Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Hukuk başkadır, kanun başkadır, adalet başkadır. Adaletin tesisine hizmet etmeyen hukuk da kanun da toplum nezdinde hükümsüzdür. Kağıt üzerinde kalan kanunların ne anlama geldiğini en iyi siz hukukçular, hukukçularımız bilirsiniz. Ülkemizde uzun bir dönem işte böyle bir kağıt üzerinde hukuk dönemi yaşanmıştır." dedi.

Erdoğan, Beştepe Millet Kültür ve Kongre Merkezi'nde düzenlenen "Adalet Şurası"na katıldı.

Şuradaki konuşmasına tüm katılımcıları selamlayarak başlayan Erdoğan, şuranın başarılarla dolu olmasını, hukuk birikiminin zenginleşmesine ve yeni adalet politikalarının katkı sağlamasını temenni etti.

Erdoğan, 30'a yakın farklı disiplinden bilim ve alan insanlarının görüş, düşünce, tenkit ve teklifleriyle yer alacakları şuranın hayırlara vesile olmasını dileyerek, düzenlenmesinde ve oturumlarda emeği geçenlere şükranlarını sundu.

"Bizim medeniyetimiz adalet üzere kurulmuştur." ifadesini kullanan Erdoğan, "Arapça'daki 'adl' Türkçe'deki 'törü' kelimeleri adalet kavramının köklerini oluşturur. Devleti yönetenlerin birinci vazifesi adaleti sağlamaktır." diye konuştu.

Kur'an-ı Kerim'de "Allah adaleti, ihsanı ve yakınlara yardım etmeyi emreder" buyurulduğunu ve her cuma hutbesinde bunun hatip tarafından okunduğunu vurgulayan Erdoğan, "El Adl, bu lafız Rabbimizin aynı zamanda 99 ismi celalinden bir tanesidir. Bir gün adaletle hükmetmeyi bir yıllık nafile ibadetten üstün gören üstün gören Peygamber Efendimiz Aleyhisselatu Vesselam 'Allah adil olanları sever' buyuruyor." dedi.

Hazreti Ömer'in devlet yönetimindeki adaleti ve sorumluluk duygusuyla hatırlandığına dikkati çeken Erdoğan, şöyle devam etti:

"Dolayısıyla dinimizin biz inananlara yüklediği en önemli sorumluluklardan biri de adaletle davranmaktır. Batı ülkelerindeki özgürlük ve demokrasi arayışlarına baktığımızda hepsinin de adalet temelli olarak ortaya çıktığını ve geliştiğini görürüz. Kendi tarihimizde de adaletle davranan devlet adamlarının hayırla yad edildiğini görürüz. Selçuklu ve Osmanlı döneminin adalet kurumları çağlarının çok ötesinde bir anlayışı ifade ediyordu. Eğer bugün 600 yıl çok geniş bir coğrafyada hüküm sürmüş Osmanlı ile ilgili yüzümüzü kızartacak, başımızı öne eğdirecek en küçük bir olumsuzluk yoksa bunun sebebi devletin adalet üzere yönetilmiş olmasıdır. Bugün Osmanlı'nın çekildiği coğrafyalarda yaşanan acılar, zulümler, katliamlar, insanlık suçları hep adaletsizliğin eseridir.

Tabii burada bir gerçeği altını çizerek tespit etmemiz lazım, hukuk başkadır, kanun başkadır, adalet başkadır. Adaletin tesisine hizmet etmeyen hukuk da kanun da toplum nezdinde hükümsüzdür. Kağıt üzerinde kalan kanunların ne anlama geldiğini en iyi siz hukukçular, hukukçularımız bilirsiniz. Ülkemizde uzun bir dönem işte böyle bir kağıt üzerinde hukuk dönemi yaşanmıştır."

- "Geciken adalet adalet değildir"

Erdoğan, merhum Abdurrahim Karakoç'un şu dizlerini okudu:

"Gene tehir etme üç ay öteye, bu dava dedemden kaldı hakim beg. Otuz yıl da babam düştü ardına, siz sağ olun, o da öldü hakim beg. Kırk yıl önce, yani babam ölünce, kadılıklar hakimliğe dönünce, mirasçılar tarla, takım bölünce, irezillik beni buldu hakim beg. Yaşım 72, usandım gel-git, bini buldu burada yediğim zılgıt, eğer diyeceksen 'bana ne, öl git' oğlumun bir oğlu oldu hakim beg. Kabahat sizde mi, kanunlarda mı? Şaşırdım billahi yolu yordamı, kızma sözlerime alam kadanı, sıkıntıdan içim doldu hakim beg."

Erdoğan, dizeleri okuduktan sonra, "Sıkıntıdan milletimizin içini işte böyle dolduran bir adalet işleyişine rıza gösterebilmemiz mümkün değildir. Onun için ne diyoruz 'geciken adalet adalet değildir'. Onun için de imkan bulduğumuzda hemen bu konuyu önceliklerimizin en başlarına aldık." değerlendirmesinde bulundu.

"Milletimizin 'şeriatın yani adaletin kestiği parmak acımaz' ifadesi, dikkat ediniz buradaki sınırsız teslimiyet duygusu, ağır aksak işleyen hukuk sistemine değil hakiki adalete karşıdır." diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bunun için gerek kanun yaparken gerekse onu uygularken mihenk noktamızın daima adaletin tesisi olması gerektiğini bilmemiz gerekiyor. Şöyle bir geçmişe doğru baktığımızda ne zaman adalete sıkı sıkıya sarılmışsak o zaman yükseldiğimizi, güçlendiğimizi, huzurlu ve müreffeh bir toplum haline geldiğimizi görüyoruz. Ne zaman adaletyolundan ayrılmışsak işte o zaman gerilemiş, zayıflamış, iç ve dış sorunların ağırlığı altında ezilmişizdir."

Partilerini 2001'de kurmak için arkadaşlarıyla bir araya geldiklerinde, partinin ismi için seçtikleri mefhumların en başında adaletin geldiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Yaptığımız gözlemler ve araştırmalar sonucunda, milletimizin adalet ve kalkınmaya olan hasretini gördüğümüz için partimizin adını Adalet ve Kalkınma Partisi olarak belirledik." dedi.

Erdoğan, 42 bin kişi üzerinde 81 vilayette kamuoyu araştırmasını yaptıklarını ve bu isimde karar kıldıklarını belirterek, "AK Parti kısaltmasıyla da bu iki kavramı adeta taçlandırdık. Hükümete gelir gelmez de ülkemizi dört temel taş üzerinde yükselteceğiz dedik, eğitim, sağlık, adalet, emniyet. Bununla birlikte adalet ile zulüm arasındaki ince çizginin adaletin tesisini fevkalade zorlaştıran bir husus olduğunu da biliyoruz. Örneğin bir çiçeği, bir ağacı sularken adalet üzere hareket ederken aynı suyu bir dikene vermek zulüm yoluna sapmak demektir." ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Az önce de ifade edildi. O tabii mal mülk anlamında değil, devlet. Onun için de oraya yazıyorlar zaten. 'İnsanı yaşat ki devlet yaşasın' anlayışı da temeli adalet olan bir yönetim özleminin aslında ifadesidir." diye konuştu.

Tüm zorlukları bilerek adaletin tesisi için 15 yıldır çalıştıklarını, bu alanda temel kanunların yenilenmesinden geleneksel mimariye sahip modern adliye binalarının inşasına, Ulusal Yargı Ağı UYAP'ın kuruluşuna kadar Cumhuriyet tarihinin en büyük reformlarını gerçekleştirdiklerini belirten Erdoğan, "Ama bir şeyi gerçekleştiremedik, UYAP gibi çok önemli bir teknolojiyi, mekanizmayı maalesef bu bir öz eleştiridir, Feto'culara kaptırdık. Bu ağı, orayı o kendi sinsi emelleri için çok acımasız kullandılar ve oradan da gerçekten en büyük zulmü icra ettiler." ifadesini kullandı.

Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru imkanı, Kamu Denetçiliği Kurumu ve istinaf mahkemeleri ile iki dereceli yargılama sistemine geçilmesinin de adaletin daha kamil manada tesisi için attıkları adımlar arasında bulunduğunu bildiren Erdoğan, "İnşallah önümüzdeki dönemde, bu çalışmalarımızı yeni yönetim sisteminin inşasını da fırsat bilerek, daha kararlı bir şekilde sürdüreceğiz." dedi.

Her şey yolunda giderken adaletle davranmanın nispeten daha kolay olabileceğine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Zor olan sıkıntılı anlarda kriz dönemlerinde aynı davranışı sergileyebilmektir." dedi.

- "Düşmanlıkla adalet yan yana yürümez"

Birinci Adalet Şurası'nın çok önemli olduğuna vurgu yapan Erdoğan, "Rabbimizin emr-i ilahisi 'bütün işlerinizde müşavere ediniz, istişare ediniz, kendi aranızda istişareyle müşavereyle hareket ediniz.' Bu tür uyarılar var." ifadesini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün adına Danıştay denen kurumun ilk kurulduğunda Şura-yı Devlet olduğunu anımsatarak, "Devletin şura, istişare mekanizması bugünkü Danıştay. Zaman zaman Zerrin Hanım'la görüşmelerimizde hep bunları konuşuyoruz. Biz Danıştay olarak devletimize nasıl yardımcı olabiliriz düşünceleri üzerinde hassasiyetlerini hep kendilerinden dinlemişimdir. Çünkü kuruluş sebebi bu. Ecdat bunun için burayı kurmuş ki yanlışa düşülmesin. Hata payını azaltalım. Bunun için Şura-yı Devlet'i kurmuşlar. Merhum Karakoç'un deyimiyle adavetle yani düşmanlıkla adalet yan yana yürümez." değerlendirmesini yaptı.

- "Bunlarda adalet filan yok. Kendimizi aldatmayalım"

"15 Temmuz gibi tarihimizin en alçak darbe girişimi sırasında karşımızdakiler, gözlerini kırpmadan uçaklarıyla helikopterleriyle tanklarıyla toplarıyla tüfekleriyle milletimizi şehit ederken, devletimizi ele geçirmeye çalışırken dahi adaletten ayrılmamış bir milletiz, bir ülkeyiz." diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Darbe girişimi gibi dünyanın en kuralsız en vahşi saldırısını dahi hukuk devleti ilkelerinden ayrılmadan bastırabilecek dünyada başka bir ülke başka bir millet tanımıyorum. Hepsini gördüm. 15 Temmuz gecesinde ve ertesinde hepsinin adeta iyot gibi yaklaşımları ortaya çıktı. Hiç kimse kalkıp da 'bize ne düşüyor?' demediler. Ama kendi ideolojilerini paylaşan birilerine yönelik Türkiye'de yargı bir karar vermeye kalksa bununla ilgili olarak hemen hesaba çekerler. 'Filanca niye içeride?' Sizde böyle bir şey normal zamanda olduğu zaman biz size kalkıp 'filanca niye içeride?' diyor muyuz veya bunu bize geri verin diyor muyuz? Ülkeme darbe yapanlar, senin ülkene geliyor, senin ülkendeki darbecileri koruma altına alıyorsun, bunları bize iade etmiyorsun.

Bunlar sorulduğu zaman bunlar neymiş? Batı, adil davranırlarmış. Bunlarda adalet filan yok. Kendimizi aldatmayalım. Adalet burada, burada. Biz mekanizmamıza güveniyoruz ve onlarla da mukayese etmiyoruz. Bunlar, bize ahkam kesmesinler. Bunların uygulamalarında neler yaptığını gayet iyi görüyoruz. İşte en son ABD, Rıza Sarraf meselesini gördük, gördünüz. Bunun hukukla bir alakası var mı? Tamamıyla siyasi bir kararı çok açık net alabiliyorlar. Ülkemden sene 99, kaçıp giden o malum teröristi Amerika'da besleyen kişiler, 'ver bunu bize' dediğimizde, bunu bize veriyor mu? Vermiyor. Ama bizden 12 tane terörist istediler, biz onlara verdik. 15 yıllık süre içerisinde 'bunlar teröristtir' dediler, iyi niyetimizi gösterdik verdik. 'Hadi şimdi sen de bize ver' deyince, vermiyor. İşte şu anda yargı makamlarımız, bu kişiyle ilgili kararlarını veriyor, bütün dosyaları gönderiyoruz, 4 bin 500 koli bunlara gönderildi. Hukuka, kanuna zerre kadar saygıları yok. Kendilerinde verdikleri siyasi kararlarla kalkıp Türkiye'ye meydan okumaya yöneliyorlar. Beni bu noktada farklı görün, ben bunların bu tür kararlarına kesinlikle saygı duymuyorum ve bunlara da inanmıyorum."

Erdoğan, darbe girişiminin anlaşıldığı saatlerden itibaren ülkenin gerçek savcıları, gerçek hakimleri, gerçek adli personelinin harekete geçtiğini, sistemin hemen işlemeye başladığını belirtti. 

Darbeciler hakkında derhal soruşturmaların açıldığını, gözaltı emirlerinin verildiğini kaydeden Erdoğan, "Şehit edilen, yaralanan vatandaşlarımızın hakları, devletimizin çiğnenen hukuku ve onuru koruma altına alınmıştır. Dolayısıyla ben o darbe girişiminde gerçekten dimdik duran savcılarımız ve hakimlerimize şahsım, milletim adına şükranlarımı sunuyorum. 15 Temmuz'da cumhuriyet tarihimizde ilk defa yargımız darbecilerin, vesayetçilerin gücün değil, milletin yanında yer almıştır. 1960 darbesinde, 1980 darbesinde, 28 Şubat'ta daha sonra Feto'nun kumpasları sırasında yaşananlardan aldığı derslerle yargımız, 15 Temmuz'da safını, adına karar verdiği milletin yanı olarak belirlemiştir." diye konuştu.