İSTANBUL (AA) - Başbakan Binali Yıldırım, İslam düşmanlığının yol açtığı nefret söyleminin, sosyal dışlanma, toplumlarda uyumu, çok kültürlülüğü ve ortak yaşamı ciddi olarak tehdit ettiğini belirterek, "İnsan hakları, demokratik değerler, İslamofobi yüzünden günden güne örselenmektedir. Hal böyleyken Avrupa'da yükselen aşırıcılık ve İslam karşıtlığının boyutları, eğer gerekli müdahaleler olmazsa daha da vahim bir boyuta ulaşacaktır." dedi.

Yıldırım, Dünya Müslüman Azınlıklar Zirvesi'ndeki konuşmasında, katılımcıları selamlayarak üç ayların tüm İslam coğrafyasına huzur, barış ve kardeşlik getirmesi temennisinde bulundu.

Temel sorunların tespiti, çözüm önerileri ve işbirliği imkanlarının belirlenmesi konusunda katılımcılarla birlikte kafa yorulacağını dile getiren Yıldırım, "Birbirimizle tanışıklığımızı daha da artıracağız, ihmal edilmiş kardeşlik bağlarımızı yeniden ihya etme imkanı bulacağız. Din eğitimi, din hizmetleri alanında işbirliği tesis etmek veya var olan işbirliğini daha ileri seviyelere taşıma imkanına sahip olacağız. Zirveye yapacağınız katkılar için şimdiden hepinize teşekkür ediyorum. Bu çalışmanın bütün Müslüman kardeşlerimiz ve insanlık ailesi için hayırlara vesile olmasını mevlamdan diliyorum." diye konuştu.

Yıldırım, modern dünyanın adalet ve eşitlik sağlamada hiç de iyi bir sicile sahip olmadığını ifade ederek, bilim, hikmetten, akıl, vicdan ve merhametten uzaklaştıkça insani değerlerin insan ilişkilerinde neredeyse ihtiyaç duyulmayan anlamsız bir algının hakim olduğunu söyledi.

Dünya nüfusunun az bir kısımının bütün imkanlardan sınırsız bir şekilde istifade ederken, büyük bir çoğunluğu ise yiyecek, barınma, eğitim sağlık gibi temel hak ve imkanlardan mahrum kaldığını vurgulayan Yıldırım, ırk, inanç ve kültür değerlerinden dolayı insanların ayrımcılığa, ötekileştirilmeye, asimilasyona ve şiddete uğramadan yaşayabilecekleri bir dünya için insanlık adına sorumlu olduklarını ve sorumluluk üstlenilmesi gerektiğini kaydetti.

- "İslamofobi dinden ziyade insan hakları sorunudur"

Başbakan Yıldırım, azınlık sorununun küresel bir mesele olduğunu, Müslümanları da çok yakından, doğrudan ilgilendirdiğini belirterek, şöyle devam etti:

"Bugün dünya Müslüman nüfusunun yaklaşık üçte biri yaşadığı ülkelerde azınlık muamelesi görmektedir. Müslüman azınlıkların yaşadığı en yakıcı sorun Batı'da yükselen İslam karşıtlığı, diğer adıyla İslamofobi ve azınlık düşmanlığı meselesidir. İslamofobi bir dinden ziyade insan hakları sorunudur. Müslümanlara karşı temelsiz korku, düşmanlık ve nefret söylemi İslamofobinin ırkçılık ve yabancı düşmanlığının çağdaş yansımalarından biridir. Bu tanımıyla İslamofobi tıpkı antisemitizm gibi tarihi, sosyolojik, siyasi dini birçok nedeni bünyesinde barındıran özel bir ırkçılık türü olarak ele alınmalı ve değerlendirilmelidir. Özel bir ayrımcılık türü olarak İslamofobi haklar arasında diğerlerinin yanı sıra en fazla din özgürlüğü, iş hakkı, eğitim hakkı, ifade özgürlüğünün kullanımıyla ilgili olarak gündeme gelmektedir. İslam düşmanlığının yol açtığı nefret söylemi, sosyal dışlanma, toplumlarda uyumu, çok kültürlülüğü ve ortak yaşamı ciddi olarak tehdit etmektedir. İnsan hakları, demokratik değerler, İslamofobi yüzünden günden güne örselenmektedir. Hal böyleyken Avrupa'da yükselen aşırıcılık ve İslam karşıtlığının boyutları, eğer gerekli müdahaleler olmazsa daha da vahim bir boyuta ulaşacaktır."

- Avrupa'daki yabancı düşmanlığı saldırıları

Başbakan Binali Yıldırım, 2016'da Avrupa'da 128 yabancı düşmanlığı motifli saldırı meydana geldiğini, bu yılın sadece ilk üç ayında ise 33 tane saldırının yaşandığını belirterek, yurt dışında 6 milyonu aşkın vatandaşı bulunan Türkiye'nin bu saldırıları da kınadığını, gerekli tedbirlerin alınması için siyasi ve diplomatik girişimlerini başlattığını kaydetti.

Sorunun sadece Müslümanların değil bütün din ve inançlara mensup kişileri ilgilendirdiğini ve endişe verici olduğunu, Avrupa'da ve Amerika'da kaygı verici boyuta ulaşan İslam düşmanlığının güvenlik açısından da tehlike oluşturan bir olguya dönüştüğünü vurgulayan Yıldırım, buna karşı topyekün mücadele verilmesinin küresel anlamda mecburiyet haline geldiğini söyledi.

Yıldırım, ülkelerin İslamofobi konusunda yasal, idari ve eğitim alanında tedbirleri vazgeçmeden alması gerektiğini belirterek, sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliği içinde bu tür suçların izlenmesi, raporlanmasına yönelik adımların mutlaka atılması, mağdurlara destek sağlanmasına yönelik projelerin de geliştirilmesi gerektiğini dile getirdi.

Türkiye'nin ırkçılık, ayrımcılık ve hoşgörüsüzlükle mücadele konusunda gerek bölgesel, gerek küresel düzeyde yapılacak çalışmalara ve düzenlemelere katkı sağladığını, buna devam edeceğini belirten Yıldırım, şöyle konuştu:

"Bu örgütlerle yakın ve yapıcı işbirliğini sürdüreceğiz. Her yıl Avrupa Birliği, İslam İşbirliği Teşkilatı gurubu tarafından BM İnsan Hakları Konseyi'ne sunulan din ve inanç özgürlüğü, din temelli hoşgörüsüzlükle mücadele karar tasarılarının her ikisi de ülkemiz tarafından desteklenmektedir. 2016'da Türkiye'de gerçekleşen İslam Zirvesi'nde Sayın Cumhurbaşkanımız önemli bir adım yapmıştır, öncülük etmiştir. İslam İşbirliği Teşkilatı içerisinde Avrupa Müslümanları Temas Grubu oluşturulmuştur. Böylece Avrupa'da artan şiddet eylemlerine karşılık önlemlerin alınabileceği önemli bir platform teşkil edilmiştir. İslam İşbirliği Teşkilatı Müslüman azınlıklara elini uzatacak şekilde yeniden yapılandırılmalıdır. Sivil toplum örgütleri, vakıflarımız bu noktada odaklanarak kazanım elde edebileceğimiz işler gerçekleştirmelidir. İftiharla söyleyebilirim ki ülkemizin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nce bugüne kadar köken temelinde herhangi bir ayrımcılık yasağı ihlali söz konusu olmamıştır. Yani bu konuda tek söz söyleyecek ülke varsa o da Türkiye'dir. "

(Sürecek)