CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı'ndaki konuşmasına, "Gerçekten üzüntülüyüm. Gönül ister ki bu tür toplantılarda neler yapacağımızı anlatsak, fakirin fukaranın derdine çare üretsek, siyasi ahlakı yükseltsek, siyasette temizliği hakim kılsak, kul hakkı yiyenleri alıp eleştirsek keşke." diyerek başladı. 

Bu tür toplantıların bir amacı, bir ilkesinin bulunması gerektiğini söyleyen Kılıçdaroğlu, içinde bulunulan ve yaşanılan sürece de acıdığını belirtti.

Kılıçdaroğlu, "Kızılay, Kızılay olmaktan çıktı. Nasıl üzülmez, nasıl dertlenmezsiniz? Filistin üzerine oynanan oyunlar... Filistin, kadim bir coğrafya... Yıllarını, hayatlarını verenler; burası üzerine oynanan oyunlar... Nasıl üzülmesiniz? Suriye'de yaşananlar; şehitlerimiz geldi, nasıl üzülmezsiniz? Yıllardır söylediklerinizi alıp bir tarafa atar ve sonra şehitler ortaya çıkınca ne diyeceksiniz?" şeklinde konuştu.

Elazığ ve Malatya'da yaşanan depremin herkesin ortak acısı olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, depremin ilk saatlerinden itibaren partisince yürütülen çalışmalara değindi.

Deprem sonrasında telefonla aradığı Elazığ Valisinden bilgi aldığını ve o akşam deprem bölgesine gitmeleri için partisinin genel başkan yardımcıları ve bazı milletvekillerini görevlendirdiğini anlatan Kılıçdaroğlu, deprem sonrası parti heyeti arasında bir iş bölümü oluşturulduğunu, yaraların sarılması çabasına girdiklerini vurguladı.

Kılıçdaroğlu, CHP'li belediyelerce bölgeye yardım ulaştırmak için Elazığ Belediyesi ile bir köprü kurulduğunu, öncelikli ihtiyaçların karşılanması amacıyla da çalışmalar yürütüldüğünü söyledi.

Deprem bölgesindeki ziyareti hakkında da bilgi veren Kılıçdaroğlu, hastanedeki yaralıları ziyaretinde karşılaştığı bir durumu şöyle anlattı:

"Dert dinliyorsunuz ama ölümden dönmüş, enkazdan çıkmış kişinin, hastanede bana anlattığı dert neydi biliyor musunuz? 'Çocuğum işsiz; üniversiteyi bitirdi, nasıl iş bulacağız?' Kendisini unutmuş, evladını düşünüyor. Siz bir siyasi partinin genel başkanı olarak üzülmez misiniz bu tabloya? Daha sonra taziyelere gittik. Gerçek anlamda bir insanlık dramı var.

Kemal Kılıçdaroğlu, deprem sonrasında kendisini en çok sevindiren tablonun, 82 milyonun birlik ve beraberlik içerisinde hareket ederek, yaraların sarılmasında mücadele vermesi olduğunu belirtti. 

Bölgede iken ciddi eleştiriler de aldığını anlatan Kılıçdaroğlu, "Eleştirinin kaynağı ne? Ben bu kürsüde vatandaşların sorduğu bir soruya, siyasi iktidarın cevap vermesi gerektiğini söyledim. Deprem vergileri toplandı. Bu vergiler nereye harcandı? Vatandaş bunu soruyor, cevabını verin dedim. En ağır eleştirileri aldım." diye konuştu.

Bunun üzerine de "Biz süratle deprem bölgesine ulaştık, çözüm için mücadele ettik." denildiğini aktaran Kılıçdaroğlu, "Doğrudur, kimse buna bir şey demiyor zaten. Özellikle AFAD'a teşekkür etmek isterim. Her gittiğimiz yerde Kızılayın değil, AFAD'ın çadırları vardı. Özenle çalışan, canla başla çalışan bir kurumu görüyorsunuz. O nedenle de kendilerine teşekkür ettim. Yine ediyorum." ifadesini kullandı.

Kılıçdaroğlu, deprem bölgesinde bulunan binaların depreme dayanıklı inşa edilmesi gerektiğine, Japonya'da Türkiye'den daha şiddetli depremlerin meydana gelmesine rağmen insanların burnunun kanamadığına işaret etti.

Ziyaretleri sırasında, Elazığ ve Malatya'daki depremde binaları çöken ve ölen vatandaşların yüzde 99,9'unun ekonomik durumunun kötü olduğunu anlatan Kılıçdaroğlu, deprem için toplanan vergilerle depreme dayanıklı binalar yapılması gerektiği yönünde açıklamalarda bulunduğunu anımsattı.

"Kızılaya ilişkin araştırma önergesi vereceğiz"

Kemal Kılıçdaroğlu, vatandaşların Elazığ ve Malatya'nın afet bölgesi ilan edilmesine yönelik talebinin partisine mensup bir milletvekili tarafından TBMM Genel Kuruluna getirileceğini söyledi.

Buna yönelik iktidardan cevap beklerken MHP'den olumsuz bir tepki aldıklarına dikkati çeken Kılıçdaroğlu, "O bizim derdimiz değil. Bizim derdimiz vatandaşın sorununu nasıl çözeceğiz. Yoksa oy vermişsin vermemişsin, millet görecek zaten onu." dedi.

Siyasette samimiyetin, dilin ve kalbin aynı şeyleri dillendirmesiyle mümkün olabileceğine işaret eden Kılıçdaroğlu, parti olarak kendilerinin samimi olduğunu vurguladı.

Kılıçdaroğlu, önceki dönemlerde meydana gelen afetlerde Kızılayın çok önemli bir kurum olarak devreye girdiğini anımsatarak, öğrenciyken Kızılay kumbarasıyla bağış topladıklarını anlattı.

Kızılayın 152 yıllık ve köklü bir kurum olduğunun altını çizen Kılıçdaroğlu, Elazığ ve Malatya'da, deprem bölgesinde bir tek Kızılay çadırı görmediğini söyledi.

Kızılaya ilişkin bir araştırma önergesi vereceklerini ancak bunun Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli tarafından reddedileceğini dile getiren Kılıçdaroğlu, "Üstelik bağışı yaptığınız yer de çocuk tacizinden sabıkalı bir yer."  deya konuştu.

"Kudüs'ün tamamını İsrail'e verme anlaşması"

Kemal Kılıçdaroğlu, Filistinlilerin yıllardır kendi topraklarında kurdukları devletin ve vatandaşlarının huzur içinde yaşayabilmesi için mücadele ettiklerine dikkati çekti.

Grup toplantısının yapıldığı sırada bir CHP Genel Başkan Yardımcısı başkanlığında bir heyetin Filistin'in Ankara Büyükelçiliğine destek ziyareti gerçekleştirdiğini anlatan Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

"Halen Filistin toprakları, başta Kudüs olmak üzere Batı Şeria ve Gazze İsrail'in işgali altında. Bütün bunlar ortadayken, Filistin sorununun çözümü için saygınlığı olan bütün ülkeler 'Bu sorunu nasıl çözebiliriz?' diye yıllardır mücadele ederken, Trump kalktı 'Yüzyılın anlaşmasını yapıyoruz. Filistin sorununu çözüyoruz.' Anlaşmayı okudular, Filistin'i yok ediyorlar. Barış anlaşması değil, bu bir savaş anlaşması, bir devleti yok etme anlaşmasıdır. Kudüs'ün tamamını İsrail'e verme anlaşmasıdır."

1970'li yıllarda Filistin'e destek vermek için Filistin Kurtuluş Örgütü'nün saflarında Türkiye'den gencecik pırıl pırıl üniversite öğrencilerinin mücadele ettiklerini anımsatan Kılıçdaroğlu, "Filistin davasına sahip çıkmak bir insanlık onurudur. Milli Kurtuluş Savaşı'nı veren bir devletin onurudur. Alınan karar dolayısıyla üzgünüz ve asla doğru bulmuyoruz. Filistin, bağımsız, işgalden arınmış kendi topraklarında yaşamak zorundadır. Biz bunları yaşatmalıyız." ifadelerini kullandı.