Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Dün kadını en bayağısından bir meta olarak kullanan zihniyetin bugün kadını yine meta anlayışıyla ama bu defa eşitlik ambalajı içinde kullanıyor olması bizim için şaşırtıcı değildir. Türkiye'nin son 200 yılında her konuda olduğu gibi kadın hakları meselesinde de sürekli savrulmalar yaşadık. Asırlar boyunca insanları boyunlarına, ayaklarına, kollarına zincir vurarak kitleler halinde mal gibi satan ve çalıştıran, bunlar için de kadınları ve çocukları daha da aşağılayan bir dünyanın kodları bize ait değildir." dedi.

Erdoğan, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM) tarafından Grand Cevahir Otel'de düzenlenen 3. Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesi'nin açılışında yaptığı konuşmada, zirvenin konusunun "Ailenin Güçlendirilmesi" olarak belirlenmesini isabetli bulduğunu ifade etti.

Kadının, ailenin ayrılmaz bir parçası ve lokomotifi olduğun dile getiren Erdoğan, "Bizim inancımızda ve kültürümüzde aile, kadınla erkeğin ortak sorumluluğunda teşekkül eden ve yaşayan hayati bir müessesedir. Öyle sanıldığı gibi ailede sadece ev işlerinin kadına, geçim işlerinin erkeğe yüklenmesi gibi kati bir ayrım söz konusu değildir. Şartlara bağlı olarak kadın ve erkek aile içindeki görev bölümüne katkıda bulunurlar. Kadını iş hayatından erkeği de evden tecrit eden bir anlayış daha en başında aile mefhumuna darbe vurarak işe başlıyor demektir." diye konuştu.

Erdoğan, aile kurumunun güçlü olmadığı bir toplumun geleceğinin kadın için de erkek için de aynı derecede karanlık olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:

"Bizim medeniyetimizde eşlerin birbirine Rabbimizin emri üzre rahmet, sevgi, saygı nazarıyla bakma mecburiyeti vardır. Bu yaklaşım iki taraflı bir ilişki biçimini tarif eder. Yunus Emre'nin 'Yaratılanı severiz Yaradan'dan ötürü' sözü hayatın her alanında bizim rehberimizdir. İnsan olarak cinsiyetimizden bağımsız sorumluluklarımız vardır. Bunun yanında erkek ve kadın olarak sahip olduğumuz özelliklere göre de ayrıca mesuliyetlerimiz bulunuyor. Yaradılıştan beri var olan bu hakikatlere rağmen kadını ve erkeği ısrarla insan sıfatının üstünde ve ötesinde haklara, yükümlülüklere tabi tutma gayretleri sonradan ortaya çıkmıştır. Her insanı cinsiyetinden rengine kadar tüm farklılıklarının ötesinde Allah'ın yarattığı bir varlık olarak gören bir inancın mensupları olarak kadına ayrımcılık yapmamız zaten mümkün değildir. Çünkü fıtratın gereği tüm yaratılanlara aynı gözle bakmaktır. Bizim kültür köklerimizde de cinsiyet ayrımcılığı yoktur."

- "Kötü örneklerden yola çıkarak, bir yere varamayız"

Konuşmasına "Hanımefendiler", "Beyefendiler" hitabıyla başladığını hatırlatan Erdoğan, "Türkçe'mizin bu güzel hitabında kadın ve erkeğin 'efendi' denilerek aynı ifade ile anılmasındaki mesaj çok önemlidir. Bizde efendi kavramı hem unvan hem isimdir. Unvan olarak yönetici, isim olarak eğitimli, mecazi olarak da ağırbaşlı anlamında kullanılan bu kavram, her haliyle de çok güzel göndermelere sahiptir. Hanımefendi ve beyefendi tabirindeki incelik, bu güzel temennilerin cinsiyet ayrımı olmaksızın herkes için ifade edildiğini gösteriyor. Bunları söylerken elbette tarihimizde yaşanmış, kültürümüze de inancımıza da aykırı birtakım yanlış uygulamaları görmezden geliyor değiliz. Fakat 'su-i misal emsal olmaz' ilkesi gereği sadece kötü örneklerden yola çıkarak, bir yere varamayız." dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Batı ülkelerindeki insan hakları, kadın hakları, çocuk hakları ve hayvan hakları konusundaki büyük tartışmaların gerisinde yaşamış çok büyük acılar, ihlaller, istismarlar olduğuna işaret ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Kırılma keskin olunca, tartışmalar ve bu doğrultuda atılan adımlar da aynı şekilde büyük oluyor. Bizim tarihimizde hamdolsun böyle acı kırılmalar bulamazsınız. İnancımız da kültürümüz de zaten buna izin vermez. Buna rağmen eksiklerimizi, hatta varsa yanlışlarımızı konuşmamız, tartışmamız gayet tabiidir. Bunları telafi etmek için neler yapabileceğimiz hususunda görüş alışverişinde bulunmamız hayatın akışının da bir gereğidir. Fakat bunu yaparken hareket noktamız kendi tarihimiz, kendi kültürümüz değil de bizden çok farklı tecrübelerin yaşandığı Batı dünyası olursa doğru yere varamayız. Dün kadını en bayağısından bir meta olarak kullanan zihniyetin bugün kadını yine meta anlayışıyla ama bu defa eşitlik ambalajı içinde kullanıyor olması bizim için şaşırtıcı değildir. Türkiye'nin son 200 yılında her konuda olduğu gibi kadın hakları meselesinde de sürekli savrulmalar yaşadık. Asırlar boyunca insanları boyunlarına, ayaklarına, kollarına zincir vurarak kitleler halinde mal gibi satan ve çalıştıran, bunlar için de kadınları ve çocukları daha da aşağılayan bir dünyanın kodları bize ait değildir. Cenneti annelerin ayakları altına seren, kadına 'sultan' benzetmesi yapan, onlara güler yüz göstermeyi, şakalaşmayı, yumuşak olmayı, iyi davranmayı tavsiye eden bir medeniyetin böyle bir referansı olamaz. Biz kendi meselelerimizi, kendi eksiklerimizi, kendi hatalarımızı, kendi gerçeklerimiz içinde tartışarak doğruyu bulacağız. Ülkemizdeki kadın hareketlerinin pek çoğunun toplumumuzda makes bulmamasının gerisinde hareket noktalarının yanlış olması yatar."

KADEM'in doğru paradigmayla, doğru referanslarla, doğru hassasiyetlerle işe başladığı ve faaliyet gösterdiği için başarılara imza atabildiğini anlatan Erdoğan, derneğin kuruluşundan bu yana emeği geçen herkesi tebrik etti.  

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde 53'ü AK Partili olmak üzere 104 kadın milletvekili olduğunu belirterek, "Meclis'in yüzde 17,5'ini oluşturan bu sayı yeterli olmamakla birlikte tarihi bir rekorun seviyesi ve ifadesidir." dedi.

Erdoğan, Grand Cevahir Otel'de düzenlenen 3. Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesi'ndeki konuşmasında, AK Parti'nin en büyük başarılarından birinin de kadına, çocuğa, yaşlıya ve engelliye, dezavantajlı olarak tarif edilen kesimlere özel önem vermesi olduğunu söyledi.

Bu kesimlerin her birinin toplumda hak ettikleri yere gelebilmeleri için çok gayret gösterdiklerini, çok imkan sağladıklarını dile getiren Erdoğan, "Şahsen siyasetin hangi kademesinde söz sahibi olmuşsam orada kadınlarımıza alan açmaktan onlarla birlikte yol yürümekten daima şeref duydum, onur duydum." diye konuştu.

Erdoğan, ilk adaylığı olan 1989'daki Beyoğlu Belediye Başkanlığı kampanyasından bugüne kadar siyasette kadınların neler başarabileceklerinin en yakın şahidi olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:

"Bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde 53'ü AK Partili olmak üzere 104 kadın milletvekili bulunuyor. İspat ortada. Meclis'in yüzde 17,5'ini oluşturan bu sayı yeterli olmamakla birlikte tarihi bir rekorun seviyesi ve ifadesidir. Ülkemizdeki üniversitelerde görev yapan öğretim elemanlarının yarıya yakını, yüzde 44'ten fazlası kadındır. Mimarlarımızın ve avukatlarımızın da yine yaklaşık yüzde 44'ü kadınlardan oluşuyor. Hakim ve savcılarımızın yüzde 31'inden, diplomatlarımızın yüzde 20'den fazlası kadındır. Kadın oranı öğretmenlerde yüzde 56'yı, bankacılarda ise yüzde 51'i buluyor. Nereden nereye. Toplam kamu istihdamında kadın oranı yüzde 38'e yaklaşıyor. Bizim dönemimizde kadınların istihdama katılma oranı yüzde 28'den yüzde 38'e, istihdamdaki kadın oranı da yüzde 21'den yüzde 30'a yükselmiştir. Çalışma hayatındaki 9 milyon 122 bin kadınımız ülkemizin gücüne güç katmış, üretimleriyle başarılarıyla yüzümüzü ağartmışlardır."

Erdoğan, kadınlara sadece iş hayatında adalet sağlamakla kalmadıklarını, kadına yönelik şiddetin her türlüsünü en ağır şekilde cezalandırma yoluna da gittiklerini kaydetti.

Güvenlik güçlerinden adalet teşkilatı mensuplarına kadar bu konuda görev ve yetki sahibi herkesin duyarlı davranmasını temin ettiklerini belirten Erdoğan, sosyal yardım politikalarında diğer kesimlerle birlikte dul kalan kadınları da özellikle gözettiklerini anlattı.

- "Kadını korumak için tedbirleri aldık"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, hiçbir kadının sahipsiz ve korunaksız kalmamasını sağlayacak tedbirleri aldıklarını dile getirerek, şöyle konuştu.

"Eğitimde kız öğrencilerimize yönelik düzenlediğimiz kampanyalarla okullaşma oranında cinsiyet ayrımını neredeyse sıfırladık. Tabi bunun yanında ailenin korunması ve desteklenmesiyle ilgili de çok önemli adımlar attık. İllerimizin hemen tamamında aile destek merkezlerini, aile sosyal destek programlarını ve aile eğitim-öğretim programlarını hayata geçirdik. Gençlerimizi evliliğe teşvik etmek için çeyiz ve konut hesaplarıyla onlara destek oluyoruz. Vatandaşlarımıza sağladığımız sosyal desteklerin önemli bir bölümü aynı zamanda aile bütünlüğünü sağlamaya yöneliktir. Yaşlıların ve engellilerin evde bakımlarını teşvik ederek, öğrencilerimizin eğitimine katkı sağlayarak daha pek çok uygulamamızla ailelerimizin bir arada hayatlarını huzur içinde sürdürmelerini amaçlıyoruz. Araştırın, inceleyin, bakın. Batıda bugün bizim yaşlılarımıza verdiğimiz önemi veren bir başka ülke yoktur. Biz bir numarayız. Yani evdeki bakımına varıncaya kadar biz bunu yapıyoruz. Başta Amerika olmak üzere daha sağlık reformunu bile geçiremediler. Biz bunu da hallettik. Şu anda bizim yaşlılarımızla ilgili uygulamalarımız hiçbir yerde yok. Dünyada en az gelişmiş ülkelere destek noktasında milli gelire oranla bir numaralı ülke Türkiye'dir. Biliyoruz ki imkansızlık veya sair sebeplerle ailede yaşanacak huzursuzluktan en çok ve en önce kadınlarımız etkilenecektir. Bu bakımdan aileye verilen her desteği kadına verilen destek olarak görmenin yanlış olmayacağını düşünüyorum."

- "Adalete, özellikle partimizin adında yer verdik"

Erdoğan, zirvenin isminde yer alan adalet kavramının hep peşinde koşulan, tartışılan bir değer olduğunu ifade ederek, partiyi kurarken adalet mefhumuna özellikle isim olarak yer verdiklerini söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlüklerde adaletin farklı tanımları olmakla birlikte, burada herkese hakkını verme yönü üzerinde durmak istediğini dile getirerek, şunları kaydetti:

"Adalet herkese hakkını vermektir. Dikkat ederseniz herkese hakkını vermek demek, bir şeyi herkese eşit şekilde dağıtmak veya herkese aynı şekilde davranmak anlamına gelmiyor. Burada da yanlış hareket etmeyelim. Büyükle küçüğü aynı terazide tartamazsınız. Güçlüyle zayıfı aynı yarışa sokamazsınız. Bazıları 'eşit, eşit' diyor da şimdi yani biz 100 metreyi kadın-erkek aynı şekilde mi koşturacağız? Böyle bir şey olabilir mi? Hadi eşitiz; erkekle, bayan 100 metreyi koşsunlar. Bu adalet olur mu? Olmaz. Olması gereken nedir? Kadın kadın ile koşar, erkek erkekle koşar. Olması gereken budur. Çünkü yaradılışa, fıtrata uygun olan da budur. Onun için de dünyanın hiçbir yerinde zaten böyle bir uygulama da yok. Zalimle mazlumu aynı dairede tutamazsınız. Bunun için Mevlana Hazretlerinin, 'Adalet, bir şeyi yerli yerine koymak, zulüm ise bir şeyi olmaması gereken yere yerleştirmektir' tanımını önemli gördük. Şayet her şeyi yerli yerine koymazsak zulüm yoluna girmiş oluruz. Cinsiyet konusunda da aynı durum geçerlidir. Yaradılıştan gelen fiziki özelliklerini, duygusal farklılıklarını, becerilerini gözetmeden erkeği ve kadını aynı kefeye koyarak adil davranmış olamayız, olamazsınız. Dikkat ediniz burada kadının eksikliğinden değil, fıtri farklılığından kaynaklanan bir ayrışma söz konusudur."

Dünyanın hiçbir yerinde kadınla erkeği her anlamda eşit tutarak elde edilmiş bir adaletin olmadığına işaret eden Erdoğan, önemli olanın her iki cinsin öne çıkan hususlarını en ideal şekilde değerlendirerek bir denge kurabilmek ve hakların adil şekilde dağıtımını sağlamak olduğunu söyledi.

- "Türkiye kadınlarımızın hakları konusunda çok ileri bir seviyeye ulaşmıştır"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, cinsiyet ve adalet konusunda yapılmış araştırmalarda ve kullanılan ölçeklerde görülen en büyük eksiğin bu nokta olduğunu vurgulayarak, "Kadını ve erkeği aynı çizgiden yarışa başlamaya zorlayarak zaten ilk adımıyla adaletsizliğe açılan bir anlayıştan insanlığın hayrına sonuçlar üretmesini beklemek mümkün gözükmüyor." diye konuştu.

Bunun için gerçeklikten kopuk akımların peşinden gitmek yerine, hak merkezli bir yaklaşımla kadın, adalet, aile meselelerini konuşmanın, tartışmanın daha doğru olduğuna inandığını dile getiren Erdoğan, konuşmasını şöyle tamamladı:

"Ülkemizde de geçmişte bu yönde yapılmış yanlışlar var. Uzun yıllar ülkemizi esir alan ideolojik tartışmalarla kadının hep bir sembol olarak kullanılması doğrusu bizi çok rahatsız etmiştir. Milletimizin değerlerine, kültürüne, tarihine düşmanlıklarını alenen ifade edemeyenler, husumetlerini genç kızlarımızın, eşlerimizin, başörtüleri üzerinden sahaya yansıtmaya çalışmışlardır. Tek parti devrinde başlayıp yakın zamanlara kadar süren bu tartışmalar Türkiye'ye çok fazla enerji ve zaman kaybettirmiştir. Kızlarımızı okula, aile, iş, sosyal ve siyasi hayata kazandırmaya çalışmak yerine, başörtülerini bahane ederek kamudan dışlamaya yönelenler milletimizden hak ettikleri cevabı hep almışlardır. Hamdolsun bugün Türkiye o günleri geride bırakmanın verdiği güçle, her alanda olduğu gibi kadınlarımızın siyasi, sosyal, ekonomik hakları konusunda da çok ileri bir seviyeye ulaşmıştır. İnşallah önümüzdeki dönemde kadınlarımızın adalet taleplerine hep birlikte daha güçlü cevaplar üreteceğiz."

Açılışta, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a, KADEM Başkanı Saliha Okur Gümrükçüoğlu, derneğin "sığınmacı kadınların gözüyle İstanbul" isimli fotoğraf albümünü, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk da tablo hediye etti.

Daha sonra hatıra fotoğrafı çekildi.