IRAK ve Suriye tezkeresinin bir yıl daha uzatılmasına ilişkin MHP Grup Başkanvekili Erkan Akçay, "PKK, PYD, DEAŞ küresel projelerin taşeronu terör örgütleridir. Hepsi Türkiye'nin güvenliğini tehdit etmektedir. Tehdit doğrudan Türk milletine yöneliktir. Türkiye sınırlarımız  boyunca sahnelenen fitne kampanyasına karşı tüm milli güç unsurları ile göğüs germelidir. Sevr hayalini gerçekleştirmek isteyenler Irak'ın kuzeyinde Peşmerge Başı Barzani'yle yüzyıllık oyunu yeniden sahnelemektedir.  25 Eylül'de yapılmak istenen korsan bağımsızlık Referandum kararı emperyalistlerin Sevr rüyasını yeniden hortlatmıştır. Bu aslında yüzyıllık bir hesaplaşmadır.  Bu tezkerenin en önemli yanı da budur.. Bu tezkere sadece güney sınırlarımızdaki tehlikeye değil Türkiye düşmanı bütün güçlere karşı yüksek sesle bir karşı duruş olacaktır. Gayri meşru ve kabul edilemez bu korsan referendum iş işten geçmeden iptal edilmelidir. Bu provokasyon miadı dolmuş Barzani'nin hayrına olmayacaktır. Rüzgar eken fırtına biçecektir. Erbil oradaysa Ankara buradadır" dedi. 

Irak ve Suriye tezkeresinin bir yıl daha uzatılmasına ilişkin  Meclis Genel Kurulu olağanüstü toplandı. MHP Grup Başkanvekili Erkan Akçay tezkereye ilişkin yaptığı konuşmada şu ifadeleri kullandı: "Irak ve Suriye'de PKK, PYD ve DEAŞ'ın varlığının devam etmesinin etnik ayrılıkçı girişimlerin bölgesel barışa, istikrara ve ülkemizin güvenliğine tehdit oluşturduğu ifade edilmektedir. Irak ve Suriye'nin toprak bütünlüğünü bozmaya ve gayri meşru oldu bittiler oluşturmaya yönelik milli güvenliğimize tehlike oluşturan her türlü eylemlere karşı uluslararası hukuktan ve ikili anlaşmalardan doğan haklarımız doğrultusunda gerekli önlemlerin alınması milli güvenliğimiz açısından hayati önem arz etmektedir. 

SINIRLARIMIZ  BOYUNCA SAHNELENEN FİTNE KAMPANYASINA KARŞI TÜM MİLLİ GÜÇ UNSURLARI İLE GÖĞÜS GERMELİ
Sorunların çözümü için bölge ülkeleri ile birlikte hareket edilmesi gerekir. Bize göre PKK, PYD, DEAŞ küresel projelerin taşeronu terör örgütleridir. Hepsi Türkiye'nin güvenliğini tehdit etmektedir. Tehdit doğrudan Türk milletine yöneliktir. Türkiye sınırlarımız  boyunca sahnelenen fitne kampanyasına karşı tüm milli güç unsurları ile göğüs germelidir. 

SURİYE TOPRAKLARI DAEŞ, PKK, PYD, REJİM VE ÖSO TARAFINDAN PAYLAŞILMAKTADIR
Irak'ın işgali sonrasında ülkenin etnik ve mezhep olarak parçalara ayrılma projesinin bir benzeri 2011 yılından bu yana Suriye'de sahnelenmektedir. Bugün, komşumuz olan iki ülke bölünmenin eşiğine gelmiştir. Suriye ve Irak'ta yaşanan bu iç savaşlar sadece kendilerini değil çevresindeki komşu ülkeleri de derinden etkilemiştir. Suriye'de milyonlarca insan yerinden yurdundan olmuş, Türkiye üç milyonu aşkın mülteciyi kabul etmiş, Suriye'nin toprak bütünlüğü ciddi zarar görmüş, Suriye toprakları DAEŞ, PKK, PYD, Rejim ve ÖSO tarafından paylaşılmaktadır. Irak özerk bölgelere ayrılmış, hergün etnik ve mezhebi çatışmaların yaşandığı bir ülke haline gelmiş, Irak neredeyse yok olmanın eşiğine gelmiştir.   

SURİYE'DE DAEŞ'LA MÜCADELE ETTİĞİNİ SÖYLEYEN KOALİSYON GÜÇLERİ PYD İLE MÜTTEFİK OLMUŞ
Irak'ın kuzeyi Barzani tarafından yönetilirken Musul, Kerkük ve Tuzhurmatu'da yaşayan Türkmenler adeta yok edilme sürecine girmiştir. Suriye'nin kuzeyinde terör örgütü PYD/YPG'ye açılan kulvar sınırlarımız açısından büyük bir güvenlik ve beka tehdidi haline gelmiştir.  Suriye'deki iç savaş büyük bir hızla etnik ve mezhebi çatışmalara dönüşmüştür. Suriye, PYD DAEŞ gibi terör örgütleriyle Rejim arasındaki kavgada yine olan masum Suriye halkına ve Humus'ta Halep'te Türkmendağındaki Türkmenlere olmuştur. Suriye'de DAEŞ'la mücadele ettiğini söyleyen koalisyon güçleri PYD ile müttefik olmuş, her türlü silah yardımı yaparak PYD'nin bölgede palazlanmasına yol açmıştır. Perde önünde kendilerini bizimle müttefik gibi gösteren bazı ülkeler güneyimizdeki terör örgütlerinin hamisi, tedarikçisi konumundadır. 

ABD'NİN YPG'YE, YANİ PKK'YA VERMİŞ OLDUĞU SİLAH VE MÜHİMMAT DESTEĞİ MİLLİ GÜVENLİK SORUNU HALİNE GELMİŞTİR
Türkiye'ye parasıyla silah vermeyen sözde dost ve müttefiklerimiz teröristlere son teknoloji silahları hibe etmektedir. ABD'nin YPG'ye, yani PKK'ya vermiş olduğu silah ve mühimmat desteği milli güvenlik sorunu haline gelmiştir. 

ORTADOĞU'DA KENDİ GÖBEĞİMİZİ KENDİ ELİMİZLE KESMEMİZ GEREKECEKTİR
İşte bu tezkere sadece terör örgütlerine karşı değil terör örgütlerini destekleyen, onları besleyen, semirten ülkelere karşı da Türk milletinin Gazi Meclisten yüksek uyarısı olacaktır. Yaşanlar gösteriyor ki, Ortadoğu'da kendi göbeğimizi kendi elimizle kesmemiz gerekecektir.  İşte bu tezkerenin bir boyutu da budur. Milliyetçi Hareket Partisi olarak yıllardır ısrarla üzerine basarak yaptığımız uyarılar Ortadoğu'daki bu kirli ilişkilere yöneliktir. 

TSK FIRAT KALKANI OPERASYONUNU BAŞLATMIŞTIR
6 Ağustos 2012 tarihinde Ortadoğu'da yeni devletler kurmak isteyen çevrelere, silah ve terör baronlarına karşı uyarılarda bulunarak 'Ülkemize yönelen tehditleri en aza indirmek amacıyla batı ucu Afrin'i doğu ucu Kandil'i içine alacak biçimde tesis edilecek hilal şeklindeki güvenlik kuşağı bir an önce sağlanmalı ve icra edilmelidir.ö önerisinde bulunmuştuk. 26 Şubat 2013 tarihinde'  Irak ve Suriye'nin kuzeyindeki gayri meşru yapılanmanın devlet statüsüne kavuşması içinö emperyal güçlerin durmaksızın çalıştıklarını ifade etmiştik. Bu görüşlerimiz ve Hükümetin aldığı kararlar doğrultusunda 24 Ağustos 2016'da  TSK Fırat Kalkanı Operasyonunu başlatmıştır. Suriye sınırımıza yönelik bu operasyon 30 Mart 2017 tarihinde başarıyla  tamamlanmış, ülkemize Suriye'nin kuzeyinden gelecek saldırılara yönelik önlemler bir nebze olsun  alınmıştır. 

BU ASLINDA YÜZYILLIK BİR HESAPLAŞMADIR
Ancak bilindiği üzere  Türkiye'nin güney sınırı güvenliği ve bekasına yönelik tehdit  sadece Suriye'nin kuzeyinden gelmemektedir. Sevr hayalini gerçekleştirmek isteyenler Irak'ın kuzeyinde Peşmerge Başı Barzani'yle yüzyıllık oyunu yeniden sahnelemektedir.  25 Eylül'de yapılmak istenen korsan bağımsızlık Referandum kararı emperyalistlerin Sevr rüyasını yeniden hortlatmıştır. Bu aslında yüzyıllık bir hesaplaşmadır.  Bu tezkerenin en önemli yanı da budur.. Bu tezkere sadece güney sınırlarımızdaki tehlikeye değil Türkiye düşmanı bütün güçlere karşı yüksek sesle bir karşı duruş olacaktır. 

GAYRİ MEŞRU VE KABUL EDİLEMEZ BU KORSAN REFERENDUM İŞ İŞTEN GEÇMEDEN İPTAL EDİLMELİDİR
Bugün buradan ülkemizin bekasını ve  bütünlüğünü tehdit eden 25 Eylül 2017 tarihli korsan referandum girişimine karşı  güçlü ve kararlı bir ses çıkacaktır. Gayri meşru ve kabul edilemez bu korsan referendum iş işten geçmeden iptal edilmelidir. Değerli milletvekilleri,

ANKARA'DAN ERBİL'E 'ATEŞLE OYNAMA, YANARSIN'  MESAJI EN GÜÇLÜ ŞEKİLDE VERİLECEKTİR
Barzani'nin 7 Haziran'da 'Bağımsızlığa giden yolun önünü açacak 25 Eylül'de Referandum yapacağız,' dediği andan itibaren Milliyetçi  Hareket Partisi  tavrını net bir şekilde ortaya koymuştur. Milliyetçi Hareket Partisi olarak 'Referanduma izin verilemeyeceğini, Irak'ın toprak bütünlüğünün bozulmasının en ağır yankısının Türkiye'de hissedileceğini, referandum ateşiyle oynayanların kendilerinin yanacağını'  ifade etmiştik.  İşte bugün TBMM'de bu tezkereyle Ankara'dan Erbil'e 'ateşle oynama, yanarsın'  mesajı en güçlü şekilde verilecektir. 

TÜRKMEN VARLIĞI HİÇBİR ŞEKİLDE OLDU BİTTİYE GETİRİLEREK BASTIRILAMAZ, HORLANAMAZ
Bu tezkere Türk Milletinin milli gücünü sonuna kadar kullanacağının kararlılık ifadesidir. Biz bu tezkereyle bir gece ansızın görünebileceğimiz hususunda şaka yapmadığımızı, oyun oynamadığımızı Türkiye'nin bekası için her şeyi göze alabileceğimizi kesin bir şekilde söylüyoruz. Açıkça ifade ediyoruz ki, Irak ve Suriye'de yaşayan Türkmen varlığı hiçbir şekilde oldu bittiye getirilerek bastırılamaz, horlanamaz, topraklarından yurtlarından sökülüp atılamaz. Soydaşlarımızın hayat alanlarına göz diken, referandum yoluyla daha önce başlattıkları etnik tasfiyenin çıtasını yükseltmeyi amaçlayanlar Türk milletinin sabrını daha fazla zorlamaktan vazgeçmelidir. 

ERBİL ORADAYSA ANKARA BURADADIR
Bu provokasyon miadı dolmuş Barzani'nin hayrına olmayacaktır. Rüzgâr eken fırtına biçecektir. Erbil oradaysa Ankara buradadır. Irak ve Suriye'nin kuzeyinde gayri meşru ve düşmanca her hamleyi Türkiye korkusuzca kesmeli, sınırlarımız tüm imkânlarımız kullanılarak emniyete alınmalıdır. Artık başka yol kalmamıştır. 

TÜRKİYE'NİN TEZLERİNDEKİ HAKLILIĞINI ORTAYA KOYAN HUKUKİ ALT YAPIYI KUVVETLENDİRMEKTEDİR
Biz biliyoruz ki,  Eğer ki, milli bekamıza yönelmiş tehditler odağında yok edilmezse, yurdumuzu savunma güçlükleri peyderpey karşımıza çıkacaktır. Ankara güvende olacaksa, Diyarbakır huzurlu kalacaksa; Kerkük'ün, Musul'un, Halep'in dirlik içinde olması tarih ve jeopolitiğin bize uyarısıdır. Misak-ı Milli sınırları içinde kalan Kerkük ve Musul'un statüsü , Türkiye-Irak sınırının nasıl belirleneceği Lozan Barış Andlaşması'nın 3'üncü maddesiyle düzenlenmiştir. Bu madde hükmünün gereği olarak yapılan ve Lozan'ın tamamlayıcısı niteliğinde bir belge olan 5 Haziran 1926 tarihli İyi Komşuluk Andlaşması ile Irak'ın statüsü tespit edilmiştir. Aynı anlaşmada bu topraklar üzerinde ilhak, istiklal veya herhangi bir idare şekli hakkında esas kabul edilen veya edilecek olan bütün kararlar konusunda, Türkiye'nin söz hakkına sahip olacağı saklı tutulmuştur. Ayrıca, Irak ile 1946 yılında yapılan Dostluk ve İşbirliği Anlaşması ve 1983 yılındaki Sınır Güvenliği Antlaşması ile BM'nin üye ülkelerin sınırlarının bölünemezliği ilkesi Türkiye'nin tezlerindeki haklılığını ortaya koyan hukuki alt yapıyı kuvvetlendirmektedir. 

BU KORSAN REFERANDUM GAYRİ MEŞRUDUR, KABUL EDİLEMEZ, VAHİM SONUÇLARA GEBE BİR GİRİŞİMDİR
Bu nedenle Barzani'nin, Türkmen kentlerini de kapsayan korsan referandum hazırlığının tarihten ve hukuktan gelen haklarımız doğrultusunda sonuna kadar karşısındayız. Bu referandum sinsi bir ön çalışma, karanlık bir öncü hamledir.  Bu referandum Türkmenlerin, Türkiye'nin, bölge ülkelerinin ve bu coğrafyanın tamamen aleyhinedir. Bu korsan referandum gayri meşrudur, kabul edilemez, vahim sonuçlara gebe bir girişimdir. Türkiye'ye doğrudan bir tehdittir. 

BİZE PARMAK SALLAYANLARIN PARMAĞINI KIRARIZ 
Türkiye'nin uluslararası ve ikili anlaşmalardan doğan hakları güçlüdür. Bu nedenledir ki, Türkiye Cumhuriyeti devleti, bekasını yakından tehdit eden, egemenlik haklarını doğrudan hedef alan, varlık ve birliğini riske sokan her türlü eylem, hazırlık, kurgu, tertip, teşebbüs ve mütecaviz emellere karşı meşru müdafaa ve müdahale hakkını kullanmakla mükelleftir. Türkiye'ye hiçbir güç yön tayin edemez. Türkiye Cumhuriyeti'ne kimse parmak sallayamaz.  Bize parmak sallayanların parmağını kırarız.  

TÜM İMKÂNLARIMIZLA BUNA KARŞI KOYMAK HERŞEYDEN ÖNCE BİR VATAN SAVUNMASIDIR, MİLLİ BİR GÖREVDİR
Ne zaman devletimizin egemenliği, milletimizin geleceği tehdit ve tehlike altına girme riskiyle karşı karşıya kalmışsa Milliyetçi Hareket Partisi  bu mücadeleyi yapacak devlet kurumlarına desteğini vermiştir,  vermeye de devam edecektir. Çünkü ülkemize bir saldırı ihtimali varsa, terör örgütleri tarafından milli güvenliğimiz tehdit altındaysa tüm imkânlarımızla buna karşı koymak herşeyden önce bir vatan savunmasıdır, milli bir görevdir. Bu duygu ve düşüncelerle MHP Grubu olarak Hükümet Tezkeresine kabul oyu vereceğimizi ifade ediyor, muhterem heyetinizi saygılarımı sunuyorum."