CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Bülent Tezcan, Beylikdüzü Belediyesi tarafından yaptırılan okulların açılış töreninin ardından, basın mensuplarının gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.

“Uluslararası ilişkilerde, diplomasilerde milli çıkarlar vardır”

Tezcan, "Cumhurbaşkanı Erdoğan uçakta soruları yanıtladı. Şu ana kadar Şam yönetimiyle bir temasın olmadığını ama siyasetin kapılarının o ana kadar ki şartlarda değerlendirileceği, sonuna kadar siyasetin kapıları açık" yönündeki açıklamasına ilişkin sorusuna, "Yani bu noktaya gelmiş olması Sayın Erdoğan’ın tabiki sevindirici bir şey ayakları suya ermiş nihayet. Başından bu yana diyoruz ki, uluslararası ilişkilerde, diplomasilerde milli çıkarlar vardır. Bu çerçevede uluslararası ilişkilerde husumetle, kapıları kapatarak, kavga ederek bu iş olmaz. Suriye meselesinde ilk günden bu yana bizim söylediğimiz şey Suriye’nin toprak bütünlüğünün esas alınmasıdır. Suriye devlet başkanının ismine nazire yaparak, ismiyle uğraşarak hakaret ederek bu işler olmaz. ‘Bölgedeki bölünme, parçalanma ve çatışma bize sirayet eder, bize yansır’ demiştik. Bunu anlatamadık. Ama bugün en azından sayın Erdoğan’ın ayaklarının suya eriyor olması sevindiricidir. Bundan sonra da aynı soğukkanlılıkla devam ederse sorunun çözümünde Türkiye önemli bir noktada olur. Ne yazık ki Suriye meselesinde Türkiye, çözümün aktörü olmaktan çıkmış, tam tersine AK Parti’nin dış politikası nedeniyle sorunun parçası haline dönüşmüştür. Bu son sözlerim bu politikalardan da vazgeçerek olumlu bir noktaya gidişin işareti olmasını arzu ediyoruz” dedi.

“Esad husumeti üzerine kurulmuş bir bölge politikası doğru bir politika değildi”

Tezcan, "Soçi'de o fotoğrafta yoktu ama Esad'la yüz yüze bir görüşmeye de sıcak bakarmısınız?” sorusu üzerine Tezcan, uluslararası ilişkilerde milli çıkarların önemine değinerek, Türkiye’nin çıkarı neyi gerektiyorsa onun yapılması gerektiğini belirterek, “

"Bu çerçevede de Suriye meselesinde de, Irak’ta da, Ortadoğu ilişkilerinde de hep bu pencereden bakılması gerektiğini söyledik. Zaten Esad husumeti üzerine kurulmuş bir bölge politikası doğru bir politika değildi. Türkiye’nin çıkarına göre hareket edilmesi gerekir. Yapılması gereken şey o. Türkiye’nin çıkarı görüşmeyi gerektirdiği zaman görüşülür. Mesafe koymayı gerektirdiğiniz zaman mesafe koyarsınız. Ama hiçbir zaman kategorik olarak biz buraya biz buraya karşıyız diye bir düşmanlık üzerinden bir siyaset yürütülmemeliydi. Bu güne kadar bu şekilde yürütülen dış politika Türkiye’yi biraz önce de söyledim. Çözümün parçası ve aktörü olmaktan çıkarmış tam tersine sorunun parçası haline dönüştürmüştür. İnşallah oradan çıkacak yeni uygulamaları umutla bekliyoruz." dedi.


“Muhterem hoca efendi' dediklerinde biz 'çete reisi' diyorduk”

Tezcan, "Sayın Arınç’ın bir açıklaması vardı; '80 kişi dışında, 80 milyon FETÖ’ya sempati duyuyordu.'. Siz o 80 kişi içinde miydiniz?” sorusuna, "Tabiki bizim sayılarla ilgili bir rakam vermem mümkün değil ama sempati duymaların içinde olduğumuz kesin. Sayın Arınç biraz daha tabi ki çarpıcı olsun diye böyle bir sayısal örnek vermiştir mutlaka ama. Bir gerçeği ifade ettiği doğru Türkiye’de özellikle AK Parti iktidarının Fethullah Gülen çetesini, FETÖ terör örgütünü devletin içine yerleştirdiğini biliyoruz. O zaman 'muhterem hoca efendi' dediklerinde biz 'çete reisi' diyorduk Fethullah Gülen’e. Şimdi Fethullahçı terör örgütü demeye başladılar. Devletin içerisine bu yapıyı yerleştirirlerken biz karşı çıktığımız da bize ‘Muhterem hoca efendiye ‘Niye bu lafları söylüyorsunuz’ diye savunmaya geçiyorlardı. Sayın Arınç’ın bu söylemi bir gerçeği ifade ediyor. Şu anlamda gerçeği ifade ediyor. İktidar FETÖ’yü devlete yerleştirmiştir.Sıradan memur kamu görevlisi, devlet içerisinde çalışanların ikbal ve istikbali bu çeteye bağlanmıştır. Kim sayesinde bu iktidar sayesinde AK Parti iktidarı eliyle FETÖ devletti güç kazanmıştır. Vatandaşın kaderi, memurun kaderi, bürokratın kaderi de FETÖ’nün eline terk edilmiştir." dedi.

“Biz ne mutlu bize ki dünde bugünde aynı noktadaydık”

Tezcan konuşmasına şöyle devam etti: “Dolayısıyla herkesin FETÖ’cü olsa da olmasa da kendini bir şekilde FETÖ’ye yakın ya da FETÖ’yle iktisaklı gibi gösterme ihtihacı hissettiğini ifade eden Tezcan, "Öğretmen okul müdürü olmak için bunu yapma ihtiyacı hissetmiştir, Polis memuru terfi etmek için, bürokrat daire amiri olmak için bunu yapma ihtiyacı hissetmiştir. Yani bir tarafta gerçekten çete mensubu olanlar vardır. Bir taraftan da bu iktidarın devleti FETÖ’ya teslim etmesi nedeniyle FETÖ’ye yakın durma kendini hissedenler vardır. Bir tarafta da bizim gibi her hal ve şart altında FETÖ’ya karşı mücadele etmiş, hiçbir zaman güzelleme düzmemiş, laik demokratik cumhuriyetten başka çıkış yolu olmadığını düşünen bir kesim vardır. Biz ne mutlu bize ki dünde bugünde aynı noktadaydık." diye konuştu.

“Zarraf meselesini bir milli mesele gibi görmeye ve göstermeye çalışıyor”

Tevcan, bir gazetecinin "Gazetelere yansıyan bir başlık var. AK Parti kulislerinde Zarraf'ın Amerika'ya gitmesi neden engellenmedi sorusuyla birlikte istihbaratı suçlayıcı bir hava oluştuğu yazıldı bugün bir köşede. Katılır mısınız?" sorusu üzerine,

“Ben bir şeyi anlayamıyorum. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve devleti, niye Zarraf meselesini bir milli mesele gibi görmeye ve göstermeye çalışıyor. Ortada bir suç varsa, suçun yargılaması yapılır. Bizim söylediğimiz şey açıktır, evin mahkemesinde yargıla, elin mahkemesine mahkum olma dedik. Evin mahkemesinin elini kelepçelediler, ayağına pranga vurdular, elin mahkemesine mahkum ettiler. Rıza Zarraf'ı Türkiye'de yargılatmamak için bütün gücünü kullandı bu hükümet. Siyasi gücünü, mahkemeler üzerindeki gücünü kullandı. Rıza Zarraf'ı adeta bir koruma altına aldılar. Evin mahkemesini kapattın, elin mahkemesi şimdi yargılamaya kalkıyor. İftiracı olacağından, konuşacağından telaş ediyorlar. Suç işlemeyen telaş etmez. Neredesinden milli mesele çıkaracaksınız Rıza Zarraf meselesinin? Bütün ilişkileri gayrimilli olan birinin, neresinden milli mesele çıkaracaksınız? Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni böylesine acz içiresine düşürmeye hiç kimsenin hakkı yoktur. Hükümetin de hükümetin başındakilerin de hakkı yoktur. Rıza Zarraf meselesi nota verilecek mesele midir? Askerin başına çuval geçirilirken nota vermeyenler, Rıza Zarraf söz konusu olduğunda nota veriyorlar. Bu telaşınız niye? Vakur durun biraz. Bu telaşı anlamıyorum. 'Varsa birinin suçu, versin hesabını' deyin. Niye onu diyemiyorsunuz? O yüzden bu meselenin milli mesele haline getirilmesi doğru değildir. Türkiye'yi dünyanın önünde rezil etmenin hali yoktur."

“Adaylık meselesi bugünün tartışması değildir”

Tezcan, "Dün kadınlar buluşmasında Sayın Genel Başkan (Kapı kapı dolaşmanız lazım. Sizin de göreviniz. Kılıçdaroğlu sizden sadece 4 yıl istiyor) şeklinde bir ifade kullandı. Bunu Cumhurbaşkanlığı adaylığı için yorumlayabilir miyiz?" şeklindeki soruya Tezcan,

Kılıçdaroğlu'nun, CHP'nin genel başkanı, CHP'nin de önümüzdeki dönem iktidar adayı tek parti olduğunu ifade ederek, "Şu anda bu çerçevede de bütün örgütüne, herkese, vatandaşlara görev veriyor. Adaylık meselesi sonranın işidir. Tabii ki Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin bütün sorunlarını çözecek kapasite, birikim, inanç ve ahlaka sahiptir. Bu çerçevede bu siyaset birikiminden Türkiye zamanı gelince yararlanacaktır. Adaylık meselesi bugünün tartışması değildir. Şu çok açık, 2019'un Türkiyesinde artık CHP'nin damgası olacaktır." diye konuştu.