.

Malum MHP aleyhtarı yorumcular, ellerine MHP düşmanlığı hastalığından başka bir şey geçmediği hâlde bunu garip bir tiryakilikle âdeta bir geçim ve şöhret kapısı hâline getirmişlerdir. Hatta bazıları polemik için en uygun unsur olarak gördüklerinden, “politik kıtlık vukuunda daima un gibi besleyici çözümler üreten MHP değirmeni”ne Don Kişot gibi saldırmaya devam etmektedir.

Halk oylamasından birkaç gün önce yaptığımız bir açıklamada, Anayasa değişikliğinin hayata geçmesi için MHP’nin verdiği emeği görmezden gelenlerle muhtemel referandum sonuçlarından MHP aleyhine yatırım yaparak kâr ve çıkar elde etmeye çalışan siyaset simsarları bulunduğundan söz edilmiştir.

İşte aynı simsarlar, dün akşam televizyonlarda boy göstererek MHP’nin emeğinin, fedakârlık ve çabalarının yok sayılmasıyla kazanacaklarını sandıkları kârdan hisse kapmak için yarış içine girmişlerdir.

Söz konusu güruh, sanki ortada MHP açısından bir mağlubiyet varmış gibi, referandumun kaybedeni olarak partimizi göstermeye çalışmıştır.

MHP’li seçmenin 9 ayrı mitingde meydanları coşkuyla doldurup sandığa güle oynaya giderek beyan ettiği irade, görmezden gelinmiştir.

Dün akşam bazı yorumcularda sağduyulu kamuoyu tarafından tespit edilen gözü dönmüşlük ve akıl tutulmasının sebebi; geleneksel MHP düşmanlığından ve partimizin referandum sürecinde oynadığı dominant role duyulan hasetten başka bir şey değildir.

Bu çok büyük(!) yorumcular unutmamalıdır ki halk oylamasının amacı, en az %50+1’le halkın teveccühünü kazanmaktır. Dünkü referandumun neticesi, demokratiktir ve üstelik meşrudur.

Milletimizin %51,4 oranda oyla Anayasa değişikliğine onay vermesiyle sadet hâsıl olmuş, MHP ve Ak Parti’nin yürüttüğü “Evet.” kampanyaları hedefine ulaşmıştır.

Bunun neresi başarısızlıktır?

Evet, bir başarısızlık söz konusudur ama bu ne MHP’nin ne Ak Parti’nindir. 16 Nisan referandumunda başarısız olan ve kaybeden, yanlış hisselere yatırım yapmayı sürdüren siyaset simsarları olmuştur. Kaybettikleri için de dün ekranları umutsuzca kirletmişler, MHP’nin başarısını gölgelemek için amaçsızca çırpınmışlardır. Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli’nin ve MHP’nin 11 Ekim’den bu yana ortaya koyduğu tutarlı duruşu hazmedemedikleri için çektikleri politika kabızlığı, yüzlerine ve sözlerine yansımıştır.

Aslolan Milliyetçi Hareket Partisinin 11 Ekim 2016 tarihinde başlatmış olduğu sürecin adım adım gerçekleşmesi ve milletten onay alarak yeni bir dönemin başlamış olmasıdır. Bu bir başarıdır ve görülmesi gerekir.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.