Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Türkiye'nin daha büyük, müreffeh ve güçlü bir ülke olması için gecesini gündüzüne katarak çalışan Memur-Sen, 15 Temmuz'da olduğu gibi milli iradeye canı pahasına sahip çıkan, darbecilere meydanları dar eden büyük bir ailedir." dedi.

Erdoğan, Manavgat Starlight Otel'de düzenlenen Memur-Sen 5. Büyük Türkiye Buluşması'ndaki konuşmasına, Büyük Birlik Partisi (BBP) kurucu Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu'nu anarak başladı. Erdoğan, "Vefatının 8. seneidevriyesinde aziz kardeşim, yiğit insan Muhsin Yazıcıoğlu'na Mevla'dan rahmet niyaz ediyorum. Türk siyasetinin muhalif de olsa muvafık da olsa Yazıcıoğlu gibi karakter ve ilke sahibi liderlere ihtiyacı var. Türkiye'nin en zor dönemlerinde gösterdiği sağlam duruşta, milletimizin gönlünde özel bir yeri olan Yazıcıoğlu'nun yokluğunu, yaşadığımız her önemli hadisede bir kez daha hissediyoruz." diye konuştu. 

Buluşma münasebetiyle Memur-Sen'in kurucusu, şair, muallim Mehmet Akif İnan'ı da rahmetle yad eden Erdoğan, İnan'ın ülkenin en zor, çetin yıllarına tekabül eden hayatını, bu güzel ülkeye ve millete vakfetmiş bir gönül insanı olduğunu söyledi.

Erdoğan, İnan'ın modern zaman dervişi, bugünün Yunus Emre'si olduğunu belirterek, sendikayı sadece memurların hukukunu savunan bir çatı olarak değil, aynı zamanda bir uyanış ve diriliş hareketi olarak gördüğünü ifade etti.

Mehmet Akif İnan'ın bu yapıyı Türkiye'nin yanı sıra yerkürenin dört bir tarafında hakları gasbedilen, emekleri, alın terleri sömürülenler için de kurduğunu vurgulayan Erdoğan, her bir sendika şubesini fikri tartışmaların yapıldığı bir kültür evi ve ilim yuvası olarak tasavvur ettiğini anlattı.

Erdoğan, bugün Memur-Sen'in, İnan'ın hayallerini gerçekleştirdiğini kaydederek, şöyle devam etti:

"Memur-Sen, ülkemizin en etkili ve en güçlü sivil toplum örgütü olarak milli irade ve demokrasinin sancaktarlığını yapıyor. Bugün Türkiye'deki her iki sendikalı memurdan birini bünyesinde barındırmanın yanında, dünyanın çok farklı ülkelerine yardım götüren medeniyet değerlerimizin taşıyıcısı bir Memur-Sen vardır. Türkiye'nin daha büyük, müreffeh ve güçlü bir ülke olması için gecesini gündüzüne katarak çalışan Memur-Sen, 15 Temmuz'da olduğu gibi milli iradeye canı pahasına sahip çıkan, darbecilere meydanları dar eden büyük bir ailedir."

- "Türkiye, demokraside bölgesine ilham kaynağı"

Dava arkadaşlarıyla bugüne kadar verdikleri ortak mücadelenin boşa gitmediğini, her zaman adeta kartopu gibi büyüyerek çığ olduklarını belirten Erdoğan, ülkede hizmeti, dört bir yana yayarak devam ettirdiklerini söyledi.

Erdoğan, bugün dünyanın en gelişmiş ülkelerini bünyesinde barındıran G20 üyesi bir Türkiye'nin olduğunu vurguladı. Türkiye'nin, demokraside bölgesine ilham kaynağı olan bir ülke haline geldiğinin altını çizen Erdoğan, insani yardımlarda da dünyanın en cömert, bir numaralı ülkesi olarak anıldığını kaydetti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin her yerde sivil toplum kuruluşlarıyla, TİKA, AFAD ve Kızılay ile ihtiyacı olanlara yardımda bulunduğunu anlattı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Bugün Türkiye, kendi menfaati için birilerinden icazet almaya gerek duymuyor. Bugün terörle mücadelesini hem yurt içinde hem yurt dışında tamamen milli imkanlarla yürütüyor. Şu anda Tendürek Dağları'nda, Cudi'de, Bestler Dereler'de bu teröristlere askerlerimiz, polisimiz, köy korucumuz kan kusturuyor. İnlerine girdik. Çünkü bizim milletimize sözümüz var. Refah, mutluluk, huzur gelene kadar biz devam edeceğiz." dedi.

Erdoğan, Manavgat Starlight Otel'de düzenlenen Memur-Sen 5. Büyük Türkiye Buluşması'nda yaptığı konuşmada, yatırımlar anlamında son 14 yılın, cumhuriyet tarihiyle kıyaslanamayacak kadar büyük eserlerle dolu olduğunu belirtti.

"Hayır"cıların İstanbul'daki birinci köprü, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü, Yavuz Sultan Selim Köprüsü ile Körfez Geçişi ve Marmaray yapılırken de aynı şeyi söylediğini ifade eden Erdoğan, "Çünkü biz Fatih'in, 'Bizim fiilimizin ulaştığı yere, atlarımızın nallarının uzandığı yere onların hayalleri bile ulaşamaz.' dediği bir icraatın içindeyiz. Benim dedem Fatih, İstanbul'un fethinde gemiyi karadan yürüttü. Bizim için bir ilham kaynağı. Biz de dedik 'Denizin altından yürütelim.' Ne yaptık? Denizin altından Marmaray'ı yaptık. 3 yıl geçti. 3 yılda Marmaray'dan 200 milyon insan geçti." diye konuştu.

Erdoğan, Avrasya Tüneli ile de boğazın altından otomobillerin geçtiğini söyledi.

Bunun yanı sıra 18 Mart'ta Çanakkale Köprüsü'nün temelini de attıklarını hatırlatan Erdoğan, "Türkiye'nin ekonomisi battı, bitti, durumu çok kötü" denilen bir dönemde 11 milyar lirayı bulan bir yatırım bedeliyle yüzde 50'si Kore, yüzde 50'si Türk olmak üzere bu yatırıma başladıklarını anlattı. Erdoğan, "İman öyle bir şeydir ki tekeden bile süt çıkartır." ifadesini kullandı.

Erdoğan, Türkiye'nin kendi silahını, tankını, savaş helikopterini, insansız hava araçlarını yapan bir ülke haline geldiğini, savunma sanayinde giderek devler ligine yükseldiğini belirterek, "Adamlar çılgına dönüyor. Çünkü 14 yıldır biz dost bildiklerimizden insansız hava aracını alamadık. Paramızla alacağız ya, bedava değil. Alamadık ama kötü komşu ev sahibi yaparmış." sözlerine yer verdi. 

Bunun yeterli olmadığını, Türkiye'nin daha ileriye gideceğini vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:

"Bugün Türkiye, kendi menfaati için birilerinden icazet almaya gerek duymuyor. Bugün terörle mücadelesini hem yurt içinde hem yurt dışında tamamen milli imkanlarla yürütüyor. Şu anda Tendürek Dağları'nda, Cudi'de, Bestler Dereler'de bu teröristlere askerlerimiz, polisimiz, köy korucumuz kan kusturuyor. İnlerine girdik. Çünkü bizim milletimize sözümüz var. Refah, mutluluk, huzur gelene kadar biz devam edeceğiz. Bir zamandır nedense ülkemize uygulanan ambargolar gösteriyor ki şayet terörle mücadelede eskisi gibi diğer ülkelere mecbur ve mahkum olsaydık inanın atacak kurşun dahi bulamazdık. Vatandaşlarımızın can güvenliğini sağlamak, ülkemizin çıkarlarını korumak noktasında Ankara'da karar veriyor, Silopi'de, Gabar'da, Cudi'de, gerekirse Suriye'de, Irak'ta uyguluyoruz."

- "Biz tehdit altındayız"

Kendilerine "Şuraya girmeseniz, şurada üs kurmasanız iyi olur" denildiğini aktaran Erdoğan, şöyle dedi:

"Tamam da siz niye kuruyorsunuz? 'Bizi davet ettikleri için oraya gidiyoruz.' Bunları tabii biz o dost bildiklerimizle konuşuyoruz. Tamam da her davete icabet etmek diye uluslararası hukukta bir karar var mı? Yok. Biz tehdit altındayız, siz tehdit altında değilsiniz? Biz tehdit altında olduğumuza göre, eğer Suriye'den Gaziantep'teki kardeşlerime bir saldırı olur da orada 56 kardeşim benim şehit olursa, biz duramayız. Ne yaptık, sabır sabır, o olay olunca dedik ki 'Giriyoruz.' ve Cerablus'a girdik. Durmadık, dedik ki 'Bir taraftan da Er Rai'e gireceğiz.' Öbür taraftan da Er Rai'ye girdik. O gün bugündür bir taraftan DEAŞ ile mücadeleyi veriyoruz bir taraftan PYD-YPG ile veriyoruz. Ne yazık ki dostlar, halen PYD ve YPG'nin yanında. Diyorlar ki 'Bunlar DEAŞ'a karşı iyi bir mücadele veren kişiler.' Biz de onlara 'İyi terörist, kötü terörist olmaz.' diyoruz. Teröristlerin hepsi teröristtir ve hepsi kötüdür. Bunu bileceksiniz ama hala anlaşabilmiş değiliz. Burada da siyasi mücadele devam ediyor. Bu milletin canını yakmak isteyenler harekete geçmeden onları inlerinde buluyor, tepelerine biniyoruz."

"Size 'faşist' demeye devam edeceğim"

Erdoğan, düşünce ve inançtan, kılık kıyafete kadar en temel insan haklarının ayaklar altına alındığını vurgulayarak, daha sonraki dönemlerde de aynı zihniyetin etkisinin devam ettiğini dile getirdi.

Tek parti döneminde CHP'nin il başkanının aynı zaman da o ilin valisi olduğunu hatırlatan Erdoğan, şunları söyledi:

"Ben Cumhuriyet Halk Partisi'ne gönül vermiş kardeşlerime soruyorum, bugün aynı şey olsa, yani kurucusu olduğum partinin il başkanları aynı zamanda o ilin valisi olsa ne dersiniz? 'Böyle bir şey olamaz.' dersiniz. Öyle mi? Bunun demokraside olabilir bir yanı yoktur, dünyada böyle bir yer yoktur. Tayyip Erdoğan'a 'Diktatör' diyen Batı ne der? İnanın, 'Şeddeli diktatör' der. Ama işte ben de diyorum ki siz bana 'Diktatör' dediğiniz sürece, ben size 'Faşist' demeye, 'Nazi' demeye devam edeceğim. Çünkü benim ülkemde gerek başbakan, gerek cumhurbaşkanlığım dönemimde hak ve özgürlükler konusunda, düşünce özgürlüğünde, inanç özgürlüğünde, şu mezhep, bu mezhep, hiçbir ayrım yapmaksızın biz kimin yaşamını engelledik? Tam aksine bu ülkede başörtülü, başı açık, bunlar arasında ayrımı ne yazık ki bize diktatör diyenler uyguladı."

'16 Nisan bizim için bir kırılma noktası'

"İçerideki ve dışarıdaki 'hayır'cılar bir oldu, milletimizi tehdit ediyor." ifadesini kullanan Erdoğan, şöyle konuştu:

"Neymiş, 16 Nisan'da 'evet' çıkarsa bizi AB'ye almazlarmış. Ah bu kararı bir verebilseler. Bizim işimizi kolaylaştırırlar. Çok daha seri karar almamıza bunlar vesile olur. Zaten 16 Nisan bizim için bir kırılma noktası. Onun için 'evet' çok önemli. Bu işleri masaya yatıracağız. Çünkü, Türkiye kimsenin şamaroğlanı değildir. Bunu herkes bilecek."