ANKARA (AA) - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Muhtarlıkların nüfus ve alan olarak büyüklükleri konusunda bir düzenlemeye gitmek gerekiyor. 25-30 bin nüfuslu mahalledeki bir muhtarın herkese ulaşması, her meseleyle ilgilenmesi elbette mümkün olmaz. Bunun için 2019'da yeni yönetim sistemine geçerken, muhtarlıkların nüfus ve alan olarak büyüklükleri konusunda bir alt ve üst sınır getirilmesi düşünülebilir." dedi.

Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde düzenlenen "43. Muhtarlar Toplantısı"nda, Ankara, Batman, Edirne, Giresun, Hatay, İzmir, Karabük, Karaman, Kütahya, Mardin, Ordu, Rize, Sivas ve Şanlıurfa'dan gelen muhtarlarla bir araya geldi.

Konuşmasına tüm muhtarları selamlayarak başlayan Erdoğan, Türkiye'deki demokrasi piramidinin tabanını oluşturan muhtarlarla Cumhurbaşkanı arasındaki samimi ve hasbi diyaloğun meyvelerini almaya başladıklarını söyledi.

Erdoğan, muhtarlarla toplantılara başladıkları günden beri gerek muhtarların gerekse muhtarlar aracılığıyla pek çok vatandaşın, mahallenin ve şehirin sıkıntılarına çözüm bulduklarını bildirdi.

İçişleri Bakanlığı bünyesinde kurulan Muhtarlık Bilgi Sistemi'nin giderek daha etkin şekilde kullanılmaya başlandığına değinen Erdoğan, Mahalli İdareler Genel Müdürlüğünde kurulan Muhtarlar Daire Başkanlığı vasıtasıyla da muhtarların ve muhtarlıkların meselelerinin en üst düzeyde ve tek elden takip edildiğini dile getirdi.

Erdoğan, benzer şekilde valiliklerde vali yardımcısı, büyükşehirlerde genel sekreter yardımcısı, diğer belediyelerde ise başkan yardımcısı düzeyinde muhtarların taleplerini takip edecek muhatapların belirlendiğine işaret etti. Erdoğan, geçmişte böyle bir şeyin söz konusu olmadığını belirtti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 19 Ekim tarihini 2015 yılından itibaren "Muhtarlar Günü" olarak ilan ettiklerini ve ülke genelinde kutlama programları yapılmasını da temin ettiklerini ifade etti.

Muhtarların en büyük sıkıntılarından biri olan Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) primlerinin devlet tarafından ödenmesine imkan sağladıklarını ve bunun da daha önce olmadığını dile getiren Erdoğan, SGK primi ile birlikte 2 bin 116 liraya çıkardıkları muhtar maaşlarında yüzde 40'ın üzerinde artış yapmış olduklarını, muhtarların tamamına tek tip kimlik belgesi verilmesini temin ettiklerini bildirdi.

En az bir dönem muhtarlık yapmış olanları 4 bin liranın üzerinde bir meblağa ulaşan silah ruhsat harcından muaf tuttuklarını anımsatan Erdoğan, bugün de muhtarlara yeni bir müjdesi olduğunu belirtti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bazı belediyelerin kendi inisiyatifleriyle muhtarlık binaları yaptığını ancak çoğu mahallede muhtarlık binasının olmadığına değinerek, şöyle devam etti:

"Ülkemizin her yerinde, ihtiyaç duyulan yerlerde muhtarlık binaları yapılması kararı aldık. Dün İçişleri Bakanımla birlikte Kaymakamlar Toplantısı'ndan sonra bunu aramızda görüştük ve karara bağladık. Hazine envanterinde bu iş için uygun olan araziler ki Maliye Bakanımızla da bunu paylaştık, valiliklere ve kaymakamlıklara tahsis edilecek. Onlar da imkanlar ölçüsünde bu yerlere muhtarlık hizmet binaları inşa edecekler. Yani siz değil, kim inşa edecek? İçişleri Bakanı şahsında, hükümet şahsında valilikler bunu inşa edecekler."

Bakanlığın üreteceği tip projeler ile muhtarlık binalarının süratle yapılacağını, içinde bir oda, mutfak ve tuvaleti bulunacağını belirten Erdoğan, "Muhtarlık hizmet binalarıyla artık böyle lalettayin, hani merdiven altı diye ifade ederiz ya, bunlardan muhtarlıklarımızı kurtarmış olacağız. Yani muhtarlıklarımızın da kurumsal olarak bir kimliği, bir şahsiyeti olmuş olacak, hayırlı olsun." dedi.

Maliye Bakanlığıyla da mutabakat sağlandığını, uygun yerlerde binaların inşa edileceğini vurgulayan Erdoğan, Türkiye'deki 50 bin 256 muhtarlıktan 17 bin 644'ünün binalarının mevcut olduğunu, geriye kalan diğer muhtarlıkları da tahsis edilen hazine arazileri üzerinde en kısa sürede binalarına kavuşturmuş olacaklarını ifade etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, açıklamalarına şöyle devam etti:

"Bütün bunlar karşılığında sizlerden tek bir isteğimiz, tek bir beklentimiz var, o da mahallenize en güzel hizmeti yapmanızdır. Sizler mahallenizin, mahalle halkının meseleleriyle ne kadar yakından ilgilenir ne kadar çok derde derman olursanız milletimiz de ülkesine, devletine o derece güçlü şekilde sahip çıkacaktır. Muhtarlıkların nüfus ve alan olarak büyüklükleri konusunda bir düzenlemeye gitmek gerekiyor. 25-30 bin nüfuslu mahalledeki bir muhtarın herkese ulaşması her meseleyle ilgilenmesi elbette mümkün olmaz. Bunun için 2019'da yeni yönetim sistemine geçerken muhtarlıkların nüfus ve alan olarak büyüklükleri konusunda bir alt ve üst sınır getirilmesi düşünülebilir. Özlük haklarından hizmet binalarına kadar her konuda güçlendirdiğimiz, imkan sağladığımız muhtarlarımızdan beklediğimiz verimi alabilmemiz ancak bu şekilde mümkün olabilecektir. Yine valiliklerimizin ve kaymakamlarımızın, muhtarlarımızın faaliyetlerinin denetimi konusunda da bir sistem kurmalarında ben çok büyük faydalar görüyorum."

Teknolojinin her konuda olduğu gibi muhtarlıkların faaliyetleri konusunda da en büyük yardımcıları olduğuna dikkati çeken Erdoğan, "Muhtarlıklardaki bilgisayar sistemlerinin, kaymakamlıklarımızdaki ilgili birimlerle entegrasyonu sayesinde kamu kurumlarımızdan en azından bir kısmının bilgi toplama ve hizmet verme yüklerinin muhtarlıklar üzerinden dağıtılması düşünülebilir." dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Eğer MİT Müsteşarı ifadeyi verseydi ve tutuklansaydı, arkasından hedefin kim olduğunu gayet iyi biliyorum ama kendisine söyledim, 'Kesinlikle gitmeyeceksin' dedim. 'Yardımcılarını da göndermeyeceksin' dedim. 'Eğer polis gelir de seni almak isterse senin güvenlikçilerine talimat ver, polisi de içeri sokmayacaklar.' dedim." dedi. 

Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde düzenlenen "43. Muhtarlar Toplantısı"ndaki konuşmasında, Türkiye'nin elindeki tüm imkanları ve kaynakları en üst düzeyde değerlendirmek zorunda olduğunu söyledi.

Türkiye'nin sıradan bir ülke olmadığını belirten Erdoğan, "Hele hele bir 'çadır devleti' hiç değil. Biz güçlü bir ülkeyiz. Zira bizim çok büyük hedeflerimiz var. Bu hedeflere doğru yürürken attığımız her adımda çok büyük mücadeleler veriyoruz." ifadesini kullandı. 

Erdoğan, muhtarların bu sürece çok daha etkili şekilde katkı sağlamalarının kendilerine de güç vereceğine işaret etti.

Muhtarlarla buluşmalarda sadece hasret gidermediklerini aynı zamanda ülkenin, bölgenin ve tüm dünyanın meseleleri üzerinde değerlendirmeler yaptıklarını, mesajları milletle paylaştıklarını vurgulayan Erdoğan, Türkiye'de yıllarca "kendini milletten üstün gören bir zihniyetin ülke yönetimine tasallut olması"nın sıkıntısının yaşandığını dile getirdi.

Erdoğan, bu zihniyetin özellikle tek parti döneminde bir yandan milleti sefalete ve yokluğa mahkum ederken, diğer yandan da tarihe, kültüre ve değerlere savaş açarak adeta manevi bir yıkım peşine düştüğünü söyledi.

- "Millet, hakkını hiçbir zaman helal etmeyecektir"

Milletin bulduğu her fırsatta bu zihniyetten kurtulmanın yollarını aradığının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:

"1950 yılı seçimleri, Demokrat Parti'nin değil, asıl milletin zaferiyle sonuçlanmıştır. Tüm baskılara, tehditlere, hilelere, hukuksuzluklara rağmen sandıktan çıkan irade üstün gelmiştir. Buna rağmen bizim 'vesayet' diyerek ifade ettiğimiz, seçilmiş iradeye rağmen ülkeyi yönetme anlayışı uzun yıllar varlığını ve gücünü muhafaza etmiştir. 

Vesayetin yetersiz kaldığı durumlarda darbeler, cuntalar devreye girmiştir. 1960 darbesi, sandıktan çıkan sonuca tahammülsüzlüğün, milletin iradesinin karşısına silahın ve saplantıların konmasının adıdır. Rahmetli Menderes ve arkadaşlarını gerçekten gülünç, gerçekten çocukların bile inanmayacağı, gerçekten uydurma delillerle idama götürenlere bu millet, hakkını hiçbir zaman helal etmeyecektir."

Erdoğan, 1970'lerin, binlerce vatandaşın hayatına mal olan, ülkenin enerjisini ve kaynaklarını heba eden, benzer şartlarda yola çıkılan nice ülkelerin gerisine düşüren kaos dolu yılların da ibretlerle dolu olduğunu belirtti.

1980 darbesinde "bir sağdan bir soldan" diyerek asılan gençlerin, ülkenin iç çekişmelerle tüketilen imkanlarının hesabını sormanın kendilerine nasip olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Benzer bir kaos dönemini 1990'lı yıllarda da yaşadık. 28 Şubat cuntacılarının, ülkemizde yeni bir kardeş kavgası çıkarmak için kurdukları tuzakları milletimizle birlikte birer birer bozduk. Ama bu dönemde yaşanan o siyasi, sosyal, ekonomik anaforların ülkemize maliyeti de çok ağır oldu." değerlendirmesinde bulundu.

- "Kendisine 'kesinlikle gitmeyeceksin' dedim"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2002 yılı Kasım ayından itibaren inşa ettikleri istikrar ve güven ikliminin üzerine adeta titreyerek Türkiye'yi bugünlere getirdiklerinin altını çizdi.

Son 15 yıla bakıldığı zaman bu dönemin de aslında kolay geçmediğine dikkati çeken Erdoğan, "İktidarımızın ilk yıllarında vesayet güçlerinin akıl ve izan dışı o kadar çok saldırısına, kumpasına, tazyikine maruz kaldık ki inanın tahammülü bile çok zordu. Ama sabrettik, dayandık ve Rabbim de bizlere yardımını gönderdi. İşte şimdi sizlerle bir aradayız. Siz kimsiniz? Siz, milletin tek tek buradaki yani cumhurun evindeki temsilcilerisiniz yani şimdi siz kendi evinizdesiniz. Ama daha önce cumhur, kendi evine gelemiyordu. Hep bana şunu söylediler, (Biz, buralara selam dahi veremezdik.)" diye konuştu.

Türkiye'nin özellikle 2011 seçimlerinin ardından tarihinin en büyük yatırım, büyüme, ihracat, yurt dışı hamlesine girmişken bir anda yoğun bir saldırı dalgasının içinde bulunduğuna işaret eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"MİT Müsteşarı'nın ifadeye çağrılması, eğer MİT Müsteşarı ifadeyi verseydi ve tutuklansaydı, arkasından hedefin kim olduğunu gayet iyi biliyorum ama kendisine söyledim, kendisine 'Kesinlikle gitmeyeceksin' dedim. Yardımcılarıyla ilgili 'Yardımcılarını da göndermeyeceksin' dedim. 'Eğer polis gelir de seni almak isterse senin güvenlikçilerine talimat ver, polisi de içeri sokmayacaklar.' dedim. Düşünebiliyor musunuz? Ülkede kim, kimle, neyin mücadelesini veriyor. Kimle verdik bu mücadeleyi? İşte o günün FETÖ yargısıyla verdik bu mücadeleyi. Çünkü FETÖ yargısı, bu milletin evlatlarını birbiriyle vuruşturuyordu. 

Zira bakıyorsunuz Emniyetin içinde FETÖ'nün de kendi temsilcileri vardı. Onlarla teslim almaya gitmek istiyordu. Müsteşarı teslim alacak, arkasından sıra, hedefleri büyük ya, oraya gelecekti. Ama onlar şunu bilmiyordu. Fırsat bulur da inşallah şöyle bir gün İspanya'nın Endülüs El Hamra Sarayı'na gitme imkanınız olursa, İçişleri Bakanım aslında, böyle bir peyderpey seferberlik yapsa da muhtarlarımızın içinden, grup grup buralara muhtarlarımızı da götürmekte fayda var. El Hamra Sarayı'nın içinde kubbede bir ayet yazar. O da ne biliyor musunuz? 'La galibe illallah'. Hala yazıyor orada, 'Allah'tan başka galip yoktur'. Bakın ne eserler bırakılmış. Bölgeselden başlayıp, bölgeleri daha da daraltmak suretiyle, muhtarlarımızı bence buralara götürmekte fayda var."

- "Saldırıların hiçbirisine eyvallah etmedik"

Gezi Olaylarının, 17-25 Aralık yargı-polis darbe girişiminin, Adana'daki MİT Tır'ları kumpasının yaşandığını, 2014 mahalli seçimlerinde oynanan oyunların ardı ardına sıralandığını belirten Erdoğan, şunları kaydetti: 

"Ülkemizin tarihimizin en büyük tehditlerinden biri altında olduğunu gördüğümüz için bu saldırıların hiçbirisine eyvallah etmedik, aslanlar gibi mücadelemizi verdik. İnşallah bugün bu attığımız adımla, İçişleri Bakanımız, Kültür ve Turizm Bakanımız ile Türk Hava Yolları üçlü bir organizasyonla bu adımı atıp, şöyle başta orası (El Hamra Sarayı) olmak üzere bazı önemli merkezleri ziyaretle muhtarlarımızın böylece bir dünya turu gibi, bu tabii Batı'da olan bir şey olacak, bunu başarmış olacağız."

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "FETÖ'cü alçaklar, masum ile suçluyu birbirine karıştırarak, yürütülen operasyonların, yapılan yargılamaların itibarını sarsmak için akla hayale gelmeyecek yollara başvurdular, başvuruyorlar. Benim kurmay subayım da, o da ayrı bir cambaz, şu anda psikiyatrik vaka olduğuna dair raporlar uydurmuş. Cezaevinden çıkabilmek için bu yollara da başvuruyorlar. Tabii tekrar bu noktada avukatlarımız sürece dahil oldular, böyle bir şey söz konusu değil ama bunlar her şeyi yapar." dedi.

Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde düzenlenen "43. Muhtarlar Toplantısı"ndaki konuşmasında, milletin kendilerine her türlü desteği verdiğini belirterek, Cumhurbaşkanlığı seçimini "milletin tüm saldırılara ve arkasındaki güçlere karşı bir meydan okuması" olarak değerlendirdi.

Salondaki bir kişinin "Kudüs'e de gidelim" sözleri üzerine Erdoğan, "Siz Kudüs'e giderseniz, birileri ürker. İnşallah o da olur. Bütün planları, görevi İçişleri Bakanımıza verdik. Kültür ve Turizm Bakanımızla birlikte Kudüs de bunun içinde olabilir. Böyle bir paket tur şeklinde gerçekleştirilebilir." diye konuştu.

Milletin yüklediği sorumluluğun hakkını vermek için mücadele çıtasını sürekli yükselterek yola devam ettiklerine dikkati çeken Erdoğan, milleti ve kendilerini sandıkta yenemeyeceklerini görenlerin terör örgütlerini harekete geçirdiklerini, FETÖ'nün yanına PKK'yı ve DEAŞ'ı da koyarak terör cephesini tahkim ettiklerini söyledi.

- "Seçim sonuçları üzerinden siyaseti felç etmeye kalktılar"

Erdoğan, "Çukur eylemleriyle ülkemizi bölmeye, bombalı saldırılarla milletimizin huzurunu kaçırmaya, seçim sonuçları üzerinden de siyaseti felç etmeye kalktılar. Hiçbirine de 'eyvallah' etmedik, tam tersine rabiamızla adını da koymak suretiyle mücadelemize hız verdik. Türkiye'nin verdiği mücadelenin adı artık bellidir; tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet." ifadelerini kullandı.

"Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet"in önemini anlatan Erdoğan, Türkiye topraklarının şehit kanlarıyla yoğrulduğunu ve böldürtmeyeceklerini vurguladı.

Asker, polis, jandarma ve güvenlik korucularının Tendürek, Gabar, Cudi, Kato, Bestler-Dereler ve Kandil dahil olmak üzere bütün bölgelerde olduğunu, olacağını hatırlatan Erdoğan, "Nereden en ufak bir yanlışlık oluyor da bir tehdit geliyorsa F-16 oluruz, helikopterlerimiz, tanklarımız, toplarımızla inlerine kadar gireriz ve giriyoruz. O geçti artık yaptıkları şeyler falan. Bakın son 1-2 yılı takip ediyorsunuz değil mi? Haftada 50-100 gidiyorlar. Artık bunlar gidici, başka çıkışları yok. Ya bu ülkeyi tamamen terk edip gidecekler ya bu işi bitireceğiz, tek terörist kalmayacak bu ülkede. Çünkü bizim milletimizin huzurunu kaçırmaya kimsenin hakkı yoktur." değerlendirmesini yaptı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, aynı şeyin FETÖ için de geçerli olduğunun altını çizerek, "Bazen anneler geliyor, 'Benim evladım suçsuz, günahsız' diyor. Kusura bakma. Suçsuz, günahsızsa zaten bırakıyoruz. Demek ki senin evladın da bir yerlere karışmış ama sen farkında olmamışsın. Çünkü bunların uyutma kabiliyeti, morfinleme kabiliyeti çok ileri. Bunlarda takiye var, her numara var. Evvelsi akşam bir tuvaletin arkasından bir bölme yapmışlar, o bölmede özel görüşmelerini yapıyorlar. Her numara var bunlarda, zaten bunların ağası da örgütün başı da nerede? Pensilvanya'da. Onun arkasında kim var? Onun arkasındaki bölmede de Amerika var." diye konuştu.

ABD'nin 15 yıl içinde Türkiye'den istediği 12 teröristin verildiğini anımsatan Erdoğan, "Ama biz bu teröristi istiyoruz, bize vermiyor. Bize sudan, uydurma tabirler... Kusura bakma, sen bunu vermiyorsan bundan sonra sen bizden herhangi bir teröristi istediğin zaman, bu fakir bu görevde olduğu sürece, o teröristi alamazsın." dedi.

- "Yeni istiklal harbimizi savunmadan taarruza dönüştürdük"

Müslümanın aynı yılan deliğinden iki kere sokulamayacağını, bu şekilde stratejik ortaklığın olmayacağını anlatan Erdoğan, şöyle devam etti:

"Bir taraftan 'stratejik ortağız' diyeceksin, Suriye'nin kuzeyinde 4 bini aşkın tırla orada silahlandırma yapacaksın. Kime? PYD'ye, YPG'ye. Bunlar PKK'nın yan kuruluşları, terör örgütü. Biz sana bunları anlatıyoruz, sen bizi dinlemiyorsun, onların başındakileri dinliyorsun. Seninle biz nasıl stratejik ortağız, böyle stratejik ortaklık olur mu? Ne olursa olsun biz bu azimle, bu anlayışla kollarımızı, paçalarımızı sıvayarak, yakınlarımızla helalleşerek, yeni istiklal harbimizi savunmadan taarruza dönüştürdük. Sağolsun, güvenlik güçlerimiz teröristleri açtıkları çukurlara gömdü. Gereken önlemler alınarak, büyük şehirlerimizi hedef alan eylemlerin önü büyük ölçüde kesildi. 7 Haziran'da kilitlenen siyasetin önünü 1 Kasım seçimleriyle yeniden açtık."

Türkiye'nin önünü bu şekilde kesemeyeceklerini anlayanların "en alçak ve hain yöntemi", 15 Temmuz'da darbe girişimiyle devreye soktuklarına işaret eden Erdoğan, milletle Çanakkale'deki, Kurtuluş Savaşı'ndaki gibi omuz omuza vererek, bu ihanet girişimini başarısızlığa uğrattıklarını anımsattı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, hukuk devleti ilkesinden taviz vermeden FETÖ'nün tüm mensuplarını adalet önüne çıkardıklarını ve çıkarmaya devam ettiklerini kaydederek, şu ifadeleri kullandı:

"Mahkemeler yavaş yavaş sonuçlanıyor. FETÖ'cü alçaklar, masum ile suçluyu birbirine karıştırarak, yürütülen operasyonların, yapılan yargılamaların itibarını sarsmak için akla hayale gelmeyecek yollara başvurdular, başvuruyorlar.

Benim kurmay subayım da -o da ayrı bir cambaz, şu anda psikiyatrik vaka olduğuna dair raporlar uydurmuş- cezaevinden çıkabilmek için bu yollara da başvuruyorlar. Tabii tekrar bu noktada avukatlarımız sürece müdahil oldular, böyle bir şey söz konusu değil ama bunlar her şeyi yapar. Ama biz kuyumcu hassasiyetiyle bunları da birer birer ayrıştırarak, masumların haklarını iade etmek, suçluları hak ettikleri cezaya çarptırmak suretiyle bu mücadeleyi mutlaka başarıyla sonuçlandıracağız. Çünkü bizim başka ülkemiz, başka vatanımız, başka milletimiz yok."

Erdoğan, Anadolu'nun tüm mağdurlar ve mazlumlar için sığınılacak bir liman olduğunu belirterek, muhtarlara, "Sizler bu limanın bekçilerisiniz." diye seslendi.

Anadolu'dan kopup gidenleri aynı şekilde karşılayacak başka sığınak olmadığının altını çizen Erdoğan, şunları kaydetti:

"Birilerinin başları sıkıştığında kuyruklarını bacaklarının arasına sıkıştırarak, kaçacak, saklanacak ikinci, üçüncü vatanları olabilir, bizim yok. Onun için Türkiye'ye sahip çıkacağız. Onun için 81 vilayetiyle bu vatana sahip çıkacağız. Onun için 80 milyon vatandaşının her biriyle bu millete sahip çıkacağız. Onun için devletimize, kurumlarımıza, kaynaklarımıza, hedeflerimize sahip çıkacağız. Bizim bu hassasiyetlerimiz ortadayken, birilerinin ısrarla burnumuzun dibinde bir terör koridoru inşa etmeye çalışması karşısında sabrımız giderek azalıyor. Bunca zaman beklemiş olmamızın sebebi, bu meseleyi suhuletle, diplomasiyle, karşılıklı anlayışla çözme konusundaki ümidimizi koruyor olmamızdı. Ancak geldiğimiz noktada, bu yolların giderek daha çok kapandığını, geriye tek bir çarenin kaldığını görüyoruz."

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Türkiye, hiç kimsenin kendi ülkesindeki iktidar oyununa meze olacak bir devlet değildir. Türkiye, ABD'nin bölgemizdeki tutarsız politikalarının makasına getirilebilecek bir ülke hiç değildir. Türkiye, AB'nin bölgemizdeki gelişmeler karşısında sergilediği kifayetsizliğin bedelini ödemek zorunda olan bir ülke de değildir." dedi.

Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde düzenlenen "43. Muhtarlar Toplantısı"nda, Ankara, Batman, Edirne, Giresun, Hatay, İzmir, Karabük, Karaman, Kütahya, Mardin, Ordu, Rize, Sivas ve Şanlıurfa'dan gelen muhtarlara seslendi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye'de ve Irak'ta yaşanan hadiselerin, milyonlarca masumun kanı dökülmesi pahasına kurulan düzenin amacının her geçen gün daha net şekilde anlaşıldığını belirtti.

"Bize verilen sözlerin tutulmamasına, gözümüzün içine bakıla bakıla yalan söylenmesine daha fazla tahammül etmek zorunda değiliz." diyen Erdoğan, Türkiye'nin Fırat Kalkanı Harekatı'yla atılan adımı, tüm sınırları boyunca genişletecek güce, imkana ve iradeye sahip olduğunu ifade etti.

Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Türkiye, hiç kimsenin kendi ülkesindeki iktidar oyununa meze olacak bir devlet değildir. Türkiye, ABD'nin bölgemizdeki tutarsız politikalarının makasına getirilebilecek bir ülke hiç değildir. Türkiye, AB'nin bölgemizdeki gelişmeler karşısında sergilediği kifayetsizliğin bedelini ödemek zorunda olan bir ülke de değildir. Biz 200 yıldır dört bir yandan üzerine üşüşen leş kargaları, akbabalar tarafından didiklendiği halde hala dimdik ayakta kalabilmiş bir ülkeyiz. Karşınızda ne Osmanlı'nın 'hasta adam'ı ne Cumhuriyet'in 'çömez devlet'i ne 1970'lerin, 1990'ların güçsüz ülkesi var. Artık karşınızda cumhurbaşkanından muhtarına kadar 2023 hedeflerine kilitlenmiş, 2053 ve 2071 vizyonuna inanmış bir millet var. Siz böyle dimdik ayakta durdukça, bu millete kimse diz çöktüremez. Artık bunların karşısında büyük ve güçlü Türkiye var. Artık karşınızda yüzlerce milyon kardeşinin kalbini ve duasını arkasına almış bir Türkiye var. Artık karşınızda yepyeni bir ruhla ve azimle şahlanmış Türk milleti var. Artık karşısınızda 'Ya olacağız ya öleceğiz.' diyen bir millet var. Bunu 15 Temmuz'da gördük mü? Gördük."

15 Temmuz gecesi sadece Külliye'nin etrafında 29 şehit ve 36 gazi olduğunu anımsatan Erdoğan, F-16'lara, helikopterlere, tanklara, toplara karşı canların feda edildiğini bildirdi.

- "İstiklal Marşımızı okuyun"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bize bedel ödetmekten söz edenlere diyoruz ki hodri meydan. Bu coğrafya, nice büyük medeniyetlerin, nice büyük milletlerin doğuşuna şahitlik ettiği gibi, nice kibir abidesi azametli güçlerin çöküşünü de görmüştür." dedi.

Bu toprakların altının, 600 bin kişiyle İstanbul'dan yola çıkıp Toroslar'ı 60 bin kişiyle aşabilen orduların örnekleriyle dolu olduğunu anlatan Erdoğan, Sarıkamış'ın 103. yıl dönümünün yeni kutlandığını hatırlattı.

Dedesinin de Sarıkamış'ta şehit düştüğüne değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Onlar o bedeli ödediler ama Ruslar orada daha farklı bir bedel ödedi. Çanakkale Boğazı ve toprakları aynı zamanda devrin en büyük, en modern, en kalabalık ordularının mezarlığıdır." ifadesini kullandı.

Şair Mehmet Akif Ersoy'un "İmandır o cevher ki, ilahi ne büyüktür / İmansız olan paslı yürek, sinede yüktür." dizelerini anımsatan Erdoğan, Anadolu topraklarının nice paslı yürekleri bu yükten kurtardığını anlattı.

İstiklal Marşı'nın mürekkeple değil, kanla yazıldığını vurgulayan Erdoğan, "En büyük bedel can değil midir? Milletimiz istiklali ve istikbali için girdiği her imtihandan kanını akıtma pahasına çıkmıştır. Bize bedel ödetmekten söz edenlere tavsiyemiz, açın İstiklal Marşımızı okuyun." diye konuştu.

- "Gereği neyse bunu görecekler"

İstiklal Marşı'nda yer alan "Verme, dünyaları alsan da bu cennet vatanı" dizelerinde bu coğrafyadaki insanların tamamının, 80 milyonun bulunduğunu belirten Erdoğan, şunları söyledi:

"Bitmedi başka da var. Her kim ki 'Suriye'den Irak'tan bize ne, Libya'dan Kuzey Afrika'dan bize ne, Balkanlardan bize ne, Kafkasya'dan, Orta Asya'dan bize ne.' diyorsa, bilin ki sadece tarihimizden değil istiklal ve istikbal kavramlarından da habersizdir. Buraların hepsi de bizim gönül dünyamızın sınırları içindedir. Gazi ne diyordu? Misakımilli hudutları. Neresi Misakımilli? İşte şu anda terör koridoru oluşturmak isteyenler var ya Kuzey Suriye'de. İşte oralar hep Misakımilli'nin içinde olan yerlerdi. Bu hassasiyetlerimizi unutmayın. Onun için oralarda öyle devlet kurma vesaire bu yola tevessül edenler avucunu yalar. Gereği neyse bunu görecekler. Kimse orada yeni bir devlet kurma gayreti içerisine girmesin, kararlılığımız tamdır. Kendini fiziki sınırlarına hapsedenler gönül pınarlarını kuruturlarsa ondan da mahrum kalırlar. Bizim gönül pınarlarımızı asla kurutmadık inşallah kurutmayacağız."

Konuşmasının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuk ettiği muhtarlarla yemeğe geçti. Programa, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da katıldı.