Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Uyguladığımız politikalar, kredi genişlemesi ve normalleşme adımlarının etkisiyle yılın üçüncü çeyreğinde yüzde 6,7 büyüdük. Böylece Türkiye, AB, G-20 ve OECD ülkeleri arasında üçüncü çeyrekte en fazla büyüyen ülke oldu” dedi.

Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde yaklaşık 4 saat süren Kabine toplantısı sonrasında kameraların karşısına geçen Cumhurbaşkanı Erdoğan, ekonomik gelişmelere yönelik önemli açıklamalarda bulundu. Avrupa ve Amerika’da Türkiye’ye yönelik yaptırım söylemlerine değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Son dönemde Amerika ve Avrupa’da ülkemize yönelik yaptırım söylemlerinin artmış ve süreçlerinin hareketlenmiş olması üzüntü vericidir. Halbuki Türkiye, Avrupa Birliği’nden yaptırım değil, yıllardır geciktirdiği tam üyelik sözünü yerine getirmesini beklemektedir. NATO müttefikimiz Amerika’dan da yaptırım değil, terör örgütlerine ve bölgemiz ile ilgili hesabı olan güçlere karşı verdiğimiz mücadelede destek bekliyoruz. Biz ne komşularıyla ne de başka herhangi bir devletle gerilim, çatışma peşinde koşan bir ülke asla değiliz. Kendimizle birlikte tüm bölgemizin ve dünyanın huzuru, refahı, esenliği için mücadele ediyoruz ama bu durum ülke ve millet olarak hakkımızın, hukukumuzun, egemenliğimizin çiğnenmesi karşısında sessiz kalacağımız anlamına gelmiyor. Kimsenin hakkına el uzatmadığımız gibi hiç kimsenin de hakkımızı yemesine müsaade etmeyiz. Bu çerçevede Libya’dan Doğu Akdeniz’e, Suriye’den Kafkasya’ya uzanan geniş bir coğrafyada çok boyutlu çalışmalar içindeyiz” diye konuştu.

Karabağ’da yaşananların Türkiye’nin kararlı duruşunun ne kadar önemli olduğunu gösterdiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Türkiye, tıpkı bir asır önce Nuri Paşa komutasındaki Kafkas İslam Ordusu’nun yaptığı gibi tarihi bir dönüm noktasında Azerbaycanlı kardeşlerinin yanında yer almıştır” dedi.

“KARABAĞ’IN KURTULUŞUYLA KAFKASYA’DA YENİ BİR DÖNEMİN KAPILARI ARALANMIŞTIR”

Türkiye ve Azerbaycan’ın bir kez daha öz kardeş olarak kucaklaştığını, maziden atiye uzanan yepyeni bir köprüyü inşa ettiğini belirten Erdoğan, “Azerbaycanlı kardeşlerimiz ülkemizin de desteği ile 44 gün süren vatan muharebesini hamdolsun şerefli bir zaferle taçlandırmıştır. 30 yıldır işgal altında tutulan Azerbaycan toprakları kurtarılmış, Dağlık Karabağ’ın vatan hasreti son bulmuştur. Her anı kahramanlıklarla dolu 44 günlük bir savaşın ardından kazanılan zafer, askeri, diplomatik ve siyasi açıdan çok büyük anlamlar taşıyor. Karabağ artık donmuş bir ihtilafı değil, hakkın batıla galip gelmesi sonucunda kazanılmış şanlı bir zaferi ifade ediyor. Şehitlerimizin fedakarlıklarını remzi olan Azerbaycan bayrağı, 30 yıllık aranın ardından Karabağ’da artık gururla dalgalanıyor. Tüm Karabağ semalarını hamdolsun artık Ezan-ı Muhammediler süslüyor. Karabağ’ın kurtuluşuyla Kafkasya’da yeni bir dönemin kapıları aralanmıştır. İnşallah bundan sonra bölgede merkezinde çatışma yerine barışın, gerilim yerine işbirliğinin, husumet yerine iyi komşuluk ilişkilerinin olduğu yeni bir statüko kurulacaktır. Değerli kardeşim İlham Aliyev’in davetine icabetle gerçekleştirdiğimiz Azerbaycan ziyareti bu bakımdan çok önemli mesajlar içeriyor. Azatlık Meydanı’nda yapılan zafer törenlerinde merhum Haydar Aliyev’in ‘tek millet iki devlet’ şiarının ete kemiğe büründüğünü hep birlikte yeniden gördük. Bakü sokaklarında ellerinde, arabalarında, binalarında, balkonlarında Türkiye ve Azerbaycan bayrakları taşıyan Azerbaycanlı kardeşlerimizin coşkusuna biz de heyetimizle birlikte ortak olduk. Vatan muharebesi sırasında şehit düşen 2 bin 783 kahraman Azerbaycan askerini ve 100 sivil kardeşimizi rahmetle yad ettik. Böylece Türkiye ve Azerbaycan’ın tasada ve sevinçte tek yürek, tek bilek olduğunu tüm dünyaya bir kez daha gösterdik. Ayrıca ziyaretim sırasında yaptığımız görüşmelerde Karabağ konusunda uluslararası alanda ve diğer ülkeler nezdinde izleyeceğimiz yol haritasını ele aldık. Buna ilaveten Azerbaycan’ın işgalden kurtardığı topraklarında yeniden imar ve çeşitli kalkınma projelerini değerlendirdik. Vatandaşlarımıza kimlikle seyahat imkanı tanıyan protokolün yanı sıra medya ve yatırım alanlarında çeşitli anlaşmaların imzalanmasına şahitlik ettik. Artık pasaport yok, kimlikle rahatlıkla Azerbaycan’a, Azerbaycan’dan Türkiye’ye gidip gelebileceğiz. Yapılan anlaşmaların savunma ve altyapı başta olmak üzere her alanda işbirliğimizi daha da derinleştireceğine inanıyorum” diye konuştu.

Erdoğan, Azerbaycan’ın Karabağ’da kazandığı zafere ilişkin yaptığı konuşmada şu ifadelere yer verdi:

“Özellikle bölge ülkelerinin bu zaferden rahatsızlık duymak yerine 30 yıllık bir işgalin sona erdirilmiş olmasının mutluluğunu Azerbaycanlı kardeşlerimizle paylaşmaya davet ediyoruz. Rabbime hem bizlere böyle bir zaferi yaşattığı hem de, burası çok önemli, Boraltan faciasında tek parti CHP’sinin tarihimize sürdüğü utanç lekesini temizleme imkanı bahşettiği için hamdediyorum. Ezeli ve ebedi kardeşliğimizi çekemeyenlere inat Türkiye ve Türk milleti olarak her türlü sıkıntısında can Azerbaycan’ın yanında durmaya devam edeceğiz.”

“TÜRKİYE EKONOMİSİ HER TÜRLÜ ZORLU TESTE, FARKLI SENARYOLARA KARŞI HAZIRLIKLI DURUMDADIR”

Son 10 yıldır olduğu gibi yeni dönemde de en önemli rehberlerinin 2023 hedefleri olduğunu söyleyen Erdoğan, bu anlayışla 2021 bütçesini üretim, yatırım, istihdam, ihracat, büyüme esasları üzerine bina ettiklerini belirtti. Küresel ekonomide iktisat tarihine geçecek bir dönemin yaşandığını söyleyen Erdoğan, “Salgınla başlayan sağlık krizi, gelişmiş ya da gelişmekte olan ülke ayrımı yapmaksızın tüm makroekonomik dengeleri derinden sarsıyor. İşsizlik, ticaret, turizm ve borçluluk gibi pek çok gösterge tarihin en kötü seviyelerine ulaştı. Tüm bunların etkisi ile 2020’de küresel ekonominin yüzde 4’ün üzerinde küçülmesi bekleniyor. Elbette dünyanın umudunu yeşerten gelişmeler de var. Salgının tedavisi konusunda başarıya ulaşan her adım çok hızlı bir küresel toparlanmayı beraberinde getirme potansiyeli taşıyor. Nasıl bir küresel durumla karşılaşırsak karşılaşalım, Türkiye ekonomisi her türlü zorlu teste, yeni gelişen fırsatlara ve farklı senaryolara karşı hazırlıklı durumdadır” dedi.

Vatandaşlardan müsterih olmalarını, karamsarlık aşılayanlara inat kendilerine ve ekonomi yönetimine güvenmelerini isteyen Erdoğan, “Uyguladığımız politikalar, kredi genişlemesi ve normalleşme adımlarının etkisiyle yılın üçüncü çeyreğinde yüzde 6,7 büyüdük. Böylece Türkiye, AB, G-20 ve OECD ülkeleri arasında üçüncü çeyrekte en fazla büyüyen ülke oldu. Büyüme unsurları içinde bizi fazlasıyla memnun eden makine teçhizat yatırımlarındaki yıllık yüzde 23,5’u bulan artış oldu. Salgın şartlarına rağmen yılın ilk 11 ayında OSB’lerde 851 yeni fabrika üretime başladı. İmalat sanayi siciline yeni kayıt yaptıran 13 bin 546 tesis üretime geçti. Bugün itibariyle sanayi bölgelerinde 4 bin 69 tesisin inşaatı devam ediyor. Üretim tarafındaki bu güzel gelişmelerin istihdama etkilerini de görüyoruz. İşgücü piyasasına yönelik olarak aldığımız tedbirler ve hayata geçirdiğimiz istihdam destekleri sayesinde Eylül’de işsizlik oranı geçen seneye göre 1,1 puan gerileyip yüzde 12,7 olarak gerçekleşti. Bununla birlikte henüz ülkemizin istihdam potansiyelini yeteri kadar harekete geçiremediğimizi biliyoruz. Üçüncü çeyrek büyümesi kayda değer bir başarı olmakla beraber, asıl önemli olan büyümenin dengeli, kaliteli ve sürdürülebilir olmasıdır. Hiç şüphesiz daha düşük büyüme oranları ile de makro ekonomik istikrarı sağlamak mümkündür. Ama biz büyümeyi ve istikrarı birlikte gerçekleştirmek için çalışıyoruz. En büyük ticaret ortağımız Avrupa başta olmak üzere pek çok yerde salgının yeniden yükselişe geçmesi işimizi zorlaştırıyor. Talep cephesindeki daralmalara bağlı olarak herkes gibi bizim dış ticaretimiz de küresel gelişmelerden etkileniyor. Her şeye rağmen yatırım, istihdam ve üretimi sürdürmek için tedbirlerimizi almaya, hedeflerimize doğru yürümeye devam edeceğiz” dedi.

Vatandaşların tasarruflarını Türk Lirası olarak değerlendirmesini teşvik etmek istediklerini belirten Erdoğan, “Bu amaçla Türk Lirası mevduat ve katılım hesapları ile ilgili faiz ve kar paylarındaki stopaj oranlarını düşürmüştük. Buna göre stopaj oranları 6 aya kadar vadeli olan hesaplarda yüzde 15 yerine yüzde 5, 1 yıla kadar vadeli olanlarda yüzde 12 yerine yüzde 3, 1 yıl üzerinde olanlar için ise yüzde 10 yerine yüzde sıfır olarak Mart sonuna kadar uygulanmaya devam edecek. Ayrıca son zamanlarda Türk Lirası cinsi varlıklara olan güveni artırmak için kurumlarımız tarafından piyasa dostu adımlar atıldı. Bu sayede Kasım ayından itibaren sermaye girişlerinde artış, risk priminde düşüş ve Türk Lirası’nda değerlenme yaşandı. Vatandaşlarımızın döviz talebi de azalma eğilimine girdi. Ülkemizin içinden geçtiği bu kritik dönemde tüm vatandaşlarımızdan birikimlerini dövizden Türk Lirası’na çevirerek, üretim ve istihdama katkı sağlayacak yatırımlara yönelerek mücadelemize destek vermelerini bekliyoruz. Son dönemde uluslararası yatırımcıların yaklaşık 11 milyar dolar civarında sermaye girişi gerçekleştirmiş olmasını da önemli görüyorum. Sadece hazine tahvil ve hisse senedinde uluslararası yatırımcı girişleri 2 milyar dolara ulaşmış durumdadır. Önümüzdeki dönemde de uluslararası yatırımcıların Türk Lirası cinsi varlıklara yönelik ilgisinin devam etmesini bekliyoruz. Merkezi yönetim bütçe açığının milli gelire oranını 2020 sonu için yüzde 4,9 olarak hedeflemiştik. Gerçekleşmeler, 2020 yılını yüzde 4,5’un altında bir bütçe açığı ile kapatacağımızı gösteriyor. Ülkemizin bir diğer önemli avantajı düşük borçluluk oranlarıdır. Bu yılın ilk 9 ayında küresel borçluluk oranları daha önce eşi görülmemiş seviyelere ulaştı. Toplam küresel borç 272 trilyon dolarla küresel hasılanın 3,5 katına ulaştı. Ülkelerin toplam borçları milli gelirlerine oranla oldukça arttı. Salgın sürecinde bankacılık sektörümüz sağlıklı yapısını koruyarak çalışmaya devam etti. Türk ekonomisine faiz, enflasyon, kur sac ayakları üzerinden kurulan baskıların ve bunların yol açtığı maliyetlerin üstesinden gelmek için yoğun bir mücadele içindeyiz. Faizlerin piyasa şartlarında makul seviyelere inmesi için çalışıyoruz. Enflasyon Kasım ayında tüketici fiyatlarında yüzde 14, üretici fiyatlarında yüzde 23 düzeyinde gerçekleşti. Rakamların bu seviyelere çıkmasında döviz kuru, petrol ve gıda fiyatlarındaki artış etkili oldu. Enflasyonla mücadelede oldukça önemli bir yer tutan kur riskini azaltacak politikaları özenle hayata geçiriyoruz. Geçmişte enflasyonla nasıl baş ettik, nasıl tek hanelere düşürdüysek şimdi bunu tekrar sağlayacağız” ifadelerini kullandı.

(İHA)