Yüzde 86'ya yaklaşan katılımla gerçekleştirilen halk oylamasında seçmenlerin yüzde 51,4'ünün "evet" oyu kullandığını ifade eden Kalın, böylece Türkiye'nin modern siyasi tarihinde yeni bir sayfa açıldığını belirtti.

Kalın, halk oylamasının birkaç önemli sonucunun bulunduğuna dikkati çekerek, 16 Nisan'ın Türk demokrasi tarihinde bir dönüm noktası olduğunu kaydetti.

Kalın, şöyle devam etti:

"Ülkemiz, 2002'den itibaren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde siyasi istikrara kavuşmuş olmasına rağmen, 16 Nisan'a dek Türkiye'nin yeniden başarısız koalisyon hükümetlerince yönetildiği döneme dönme riski bulunuyordu. Pazar günü anayasa değişikliğini kabul eden milletimiz, tercihleriyle Türkiye'nin gelecek istikrarını garanti altına aldı."

"Cumhurbaşkanı Erdoğan ve hükümet, Kürt seçmenin güvenini kazanmıştır"

Kalın, 2019'da sandıklara yeniden gidildiğinde, milletin doğrudan kendisine karşı sorumlu olacak cumhurbaşkanını ve parlamentoyu belirleyeceğinin altını çizdi.

Yürütmenin başı olarak seçilecek cumhurbaşkanının, ülkeyi 5 yıl süreyle yönetmek için seçmenin çoğunluğunun desteğini kazanmak zorunda olacağını belirten Kalın, "Yeni sistemde Meclisin de yürütmeyi bağlayacak yasalar çıkarmak, cumhurbaşkanları hakkında soruşturma açmak ve hatta onları görevden almak gibi geniş yetkileri bulunuyor. Güçlü fren ve denge mekanizmalarının bulunduğu bu sistemde, cumhurbaşkanı ve parlamento temel konularda uzlaşma sağlamak için birlikte çalışmak durumunda olacak." değerlendirmesinde bulundu.

Kalın, halk oylamasının bir başka önemli sonucunun ise Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerde anayasa değişiklik paketine yönelik desteğin beklentilerin üzerine çıkması olduğuna dikkati çekti.

Henüz kesinleşmeyen sonuçlara göre 2015 seçimlerinde AK Parti'nin yüzde 24,8 oy aldığı Muş'ta, seçmenlerin yüzde 50,8'inin "evet" oyu kullandığını aktaran Kalın, "Diyarbakır, Siirt, Van ve Mardin gibi illerimizde aynı yönde değişim yaşandı. Bu gelişme, Kürt seçmenin PKK terörünü ve HDP'nin terörü aklama politikasını açıkça reddettiğini gösterdi. Kürt vatandaşlarımızın büyük çoğunluğu demokratik reformları, yatırımları, kamu düzenini ve terörle mücadeleyi desteklemektedir. Kürtler ile PKK arasında kesin bir ayrım yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan ve hükümet, Kürt seçmenin güvenini kazanmıştır." ifadesini kullandı.

 "Avrupa'nın yaptıkları Türk kamuoyunda tepkiye yol açtı"

Kalın, son olarak Batı medyası ve bazı Avrupa devletlerinin, Türkiye'de ciddi itibar kaybına uğradığını görmek gerektiğine vurgu yaparak, şu değerlendirmeleri yaptı:

"Avrupa'nın, referandum kampanyası sırasında yaptıkları Türk kamuoyunda tepkiye yol açtı ve Türkiye'nin, Avrupa ile gelecekte nasıl bir ilişki kuracağı hakkında soru işaretleri yarattı. Açıkçası Avrupalı liderler, yalnızca 'hayır' kampanyasını destekleyerek referanduma müdahale etmekle kalmadı. Aynı zamanda diplomatik kuralları hiçe sayarak anayasa değişikliğini destekleyen ve aralarında Türk bakanların da bulunduğu isimlerin, yurtdışında yaşayan milyonlarca vatandaşımızı bilgilendirmesini engelledi.

"Gözlemci heyetlerinin tarafsızlığı konusunda ciddi şüphe uyandırıyor"

İbrahim Kalın, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) ve Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisince (AKPM), Türkiye'ye gönderilen gözlemci heyetlerinin de aynı sorunla malul olduğunun görüldüğüne işaret ederek, şunları kaydetti:

"Pazartesi günü açıklanan ön raporda, referandumun teknik yönlerinin iyi yönetildiği vurgulandı ancak 'kampanyanın eşit olmayan koşullarda yapıldığı' iddia edildi. Bu arada raporu yazan heyetin bazı üyelerinin, Türkiye ve Avrupa Birliği tarafından terör örgütü olarak kabul edilen PKK'ya sosyal medyada açıkça destek verdikleri ortaya çıktı. Bu durum, gözlemci heyetlerinin tarafsızlığı konusunda ciddi şüphe uyandırıyor.