Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ, Türkiye ile ABD'nin vize işlemlerini karşılıklı askıya almasına ilişkin, "İki ülke arasında, temsilcilerin bir araya gelip bu konu üzerinde çalışmaları kararı alındı ve bu karar gereği önümüzdeki günlerde bir araya gelinecek, çalışılacak ve sonucuna göre de bir adım atılacaktır." dedi.

Bozdağ, Habertürk televizyonundaki canlı yayında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu, soruları yanıtladı.

Türkiye ile ABD'nin vize işlemlerini karşılıklı askıya almasına ilişkin bir soru üzerine Bozdağ, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun, ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson ile telefonda görüştüğünü hatırlattı.

Görüşmede son gelişmelerin değerlendirildiğini ifade eden Bozdağ, bundan sonra yapılacaklar konusunda da görüş alışverişinde bulunulduğunu bildirdi.

Çavuşoğlu'ndan bilgi aldığını söyleyen Bozdağ, yapıcı bir görüşme gerçekleştirildiğini belirtti. Bozdağ, "İki ülke arasında, temsilcilerin bir araya gelip bu konu üzerinde çalışmaları kararı alındı ve bu karar gereği önümüzdeki günlerde bir araya gelinecek, çalışılacak ve sonucuna göre de bir adım atılacaktır." ifadesini kullandı.

Bozdağ, krizin gerek Türkiye gerek ABD'nin lehine olmadığına ve her iki ülkeye de zarar verdiğine işaret eden Bozdağ, böyle bir durumu beklemediğini kaydetti.

Türkiye ile ABD'nin her konuda aynı düşünmediğini dile getiren Bozdağ, Türkiye'nin PKK'nın uzantısı terör örgütü gözüyle baktığı PYD/YPG ile ABD'nin Suriye'de çalıştığını söyledi.

Başka konularda ABD ile işbirliği ve çalışmaların devam ettirildiğini belirten Bozdağ, Türkiye-ABD ilişkilerinin bundan önce de ciddi sınamalardan geçtiğini anımsattı.

Bozdağ, "1 Mart tezkeresinin" buna bir örnek olduğunu vurgulayarak, "Amerikan askerleri Türkiye sınırlarına kadar gelmişti, o dönemde 1 Mart tezkeresi çıksaydı Irak'a intikalleri olacaktı ama TBMM 1 Mart tezkeresine 'evet' demedi ve reddedildi. O zaman Amerika-Türkiye ilişkileri böylesi bir noktaya gelmedi. O sınamada da birtakım gerginlikler, olumsuzluklar elbette yaşandı ama sonuç itibarıyla oradan da geçti." diye konuştu.

Bozdağ, Türkiye-ABD ilişkilerinin bu tür krizleri aşacak bir güce sahip olduğuna inancını dile getirdi.

- "İfade avukat huzurunda alınmıştır"

Tutuklanan ABD İstanbul Başkonsolosluğu çalışanının avukatıyla görüştürülmediği iddialarının hatırlatılması üzerine Bozdağ, bu konuda bir bilgi eksikliği veya yanlış bilgi olduğunu belirtti.

Gözaltına alınan bir kişinin tutuklamasında, savcılık sürecinde avukat bulundurulmasının zorunlu olduğunu aktaran Bozdağ, söz konusu kişinin 25 Eylül'de gözaltına alındığını, 4 Ekim'de tutuklandığını, 8 Ekim'de de vizeyle ilgili kararın ortaya çıktığını anımsattı.

Bozdağ, sürece bakıldığında gözaltı ve tutuklama süreçlerinden ABD Büyükelçiliğinin haberdar olduğununun görüldüğünü kaydetti.

Türk hukukunda savcının ve kolluk görevlilerinin avukat olmadan herhangi bir şüphelinin ifadesinin alınamayacağını, alındığında bunun geçersiz olacağını bildiren Bozdağ, şöyle devam etti:

"ABD'nin Türk vatandaşı olan yerel çalışanı şüphelinin hem polisteki ifadesi hem de savcılıktaki ifadesi, avukatı huzurunda alınmıştır. Sulh ceza hakimliğindeki ifadesi de yine avukatı huzurunda alınmıştır. Avukatsız bunların yapılması mümkün değil. Zannedersem bu konuda bir bilgi eksikliği var. Avukatları istediği zaman görüşebilir. Buna da kanuni bir engel yoktur. CMK'ya göre bir avukat, kendi özel avukatı da olabilir, istediği zaman müvekkiliyle görüşebilir. Bizim kanunlarımız buna izin veriyor, buna engel yok. Bugüne kadar benim aldığım bilgiye göre herhangi bir avukat görüşme talebi, ifade sırasında hazır bulunan avukat dışında, bir görüşme talebi olmamış. Aileden de bir görüşme talebi olmamış. Ailesine de görüşme hakları bulunduğu savcılık tarafından ayrıca bildirilmiştir. Burada büyükelçilik çalışanın avukatıyla, ailesiyle görüşmesine herhangi bir engel yoktur." 

Bozdağ, gerek ABD'li yetkililerin gerek ailesinin ve avukatının şüpheli ile görüşmesini engelleyen bir tutumun söz konusu olmadığının altını çizen Bozdağ, "Deliller, isnat edilen konular ne ise bunların tamamı avukatında. Dolayısıyla ailede de ve aile paylaştığı takdirde ABD yetkililerinde de olması gerekir." şeklinde konuştu.

Söz konusu tutuklunun Türk vatandaşı olduğunu, ABD Büyükelçiliğinin Dışişleri Bakanlığına bildirdiği diplomatik, konsüler bağışıklığa sahip kişiler arasında isminin bulunmadığını anlatan Bozdağ, herhangi bir Türk vatandaşına suç isnadı yapıldığında var olan işlemlerin aynısının gerçekleştirildiğini söyledi.

- "İsnat edilen suça ve kanuna göre soruşturma yapılıyor"

Çalışılan yere bakılarak değil isnat edilen suça ve kanuna bakılarak soruşturma yapıldığını ifade eden Bozdağ, zanlının ABD Büyükelçiliğinde çalışması nedeniyle negatif ayrımcılık yapılmasının söz konusu olmadığını vurguladı.

Soruşturmanın hukuk devletine uygun bir biçimde yapıldığına işaret eden Bozdağ, şunları kaydetti:

"Sayın Büyükelçi bu konuda bilgi sahibi olmak istediğinde, bunun yolu bellidir. Gazetecileri toplayıp onlara açıklama yapmak değil. Vehayut da Türkiye-ABD arasındaki ilişkilerin olumsuz etkilenmesini sağlayacak şekilde ABD başkentini bilgilendirmek hiç değil. Yapılması gereken; Dışişleri kanalıyla müracaat edilir, ziyaret izni talep edilir, ki izin verilebilir. Çünkü Adalet Bakanı takdiri ama gidip kendi konuşabilir, avukat gönderebilirler, avukatı onlarla gidip konuşabilir, dosyaya bakabilir. Bunun yolu, diplomatik usulde de bellidir, hukuk usulünde de bellidir. Bunları işletmesi lazım. Bir şey olduğunda medyayı toplayıp 'Burada bir intikam düşüncesi var' gibi açıklama yapmak değil."

Baass'ın açıklamalarını doğru bulmadığını ifade eden Bozdağ, bir büyükelçinin görev yaptığı ülkenin hükümetindeki bakanlar hakkında saygı sınırlarını aşan bir dil kullanamayacağını, bunun diplomatik nezaketle de bağdaşmayacağını belirtti. Hükümette ya da herhangi bir bakanda "intikam düşüncesi"nin olmasının söz konusu olmadığını vurgulayan Bozdağ, Bass'ın açıklamalarının büyük bir saygısızlık olduğunu ve bu açıklamaları kabul edilemeyeceğini dile getirdi.

Türkiye'nin bir hukuk devleti olduğunu söyleyen Bozdağ, yargının tarafsız ve bağımsız olduğunu vurguladı.

- "Türkiye'de 'rehin alma' diye bir şey yoktur"

Hükümetin yargıya emir veya talimat vermesinin mümkün olmadığına işaret eden Bozdağ, Türkiye'nin bir kabile devleti olmadığını dile getirdi. Bozdağ, açıklamalarını şöyle sürdürdü:

"Rehin alma dili bir defa hukuku tanımamaktır. Biz ABD ile yargıda olanı konuşurken, onlar, 'Bizde yargı var' diyor ama Türkiye'de yargıda olan konuyu konuşurken onlar, 'Türkiye rehin alıyor' diyor. Bu esasında sakat bir anlayıştır. Sizde yargı bir şey yaptığında, 'Yargı ayrı, yargı bağımsız, biz hukuk devletiyiz' Ama bizde yargı bir şey yaptığı zaman 'Sizde yargı rehin alıyor' Bu sakat bir anlayıştır. Aynısını Sayın Merkel de söylüyor."

Almanya'nın da tutuklu Deniz Yücel ile ilgili benzer açıklamalar yaptığını hatırlatan Bozdağ, bunun Türkiye'deki hukuk sistemini bilmemekten ve Türkiye'ye karşı olumsuz anlayıştan kaynaklandığını söyledi. 

"Türkiye'de 'rehin alma' diye bir şey yoktur." diyen Bozdağ, PKK'lıların da 'tutsak' ifadesini kullandığına işaret etti. 

- "Barındırırsa ilişkilere fevkalede zarar verir"

"ABD Konsolosluğunda çalışan, ifadeye çağrılan bir kişi daha var, şu ana kadar bulunamayan. 'Amerikan misyonlarında değil, biz yargıdan kimseyi saklamıyoruz' diye bir açıklama geldi. Hükümetin elinde bu kişiye ilişkin bir bilgi var mı?" sorusu üzerine Bozdağ, şunları söyledi:

"Bu sorunun muhatabı biz değiliz, bunun muhatabı Sayın Büyükelçidir. Başkonsoloslukta veya herhangi bir yerde böyle bir kişi olup olmadığına ilişkin soruyu oraya sormak lazım. O da 'Saklamıyoruz' diye bir açıklama yaptı. Bu beyana itibar etmemiz gerekir. Onların açıklaması bu yönde. Güvenlik güçlerimiz hakkında yakalama kararı bulunan kişilerle ilgili Türkiye'nin her tarafında arama ve onu bulduğu zaman yargıya teslim etme görevini yerine getirecektir. Büyükelçiliklerde çalışan kişilerin sicillerinin temiz olması son derece önemli. Özellikle büyükelçiliğin, bulunduğu ülkenin hassasiyetlerini de bütün ülke büyükelçilikleri yerel çalışanlar açısından dikkate alması lazım. Türkiye'de PKK, DHKP-C, FETÖ, DEAŞ terör örgütüdür. Bu örgütlerle iltisakı, irtibatı, üyeliği bulunan birisini Türkiye'de hiçbir büyükelçiliğin barındırmaması lazım. Barındırırsa zan altında olan birisini veya böyle olan birisini çalıştırdığı zaman o iki ülke arasındaki ilişkilere bu fevkalede bir zarar verir."

Türkiye'nin ABD Büyükelçiliğinde El-Kaide veya DEAŞ terör örgütüyle üyeliği bulunanları çalıştırdığında ABD'nin de bundan rahatsız olacağına dikkati çeken Bozdağ, FETÖ'nün "hava kuvvetleri imamı" Adil Öksüz ile ABD Konsosluğu arasında yapılan görüşmeleri hatırlatarak bunların Türkiye-ABD ilişkilerine zarar verdiğini kaydetti.

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ, "Afrin'de de başka bölgelerde de terör örgütünün ve uzantılarının hakimiyet kurmasından fevkalade rahatsızız. Bunu Türkiye'nin ulusal güvenliği bakımından büyük bir tehdit olarak görüyoruz. Afrin ile ilgili gelişmeler nasıl olacak, onu zaman içerisinde göreceğiz ama orada PYD, YPG, PKK unsurlarının varlığının Türkiye'yi tehdit ettiği bir gerçektir. Türkiye kendisini tehdit eden her şeye karşı tedbirlidir." dedi.

Bozdağ, Habertürk televizyonundaki canlı yayında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu, soruları yanıtladı.

Bozdağ, ABD'nin Ankara Büyükelçisi John Bass'ın "Türkiye ile yakın iş birlikleri sayesinde DEAŞ'ın Türkiye'de herhangi bir eylemi olmadığı"na ilişkin açıklamalarının hatırlatılması üzerine, bu konuda medyada çok değişik yorumlar olduğunu söyledi.

O yorumlar üzerinden bir değerlendirme yapmayı doğru bulmadığını belirten Bozdağ, buradaki kastın ne olduğunu açıklaması gerekeni ve muhatabın büyükelçi olduğuna işaret etti. 

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, vize krizinin Türkiye'ye 50 milyar liraya mal olduğuna ilişkin açıklamalarının hatırlatılması üzerine Bozdağ, bu konuda CHP'li bir genel başkan yardımcısının da 63 milyar lira rakamı zikrettiğine dikkati çekti. 

Üçüncü bir açıklamada bu rakamın daha da yukarılara doğru çıkabileceğine değinen Bozdağ, "Önce bir CHP kendi içinde bu konuda bir anlaşma yaparsa, bir ağız birliği yaparsa isabetli olur. Ben merak ediyorum bu kadar zarar nasıl bir hesap yöntemiyle ortaya çıkarıldı? Neye baktılar, kıstasları ne oldu? Onu bir açıklarlarsa hangi kalemden ne kadar zarar olmuş, çok faydalı olur diye düşünüyorum. CHP'nin yaklaşımını her zaman olduğu gibi, 'Bu işten de AK Parti'ye ne kadar zarar verecek bir fatura keseriz'in gayreti ve çabasından ibaret olarak görüyorum." ifadesisni kullandı. 

- "Türkiye'nin ulusal güvenliğini de doğrudan etkilemektedir"

Türkiye'nin İdlib operasyonundaki rolünün ne olacağı ve  Afrin'e bir operasyon gerçekleştirip gerçekleştirilmeyeceğine ilişkin soru üzerine Bozdağ, Türkiye ile Suriye arasında 910 kilometre sınır olduğunu hatırlattı.

İki ülkenin sınıra komşu yerlerindeki vatandaşlar arasında akrabalık, soydaşlık, dindaşlık, tarihdaşlık bağları olduğuna dikkat çeken Bozdağ, şöyle devam etti:

"Dolayısıyla Suriye'de olup bitenleri Türkiye'nin kendi içinde olup bitenler gibi değerlendirmesi normal olandır. Çünkü orada geçen her hadise Türkiye'nin ulusal güvenliğini de doğrudan etkilemektedir. DEAŞ terör örgütünün Türkiye'nin içerisinde gerçekleştirdiği eylemler, PKK, PYD, YPG, bütün bunların yaptığı terör faaliyetlerinden, göç dalgasından, Suriye'deki istikrarsızlıktan ve diğer olumsuzluklardan Türkiye etkilenmektedir. O nedenle Türkiye sınırlarının ötesinde Türkiye'ye dönük tehditleri ortadan kaldırmak, sınır güvenliğini sağlamak, oradaki terör örgütlerinin barınmasını ortadan kaldırmak ve göç dalgasını önlemek, Türkiye'nin ulusal güvenliğinin aleyhine gelişmelerin oluşmasına izin vermemek bakımından Suriye'de olup bitenleri yakından takip ediyor."

"Uluslararası hukuk" çerçevesinde, doğru olanı birlikte yapma çağrısında bulunduklarına değinen Bozdağ, ancak herkesin kendi ülke hukuklarını öne çıkaran bir yaklaşım ortaya koyduğunu ve bu yüzden buradaki krizin uzadığını dile getirdi.

Bozdağ, Türkiye'nin, bu krizin daha kötü hale gelmemesi için önemli adımlar attığını vurgulayarak, Fırat Kalkanı Harekatı'nın bu noktada atılan tarihi bir adım olduğunu bildirdi.

 ABD'ye "DEAŞ terör örgütüyle bugün en etkin mücadeleyi yapan ülke Türkiye'dir. Bu terör örgütüyle biz birlikte mücadele yapalım. Bir terör örgütüyle mücadelede başka bir terör örgütünün taktiksel olarak da geçici olarak da kullanılması fevkalade büyük bir hatadır. Bunu yapmayın." dediklerini aktaran Bozdağ, şimdi  bir terör örgütüyle başka bir terör örgütünü bertaraf etmek için tarihin gördüğü en büyük yanlışlardan birinin yapıldığını ifade etti.

İdlib'de 3 milyon civarında bir nüfus olduğunu belirten Bozdağ, orada başka çatışmaların olmasının bu 3 milyon kişinin göç etmesi anlamına geleceğini söyledi. 

Bozdağ, Türkiye'nin bölgede attığı adımın, göçü önlemek, oradaki terör örgütünün daha da büyümesi tehdidini ortadan kaldırmak ve Türkiye'ye dönük terör ihracının önüne geçmek, çatışmasızlık bölgesi ilan edilen yeri gerçek anlamda çatışmasızlık bölgesi haline dönüştürmek, bölgedeki gerilimi azaltmak, terör koridorunun ve Türkiye aleyhine başka gelişmelerin oluşmasına engel olmak adına çok hedefli, doğru atılan bir adım olduğunu vurguladı. 

Uluslararası platformda bu konuda bir karşı çıkışın olmadığına değinen Bozdağ, bu özelliğiyle de "uluslararası meşruiyeti olan bir adım" olduğunu belirtti.

Bozdağ, Afrin konusunda da görüşlerini aktararak, şu değerlendirmelerde bulundu: 

"Afrin, son derece önemli. Orada da PKK, PYD, YPG'nin varlığını biliyoruz ve Türkiye sınırına dönük tehlike ve tehdit oluşturması halinde bizden anında cevap veriliyor. Dolayısıyla Afrin'de de başka bölgelerde de terör örgütünün ve uzantılarının hakimiyet kurmasından fevkalade rahatsızız. Bunu Türkiye'nin ulusal güvenliği bakımından büyük bir tehdit olarak görüyoruz. Afrin ile ilgili gelişmeler nasıl olacak, onu zaman içerisinde göreceğiz ama orada PYD, YPG, PKK unsurlarının varlığının Türkiye'yi tehdit ettiği bir gerçektir. Türkiye kendisini tehdit eden her şeye karşı tedbirlidir. Bundan sonraki süreçte de bu tedbirlerle ilgili neler yapılacak, onu şimdiden konuşmayı erken buluyorum. Ama şunun bilinmesi lazım. O bölgede bir terör koridoru oluşturulmasına Türkiye izin vermeyecektir. Oldubittilerle bölgede bir değişim yapılmasına da izin vermeyecektir. Türkiye, ülkesi ve milletinin hukukunu korumak için gereken her türlü tedbiri gerektiği anda almaktan kaçınmayacaktır."

- "Başbakanımız Sayın İbadi ile bir araya gelecekler"

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bozdağ, Irak'ın kuzeyindeki gayrimeşru referanduma ilişkin bir soru üzerine, bunun, bölgenin yapısını daha fazla istikrarsızlaştıracak bir adım olduğunu bildirdi.

Referandumun bölgedeki güvensizliği büyüttüğünü ve bölgedeki yangınlara yeni bir yangın ekleme potansiyelini güçlendirdiğine dikkati çeken Bozdağ, "Türkiye, bu Irak Anayasası'na, uluslararası hukuka aykırı, Türkiye ve Irak arasındaki ikili ve çoklu anlaşmalara aykırı gayrimeşru ve yok hükmünde olan referanduma karşı baştan beri tavrını net olarak ortaya koydu. Bunu engellemek için çok uğraştık ama maalesef engellenemedi. Ondan sonraki süreçte de hükümetimiz, milletimizin ve devletimizin hukukunu korumak, bölgeden ülkemize ve bölgeye yönelen tehditleri ortadan kaldırmak için ciddi adımlar attı." diye konuştu. 

Bu konuda izlenen yol haritasını hatırlatan Bozdağ, "Şimdi yeniden Başbakanımız Sayın İbadi ile bir araya gelecekler ve bu konuları etraflıca konuşacaklar." ifadesini kullandı.

Irak'la ilgili muhatabın sadece Irak merkezi hükümeti olduğunu belirten Bozdağ, Irak Kürk Bölgesel Yönetimi'ne (IKBY) "Yanlıştan dönün" çağrısında bulunduklarını aktardı. 

Bozdağ, şu görüşlere yer verdi:

"Türkiye bundan sonra bu bölgede atacağı adımları Türkiye-Irak-İran koordinasyonu içerisinde, uluslararası meşruiyeti de gözeterek atacaktır. Burada, bölgedeki huzuru, barışı, istikrarı, güven ortamını muhafaza etmek ve yeni yangınların çıkmasını engellemek için birlikte hareket edecektir. Adımlar ne olacak, onu şartlar belirleyecektir. Şartlara göre öncelik ve sonralığı hükümetimiz tayin edecektir." 

- "MTV kesin düşecek"

Motorlu Taşıtlar Vergisi'nde yeni oranın belirlenip, belirlenmediğine ilişkin bir soruya Bozdağ, "Yeni oran komisyonda netleşecek. Şu an da henüz açıklanmış bir rakam yok ama Maliye Bakanımız, Başbakanımızla bu konuyu istişare ettiler." dedi.

Bozdağ, "Düşecek mi?" sorusuna ise "Kesin düşecek." yanıtını verdi.

AK Parti'li belediyelerde yeni istifaların gündemde olup olmadığına ilişkin bir soru üzerine de Bozdağ, AK Parti'nin "değişimi esas alan bir parti" olduğuna işaret etti. 

- "20'ye yakın il başkanı değişti"

Bozdağ, şu anda ilçe ve belde kongrelerin yapıldığına dikkati çekerek, şunları kaydetti:

"Belde kongreleri bitti, ilçeleri yapıyoruz. Epeyce ilçe başkanımız değiştiği gibi yönetim kurulları da değişti. Daha il kongreleri gelmedi ama parti düğmeye bastı, 20'ye yakın il başkanını da bu arada değiştirdi. AK Parti, milletten gelen değişim talebini her zaman 'evet' deyip hayata geçirmiştir. Bu değişim iradesiyle beraber seçimleri kazanıyor. O nedenle de biz kendi içerimizde yenilenmeyi, tazelenmeyi, güçlenmeyi hep yaptık, bundan sonra da yapacağız. İl kongrelerimizde bu devam edecek, arkasından büyük kongreyle de hem 2019 seçimlerine Türkiye'yi ve AK Parti'yi taşıyacak kadroları şekillendirmiş olacağız hem de değişiklikleri gerçekleştirmiş olacağız. Eğer biz değişmezsek halk bizi değiştirir, eğer biz adım atmazsak halk bizim yerimize adım atar. Halbuki siyaset, halkta gördüğü iradeyi hayata geçirendir. Halkın zorlaması olmadan biz bunu yapıyoruz. İleriki dönemlerde ne olur ne gider tabii onu parti daha iyi bilir."