Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Mukaddes Emanetlere ev sahipliği yapıyor olmamız milletçe bizim en büyük iftihar sebeplerinden biridir. Açıkçası bu emanetlere bizden daha iyi sahip çıkabilecek, hiçbir şekilde saygıda kusur etmeyecek bir başka millet olduğunu da sanmıyorum" dedi.

Erdoğan, İnsan ve Medeniyet Hareketi tarafından Bahariye Mevlevihanesi'nde düzenlenen "Mukaddes Emanetler Işığında" başlıklı sempozyum ve sergiye katıldı. Erdoğan, burada yaptığı konuşmada, Kutsal Emanetlerin getirilişinin 500. yılı dolayısıyla düzenlenen etkinlikte emeği geçenleri tebrik etti.

Her biri alanında "üstat mertebesinde olan" sanatkarların eserlerinden oluşan sergiyi, İslam medeniyetinin sanat alanında yükselişinin adımlarından biri olarak gördüğünü ifade eden Erdoğan, sempozyuma görüşleriyle, birikimleriyle katkı verecek olan akademisyenlere de teşekkür etti.

Erdoğan, "Mukaddes Emanetlere ev sahipliği yapıyor olmamız milletçe bizim en büyük iftihar sebeplerinden biridir. Açıkçası bu emanetlere bizden daha iyi sahip çıkabilecek, hiçbir şekilde saygıda kusur etmeyecek bir başka millet olduğunu da sanmıyorum. Dünyayı etraflıca gezdim, geziyorum, dolaşıyorum; gerçekten bu hassasiyeti bizim milletimiz emanetleri aldığı andan bugüne çok çok dikkatli, hassasiyetle buraya kadar getirdi ve güçlenerek de götürüyor." ifadelerini kullandı.

İslam tarihi bakımından çok önemli nice eserin, nice mekanın, nice eşyanın ya tamamen kaybolup gittiğini ya da harap vaziyette bulunduğunu dile getiren Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

"Halbuki medeniyetler manevi mesajlarıyla olduğu kadar maddi miraslarıyla da yaşarlar, yaşatılırlar. Bu maddi mirasın orijinalleri hassasiyetle muhafaza edilirken, onlardan ilham alınarak üretilen eserlerin yeni nesillerin günlük hayatlarının bir parçası haline getirilmesi de çok ama çok önemlidir. Peygamber Efendimizin (Aleyhissalatu Vesselam) kendisi hayattayken başlayan onun hatıralarına hürmet gayretlerinin daha sonra hoyrat bir şekilde ortadan kaldırılmaya çalışılmasından fevkalade üzüntü duyuyoruz. Bizim ecdadımız, Medine'deki son askerimiz oradan çekilene kadar Peygamber Efendimize (Aleyhissalatu Vesselam) hürmette en küçük bir kusur etmemiştir."

Erdoğan, İstanbul'dan Mekke ve Medine'ye gönderilen Surre Alayları'nın bu hürmetin en önemli sembollerinden biri olduğunu belirterek, sözlerine şöyle devam etti:

"1400'lü yılların başından itibaren kutsal topraklara gönderilen bu alaylara İstanbul ve Anadolu'da ahali tarafından verilen katkılar da ilave edilirdi, eklenirdi. Böylece ortaya çıkan meblağ yol boyunca uğranılan yerlerde ve özellikle Mekke, Medine'de fakir fukaraya, bölge halkına dağıtılırdı. Surre Alayı'nın Anadolu Yakası'nda yola çıktığı yerin adının 'Ayrılık Çeşmesi' olarak ifade edilmesi dahi başlı başına ibret vericidir. Fahrettin Paşa'nın Medine kuşatmasının başlamasından kısa bir süre önce Kutsal Emanetlerin son kısımlarını İstanbul'a ulaştırmak için gösterdiği gayreti bir asır sonra saygıyla yad ediyoruz. Kendisine verilen emirlere rağmen Peygamberimize olan muhabbeti ve onun hatıralarına olan hürmeti sebebiyle aylarca Medine'yi bırakmayan Fahrettin Paşa'nın subaylarından biri şöyle diyordu: 'Yapamaz Ertuğrul Evladı sensiz. Can verir cananı (Aleyhissalatu Vesselam) veremez Türkler. Ebedi hadimu'l haremeyniniz, Ölsek de ravza'nı ruhumuz bekler.' Gerçekten çok zor zor şartlar altında sürdürülen şanlı bir direnişin sonunda İstanbul'un ve bu kutsal şehrin talan edileceği şantajıyla, zaten atacak kurşunları, yiyecek lokmaları kalmamış olan askerlerimiz Medine'yi boşaltmak zorunda kalır."

- "Ne milletmişiz, ne ecdadımız varmış bizim"

Bölgenin işgaline ve yaşanan tüm zorluklara rağmen Surre Alayları ile adet haline getirilen Harameyn'deki fukaralara yardım dağıtma işinin 1924 yılına değin sürdürüldüğünü dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti:

"Ne milletmişiz, ne ecdadımız varmış bizim. Hiç bunları hafife almamış, sonuna kadar sahiplenmiş. Esasen bu güzel geleneği yeniden başlatmayı da düşünmeliyiz, başarmalıyız. Yine milletimizin tamamının katkılarıyla oluşturulacak bir fon aracılığıyla mübarek üç aylar boyunca Mekke ve Medine'de bulunan dünyanın her köşesinden gelmiş gariplere yardım ulaştıracak bir mekanizmayı da kurabiliriz, bunun da gayreti içinde olmamız gerekir diye düşünüyorum. 500 yıllık tarihi süreç boyunca İstanbul'a getirilerek koruma altına aldığımız Mukaddes Emanetlere adeta gözümüz gibi bakarak işte bugünlere kadar geldik. Topkapı Sarayı'ndaki Mukaddes Emanetler Dairesi'ni en son 2007 yılında kapsamlı bir tadilattan geçirip genişlettik. Mukaddes Emanetler, Peygamber efendimizle birlikte diğer peygamberlerin, İslam büyüklerinin kutsal mekanların hatıralarını da kapsıyor. Bu bakımdan biz aslında diğer dinlere mensup insanların da emanetlerinin bir yerde bekçiliğini yapıyoruz. Mukaddes emanetlere olan saygımız bunların korunması, muhafazası konusunda çok önemli sanat eserlerinin ortaya konmasına vesile olmuştur. Bu emanetlere Allah'ın izniyle kıyamete kadar, canımız pahasına sahip çıkmakta, onlara hürmeten yapılan eserleri devam ettirmekte kararlıyız. İstanbul gibi muhteşem bir şehre, böyle muhteşem bir emaneti bağrında muhafaza etmenin çok yakıştığına inanıyorum."

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bölgede oynanan oyunun, birliği, beraberliği ve geleceği hedef aldığını çok iyi bildiklerini belirterek, "Ama ne yazık ki hala üzülerek söyleyeceğim, birliğimize, beraberliğimize, dirliğimize gayret sarf etmeyip 'Acaba nasıl kendi içimizde bölünebiliriz', bunun gayreti içerisinde olanları da gördükçe bu bizi ayrıca yaralıyor. Her zamankinden çok daha fazla birliğe, beraberliğe, kardeşliğimizi güçlendirmeye ihtiyacımızın olduğu bir dönemden geçiyoruz, bunu da özellikle vurgulamak istiyorum." dedi.

Erdoğan, İnsan ve Medeniyet Hareketi tarafından Bahariye Mevlevihanesi'nde düzenlenen "Mukaddes Emanetler Işığında" başlıklı sempozyum ve sergide yaptığı konuşmada, bölgede yaşanan acıların, Müslümanlar olarak Mukaddes Emanetler'de sembolleştirdikleri değerlere yeterince sahip çıkamadıklarının en büyük ispatı olduğunu söyledi.

Bunun üzüntü verici olduğunu anlatan Erdoğan, şunları kaydetti:

"Asırlar boyunca İslam'ın ve Müslümanların en nadide eserlerine ev sahipliği yapmış Suriye ve Irak topraklarında yaşanan vahşet, yüreğimizi parçalıyor, yakıyor. Bazen şunu söylüyorum, ah Suriye keşke seni tanımasaydım. Tanıdıktan sonra tabii bu çok daha ağırımıza gidiyor. Bütün o eserlerin yer ile yeksan olması bizi gerçekten yakıyor, yıkıyor. Bölgeden hemen her gün çocukların, kadınların, ihtiyarların, masum insanların ya terör örgütleri ya da güya onlara karşı operasyon yürüten güçler tarafından katline dair acı haberler geliyor."

Türkiye olarak bu acıların önüne geçebilmek için hem kendi sınırları boyunca hem de uluslararası alanda ellerinden gelen gayreti gösterdiklerinin altını çizen Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Esasen bölgede oynanan oyunun bizim birliğimizi, beraberliğimizi, geleceğimizi hedef aldığını da çok iyi biliyoruz ama ne yazık ki hala üzülerek söyleyeceğim, birliğimize, beraberliğimize, dirliğimize gayret sarf etmeyip 'Acaba nasıl kendi içimizde bölünebiliriz', bunun gayreti içerisinde olanları da gördükçe bu bizi ayrıca yaralıyor. Her zamankinden çok daha fazla birliğe, beraberliğe, kardeşliğimizi güçlendirmeye ihtiyacımızın olduğu bir dönemden geçiyoruz, bunu da özellikle vurgulamak istiyorum. Bizim bu dayanışmamız, bu birliğimiz, bu beraberliğimiz tartışılmaz, bunun devam etmesi, güçlenerek devam etmesi olmazsa olmazımızdır. Bugüne kadar bu senaryonun neticeye ulaşmasına izin vermedik. İnşallah bundan sonra da bölünmemize zemin hazırlama gayreti içerisine girenlere bu fırsatı milletimizle beraber vermeyeceğiz."

- "Türkiye'nin duruşu, mazlumlar için umut ışığı olacak"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin istiklali ve istikbali için yürüttüğü mücadelenin başarısının, tıpkı bin yıldır olduğu gibi tüm İslam coğrafyası istiklali ve istikbaline önderlik edeceğini dile getirdi.

Hatta daha da ötesinde Türkiye'nin duruşunun, dünyanın her yerindeki mazlumlar için de umut kaynağı olacağını vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:

"Zaten halklar nezdinde bir sıkıntı yok. Sıkıntı başka yerde. Bu bakımdan sorumluluğumuz çok ağır. Kendimizle birlikte bölgemizde ve dünyada üstlendiğimiz misyonun hakkını vermek millet ve devlet olarak boynumuzun borcudur. Dün bize 'hasta adam' diyenlerin, bugün kendilerinin, ekonomik, sosyal, siyasi hastalıkların pençesinde kıvrandıklarını biliyoruz. Bu kritik dönemi bizim çok iyi değerlendirmemiz gerekiyor. Şunu unutmayalım: Her kriz bir fırsattır. Bize kurulan tuzakları tersine çevirip, yeni bir yükselişin basamakları haline getirebiliriz. Bu şansımız ve insan gücümüz var. Bunun için birliğimize, beraberliğimize, kardeşliğimize çok sıkı bir şekilde sahip çıkmamız şarttır."

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yeni dönemde siyaset, ekonomi ve güvenlik boyutundaki başarıları, medeniyetin ihyası için olmazsa olmaz olarak gördükleri eğitimle, kültürle, sanatla ve mimariyle tahkim etmeleri gerektiğini, bu noktada da hocalara çok büyük iş düştüğünü belirtti.

- "Medeniyetimize tüm unsurlarıyla sahip çıkacağız"

Gençlerin bu alanlarda rol üstlenmelerinin, geleceğin teminatı olmaları bakımından da çok önemli olduğunu dile getiren Erdoğan, şunları aktardı:

"Şayet bunu başaramazsak, şeklen de ruhen de arzu ettiğimiz özgürlüğe kavuşamayız. Merhum Arif Nihat Asya'nın veciz şekilde ifade ettiği gibi; 'Neler duydu şu dünyada mevlidine hayran kulaklarımız/ Ne adlar ezberledi, ey nebi, adına alışkın dudaklarımız/ Artık yolunu bilmiyor, artık yolunu unuttu ayaklarımız/ Kabene siyahlar yakışmamıştı ya Muhammed bugünkü kadar' Evet kulaklarımıza, dudaklarımıza, ayaklarımıza bu şekilde sitem etmek istemiyorsak, tüm unsurlarıyla medeniyetimize sahip çıkacağız. Önümüzdeki dönemde medeniyetimizin ihyası için yürütülen çalışmaları, en az güvenlikteki, diplomatik alandaki başarılar kadar önemli görüyoruz."

- Erdoğan, sergiyi gezdi

"Mukaddes Emanetler Işığında" başlıklı sempozyum ve sergiye, İstanbul Valisi Vasip Şahin, İl Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan, AK Parti İstanbul İl Başkanı Selim Temurci, eski Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu da katıldı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'a konuşmasının ardından İnsan ve Medeniyet Hareketi Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Mehmet Güney tablo takdim etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, hattat Hasan Çelebi ve Prof. Dr. Raşit Küçük'e sempozyuma katkılarından dolayı teşekkür plaketi verdi.

Erdoğan daha sonra da hat sanatçılarının eserlerinden oluşan sergiyi gezdi.