Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı'na, Toroslar'dan gelen yörük kadınlarına şükranlarını ileterek başladı.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün "Toroslar'da bir çadırda duman tütüyorsa, ülkenin geleceğinden kimsenin endişesi olmasın." sözlerini anımsatan Kılıçdaroğlu, Anadolu kültürünün özünü oluşturan Yörük kültüründe kadınların büyük önem taşıdığını, bu kültürün bir parçası olmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi.

CHP olarak yanlışları olduğu zaman eleştiriye açık olduklarını, vatandaşlar arasında ayrım yapmadıklarını anlatan Kılıçdaroğlu, inancı, kültürü, yaşam tarzı ne olursa olsun 81 milyonu kucakladıklarını, vatandaşlara güzel bir gelecek hazırlamak için çaba gösterdiklerini söyledi. Hataları, eksikleri olabileceğine işaret eden Kılıçdaroğlu, "Ama bildiğimiz doğrunun arkasında sonuna kadar kararlı yürürüz." ifadesini kullandı.

Kılıçdaroğlu, dün Mevlit Kandili'nin idrak edildiğini anımsatarak, Hz Muhammed'in adalet kavramına bakış açısını ortaya koyan iki olayı aktardı. Kılıçdaroğlu, Hz Muhammed'in, hırsızlık yapan bir kadının affedilmesini isteyen yakınlarına, "Sizden önceki bütün milletler, aralarından soylu, mevki ve makam sahibi biri hırsızlık yapınca onu bırakıveriyorlar, zayıf ve kimsesiz biri hırsızlık yapınca da onu hemen cezalandırırlardı, bu nedenle yok olup gittiler. Allah'a yemin ederim ki, Muhammed'in kızı Fatıma hırsızlık yapsaydı elbette onun da elini keserdim. Yani adaletin önünde kimse duramaz." dediğini anlattı.

Kemal Kılıçdaroğlu, Veda Hutbesi'nde adalet kavramı bağlamında "Zulmetmeyeceksiniz ama zulme boyun eğmeyeceksiniz." ifadelerine yer verildiğini, öte yandan yüzyıllar öncesinde suçun şahsiliği konusunda "Herkes yalnızca kendi işlediği suçun sorumlusudur." görüşünün de ortaya konulduğunu anımsatarak, şöyle devam etti:

"Bugün biz 21. yüzyılın Türkiye'sinde toplu tutuklama ve infazlara itiraz ediyoruz. Suçun şahsiliğini savunuyoruz. Bugün geldiğimiz noktada parası, siyasi arkası olanlar hiçbir şekilde hapishanenin önünden bile geçmiyorlar. Onlara derhal beraat kararı veya takipsizlik kararı veriliyor. Harp okulu öğrencileri, öğrenciler, garipler, fakir fukara içeride, avukat dahi tutacak parası olmayanlar içeride. En son FETÖ'nün elebaşı vardı Türkiye'de, bir iş adamı, parası pulu boldu, iş birliği yapıyordu. Savcı takipsizlik kararı verdi. Niçin? Parası, arkada dayısı vardı. Bunlar adalet dağıtamazlar, adaleti bunlar yok ediyorlar zaten."

Kışlaya, camiye ve adliyeye siyaseti sokmamaları konusunda hükümeti uyardığını belirten Kılıçdaroğlu, "Adliyeye siyaseti soktular. Bir kişinin talimatıyla kararlar verilmeye başlandı. Hepimiz bütün bu gerçekleri geniş kitlelere aktarmak zorundayız." diye konuştu.

- "Çocukları düşünen siyasal iktidar yok"

20 Kasım'ın Dünya Çocuk Hakları Günü olarak kutlandığını hatırlatan Kılıçdaroğlu, ülkenin geleceği, onuru ve gururu çocukların haklarının korunmasının herkesin görevi olduğuna işaret etti. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün 23 Nisan'ı bütün dünya çocuklarına bayram olarak armağan ettiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, çocukların geleceği konusunda çok endişeli olduklarını söyledi.

Ankara Milletvekili Tekin Bingöl ve  İstanbul Milletvekili Ali Şeker'in, çocuk hakları konusundaki duyarlılıklarını Türkiye'ye aktarma imkanı yarattıklarını anlatan Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Son 18 ayda 21 bin 957 çocuk hamile kaldı. Bunlar daha çocukluklarını yaşamak, oyun oynamak isterler. Bu çocuklar hamile bırakıldı. 15 yaşın altında cinsel istismara uğrayarak doğum yapan çocuklarımızın sayısı 15 bin 937. 3 bin çocuğumuz cezaevlerinde. 2 milyon çocuk işçimiz var. Son 7 yılda 340 çocuğumuz da iş kazalarında hayatını kaybetti. Çocuklarımıza gerçekten gerekli değeri veriyor muyuz? Çocuklarımızı sanki bir at yarışına katılıyorlarmış gibi sınavdan sınava sokmuyor muyuz? Acaba çocukluklarını yaşıyorlar mı? Bunları hiç ama hiç düşünen bir siyasal iktidar yok."

- "İslam dünyası Yemen'i seyrediyor"

Yemen'de binlerce insanın hayatını kaybettiğini, bölgenin kan gölüne döndüğünü ifade eden Kılıçdaroğlu, şu değerlendirmede bulundu:

"Ölen de öldüren de Müslüman. Mezhep savaşları yüzünden. İnanç üzerinden bir insan öldürülür mu? İnancı olan bir insan, başka bir insanı öldürür mü? Bu öldürmeden kimler kazanıyor? Birbirlerini öldürenlerin eline kimler silahları veriyor? Kimler o coğrafyada yerin altındaki petrolden nasiplenmek istiyor? Yemen'de 18 milyon kişi açlıkla boğuşuyor. 5,5 milyon çocuk neredeyse kimsesiz. Çocuk Hakları Günü'nde şapkamızı önümüze koyup düşünmemiz gerekiyor. Yemen'de bunlar olurken İslam dünyası ne düşünüyor, bu savaşı bitirmek istiyor mu? 'Yapmayın birbirinizi öldürmeyin, hepiniz Müslümansınız.' diyor mu? Yoksa arkadan silahı verip 'Buyrun beyler, birbirinizi öldürün' mü diyor? Bugün Çocuk Hakları Günü ama Yemen'de 5,5 milyon çocuk savaşın ortasında. Çoğu annesiz babasız, açlıkla mücadele ediyor. Dünya da İslam dünyası da bunları seyrediyor."

- "Vatan hainini yattığı yerde ziyaret etti"

Kılıçdaroğlu, CHP Edirne Milletvekili Erdin Bircan'ı dün son yolculuğuna uğurladıklarını anımsatarak, cenaze namazını kıldıran imamın, bu ülkeye hizmet etmiş başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere bütün devlet büyüklerine Allah'tan rahmet dilediğini anlattı. Kılıçdaroğlu, "İşte saygın din adamı, din bilgini böyle olur." dedi.

Ülkeye hizmet etmiş, canını dişine takmış, on binlerce şehidin komutanlığını yapmış, gazi olmuş, ülkenin bağımsızlığını savunmuş Atatürk ve arkadaşlarına rahmet okumanın ve onları şükranla anmanın herkesin görevi olduğunun altını çizen Kılıçdaroğlu, "Böyle bir din adamının böyle bir ortamda, fesli Kadir'in bulunduğu bir ortamda, onun bazı çevrelerce yüceltildiği bir ortamda bunun dile getirilmesi son derece anlamlıdır. Bu hocamız ayrım yapmıyor, herkesi kucaklıyordu. Bunu, Diyanet İşleri Başkanlığının resmi internet sitesinde Diyanet İşleri Başkanlığı Temel Hedef ve İlkelerine göre yapıyordu." diye konuştu.

Söz konusu ilkeleri "Laiklik ilkesi doğrultusunda bütün siyasi görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak ve milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinerek, İslam dininin inanç, ibaret ve ahlak esaslarıyla ilgili işleri yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmek" olarak sıralayan Kılıçdaroğlu, "İlk ikisini şu an mevcut Diyanet İşleri Başkanı yerine getirmiyor. İnançla siyaseti bir araya getirdi. Öyle bir araya getirdi ki Türkiye Cumhuriyetine ihanet eden bir vatan hainini, yattığı yerde ziyaret etti." ifadelerini kullandı.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, kışlaya ve camiye siyaset girmemesi gerektiğini belirterek, bu iki noktanın günlük sıcak siyasetin aracı olmasının asla kabul edilemeyeceğini söyledi. 

Kemal Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"Fesli Kadir bir vatan haini. Hain ötesi. Sıradan bir sözcükle ifade edilemez. Bu aynı zamanda Erdoğan'ın akıl hocası. Kendisi de söylüyor zaten, 'Erdoğan'ı ziyaret ediyorum, düşüncelerimi aktarıyorum.' diyor. Kadir Mısıroğlu ne diyor? 'BOP'a taraftarım.' Eş başkanı kim, sarayda oturan zat. ABD'nin istediği petrol, benim de istediğim tarihi müesseselerime, hilafetime geri dönmek, Amerika ne alacaksa alsın. Bana hilafeti versin.' Yani mandacılığı kabul ediyor. 'ABD bana yardımcı oluyorsa Allah razı olsun.' ABD kuklası bir halife gelirse gelsin. Buna vatan haini denmez de ne denir? Sayın Diyanet İşleri Başkanına soruyorum, Bu vatan hainini hangi gerekçeyle ziyaret ettin? İnsani gerekçeyle hangi şehit evine, hangi gazi evine gittin? Söyle bana nereye gittin? Diyanet İşleri Başkanlığında çalışan, vatanına ve bayrağına bağlı, tarihine, devlet büyüklerine saygılı çok ama çok sayıda değerli insanlar çalışıyor. Onların hepsine CHP Grubundan sevgilerimizi ve saygılarımızı gönderiyorum." 

Kılıçdaroğlu, Çorum İl Müftü Yardımcısı Zeki Bıyık'ın Kadir Mısıroğlu'na ilişkin açıklamalarını hatırlatarak, "Ruh hastası değil, bilinçli olarak yapıyor." dedi.

Diyanet İşleri Başkanlığının saygın bir kurum olduğuna, Ali Bardakoğlu gibi değerli din alimlerinin bu kurumun başkanlığını yaptığına işaret eden Kılıçdaroğlu, Bardakoğlu'nun Atatürk'ün dine değil hurafelere karşı olduğuna yönelik sözlerini hatırlattı. Kılıçdaroğlu, "Bütün bu gelişmelere karşın makam arabanla, resmi üniformanla gidip bir deliyi, vatan hainini ziyaret etmen, o koltukta oturmanı artık zorunlu kılmıyor. Sen edep, ahlak sahibiysen, bayrağına, vatanına saygın varsa o koltuktan ayrılacaksın." değerlendirmesini yaptı.