TÜGVA Kocaeli Şubesi tarafından Tarihi İzmit Garı'nda düzenlenen Genç Yönetici Okulu TÜGVA Eğitim Programı'nda "Ekonomi" konulu konuşma yapan Başbakan Yardımcısı Fikri Işık, ekonominin, siyasal iktidarların değişimini ve siyasal sistemi etkileyen birinci faktör olduğunu belirterek, bu durumun hem Türkiye hem de dünya tarihinde kendini defalarca gösterdiğini söyledi. 

Avrupa'da artan ırkçılık ve İslam düşmanlığının temelinde de 2008 krizinden sonra oluşan ekonomik durgunluğun yattığını dile getiren Işık, ekonominin iyi olduğu dönemlerde ne Avrupa ne de Amerika'da bu sorundan bahsetmenin mümkün olmadığını kaydetti.

Işık, Türkiye'nin özellikle cumhuriyetin ilk yıllarında yeterli özel sermaye birikimi olmadığı için karma ekonomi modelini benimsemek zorunda kaldığını aktararak, ilerleyen süreçte adım adım devletin düzenleyici ve denetleyici olduğu ama ekonomik aktivitelerin merkezinde özel sektörün yer aldığı bir serbest piyasa ekonomisine geçildiğini ifade etti.

AK Parti hükümetleri olarak iktidara geldikleri 2002 yılından bu yana genel kuralları ve çerçevesi iyi çizilmiş bir serbest piyasa ekonomisi uyguladıklarını anlatan Işık, Türkiye'nin 2002'den bugüne kadar güçlü bir lider, istikrarlı bir hükümet ve genç, dinamik nüfus yapısıyla çok önemli büyük kazançlar elde ettiğini vurguladı.

"Büyümede OECD ikincisiyiz"

Başbakan Yardımcısı Işık, Türkiye'nin temel ekonomik göstergelerinin değişimine ilişkin bilgiler vererek, şöyle devam etti:

"Türkiye'nin gayrisafi yurtiçi hasılası o zaman 233 milyar dolardı, şu anda 850 milyar doların üzerinde. Bu 15 yıl için önemli bir başarıdır. Yine kişi başına düşen milli gelir 3 bin 350 dolardan şu anda yaklaşık 10 bin 500 dolar seviyesine geldi. Bu kişi başına düşen milli gelir de çok önemli bir başarı. Hele hele satın alma gücü paritesini dikkate alırsanız o zaman Türkiye 20 bin dolar civarında satın alma gücü paritesine göre milli geliri olan bir ülke. İhracatımız 36 milyar dolardan bu ay itibarıyla 160 milyar doları geçti. 36 milyar dolardan 160 milyar dolarlık rakama geçmek önemli bir başarı. Son 15 yıllık büyüme ortalamamız yüzde 5,8. Bu müthiş bir rakam ki 2008 dünya ekonomik krizine rağmen. Oradaki küçülme olmasaydı, onun oluşturduğu baz etkisi olmasaydı belki bugün biz toplamda yüzde 6'nın üzerinde yıllık büyümeyi konuşuyor olacaktık."

Büyümenin daha fazla istihdam, daha fazla yatırım ve refah seviyesinin artması demek olduğunu belirten Işık, "Özellikle 2017 büyüme rakamları bakımından OECD'de ikinci ülkeyiz. İrlanda yüzde 7,8, Türkiye yüzde 7,4. 2017 yılında 1,5 milyondan fazla istihdam oluşturduk. Türkiye gibi nüfusu genç olan bir ülkede oluşturulan istihdam çok ama çok önemli. Elbette hızlı büyümenin getirdiği bazı zorlukları da yaşıyoruz ama bu üstesinden gelinemeyecek zorluklar değil." diye konuştu.

Işık, Türkiye'nin 2016'daki hain darbe girişiminin ardından 2017'de güçlü büyümeyi başardığına dikkati çekerek, "Normalde 2017'nin Türkiye ekonomisi açısından çok daha zor olması bekleniyordu ama hükümetimizin aldığı o tedbirler, özellikle piyasaları rahatlatacak, büyümeyi destekleyecek, piyasadaki kredi sıkışıklığını ortadan kaldıracak tedbirleri alınca, Türkiye çok önemli bir büyümeyi yakaladı. İşte bu AK Parti'nin son 15 yılda ekonomide ortaya koyduğu istikrarlı büyümenin de aslında sonucu." değerlendirmesinde bulundu.

"Güçlü ekonomi ve istikrarlı büyümenin sonucunu bütün alanlarda görüyoruz"

Bu güçlü ekonomi ve istikrarlı büyümenin bütün alanlarda sonucunu gördüklerinin altını çizen Işık, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Eğer bugün Türkiye Fırat Kalkanı Harekatı'nı başarıyla tamamladıysa, Afrin'de kimsenin inanamadığı bir başarıya imza attıysa, bu aslında Türkiye'nin elde ettiği güçlü ekonomik yapıdandır. Sizin ekonominiz iyi olmasa atacağınız her bir merminin hesabını yaparsınız. Eğer bugün terörle mücadele son 35 yılın en başarılı dönemini yaşıyorsak bu aslında ekonominin terörle mücadeleyi destekleyecek, yurtiçi ve yurtdışı harekatları destekleyecek gücünün olmasındandır. Şu anda Türkiye Suriye'de fiilen harekat yapıyor. Çok yoğun da bir terörle mücadele yapıyor ama Allah'a hamd olsun Türk ekonomisinin bütün göstergeleri gayet iyi durumda. İşte ekonomi daha güçlü olursa sizin caydırıcı gücünüzü sahaya yansıtmanız mümkün oluyor."

Türkiye'de bir dönem memur ve emekli maaşlarının 1999 yılındaki Marmara Depremi'nin ardından dünyadan gelen yardım paralarıyla ödendiğini dile getiren Işık, "Şimdi o günkü Türkiye'nin Fırat Kalkanı Harekatı veya Zeytin Dalı operasyonunu yapma şansı var mıydı? Bugün ekonomi üzerinde spekülasyon yapanlara bunları sormak gerekiyor. Güçlü bir ekonomi ve güçlü bir silahlı kuvvetler olmadan bu operasyonların hiçbirini yapamazsınız. Bu açıdan baktığımızda Allah'a hamd olsun ekonomimiz sağlam temellere sahip." dedi.