DSP Genel Başkanı Önder Aksakal, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye'de bir muhalefet boşluğunun olmadığını, bunu parlamentoda olmamasına rağmen DSP'nin fazlasıyla yerine getirdiğini söyledi.

Parlamentoda ise muhalefetin değil, sadece iktidarın bulunduğunu savunan Aksakal, şunları ifade etti:

"CHP, sadece bu dönemde değil kurulduğu 1992 yılından bu yana devleti yönetme gayreti içinde bulunmadığı için Türkiye'nin en büyük şanssızlığı haline gelmiştir. Bülent Ecevit de 12 Eylül'den sonra CHP'nin oligarşik yapısını yıkamadığından dolayı DSP'yi kurma ihtiyacı duymuştur. CHP'nin 1992'de yeniden açılmasıyla bürokrasi içinde de çöreklenmiş o jakoben oligarşik siyasi yapı maalesef bugünkü AK Parti iktidarı tarafından da bertaraf edilebilmiş değil. Eğer gerçekten Türkiye'de bu yapı elimine edilecekse, halkın iktidarını sağlayacak sistem sağlıklı şekilde kurulacaksa, toplumun tüm kesimlerinin parlamentoda temsilini sağlayacak yasal düzenlemelerin acilen yapılmasında fayda var."

Aksakal, sol kesimin CHP'ye oy vermesinin nedeninin yüzde 10'luk seçim barajı olduğunu, insanların bu kaygıyla oy attığını kaydederek, buna bir başka örneğin de HDP olduğunu dile getirdi.

HDP'nin "terör örgütü PKK ile ilişkimiz yoktur" gibi bir anlayışı ortaya koymadığını ifade eden Aksakal, CHP'nin zaman zaman HDP'nin "çantasız avukatlığını" yapmaya soyunduğunu, bu konuda iktidarın da çeşitli yanlışlarının olduğunu ileri sürdü.

CHP dönemini "12 Eylül öncesi ve sonrası" olarak ikiye ayırmak gerektiğini ifade eden Aksakal, 12 Eylül öncesinde CHP'nin başarılı dönemlerinde başında hep Bülent Ecevit ve onun felsefesi olduğunu vurguladı.

Aksakal, 12 Eylül'den sonra iktidara gelmiş solun tek partisinin DSP olduğunu, 1992'de yeniden açılan CHP'nin 27 yıldır devlet yönetiminde herhangi bir görev almadığını kaydetti.

"CHP'nin kuruluş ilkeleriyle örtüşüyor mu"

Seçimlerde yapılan ittifakları eleştirerek asıl kahramanlığın tek başına sonuç almak olduğunun altını çizen Aksakal, "CHP'nin 12 Eylül sonrası yeniden açılması Türkiye'nin en büyük talihsizliklerinden birisidir. Bunu ilk gören DSP'nin kurucusu Bülent Ecevit olmuştur." diye konuştu.

Aksakal, "CHP'nin isminin HDP ve FETÖ ile anıldığını" ileri sürerek, bunların birer iftira değil, vaka olduğunu savundu.

CHP'nin Saadet Partisi ile hareket etmesini de eleştiren Aksakal, "24 Haziran seçimlerinde Saadet Partisi milletvekilleri CHP listelerinden seçildi. Oysa Saadet Partisinin Cumhuriyet rejimine, Atatürk'e, Cumhuriyet'in ilkelerine, Atatürk'ün devrimlerine karşı söylemlerini bugüne kadar yaşadık, gördük. Bu, CHP'nin kuruluş ilkeleriyle örtüşen bir durum mudur? Asla değildir." değerlendirmesinde bulundu.

"DSP belirleyici partiler içinde yer alacak"

Önder Aksakal, ittifak yasasının seçim öncesi koalisyonlara yol açtığını, Siyasi Partiler Yasası ve seçim yasalarındaki engelleyici hükümler kaldırılarak sıfır barajla parlamentoya gelecek milletvekilleriyle kurulacak hükümet sisteminin Türkiye'yi daha ileri götüreceğini ifade etti. Aksakal, şöyle devam etti:

"DSP, 'sol' kavramını Türkiye'de millileştiren tek partidir. DSP, sol değerleri bünyesinde taşıyan ancak Türkiye'nin yerli koşullarını ve kültürünü de barındıran bir partidir. En önemli özelliklerinin başında sola 'inançlara saygılı laiklik' kavramını getirmiştir. Yani inançları güçlü, dinine bağlı insanlar solcu olabilirler. Kendilerini solcu hissedenler de dinin kurallarını yerine getirebilirler. Bizler inançlı insanlarız, toplumumuzun yüzde 99'u İslam dinine bağlı insanlardan oluşuyor. Sol anlamda hiçbir görüş bizim milliyetçilik anlayışımızın önüne geçemez. Bizim milliyetçi olmamız, bayrağımızı sevmemiz, inancımıza, dinimize bağlı olmamız solcu olmamızın önünde engel değildir. Bunlar ayrı kavramlardır. Solculuk, ekonomi politikalarıyla ilgili temellenen bir siyasi anlayıştır."

Bütün toplum kesimlerini partilerine destek vermeye çağıran Aksakal, gelecek süreçte DSP'nin belirleyici partilerin içinde yer alacağını dile getirdi.

"Milli politikalarda devletin yanındayız"

Aksakal, dış politikadaki gelişmelere de değinerek, Türkiye'nin yanlış stratejiler sonucunda Suriye'de zorlu bir sürecin içine girdiğini kaydetti.

DSP olarak, devleti yöneten mekanizmaların ekonomi politikaları ve dış siyasete ilişkin çalışmalarını takip edip alternatif politikalar ürettiklerini anlatan Aksakal, Türkiye'nin milli politikaları konusunda devletin yanında duruş sergilediklerini belirtti.

İktidardaki partinin ekonomi politikalarındaki yanlışlarının, dış politikadaki doğru politikalarına eleştiri gerekçesi yapılmaması gerektiğinin altını çizen Aksakal, "Elbette ki Türkiye, ABD'ye gidip bu bölgenin sorunlarını görüşecek. Çünkü olayın neredeyse birebir tarafı olan bir devlet ABD." diye konuştu.

Aksakal, Türkiye'nin, ABD'nin "Büyük Orta Doğu Projesi" diye isimlendirdiği "22 devletin sınırlarının değişeceğinin" söylendiği projeye karşı milli bir duruş sergilediğini vurgulayarak ABD ziyaretinin önemli sonuçlarından birinin de sözde Ermeni soykırımı yasa tasarısının bloke edilmesi olduğunu dile getirdi.