Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, A News televizyonuna konuk olarak gündeme ilişkin soruları yanıtladı. 

Halk oylaması sürecinde, yapılan düzenlemeyle ilgili bir rejim-sistem kavgası yapıldığını anımsatan Erdoğan, sürekli olarak gerek meydanlarda gerek Parlamentoda, hükümet yetkililerinin, "Bunun bir rejim meselesi olmadığını" dile getirdiğini vurguladı.

Türkiye'nin rejim sorununun 1923'te hallolduğunu, cumhuriyet rejimine geçildiğini ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu:

"Ondan sonra zaten böyle bir sorun söz konusu değil ama artık bir sistem meselesi vardır. Yeni yönetim sistemiyle ilgili bir adım atıyoruz. 14-15 yıllık tecrübeyle böyle bir sistem değişikliğiyle Türkiye'yi çok daha ileri seviyelere taşıma imkanını yakalayacağımıza inandık."

"Sonraki süreç 2019 Kasım'da atılacak adım"

Türk milletinin, referandumda anayasa değişikliğine yaklaşık yüzde 51,5 oy oranıyla "Evet" dediğini vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:

"Şimdi bundan sonraki süreç 2019 kasımda atılacak adımdır. Bu arada işte biliyorsunuz partili cumhurbaşkanına dönüş noktasında, cumhurbaşkanının partisine dönüşüne imkan verecektir. Bir diğer yön de Hakimler Savcılar Kurulu ile alakalı olarak da, yine Resmi Gazete'de yayınlandığı andan itibaren kesin netice, hemen süratle 13 kişilik, 4'ü Cumhurbaşkanı tarafından 7'si Parlamento tarafından olmak üzere 2 de Adalet Bakanı ve müsteşar olmak üzere 13 kişilik Hakimler Savcılar Kurulu üyelerinin atanması sürecidir. 2019 kasımına kadar atılacak adım bu konuda. Ondan sonra 2019 kasımında seçim yapılacak ve yüzde 50 artı 1'i alan kişi bir sandıktan cumhurbaşkanı olarak çıkacak, diğer sandıktan da milletvekilleri çıkacak ve asıl süreç bundan sonra başlayacak."

"Hangi demokrasinin içine sığdıracağız"

Batı'nın Türkiye'ye yönelik tavrı ile ilgili de değerlendirmelerde bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: 

"Batı'nın bazı ülkeleri gerçekten bize çok, çok çirkin saldırılarda bulundular ve bütün bu saldırılara rağmen bizler tabii hep sabrettik. AB'nin müzakereci bir ülkesi olmamıza rağmen, AB üyesi birçoğu, çok çirkin maalesef adımlar attılar, kapılarını kapattılar. Düşünün yani Türkiye Cumhuriyeti'nin Dışişleri Bakanı'na uçuş izni vermeyen bir anlayışı biz nereye sığdıracağız, hangi demokrasinin içerisine sığdıracağız?"

Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatının (AGİT) Türkiye'ye gönderdiği gözlemci heyetine ilişkin değerlendirmesi sırasında, bazı fotoğrafları gösteren Erdoğan, "Bakın kimlerle Avrupa'daki ülkeler çalışıyor, bunu görme bakımından bunları ben çok çok önemli görüyorum. Zira AB biliyorsunuz PKK terör örgütünü, terör örgütleri listesinde kabul etmiştir ve Avrupa'nın mevcut ülkelerinin tamamı bunu terör örgütü olarak kabul etmiştir." dedi.

"Fransa'daki seçimde Türkiye üzerinden kampanya yapılıyor"

Almanya, Avusturya, Belçika, İsviçre, İsveç, hatta Fransa'da "Hayır" kampanlarının yürütüldüğüne işaret eden Erdoğan, şunları kaydetti:

"Şimdi mesela Fransa'da bir seçim var bu hafta. Fransa'daki bu seçimde çok ilginçtir Türkiye üzerinden hala orada kampanya yapılıyor. Bu çok çirkin bir şey. Türkiye orada seçime girmiyor ki veyahut da Erdoğan orada seçime girmiyor ki. Bizim üzerimizden niçin böyle bir kampanya yapıyorsunuz veya PKK terör örgütünü niye yanınıza alıyorsunuz? Bakın şu anda şurada göreceğiniz bir kişi Türkiye'ye AGİT üyesi olarak gelmiş bir kişidir. Bu bir Alman parlamenterdir ve ilginç olan AGİT üyesi olarak buraya gelen bir kişinin tarafsız ve bağımsız olması lazım. Yani o buraya bir rapor yazmak için geliyor. Herhangi bir siyasi partinin veyahut da terör örgütünün propagandasını yapmak üzere değil ama şimdi burada bakıyorsunuz, 'Hayır' kampanyasına burada destek vermek üzere orada çekilmiş resimler. Bakın burada PKK terör örgütünün paçavrasının arkasında çekilmiş resimler ve bu kişi AGİT'in mensubu olarak Türkiye'ye gönderiliyor."

Böyle bir kişi Türkiye'ye gönderildiği zaman AGİT'in tarafsızlığına, bağımsızlığına inanılamayacağını bildiren Erdoğan, her şeyin ortada olduğuna dikkati çekti.

"Dost bildiklerimizden görmek isterdik"

Erdoğan şöyle devam etti:

"Mesela yine Danimarkalı bir milletvekili PKK paçavralarının dalgalandırıldığı, terör örgütünün başının aynı şekilde posterlerinin olduğu bir kalabalığa nutuk atıyor. Bu da AGİT üyesi. Şimdi bu insanlar benim ülkeme geldiği zaman AGİT'in adil davrandığına inanabilir miyim? AGİT üyelerini seçerken hem tarafsız hem bağımsız rapor hazırlasınlar diye seçip göndermekle yükümlü. Şimdi biz bu belgeleri ortaya koyduktan sonra AGİT kendini neye göre savunacak? Aynı şekilde burada aynı kişi burada 'Hayır' kampanyasının önünde. Bütün bu ispatların dışında yine bir başka örnek vereceğim. Bakın bunlar da yine ne yazık ki orada yapılan çalışmaların bir başka boyutu. Bunların hepsi 'Hayır' kampanyası yapan PKK terör örgütünün mensupları.

Şimdi bunların hepsine Avrupa'da müsaade ederlerken, Türkiye'den benim bakan arkadaşlarım oraya gittiği zaman bunlara yol vermediler, müsaade etmediler. Salonları vermediler, verilen salonları sonradan iptal ettiler. Bütün bunlar yapıldı. Ben tabii bütün bunları gördüğüm zaman ne dedim? 'Bu faşizan bir baskıdır, bu bir Nazizm baskısıdır' dedim. İsyan ettiler, niye isyan ediyorsunuz? Siz değil misiniz bizim camilerimizi orada yakan, yıkan. Yönetimin bunlara karşı bir tedbir alması gerekmez mi? Camilerin duvarlarına gamalı haç işaretlerini yapanlar onlar. Böyle elimizde bizim yüzlerce örnek var. Şimdi AB'nin bunlara karşı tedbir alması gerekmez mi? Benim ülkemde kiliselerin duvarlarına biz onların hoşlanmayacağı işaretlerin yapılmasına müsaade etsek acaba kendileri bunu hazmedeler mi? Böyle bir şey olabilir mi? Biz yani Türkiye'de buna benzer hareketler olduğu zaman ilk işimiz şu 14-15 yıl içerisinde hemen kiliselere, manastırlara vesaire sinagoglara tedbir almaktır. İlk önce oraları koruma altına, güvence altına alırız ki orada herhangi bir şey olmasın diye ama biz aynı şeyi dost bildiklerimizden görmek isterdik."​

 Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 1923'te Türkiye'nin rejim sorununun hallolduğunu ve cumhuriyet rejimine geçildiğini belirterek, "Ondan sonra zaten böyle bir sorun söz konusu değil ama artık bir sistem meselesi vardır. Yeni yönetim sistemiyle ilgili bir adım atıyoruz. 14-15 yıllık tecrübeyle böyle bir sistem değişikliğiyle Türkiye'yi çok daha ileri seviyelere taşıma imkanını yakalayacağımıza inandık." dedi.

Erdoğan, A News televizyonuna konuk olarak gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, halk oylaması sürecinde, yapılan düzenlemeyle ilgili bir rejim-sistem kavgası yapıldığını anımsatarak, sürekli olarak gerek meydanlarda gerek Parlamentoda, hükümet yetkililerinin, "Bunun bir rejim meselesi olmadığını" dile getirdiğini vurguladı.

Erdoğan, "1923'te zaten Türkiye'nin rejim sorunu hallolmuş ve cumhuriyet rejimine geçilmiştir. Ondan sonra zaten böyle bir sorun söz konusu değil ama artık bir sistem meselesi vardır. Yeni yönetim sistemiyle ilgili bir adım atıyoruz. 14-15 yıllık tecrübeyle böyle bir sistem değişikliğiyle Türkiye'yi çok daha ileri seviyelere taşıma imkanını yakalayacağımıza inandık." ifadesini kullandı.

Geçmişte de Türkiye'de liderlerin birçoğunun bu eksikliğin farkında olduğunu dile getiren Erdoğan, "Bakıyorsunuz işte rahmetli (Süleyman) Demirel'de bunu görüyorsunuz, rahmetli (Necmettin) Erbakan'da bunu görüyorsunuz, rahmetli (Turgut) Özal’da bunu görüyorsunuz, aynı şekilde bunu Alparslan Türkeş'te görüyorsunuz. Aynı şekilde bu konuda Muhsin (Yazıcıoğlu) beyin yine birçok açıklamaları olmuştur. Mesele insan meselesinden öte bir yönetim sistemini değiştirmek suretiyle Türkiye'de kim yüzde 50 artı 1'i yakalarsa, onunla birlikte bu ülkede bir sıçramanın çok daha hızlı bir yükselişin olması. Yani muassır medeniyetler seviyesinin üstüne eğer çıkacaksak ancak bu şekilde çıkabiliriz." dedi.

Erdoğan, Türk milletinin bunu kabul ettiğini, referandumda anayasa değişikliğine yaklaşık yüzde 51,5 oy oranıyla "Evet" dediğini vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Şimdi bundan sonraki süreç 2019 kasımda atılacak adımdır. Bu arada işte biliyorsunuz partili cumhurbaşkanına dönüş noktasında, cumhurbaşkanının partisine dönüşüne imkan verecektir. Bir diğer yön de Hakimler Savcılar Kurulu ile alakalı olarak da, yine Resmi Gazete'de yayınlandığı andan itibaren kesin netice, hemen süratle 13 kişilik, 4'ü Cumhurbaşkanı tarafından 7'si Parlamento tarafından olmak üzere 2 de Adalet Bakanı ve müsteşar olmak üzere 13 kişilik Hakimler Savcılar Kurulu üyelerinin atanması sürecidir. 2019 kasımına kadar atılacak adım bu konuda. Ondan sonra 2019 kasımında seçim yapılacak ve yüzde 50 artı 1'i alan kişi bir sandıktan cumhurbaşkanı olarak çıkacak, diğer sandıktan da milletvekilleri çıkacak ve asıl süreç bundan sonra başlayacak."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, gündemde erken seçim olmadığını belirterek, "Tabii ki Türkiye'nin alt yapıda, üst yapıda bu 14-15 yıl içerisinde attığı çok büyük adımlar var ama yeterli mi? Değil. Eğitimde attığımız adımlar var, sağlıkta attığımız adımlar var, adalette, emniyette attığımız adımlar var, ulaşımda, enerjide, gıda, tarımda attığımız adımlar var ama bütün bunlarla beraber sizlerin de ifade ettiği gibi dış politikada da tabii yeni bir süreç başlayacaktır." dedi.

Halk oylamasının ardından dünyanın en ileri gelen ülkelerinin liderlerinin kendisini arayarak tebrik ettiğini, "Bundan sonraki süreçte beraber yapılacak çok şeyin olduğunu" dile getirdiğini aktaran Erdoğan, "Nitekim şu anda yani önümde mayıs ayı sonuna kadar ciddi manada yurt dışı seyahatler var. Bunların içerisinde Çin var, bunların içerisinde Hindistan var, bunların içerisinde Amerika var, bunların içerisinde Rusya var ve bunlar arka arkaya yapacağım ziyaretlerdir. Ziyaretler, Türkiye'nin özellikle dünyada çok ciddi bir konuma sahip olan bu ülkelerle ilişkilerini çok daha farklı bir şekilde gelişmesine vesile olacaktır." değerlendirmesini yaptı.

Batı'nın Türkiye'ye yönelik tavrı ile ilgili de değerlendirmelerde bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:

"Batı'nın bazı ülkeleri gerçekten bize çok, çok çirkin saldırılarda bulundular ve bütün bu saldırılara rağmen bizler tabii hep sabrettik. AB'nin müzakereci bir ülkesi olmamıza rağmen, AB üyesi birçoğu, çok çirkin maalesef adımlar attılar, kapılarını kapattılar. Düşünün yani Türkiye Cumhuriyeti'nin Dışişleri Bakanı'na uçuş izni vermeyen bir anlayışı biz nereye sığdıracağız, hangi demokrasinin içerisine sığdıracağız?"

Hollanda'nın Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya'ya yönelik skandal tavrını da hatırlatan Erdoğan, "Bir bayan bakanımı kalkıp da arabanın içerisine mahkum eden zihniyeti biz demokrasinin neresine sığdıracağız? Yani bunlara bizim kalkıp da 'Bunlar olumlu, hakikaten iyi niyetle yapılmıştır' dememiz mümkün mü?" diye konuştu.

Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatının (AGİT) Türkiye'ye gönderdiği gözlemci heyetine ilişkin değerlendirmesi sırasında, bazı fotoğrafları gösteren Erdoğan, "Bakın kimlerle Avrupa'daki ülkeler çalışıyor, bunu görme bakımından bunları ben çok çok önemli görüyorum. Zira AB biliyorsunuz PKK terör örgütünü, terör örgütleri listesinde kabul etmiştir ve Avrupa'nın mevcut ülkelerinin tamamı bunu terör örgütü olarak kabul etmiştir." vurgusu yaptı.

Almanya, Avusturya, Belçika, İsviçre, İsveç, hatta Fransa'da "Hayır" kampanlarının yürütüldüğüne işaret eden Erdoğan, şunları kaydetti:

"Şimdi mesela Fransa'da bir seçim var bu hafta. Fransa'daki bu seçimde çok ilginçtir Türkiye üzerinden hala orada kampanya yapılıyor. Bu çok çirkin bir şey. Türkiye orada seçime girmiyor ki veyahut da Erdoğan orada seçime girmiyor ki. Bizim üzerimizden niçin böyle bir kampanya yapıyorsunuz veya PKK terör örgütünü niye yanınıza alıyorsunuz? Bakın şu anda şurada göreceğiniz bir kişi Türkiye'ye AGİT üyesi olarak gelmiş bir kişidir. Bu bir Alman parlamenterdir ve ilginç olan AGİT üyesi olarak buraya gelen bir kişinin tarafsız ve bağımsız olması lazım. Yani o buraya bir rapor yazmak için geliyor. Herhangi bir siyasi partinin veyahut da terör örgütünün propagandasını yapmak üzere değil ama şimdi burada bakıyorsunuz, 'Hayır' kampanyasına burada destek vermek üzere orada çekilmiş resimler. Bakın burada PKK terör örgütünün paçavrasının arkasında çekilmiş resimler ve bu kişi AGİT'in mensubu olarak Türkiye'ye gönderiliyor."

Böyle bir kişi Türkiye'ye gönderildiği zaman AGİT'in tarafsızlığına, bağımsızlığına inanılamayacağını bildiren Erdoğan, her şeyin ortada olduğuna dikkati çekti.

Erdoğan şöyle devam etti:

"Mesela yine Danimarkalı bir milletvekili PKK paçavralarının dalgalandırıldığı, terör örgütünün başının aynı şekilde posterlerinin olduğu bir kalabalığa nutuk atıyor. Bu da AGİT üyesi. Şimdi bu insanlar benim ülkeme geldiği zaman AGİT'in adil davrandığına inanabilir miyim? AGİT üyelerini seçerken hem tarafsız hem bağımsız rapor hazırlasınlar diye seçip göndermekle yükümlü. Şimdi biz bu belgeleri ortaya koyduktan sonra AGİT kendini neye göre savunacak? Aynı şekilde burada aynı kişi burada 'Hayır' kampanyasının önünde. Bütün bu ispatların dışında yine bir başka örnek vereceğim. Bakın bunlar da yine ne yazık ki orada yapılan çalışmaların bir başka boyutu. Bunların hepsi 'Hayır' kampanyası yapan PKK terör örgütünün mensupları.

Şimdi bunların hepsine Avrupa'da müsaade ederlerken, Türkiye'den benim bakan arkadaşlarım oraya gittiği zaman bunlara yol vermediler, müsaade etmediler. Salonları vermediler, verilen salonları sonradan iptal ettiler. Bütün bunlar yapıldı. Ben tabii bütün bunları gördüğüm zaman ne dedim? 'Bu faşizan bir baskıdır, bu bir Nazizm baskısıdır' dedim. İsyan ettiler, niye isyan ediyorsunuz? Siz değil misiniz bizim camilerimizi orada yakan, yıkan. Yönetimin bunlara karşı bir tedbir alması gerekmez mi? Camilerin duvarlarına gamalı haç işaretlerini yapanlar onlar. Böyle elimizde bizim yüzlerce örnek var. Şimdi AB'nin bunlara karşı tedbir alması gerekmez mi? Benim ülkemde kiliselerin duvarlarına biz onların hoşlanmayacağı işaretlerin yapılmasına müsaade etsek acaba kendileri bunu hazmedeler mi? Böyle bir şey olabilir mi? Biz yani Türkiye'de buna benzer hareketler olduğu zaman ilk işimiz şu 14-15 yıl içerisinde hemen kiliselere, manastırlara vesaire sinagoglara tedbir almaktır. İlk önce oraları koruma altına, güvence altına alırız ki orada herhangi bir şey olmasın diye ama biz aynı şeyi dost bildiklerimizden görmek isterdik."​

Birçok AB üyesi ülkeyle NATO çerçevesinde de Türkiye'nin bir arada olduğunu belirten Erdoğan, “Biz sizlerle NATO'da beraber olacağız, dost olacağız, AB'de de müzakereci ülke olacağız. Siz ise bizim burada yapılacak bir seçime ülkenizden müdahil olmaya gayret edeceksiniz. Netice ne oldu, başarabildiniz mi? Başaramadınız. Yine benim milletim, tüm Avrupa'daki vatandaşlarım, halkım, toplamda AB üyesi ülkelerde yüzde 59 gibi oranda evet demek suretiyle tavrını ortaya koydu. Yani 'Siz bizi değiştiremeyeceksiniz. Bizim tavrımız bellidir.' dedi." ifadesini kullandı.

Erdoğan, Avrupa'da olayların en şiddetli geçtiği yerler Hollanda ve Avusturya'da yüzde 70 civarında "Evet" çıktığına dikkati çekerek, "Zorla bu işler olmaz. Siz insanların iradesine, o milli iradesine müdahil olmaya çalışırsanız ters teper ve ters tepmiştir." diye konuştu. ​

ANKARA (AA) - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "(Avrupa Birliği) Siz teröristlerden kalkıyorsunuz, raportörler oluşturuyorsunuz, onlara rapor hazırlattırıyorsunuz. Böyle bir anlayış bizim tarafımızdan kabul görmez ve bugüne kadar hazırladığınız ne kadar rapor varsa hepsi de ideolojiktir, siyasidir." dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, A News Televizyonu'na konuk olarak, gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

Güneydoğu Anadolu bölgesindeki referandum sonuçlarına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Erdoğan, Güneydoğu'nun aslına döndüğünü belirterek, siyasete atıldığı ilk yıllarda Güneydoğu illerini dolaştığını, Güneydoğu halkının muhafazakar ve sağlam olduğunu ifade etti.

Erdoğan, "Ama bölge halkımızı, ne yazık ki bunlar, silah tehditleriyle vesaire farklı mecralara iradelerini sevk etmek suretiyle onlara oy kullandırttılar, zaman geldi öldürdüler, zaman geldi kovdular. İl il vermeyeceğim isimlerini ama biliyorum ki demografik yapıyı ciddi manada Güneydoğu'da bozdular." diye konuştu.

Son 1 yıl gibi bir süreç içinde Güneydoğu'da teröre karşı çok ciddi operasyonel mücadele başladığını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, 20 ay içinde yaklaşık 11 bine yakın teröristin öldürüldüğü, birkaç gün içinde de 26 teröristin Bestler Deresi'nde etkisiz hale getirildiği bilgisini verdi.

"Bu konuda kararlıyız çünkü bu milletin huzurunu kaçıran kim olursa olsun, burada asla acıma diye bir şey olamaz. Çünkü benim milletim 780 bin kilometrekarelik bu vatan topraklarında huzur içinde yaşayacak." diye konuşan Erdoğan, terör örgütü PKK'nın diğer terör örgütleriyle dayanışma içinde bölgeyi yakıp yıktığını, evlerin altından tüneller açtığını hatırlattı.

Erdoğan, şimdi kentsel dönüşümle oraları yeniden imar ettiklerini vurgulayarak, "Buralar inşallah bir, bir buçuk sene içinde bambaşka olacak ve buralardaki yeni yapılanmayla benim oradan kaçmış olan vatandaşlarım, Kürt kardeşlerim, yeniden kendi yerlerine dönecekler ve huzur içinde, mutluluk içinde inşallah oralarda yaşamaya başlayacaklar." dedi.

Güneydoğu halkının artık devletin her zaman kendilerinin yanında olduğunu ve kendilerine terör örgütlerinden bir zarar geldiği zaman hemen bütün kurumlarıyla zarar verenlerin tepesine bineceğini görmeye başladığına işaret eden Erdoğan, "Görmeye başladığı için, görüldüğü gibi çok ciddi manada Güneydoğu'da bir oy patlaması oldu. 'Evet'in lehine oldu. Bunu inşallah böylece sürdürmek suretiyle gerek Mart 2019 seçimleri bunun için çok çok önemli, gerekse ardından, tabii Kasım 2019 seçimleri bunun için çok çok önemli bir süreç olacak ki hizmet görsünler." ifadelerini kullandı.

- "Bu Türkiye'nin kendi iç meselesidir"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ana muhalefet partisinin referandum sonuçlarına itiraz edeceğine yönelik açıklamaların hatırlatılması üzerine, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun öncelikle bir genel başkan olarak dersini iyi çalışması, nerede Yüksek Seçim Kuruluna (YSK) gidilir, nerede Anayasa Mahkemesine gidilir, nerede Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) gidilir, bilmesi gerektiğini belirtti.

Sonuçlara göre, şu anda 1 milyon 400 bin oy farkı bulunduğunu kaydeden Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

"Ve bütün bunların yanında artık YSK bir defa seçimlerde nihai kararı veren mercidir. Bunu bilmesi lazım. Bunu ben de yaşadım, çok iyi biliyorum. O zaman da yine aynı zihniyette bunların bir adamı vardı. O yetkiyi kendine devşirmek istedi. YSK'nın başında o zaman bulunan zat, isim vermeyeceğim, dedi ki 'Bu yetki senin değil, bu yetki benim' dedi. 'Nihai kararı, YSK Başkanı olarak ben veririm' dedi ve ikileyemediler. YSK olarak kararı verdi ve o karar uygulamaya girdi. Anayasa Mahkemesinin özellikle bireysel başvuruda, bu, onun yetki alanı içinde değil. Yetki alanı içinde neyse, Anayasa Mahkemesi de o konuda çalışma yapar, onun da kararını verir. AİHM kesinlikle zaten ilgi alanı içinde değil. Bu, Türkiye'nin kendi iç meselesidir, kendi yasal düzenlemeleri içinde bu yapılır ve adım da buna göre atılır. Dolayısıyla oralardan alınacak cevap, YSK'dan aldığı cevap dışında bir cevap olmayacaktır. Yüzde 86 katılım olan bir seçimi, referandumu şaibeli hale düşürme gayretinden başka bir şey değildir. Buna hakkın yok. Kendi tabanında veyahut da ona biliyorum ki inanarak, 'Hayır' veren vatandaşlara da 'Ne yapmak istiyorsun sen?', bu soruyu sorduracaktır. Ortada bir gerçek var artık ya, boşuna uğraşma. Sen bu işi götüremiyorsun, anlatamıyorsun."

Erdoğan, milli iradenin üstünde bir irade olamayacağını ve hala kalkıp, YSK'yı suçlu duruma düşürmenin onlara bir şey kazandırmayacağını kaydetti.

- "Üzerimize düşen görevi yerine getiririz"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti'ye ne zaman üye olacağının sorulması üzerine, YSK'nın kesin neticeleri açıklayıp, Resmi Gazete'de yayımlanmasının ardından, kurucusu olduğu partiye gidip, üye olmayı düşündüğünü bildirdi.

Erdoğan, "Olağanüstü kongreyle ilgili ise bu konu tabii ki şu anda partimizin yetkili kurullarının vereceği bir karardır. Yetkili kurulları bu kararı vermek suretiyle, ne zaman olacağına yönelik kararı verir, ha bizler de üzerimize düşen neyse, o görevi yerine getiririz." değerlendirmesinde bulundu.

2017'de sizi yine partinizin başkanı olarak görecek miyiz?" sorusu üzerine Erdoğan, "Böyle bir kararı, eğer yetkili kurulları partimizin alıyorsa, aldıktan sonra da böyle bir görev şahsıma tevdi ederse, ben tabii bu hizmeti partimde de seve seve vermeye her zaman hazırım." yanıtını verdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD Başkanı Donald Trump ile Washington'da ilk yüz yüze görüşmesinden beklentilerinin sorulması üzerine, belgeler ve atılacak adımlar noktasında ciddi bir hazırlık içinde olduklarını belirtti.

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) başının, stratejik ortak olan ABD'de barınıyor olmasının, sadece kendisini değil, tüm milleti üzdüğünü anlatan Erdoğan, şu görüşlerini paylaştı:

"İnanıyorum ki Sayın Trump bu konuda Sayın Obama'nın yapamadığını yapacaktır. En azından idari noktada bir karar vermek suretiyle, onun böyle elini kolunu sallayarak, 'Pensilvanya'dan 170 ülkeyi idare ediyorum' diye beyanatlar veren bu adamı oradan kalkıp, 'Nasıl idare ediyorsun, sen böyle bir terör örgütünü?', Bunun hesabını herhalde soracaklardır. En azından idari noktada böyle bir hesaplaşma olacaktır diye düşünüyorum."

FETÖ'nün kasasına charter okullardan ciddi bir para girdiğini, bu okullara getirilen öğretmenlerin vergi kaçakçılığı gibi konuların da masaya yatırılması gerektiğini ifade eden Erdoğan, bu konuda ellerinde bulunan dokümanları yetkililere ilettiklerini ve iletmeye devam edeceklerini vurguladı.

Bölgedeki diğer önemli konuların Suriye ve Irak olduğunu, bu konuda da stratejik ortaklığın gereğini yerine getireceklerini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye konusunda muhalefetin veya halkın takdir edeceği bir isimle adım atılması veya ülkenin kanaat önderlerinin, üstünde ittifak edecekleri geçici bir kurulla bu işin sürdürülmesinin çok daha isabetli olacağını düşündüklerini hep söylediklerini, şu anda da böyle bir sürece doğru gidildiğini belirtti.

Münbiç'te PYD ve YPG'nin bulunduğunu, kentin yüzde 85-90 oranında Araplara ait olduğunu, Rakka'da da 3-4 bin kadar DEAŞ'lının yer aldığının söylendiğini, bu kentin de Araplara ait olduğunu aktaran Erdoğan, Amerikalı yetkililere "Burada sizlerle iş birliği yapalım. DEAŞ'ı burada bitiririz ama bunu ÖSO ile beraber yaparız. Bunları buradan temizleyip, atalım ve buranın kendi halkı gelsin." dediklerini hatırlattı.

Irak'ta da durumun yine sıkıntılı olmaya başladığını, Musul'da DEAŞ'ın temizlenemediğini belirten Erdoğan, şöyle konuştu:

"Dert başka. Eğer mezhebi bir mantıkla yaklaşırsanız bu işi çözemezsiniz. Diyelim Haşdi Şabi. Kim bu Haşdi Şabi? Irak Parlamentosu 'terör örgütü değildir' diye aklıyor. Halbuki öyle değil, bal gibi de terör örgütü. Kabul edersin, etmezsin. Ama nedir, bir mezhebi mantığın ileri sürdüğü ve Pers milliyetçiliğinin aslında öncüleri olarak bunlar bir terör örgütü olarak mücadele veriyorlar. Ee şimdi ne yapıyorlar? Dertleri, Telafer'i ele geçirmek, ondan sonra Sincar'da gerekirse bazı adımlar atmak. Telafer'in yarısı Türkmendir, Sünnidir, diğer yarısı yine Türkmendir ama onlar Şiadır. Şimdi burada adil bir yaklaşımı sergilememiz lazım. Ama her şeyden önce Musul'un gerçek sahiplerine verilmesinin önünü açmamız lazım. Orada bizim biliyorsunuz çok ciddi çalışmalarımız oldu. Ve bu çalışmalar içerisinde, Musul'daki bu işin mücadelesini veren, daha önce oranın valisi olan Esil Nuceyfi'nin riyasetinde oluşturulmuş olan muhafızları, ki Ninova Muhafızları deniyor bunlara, Ninova Muhafızları'nın verdiği bir mücadele var. Bunları biz yetiştirdik, eğittik, hala da eğitmeye devam ediyoruz ki, sayı artsın ve onlar Musul halkıyla bütünleşerek, bir an önce Musul'a, kendi topraklarına sahip olsunlar, bu mücadele devam ediyor."

- "Trump ile her görüşmede umutlarım daha da artıyor"

Türkiye'nin ABD ile savunma sanayindeki ikili ilişkilerine değinen Erdoğan, bu ilişkilerin kesintiye uğradığını ancak hızla geliştirilmesi gerektiğini vurguladı.

Erdoğan, "Niye? Terörle bir mücadele veriyoruz. Verdiğimiz bu terörle mücadelede tabii ki sıkıntılarımız var. Savunma sanayinde bizim özellikle başka attığımız adımlar da var. Örneğin, Rusya ile de biz şimdi savunma sanayinde çok önemli adımlar atıyoruz. Ama bazıları tabii kalkıp değişik şeyler söylüyorlar. İşte NATO ile konsept uymuyor, ya böyle bir şey yok. Şimdi Yunanistan'ın elinde dünya kadar Rusya'nın savunma sanayine yönelik malzemeleri var. Biz kendi ihtiyaçlarımızı ister istemez karşılamak durumundayız. Bunu karşılayamazsak o zaman terörle nasıl mücadele edeceğiz?" diye konuştu.

ABD Başkanı Donald Trump'ın eski Başkan Barack Obama ile karşılaştırıldığında daha iyi bir ortak olup olmayacağının sorulması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bunu söylemek için daha erken." ifadesini kullandı.

Obama ile ilk tanıştığı zaman da umutlarının çok fazla olduğunu aktaran Erdoğan, hemen böyle bir şey söylemenin yanlış olacağını kaydetti.

Erdoğan, "Yola bir çıkalım, yola çıktıktan sonra tek avantajımız şu, Sayın Trump tabii başarılı bir iş adamı. Özellikle emlakçılık sektöründe bir marka oluşu önemliydi. Biz de özellikle piyasadan geliyoruz. O yönde bir deneyimimiz var. Ama dediğim gibi şu andaki yaptığımız 3 telefon görüşmesinde, umutlarım her görüşmede daha da artıyor. Temennim odur ki ABD'deki bu görüşmede, bu noktadaki umutlarımız perçinlenir. Ondan sonra ardından NATO zirvesinde, Brüksel'de tekrar bir araya geleceğiz. Orada da görüşeceğiz. Her geçen gün daha iyiye giden bir süreç olur diye umudum var." diye konuştu.

Münbiç'e bir Türk askeri operasyonunun mümkün olup olmadığının ve ABD'nin Rakka'ya Türkiye'nin dahli olmadan bir operasyon yapması durumunda Türkiye'nin tepkisinin ne olacağının sorulması üzerine Erdoğan, şu anda ilişkilerin iyi gittiğini bildirdi.

Türkiye, Rusya ve ABD genelkurmay başkanlarının, üçlü ve koordineli bir çalışma yürüttüklerini aktaran Erdoğan, aynı zamanda görevli generallerin de bölgede çalışmalar yaptığını anlattı. Erdoğan, "Şu anda koordinasyon iyi." ifadelerini kullandı.

- AB ile ilişkiler

Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) arasındaki gerilen ilişkilerin ardından, sorunların çözülmesine yönelik bir zirve yapılıp yapılmayacağının sorulması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir dışişleri bakanları zirvesinin zaten yapılacağını ve bu zirvede AB'nin tavrını göreceklerini vurguladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Çünkü şu ana kadar kapıyı kapatan maalesef hep Avrupa Birliği oldu. Hala kapıyı kapatmaya ne yazık ki direniyor. Tabii bu şekilde bu giderse, kolay değil. Mesela bir vize sorunu yaşıyoruz, hala devam ediyor. Bundan ötede mültecilerle ilgili verilmiş sözler var, bunların hiçbirisi yerine gelmiyor. Tabi bütün bunlarla beraber bizim Avrupa Birliği'ne tahammülümüz daha ne kadar olacak? Çıkıyor bakıyorsun birisi, bir açıklama yapıyor. İşte Türkiye'yi biz müzakereleri durdurmak suretiyle askıya alacağız. Şimdi bütün bu şeyler, Türkiye'nin AB'ye bakışını olumsuz yönde etkilemektedir. Ve ben arkadaşlarıma da onu söylüyorum. Diyorum, öyle çok fazla bundan sonra Avrupa Birliği'ne minnette bulunmayın. Dürüst davranacaklar, bize verdikleri sözleri yerine getireceklerse getirsinler. Ha getirmeyeceklerse, aynı şekilde İngiltere bir Brexit yapmıştır, işi bağlamıştır. Ha biz de kalkar kendimiz kamuoyu araştırmamızı yaparız, ona göre adımımızı da atarız. Yani 54 sene biz Avrupa Birliği ile mi yaşadık? Avrupa Birliği bize verdi de biz onla mı ayakta durduk? İşte şurada son 14-15 senedir Türkiye 3 kat büyüdü. Onların desteğiyle mi büyüdük? Türkiye artık kendi kaderini kendisi tayin etme imkanına, gücüne sahiptir. Ha biz istiyoruz ki, bizim AB'ye vereceğimiz çok şey var, ama AB de bize vereceklerini, katkılarını bir defa Türkiye'den esirgemesin. Dürüst olsun ve ikide bir hakaret etmesinler. Şunu bilsinler, eğer biz Türkiye'ye hakaret edersek, ha bu karşılıksız kalmaz. Bunu bilecekler. Artık böyle bir Türkiye var."

AB'ye tam üyeliğin hala Türkiye'nin stratejik hedefi olup olmadığının sorulması üzerine Erdoğan, Türkiye'nin Kopenhag kriterlerini yerine getirdiğini ancak AB'nin Türkiye'yi hala oyaladığını belirterek, şu değerlendirmeyi yaptı:

"Eğer siz bu konuda bizi oyalamaya devam ederseniz, biz Ankara siyasi kriterlerini ortaya koyar ve yola böyle devam ederiz. Çünkü sizin Kopenhag siyasi kriterleri dediklerinizi biz zaten hayata geçirdik. Türkiye'nin bu noktada herhangi bir şeyi yok. Türkiye adımını bu noktada attı. Ve şu anda Avrupa Birliği müktesebatının gerekleri neyse, bunlar bizde var. Ama siz teröristlerden kalkıyorsunuz, raportörler oluşturuyorsunuz, onlara rapor hazırlattırıyorsunuz. Böyle bir anlayış bizim tarafımızdan kabul görmez ve bugüne kadar hazırladığınız ne kadar rapor varsa hepsi de ideolojiktir, siyasidir. Ve bu ideolojik raporlarla Türkiye'yi hep mahkum etmek istediniz. Kusura bakmayın, bundan sonraki süreç böyle işlemeyecektir. Bunu görmeleri, bilmeleri lazım."