Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, "Türkiye, Balkanlar'ı siyasi olarak sakin ve güvende tutmak için tüm girişimleri destekledi. Bölgenin siyasi istikrarı yalnızca Avrupa için değil, dünyanın tamamı için büyük önem taşıyor." ifadesini kullandı.

Kalın, Daily Sabah gazetesinde yayımlanan "Türkiye Balkanlar'da ne istiyor?" başlıklı yazısında, Türkiye'nin Balkanlar ve Güney Avrupa ile ilişkilerine, birilerinin her zaman ilgi duyduğunu belirtti.

Bu hafta Ankara'da Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı (TİKA) tarafından düzenlenen bir toplantıda, "Türkiye Balkanlar'da ne istemektedir? Türkiye’nin bölgeye yönelik 'büyük planı' nedir?" sorularına yanıtlar arandığını aktaran Kalın, bu sorulara verilen cevapların "herkes için iyi" olduğunu ifade etti.

"Türkiye'nin Balkan politikası hakkında bıkmadan usanmadan hikayeler uyduranların Balkanlar'da ne yapmak istediğimizi anlaması gerekiyor." diyen Kalın, şu konulara işaret etti:

"Öncelikle Türkiye, Balkanlar'la bir akıl ve gönül coğrafyasını paylaşıyor. Balkanlar Müslüman dünyanın bir parçası haline geldiğinden bu yana Türkler tarafından kendi yuvaları olarak görüldü. Burada şehirler, yollar, okullar, hastaneler, köprüler ve camiler inşa edildi. Aynı şekilde Balkan milletleri, Türkiye ve Osmanlı İmparatorluğu'nu aynı jeopolitik hayalin bir parçası olarak gördü. Bu ifadeler bazılarına aşırı romantik veya idealist gelebilir; ama Türklerin, Arnavutların, Boşnakların ve diğer milletlerin hep birlikte bölgenin sınırlarını aşan bir kültür ve medeniyet inşa ettiği açık bir gerçek."

Osmanlı'nın kültürel, dini, sanatsal ve siyasi hayatını Balkan kökenli edebiyatçı, alim ve siyasetçilerin önemli katkılarını gözardı ederek, okumak ve anlamanın mümkün olmayacağına vurgu yapan Kalın, İstiklal Şairi Mehmet Akif Ersoy ve ünlü şair Yahya Kemal Beyatlı gibi birçok ismin Balkan kökenli olduğunu, aynı şekilde İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin önemli üyeleri ve kurucuları arasında Balkanlılar bulunduğunu hatırlattı.

İbrahim Kalın, ilk büyük Osmanlıca sözlüğün yazarı olan ünlü dilbilimci Şemsettin Semi'nin bir Arnavut olduğunu anımsatarak, "Bu sebeple hiçbir Türk Saraybosna'yı, Mostar'ı, Priştine'yi, Üsküp'ü veya Yenipazar'ı uzak bir coğrafya olarak görmez. Balkanlı Müslümanlar da İstanbul, Bursa, Konya ve diğer Anadolu şehirleriyle ilgili aynı duyguları besler." değerlendirmesini yaptı.

Türkiye'nin, Balkan ülkelerinin tamamında etnik veya dini kimlik gözetmeksizin önemli yatırımlar gerçekleştirdiğine değinen Kalın, Türk hükümetinin, devlet bankalarının, özel şirketler ve derneklerin Balkanlar'ın tamamında yüzlerce projeyi tamamladığını veya çalışmalarını sürdürdüğünü aktardı.

Türkiye'nin Balkanlar projeleri

"Bu anlamda Türkiye'nin, Sırbistan ve Bosna-Hersek'le eş zamanlı olarak iyi ilişkiler içerisinde bulunmayı bir çelişki olarak değerlendirmiyor." ifadesine yer veren Kalın, şöyle devam etti:

"Aynı şekilde Türkiye'nin, Kosova'nın bağımsızlığının uluslararası toplum tarafından tanınması için gösterdiği çabalar bölgede barış çabalarına zarar vermek bir yana, katkıda bulunuyor. Geçtiğimiz yıllarda Türk bankaları Balkan şehirlerinde yeni şubeler açarak çiftçilere ve iş adamlarına kredi sağladı. Türkiye, hayvancılara destek olmak amacıyla Bosna'dan hayvan ithal ediyor. Yine Saraybosna-Belgrad otoyolu Türk şirketler tarafından inşa edilerek Balkanlar'da bir barış yolu olarak hizmet verecek. TİKA'nın bölge genelinde tamamladığı yüzlerce küçük ve orta ölçekli proje, teknik yardımlar sayesinde kapasite artırımını sağlıyor. Türkiye aynı zamanda Balkan ülkelerinin güvenlik güçlerine eğitim ve destek veriyor. Son olarak Balkan ülkelerinin NATO ve Avrupa Birliği üyeliklerini destekliyoruz."

Türkiye'nin Balkan vizyonu için üç başlık

Türkiye'nin Balkan vizyonunun "siyasi istikrar, ekonomik kalkınma ve kültürel gelişme" şeklinde üç başlık altında toplanabileceğini belirten Kalın, şu ifadeleri kullandı:

"Türkiye, Balkanlar'ı siyasi olarak sakin ve güvende tutmak için tüm girişimleri destekledi. Bölgenin siyasi istikrarı yalnızca Avrupa için değil, dünyanın tamamı için büyük önem taşıyor. Karşılıklı bağımlılık dünyasında hiçbir çatışma yerelle sınırlı kalmıyor. Şiddet başka yerlere taşıyor ve ölümcül sonuçlara sebep olabiliyor. Bu nedenle Türkiye, siyasi istikrar ve güvenliğin sağlanması için tüm taraflarla iyi ilişkiler geliştiriyor."

"Ekonomik kalkınma"nın, Türkiye'nin Balkan politikasının köşe taşı olarak görülmesi gerektiğine vurgu yapan Kalın, gerçek potansiyellerinin altında kalan Balkan ülkelerinin bağımlılık ilişkilerinden ziyade ciddi ve eşit koşullar sağlayan iş imkanlarına ihtiyacının bulunduğunu belirtti.

Türkiye'nin Balkanlar'da ticaret, finans, iletişim, altyapı, inşaat, enerji ve tarım gibi birçok alanda yatırımlar yaptığını, özel sektörü bu alanlarda yatırım yapmaya teşvik ettiğini aktaran Kalın, yüzlerce Türk şirketinin Balkanlar'da faaliyet göstererek, binlerce kişiye istihdam sağladığına işaret etti.

Balkanlarda kültürel gelişme

"Türk ve Balkan geleneklerinin ortak mirasını teşkil eden kültür ve sanat alanı"nın Türkiye'nin Balkan politikasının üçüncü başlığını oluşturduğunu kaydeden Kalın, şu görüşlerini paylaştı:

"Osmanlılar büyük mimari eserlerinin çoğunu topraklarının batısında, Güney Avrupa ve Balkanlar'ı içine alan bölgede yaptı. Kültürel gelişme, geleneklerin unutulmaması ve modernitenin gerçeklerini kabul edilmesi açısından büyük önem taşıyor. Bunların biri, diğerinin alternatifi olmak zorunda değil. Canlı kültürel ve sanatsal gelenekleri olan Türk, Boşnak, Arnavut, Makedon, Sırp, Sloven, Bulgar ve Yunan yazarlar, şairler, ressamlar ve diğer sanatçılar birbirlerinden öğrenip, ufuklarını birleştirerek büyük sanat eserleri yaratabilir."

Türkiye'nin, tefekkür ve yaratıcığı sağlayan ortak alanlar oluşturmaya yönelik programları desteklediğini ifade eden Kalın, bu bağlamda Balkanlı öğrencilere eğitim bursları verildiğini, yüzlercesinin Türkiye'de iyi bir eğitim almasının sağlandığını aktardı.

Balkanlar'da FETÖ tehlikesi

Türkiye'nin şiddete varan aşırıcılık, radikalleşme ve terörle mücadeledeki başarıları göz önünde bulundurulduğunda dini eğitimin öneminin de ortaya çıktığını hatırlatan Kalın, "Türkiye, El Kaide ve DEAŞ gibi örgütlerin ideolojilerine ve İslam dinini yorumlama biçimlerine karşı çıkıyor. Bu tür örgütler Balkan Müslümanları arasında bazı destekçiler bulsa bile o toplulukların içinde yer bulamadı. Ancak tedbiri elden bırakmamak lazım. Bu nedenle Türkiye olarak İslam dininin doğru öğretilmesini sağlayan eğitim programlarına destek oluyoruz." açıklamasında bulundu.

Balkanlar'ın karşı karşıya olduğu bir başka tehditin ise FETÖ olduğuna vurgu yapan Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, değerlendirmelerini şöyle sürdürdü:

"Sapkın ve kült tarzı bir inanç sistemine sahip olan örgüt, yalnızca Türkiye'yi değil Balkan ülkelerini de tehdit ediyor. Örgüt üyeleri, hizmet, eğitim, dinler arası diyalog ve hoşgörü gibi masum kisveler altında faaliyet gösteriyor; ancak herkesin bunların gerçek yüzünü görmesi gerekiyor. FETÖ yalnızca devlet kurumlarına sızmadı, aynı zamanda 15 Temmuz hain darbe girişimini de gerçekleştirdi. İslam dinine en az El Kaide ve DEAŞ terör örgütleri kadar zarar verdiler. Dolayısıyla Balkanlar'da herkesin bu tehdide karşı uyanık olması gerekiyor."

Türkiye'nin Balkanlar'daki hedefinin nüfuzunu artırmak değil, siyasi istikrar, ekonomik kalkınma ve kültürel çalışmaları ile eğitim faaliyetlerini desteklemek olduğunu bildiren Kalın, "Biz mikro milliyetçiliğin her türüne karşı çıkıyoruz. Tüm ulusal ve yerel meseleler, yerel halklar ve ulusal merciler tarafından takip edilmeli. Güçlü bir Türkiye nasıl Balkanlar için iyiyse Balkanlar'ın istikrarı ve kalkınması da hem Türkiye hem de dünyanın tamamı için iyidir." ifadesini kullandı.