İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Hatay İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü binasında düzenlenen İdlib İnsani Yardım Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, katılımcılara, İdlib'de yaşanan büyük insanlık dramına yönelik ortaya koydukları gayret ve fedakarlık için teşekkür etti.

İdlib'e insani yardım için, 13 Ocak 2020'de yardım kampanyası başlattıklarını hatırlatan Soylu, "O gün itibarıyla üzerinden Elazığ depremi geçmesine, koronavirüs geçmesine rağmen, yani farklı süreçlerle karşılaşmamıza rağmen, nakdi yardım olarak 161 milyon 138 bin lira toplandı, ayni yardım olarak 535 milyon 405 bin lira toplandı. Toplam, 13 Ocak'tan bugüne kadar 696 milyon 544 bin lira İdlib yardım kampanyası için toplanmış oldu." dedi.

Soylu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın talimatıyla İdlib'de, temmuzun sonuna kadar 20 bin briket evi yapıp bitireceklerinin sözünü verdiklerini anımsattı.

Suriye iç savaşı sonrasında bölgede üst üste yaşanan gelişmelerin, hesapların, değişen dengelerin, bölgede sürekli yeni mağduriyetler yaşanmasına sebep olduğunu aktaran Soylu, şöyle devam etti:

"Küresel terör örgütlerinden yerel silahlı gruplara, Batılı ülkelerin silahlı unsurlarından rejim güçlerine kadar pek çok yapının beslediği terör ve şiddet ortamı, ne yazık ki 9 yıldır sivil insanların hayatlarını modern dünyaya yakışmayacak şekilde hedef almıştır. Vicdanları yaralayıcı pek çok hadiseyle karşılaştık. Hem o sivil insanların hem de kendi güvenliğimize yönelik tehditlerle karşılaştık. Petrol, Akdeniz doğalgazı, sıcak denizlere inme arzusu, stratejik konumlanma gibi pek çok hesabın arasında vekalet savaşları, bütün bunların arasında çoluk çocuk, kadınlar, yaşlılar, yani bildiğiniz sivil insanlar büyük bir mağduriyet yaşadılar ve hepimiz görüyoruz, hala da yaşamaya devam ediyorlar. 9 yılın sonunda öğrendiğimiz şudur: 21. yüzyılın güya modern dünyasında, dünyanın doğusundaki veya fakir bölgelerindeki insan hayatıyla Batılı ve zengin ülkelerindeki insan hayatı aynı kıymette değilmiş."

Dünyanın göçe ve teröre bakışının, ulusal menfaatler ekseninden insan hayatı eksenine evrilemediğini belirten Soylu, Türkiye'nin ise bölgede sığınılacak tek liman olarak kaldığını dile getirdi.

"Savaş süresince yaklaşık 3,8 milyon kişi İdlib'e sığınmıştır"

Soylu, Türkiye'nin Zeytin Dalı, Fırat Kalkanı ve Barış Pınarı harekatlarıyla hem DEAŞ hem PKK/YPG'ye terör ve şiddetin kaynağı olan diğer unsurlara karşı samimi mücadele veren yegane ülke olduğunun altını çizerek, şöyle konuştu:

"Bir süredir, virüs sebebiyle dünya ve ülke gündeminden düşen, bu sürecin son trajedisi ise hepinizin bildiği gibi İdlib'de yaşanmaktadır. İdlib merkezinde ve kırsalında, savaş öncesinde yaklaşık 1,5 milyon insan yaşamaktaydı. Hatay Valiliğimizin verilerine göre savaş süresince yaklaşık 3,8 milyon kişi İdlib'e sığınmıştır. Bu büyük bir rakamdır. 1 Aralık 2019'dan günümüze kadar yaklaşık 940 bin kişi yerinden edilmiş olup; İdlib merkez, İdlib kuzey, Atme kampları bölgesine, sınırımızın Suriye'ye yakın noktalarına Zeytin Dalı, Fırat Kalkanı bölgesine dönük yoğun bir göç hareketi yaşanmıştır. Bunların yaklaşık yüzde 81'inin kadın ve çocuk olduğu değerlendirilmektedir. Yani aslında yüzde 81'inin kadın ve çocuk olması, karşı karşıya kaldığımız trajedinin, dramın çok daha üst bir seviyede olduğunu göstermektedir. Halen, İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi'ndeki kamplarda 1 milyon 146 bin 527 kişi yaşamaktadır ve bölgedeki hava şartları, özellikle kışın çok ciddi bir sıkıntı oluşturmaktadır."

İdlib kırsalında 1. etap olarak 8 kampın kurulumunun sürdüğünü, 2. etapta 12 kamp için de rezerv alanlarının tespit edildiğini kaydeden Soylu, acil barınma ihtiyaçlarının, genel olarak hem AFAD hem sivil toplum kuruluşları tarafından karşılandığını belirtti.

"Dünyanın gözü önünde ciddi bir insanlık dramı yaşanmaktadır"

AFAD tarafından İdlib'de yaşanacak bir göç dalgasına ilişkin 3 aşamalı ve toplamda 575 bin kişilik bir planlama yapıldığını anlatan Soylu, şöyle devam etti:

"Göç hareketi kapsamında, 940 bin kişi sınırımıza yakın yerlere göç etmiş ve bu planlamanın kapasitesi şimdiden aşılmıştır. Gelenlerin, daha ziyade sınırımıza yakın yerlere göç etmesi, Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekat bölgeleri ve İdlib'in kuzeyinde tespiti yapılan rezerv kamp alanlarını boş bırakmıştır. İdlib meselesi, her ne kadar virüs yüzünden kısmen gündemden düşmüş olsa dahi, ne yazık ki buradaki şartlar, kendi kendine iyileşmiş veya bu mesele çözülmüş değildir. Hem bizim yanı başımızda hem dünyanın gözü önünde ciddi bir insanlık dramı yaşanmaktadır. Buradaki bütün sivil toplum kuruluşlarımızdan, ağzım dolu dolu söylüyorum, Allah razı olsun. Gerçekten çok büyük bir gayret ortaya koydular ve bu konuda çok önemli işler başardılar."

İdlib meselesini dünyanın gündemine yeniden taşmak için çalışmak durumunda olduklarını vurgulayan Soylu, "Dünya kamuoyunun önemli bir bölümü, İdlib meselesini, normal göç dalgası içindeki bir hareket olarak görmektedir. Bu yanılgıdır. Yani 'zaten göç vardı, bu da onun bir parçası' gibi bakmaktadırlar. Ne yazık ki mesele o kadar basit değildir. Burada, dar bir alanda yaşanan yoğun ve hızlı bir göç hareketi elbette ki söz konusudur ve bu insanlar çok ciddi bir yokluk, maddi sıkıntı, yiyecek ve iaşe sıkıntısı, hatta güvenlik sıkıntısıyla karşı karşıyadır." ifadelerini kullandı.

"İdlib, tüm dünyanın ve insanlığın problemidir"

Soylu, gerek rejimin gerekse bölgedeki diğer aktörlerin, bu insanların mağduriyetini bir siyasi koz olarak kullanmaya çalıştığının altını çizerek, şunları kaydetti:

"Batılı muhataplarımız şunu da bilmelidirler ki hem buradaki dengeleri bozup hem de bununla ilgili maliyetlerden kaçınmak, onların düşündüğü kadar kolay değildir. Burada herkese düşen sorumluluklar vardır. Dünyanın, medeniyet değerlerimizin samimiyet testi, İdlib'den geçmektedir. Hem medeni ve modern olduğumuzu hem insan sevgisiyle dolu olduğumuzu kendi kendimize iddia edip, hem de İdlib'e sırt dönmek, çifte standarttır. Bunu Batılı muhataplarımıza söylüyorum: Koronavirüs günlerinde, balkonlarda birbirine müzik yaparak, alkış tutarak bir sevgi dünyasında yaşadığımızı iddia eden dünya, İdlib'de yaşananlara sırt dönmemelidir. Bir kere herkes şunu iyi anlamalıdır ki buradaki problem, sadece Türkiye'nin ve burada zorluklarla karşı karşıya kalmış insanların problemi değildir, tüm dünyanın ve insanlığın problemidir."

Türkiye'nin son 10 yılda kriz yönetmeyi ve başarıyla yönetmeyi alışkanlık haline getirdiğini vurgulayan Soylu, şu ifadeleri kullandı:

"Bunun son örneğini, korona günlerinde gördük. Kim ne derse desin, hangi güncel gelişmelerle, eleştirileri ortaya koyarsa koysun; Türkiye, sağlık sisteminden kamu yönetimine kadar, dünyada bu süreci en başarılı yöneten ülke olmuştur. Türkiye, göç dalgasının içerisinde koronavirüs sürecini başarıyla yönetmiştir. Aldığımız önlemler sayesinde, Suriyeli göçmenlerle ilgili virüs anlamında vaka ve bulaşma noktasında herhangi bir tehlike yaşanmamıştır. Kamplarımızda, geri gönderme merkezlerinde, göçmen vatandaşlarımızda herhangi bir tehlike yaşanmamıştır." 

Soylu, İdlib meselesinde de Kovid-19'da da maddi kaynağın ötesinde, sivil toplum kuruluşlarının tecrübesi ve hareket kabiliyeti, devletin koordinasyonu ve başarılı yönetimiyle bir noktaya geldiklerini belirtti.

Toplantı, daha sonra basına kapalı devam etti.