Başbakan Binali Yıldırım, "Türkiye son 15 yılı ele aldığımızda hakikaten enflasyonda son birkaç ayı hariç tutarsak yüzde 70'lerden tek haneli rakamlara gerilemiştir. Şu günlerde enflasyonda hafif bir kıpırdama var, bu tabii ki hoşumuza gitmiyor ama hükümet olarak enflasyonla mücadele konusundaki kararlılığımızda zerre kadar sapma yoktur." dedi.

Başbakan Yıldırım, Sabancı Center Hacı Ömer Sabancı Konferans Salonu'nda düzenlenen Türkiye Bankalar Birliği 61. Olağan Genel Kurulu Toplantısı'na katıldı.

Burada konuşan Yıldırım, toplantıda gerek Bankalar Birliği Başkanının gerek BDDK Başkanının gerekse Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek'in çok güzel sunumlar yaptığını söyledi.

Kendisine de söyleyecek çok fazla şeyin kalmadığını anlatan Yıldırım, "Bir sürü rakamları takla attırdılar. Bankacılık sistemimizin, ekonomimizin ne kadar dayanıklı, güzel olduğunu anlattılar. Hatta Mehmet Bey, belki anlamayanlar vardır diye İngilizce de anlattı. Şimdi hakikaten güzel bir konuşma hazırlanmış ama ben bunu artık kullanma ihtiyacı duymuyorum. Onun için bugün bu önemli toplantıda terecilere tere satmaya niyetim yok." diye konuştu.

Yıldırım, bankacılığın, finans sektörünün, para piyasasının ve krediler gibi konuların bankacıların alanı olduğunu aktararak, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ben sonuçlara, bir de geleceğe yönelik mesajlara bakacağım. Aslında Türkiye söylendi; 1960-2002 arasında büyümesinin üç katını son 15 yılda gerçekleştirmiş. Esasında sorun da burada. 'Niye, Türkiye bu kadar zamanda efektif bir büyüme sağladı. Acelesi ne? Büyümekte olan ülkeler içerisinde yer almaya gerek yok. Yavaş yavaş, gelecek yüzyılda bunu tamamlayabilir. Biraz hızlı hareket etti, kuyruktaki yerini değiştirdi.' Bu belirli açıdan rahatsızlık oluşturabilir. Ama bizim amacımız; kimseyi rahatsız etmek değil. Milletimizin refahını, mutluluğunu temin etmek. Büyüme; hem kaliteli hem de tabana da yansıyor, istihdama da yansıyor, gelir dağılımına da yansıyor ve sürdürülebilir özelliği de taşıyor."

Bu bakımdan büyümenin olmamasının bir sorun olarak görülmesi gerektiğini belirten Yıldırım, hem dünyada hem de Türkiye'de büyümemenin bedelinin ne kadar ağır olduğunu gördüklerini vurguladı.

Başbakan Yıldırım, yaşanan olayların, savaşların ve terörün ülkelerin doğru dürüst yönetilmemesinden kaynaklandığının altını çizerek, "Adil yönetişim olmayışından kaynaklanıyor. O ülkede yaşayan insanların mutluluğunun, geleceğinin sağlanmamasından kaynaklanıyor. Bunu görüyoruz. Bunun da bir bedeli var. Bu bedeli de başta o ülkede yaşayan insanlar olmak üzere en yakınındaki ülkeler karşılıyor.

Türkiye'yi ele alın. Türkiye son 8 yıldır hem kendi hedeflerini, kendi büyüme hedeflerini gerçekleştirirken hem de güneyimizde Irak'ta, Suriye'de, hatta Somali'de, Yemen'de, Kuzey Afrika'daki ülkelerin sorunlarıyla da ilgileniyor. Oradaki savaştan canını kurtarmaya çalışan insanlara kucak açıyor." ifadelerini kullandı.

- "Türkiye kimsesizlere, gariplere yardım elini uzatmaktan geri kalmıyor"

Türkiye'nin geçmişinden aldığı tecrübeyle, ecdadından gelen örf ve adetleriyle kimsesizlere, gariplere yardım elini uzatmaktan geri kalmadığını dile getiren Yıldırım, şöyle konuştu:

"Şimdi Türkiye son 15 yılı ele aldığımızda hakikaten enflasyonda son birkaç ayı hariç tutarsak yüzde 70'lerden tek haneli rakamlara gerilemiştir. Şu günlerde enflasyonda hafif bir kıpırdama var bu tabii ki hoşumuza gitmiyor ama hükümet olarak enflasyonla mücadele konusundaki kararlılığımızda zerre kadar sapma yoktur. Hüseyin Bey burada söyledi, faizlerin oluşma şeklini açıkladı, enflasyonla. Vatandaş da doğal olarak enflasyonun altında birikimini değerlendirmesine razı olmaz. Hiç kimse zarar etmek için parasını bankaya emanet etmez. Ne oluyor? Bankanın maliyetleri var. Maliyetlerinin üzerine de makul bir kar koyuyor ve vatandaştan aldığı bu paraları da piyasaya, üretime, küçük-büyük işletmelere veriyor.

İşte esas olan faizlerin düşürülmesi, tabiatıyla ekonomimiz için hayati öneme sahip. Bunun farkındayız. Ama bunu sağlamak için önce enflasyonu aşağıya çekmemiz gerekiyor. İkisinin birbiriyle bağlantılı olduğunu biliyoruz. Ama enflasyonu aşağıya çekmek, büyümeyi sürdürülebilir halde tutmak hükümet olarak bizim görevimiz. Onun için enflasyona sebep olan konuların ne olduğunu biliyoruz, bunlarla ilgili de adımlarımızı atıyoruz."

Yıldırım, bu gibi konuların çoğunun içeride yönetebilecek konular olduğuna işaret ederek, şunları kaydetti:

"Gıda fiyatları, enerji fiyatları, ulaşım fiyatları, işçilik vesaire bunlarla ilgili tedbirlerimiz var. Nedir? Mesela iş verenlerin çalışanlar yönünden yüklerini azaltacak tedbirler aldık. Onlara destekler veriyoruz. Hem sigorta hem vergi yapılandırması, aynı zamanda kamuya olan borçların yapılandırılması, ayrıca iş verenlere asgari ücretin artırılmasından dolayı ilave destekler verilmesi, kadınların çalıştırılması halinde bazı yüklerin devlet tarafından karşılanması, gençlere pozitif ayrımcılık yapılarak, onların iş hayatına katılmasına teşvik edilmesi gibi birçok tedbiri alıyoruz. Gıda fiyatlarıyla ilgili de yine Gıda Komitesi marifetiyle soğuk tedarik zinciri başta olmak üzere birçok alanda tedbirler alıyoruz.

Bu tedbirler tabii ki bugünden yarına sonuç vermez ama adım adım sonuç verecek. Bunun farkındayız. Bazı düşük de olsa sonuçlarını almaya başladık. Üretim, lojistik, enerji ile ilgili diğer desteklerimiz de devam ediyor. Burada geriye ne kalıyor? Kur kalıyor. Kurun da şüphesiz enflasyonun artmasına bir etkisi var. Maliyetlere yansıyor. Türkiye ortalama 40 milyarın üzerinde bir enerji faturası ödüyor. Esasında cari açığımızın iki büyük kalemi var. Bunlardan birisi enerji faturamızıdır, birisi de ithalatın içerisindeki açıktır."

Türkiye'nin önemli ölçüde ihracatını geliştirdiğini fakat ihracat yapmak için ithalat yapmak zorunda olduğuna dikkati çeken Yıldırım, özellikle ara malı ve hammadde ithalatının Türkiye'nin cari açığını olumsuz yönde etkilediğini ve bunun aşağıya çekilmesi gerektiğini belirtti.

- "Türkiye yaklaşık 20 milyar dolar ithalat için daha az para ödeyecek"

Türkiye'nin imkan ve kabiliyetlerinin buna müsait olduğunun altını çizen Yıldırım, "Nedir o? Türkiye birçok ihracata konu ithalat kalemlerini yerlileştirebilir, yerli kaynaklardan sağlayabilir. Nedir bunlar? Petro kimya, bilişim teknolojileri, yazılım sektörü, turizm, enerji... Daha birçok sektör sayabiliriz.

Son hayata geçirdiğimiz bu 23 proje, özel teşvikler sağlanarak verilmiş bir destektir. 135 milyar... Bu 135 milyarlık 23 proje hayata geçtiğinde Türkiye yaklaşık 20 milyar dolar ithalat için daha az para ödeyecek. Bu ne demektir? Cari açık o kadar azalacaktır. 50 milyardan 30 milyara gerileyecektir. Bu bir olumlu katkı sağlayacaktır." ifadelerini kullandı.

Türkiye'nin notunu düşüren reyting kuruluşunun, cari açığı not düşümüne bir gerekçe olarak ortaya koyduğunu aktaran Yıldırım, şöyle konuştu:

"Bunların uzmanlığından değil ben aklından bile şüphe ediyorum. Bu kadar basit bir konuyu eğer kavrayamamışlarsa, bunların verdiği notun kıymeti harbiyesi yok. Ne diyorlar? 'Efendim bol bol teşvik veriliyor. Dolayısıyla bu cari açığı artıracak.' Öyle bir ifadelerini gördüm. Bunun bilimsel ekonomi kurallarıyla açıklanacak bir yanı yok. Buradan da anlaşılıyor ki gündemde olmadan akıllarına esti, bir araya geldiler, bir not düşürme gayreti içerisine girdiler. Biz bunu anlıyoruz. Bunun nedenini de anlıyoruz. Türkiye'deki seçim takvimi belli olduktan sonra yapılan bu girişimin etik olmadığını, belirli bir amaca da yönelik olmadığını çok iyi biliyoruz. Bunun zamanını çok manidar buluyoruz.

Reyting kuruluşlarının burada yaptığı gibi, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra yaptıkları gibi subjektif, tamamen ülkemizin gerçeklerine uymayan bu gibi kararları, bize çok zarar vermez. Hiç de zarar vermedi ama kendilerine çok zarar verir."

Yıldırım, bunların güvenilirliklerinin gittikçe kaybolduğunu belirterek, Türkiye üzerindeki kredilerinin de yok olmaya devam ettiğini kaydetti.

Ülke olarak bütün göstergelerinin gelişmiş ülkelerden daha iyi olduğunu ifade eden Yıldırım, sözlerine şöyle devam etti:

"Enflasyonu ve faizleri hariç tutuyorum. Bütün göstergelerimiz kat kat iyi. Peki Türkiye bu kadar yüksek faizi, yüksek enflasyonu hak ediyor mu? Etmiyor. Buradaki oranı bir kısmı Türkiye'nin izlediği aktif dış politika yüzündendir. Ekonomik gerçeklikle alakası yoktur. Bunu herkesin bilmesi lazım. Eğer Türkiye edilgen dış politika izlese etrafında olup bitenlere kayıtsız kalsa sesini çıkartmasa, o zaman Türkiye'ye kimse değip dolaşmaz. Ama bizim tarihi geçmişimize ve önümüzdeki hedeflere karşı duyarsız davranamayız. Her şeyi para olarak göremeyiz.

Biz büyük bir imparatorluk geleneğinden geliyoruz. Bizim inancımızda, kültürümüzde, geçmişimizde darda olanlara yardım etmek vardır. Bölgesel ve küresel barışa, adalete katkı sağlamak vardır. Bunu yapmakla mükellefiz. İşte biz de bunu yapıyoruz. Ama bunu bir fiyatlama aracı olarak bazı uluslararası kuruluşlar haksız şekilde kullanıyorlar. Bunun da farkındayız ama bugünler de gelip geçecek. Biz buradayız, yerimizdeyiz. Biz hancıyız, onlar yolcu. Biz gelen bütün yolculara, misafirlere gereken misafirseverliği gösteririz ama sonunda mahcubiyet onların olur."

Başbakan Binali Yıldırım, Türkiye'nin sürekli güçlü liderliğe ihtiyacı olduğunu belirterek, "Çünkü bölgemiz çok riskli bir bölge, jeopolitik risklerimiz bitmedi, devam ediyor. Bölge haritasını şekillendirme yönünde önemli çalışmalar var, projeler var." dedi.

Başbakan Yıldırım, Akbank TAŞ Sabancı Center'da düzenlenen Türkiye Bankalar Birliği 61. Olağan Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, Türkiye'nin ekonomik gücü, bankacılık sistemi, imkan ve kabiliyetleri, insan kaynak ve kapasitesinin bugün içinde olduğu sorunları aşacak düzeyde olduğunu söyledi.

Türkiye bankacılık sektörünün aktiflerinin toplamının, Türkiye'nin milli gelirinin üzerine çıktığını belirten Yıldırım, "Kredileri yüzde 20'lerden, yüzde 70 seviyelerine çıkmış. Ben bankalarımıza önce teşekkür ediyorum sonra birkaç talebim ve sitemim var. Teşekkürüm şu; 15 senelik büyüme başarısının arkasında siz varsınız. Ama sizin arkanızda da millet var. Millet paraları getirip yatırmasa, siz ne yapacaksınız? Kaynak millet, getiriyor parasını yatırıyor, siz de bunu Türkiye'nin büyümesine, kalkınmasına ayırıyorsunuz." diye konuştu.

- "15 Temmuz sonrası bankacılık sektörü büyük beğeni kazandı"

Yıldırım, 15 Temmuz sonrası bankacılık sektörünün duruşunun ve pazartesi her şeyi normale döndürmesinin, olağanüstü hal yokmuş gibi davranmasının millet ve hükümet nezdinde büyük beğeni kazandığını dile getirerek, "Bu hem ülkeye hem de bankacılık sistemine olan güveni en iyi şekilde göstermiştir. Bunun için size teşekkür ediyoruz." ifadelerini kullandı.

ABD seçimleriyle birlikte küresel anlamda gelişen piyasalarda bir dalgalanma olduğunu anlatan Yıldırım, sözlerine şöyle devam etti:

"Döviz kuru, Türk parası bir dalgalanmaya maruz kaldı, çok hızlı şekilde hükümet olarak kararlar aldık, 2017 için bu kararları uygulamaya koyduk. Bununla beraber 2017 bir kriz yılı olarak beklenirken aksine Türkiye dünyada dikkati çeken, dünyayı bile şaşırtan, uzmanların, uzman kuruluşların görüşlerini alt üst eden bir büyüme yaşadı. Yüzde 7,4 ile Türkiye büyüdü. Buna büyük katkınız var. KGF sisteminin devreye girmesi ve 300 bin işletmecimize sizlerin marifetiyle 250 milyara kadar kredi genişlemesinin sağlanması... Bunun doğrudan tüketime değil, üretime gittiğini büyümede gördük. Büyümeye baktığımızda bu kredinin, alınan tedbirin ne kadar yerinde olduğunu bir kez daha anlamış olduk."

Bankacılık sektöründen beklediklerinin de olduğunu dile getiren Yıldırım, "Az önce Hüseyin Bey konuşmasında dedi ki 'Yüksek faizden bankalar kar etmiyor.' Bu sizin için iyi bir şey değilse, indirelim. Hem kar edin hem siz kazanın hem memleket kazansın hem de üretimci kazansın. Sözü de aldık daha çok kazanmak için faizlerin inmesi gerekiyor. Ben buna katılıyorum, doğru bir tespit. Tabii biz de boş durmayacağız, enflasyonu aşağı çekeceğiz. Bizim de işimiz var. Bu, birbirini tetikleyen bir şey. Enflasyon diyelim 7'ye düşerse siz 8'lerde oynamaya başlarsınız, 5'e düşerse 6'larda oynarsınız. Dolayısıyla enflasyon küçük bir miktar vatandaşın, yatırımcının, bankacıların işini görür. Dolayısıyla herkes bu sonuçtan mutlu olur." diye konuştu.

- "Bugüne kadar vatandaşın hesabı hiç şaşmadı"

Seçim sürecine girildiğini, seçim süreci olunca herkesin bildiğini söylediğini, kafaların karıştırıldığını, vatandaşın günün sonunda bir karar verdiğini anlatan Yıldırım, şunları kaydetti:

"Ama bugüne kadar vatandaşın hesabı hiç şaşmadı. Bankaların hesabı şaştı, hükümetin hesabı şaştı ama vatandaşın hesabı hiç şaşmaz. Altın terazisi hassasiyetinde vatandaş düşünür, taşınır karar verir. Bol vaatleri değil, çok söylenen sözleri değil, sözün özüne bakar ve ona göre karar verir. Bizim vatandaşımız ferasetlidir, basiretlidir. 15 yıl bunu gösterdi ve 12 seçim üst üste 'istikrar' dedi, 'güven' dedi. Bu iki sihirli kelime ile Türkiye bugünlere geldi. Bu herkesin işine yarıyor. Bankaların, üreticilerin, çalışanların işine yarıyor, ülkenin büyümesi, kalkınması, refahı için de bu konu çok önemli."

Başbakan Binali Yıldırım, Türkiye Bankalar Birliği'nin 61. Toplantısı'nda ilk defa son Başbakan katılımını gerçekleştirdiklerini ifade ederek, "Bundan sonra isteseniz de Başbakan bulamazsınız. Başbakan son ama Başbakan kısa dönemde ilklerle de karşılaşan bir Başbakan'dır. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde, Cumhurbaşkanı ile bu ülkenin lideriyle, milletiyle silahlı bir darbeye karşı koyan bir hükümetin Başbakanı. Bu da Türkiye Cumhuriyeti'nde bir ilktir." dedi.

- "Tek adam yakıştırmaları..."

Terörle mücadeleyi sadece kendi sınırlarında görmeyip mücavir alanlarda da aktif terör mücadelesini yapan bir dönemi de Başbakan olarak yaşadığını anlatan Yıldırım, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı Operasyonu, büyük ülkelerin yapacağı bir operasyondur. Türkiye büyük bir ülkedir. Büyük bir ülke olduğunu da terörle mücadelede çok net olarak ortaya koymuştur. Bugün Türkiye sadece hudutları içinde değil, hudutları dışında da ülkesinin, milletinin güvenliğini sağlamak için her türlü kararı alabiliyor. Çünkü ülkede istikrar var, güven var ve iradesiyle, cesaretiyle karar veren bir Cumhurbaşkanı var, Recep Tayyip Erdoğan. İşte tek adam yakıştırmaları, diktatörlük yakıştırmalarının arkasında bu hazımsızlık var. Bunu da bilmemiz lazım."

Türkiye'nin sürekli güçlü liderliğe ihtiyacı olduğunu, çünkü bölgedeki jeopolitik risklerin bitmediğini, bölge haritasını şekillendirme yönünde önemli çalışmalar ve projelerin olduğunu aktaran Yıldırım, "Bizim kimsenin bir karış toprağında gözümüz yok. Ama bizim ülke bütünlüğümüzü, milletin birliğini, beraberliğini, misak-ı milli sınırlarımızı gözümüz gibi korumak gibi bir görevimiz var. Bunun için olaylara ilgisiz kalamayız. Bölgede olup bitenleri sadece izleyen değil, aynı zamanda burada olacak işlerin yol haritasını da belirleyen bir ülke olmamız lazım. Amacımız gelecek kuşakların terör belasıyla enerjisini kaybetmemesi, ülke kaynaklarının heba olmaması, daha çok büyümeye, daha çok kalkınmaya, daha çok refaha bu imkanların ayrılmasıdır." ifadelerini kullandı.

Başbakan Binali Yıldırım, birlikte dirlik, güç, başarı olduğunu dile getirerek, "İki tane biri alt alta koyarsanız 2, yan yana getirirseniz 11 eder. Onun için güçlerinizi birleştireceksiniz. Bir karar aldığınız zaman birisi mızıkçılık ederse o işten hayır gelmez. Mesela karar aldınız 'kredileri şu kadar artırıyoruz' veya 'küçük esnafa bütün fedakarlığı yaparak kredi hacmini genişleteceğiz', 'mevduat faizlerinde daha makul bir politika izleyeceğiz.' Bu kararı verince Bankalar Birliği'nden bu karar çıkınca tek seslilik olması lazım." diye konuştu.

Başbakan Binali Yıldırım, bugünlerde algı operasyonlarının devam ettiğini belirterek, "Bunlar seçime kadar da tırmandırılacak. Belli ki Türkiye ekonomisi üzerinde, vatandaş üzerinde soru işaretleri oluşturma gayreti var. Biz bu gayretin nereden geldiğini çok önemsemiyoruz, kaynakları bizi ilgilendirmiyor, sonuçlarına bakıyoruz. Eminim ki vatandaşlarımız, olup biteni görüyor. Sahaya gittiğimizde vatandaşlar bizi telkin ediyorlar, teselli ediyorlar. 'Sayın Başbakanım siz aldırmayın bunların dediğine, biz hükümetin ne yaptığını biliyoruz.' Vatandaşın şuuru açık, vatandaşın basireti yüksek." dedi.

Başbakan Yıldırım, Sabancı Center Hacı Ömer Sabancı Konferans Salonu'nda düzenlenen Türkiye Bankalar Birliği 61. Olağan Genel Kurulu Toplantısı'na katıldı.

Kentsel dönüşümde maliklerin yüzde 51'inin rızası alınarak işlemlerin başlamasına olanak sağlayan düzenlemeyi hatırlatan Yıldırım, "Eğer işinize yarayacaksa size de böyle bir düzenleme yapabiliriz. Madem birlikte hareket edeceksek, bu fedakarlığı gönüllü bazda yapmak esastır. Zorlamayla yapılan işten hayır gelmez. Ama memleket menfaati gerektiriyorsa hoşa gitmeyen kararlar da alınması gerekirse bundan da çekinmeyiz." diye konuştu.

Başbakan Yıldırım, bugünlerde algı operasyonlarının devam ettiğini, bunların seçime kadar da tırmandırılacağını belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Belli ki Türkiye ekonomisi üzerinde, vatandaş üzerinde soru işaretleri oluşturma gayreti var. Biz bu gayretin nereden geldiğini çok önemsemiyoruz, kaynakları bizi ilgilendirmiyor, sonuçlarına bakıyoruz. Eminim ki vatandaşlarımız, olup biteni görüyor. Sahaya gittiğimizde vatandaşlar bizi telkin ediyorlar, teselli ediyorlar. 'Sayın Başbakanım siz aldırmayın bunların dediğine, biz hükümetin ne yaptığını biliyoruz.' Vatandaşın şuuru açık, vatandaşın basireti yüksek. Tüm olan bitenlerin, nereden kaynaklandığını, ne yapılmaya çalışıldığını herkes biliyor. Amaç istikrarı ve güveni zedelemek. Ama bu mümkün olmayacak, bunu açık söylüyorum çünkü 15 yıldır milletimiz istikrardan, güvenden çok şey kazandı. Hiç kimse kazanımlarını tehlikeye atmak istemiyor. Bunu sahada görüyoruz. Bu konuda sizlerin de algıya göre değil, Türkiye'nin gerçeklerine göre hareket etmenizi özellikle bankacılardan bekliyoruz."

- "Çalışanlarımızın yüzünü güldürmeye devam edeceğiz"

Şimdi herkesin ev ödevi olduğunu belirten Başbakan Yıldırım, şunları kaydetti:

"Bizim ödevimiz nedir? Cari açığı, bütçe açığını planladığımız düzeyde tutmak. Bütçe açığı konusunda herhangi bir sapma yok, hatta iyileşme de olabilir. Geçen seneki oranların üzerine çıkmasını düşünmüyoruz. Bu ne demektir? Demek ki geçim başka, seçim başka. Seçim olacak ama geçim devam edecek. Çalışmaya, üretmeye devam edeceğiz. Çalışanlarımızın yüzünü güldürmeye devam edeceğiz. Bundan herhangi bir değişiklik söz konusu değil. 'İşte emeklilere 22 milyar verdiniz, yaşlılara verdiniz.' gayet tabii vereceğiz. İmkanımız olunca daha çok vereceğiz ama bunların hepsinin hesabı kitabı belli."

Yıldırım, 13 milyon hane sahibiyle el sıkıştıklarını, 50 yıllık sorunu çözdüklerini dile getirerek, aynı şekilde bütün büyük, küçük işletmelerle, kurumlarla yine bir barış süreci başlattıklarını, onlara borçlarını 36 aya kadar yeniden yapılandırma fırsatı verdiklerini söyledi.

Öğrencilere bir kereliğine tekrar öğrencilik hayatına dönme fırsatı verdiklerini anımsatan Yıldırım, diğer gelişmeleri ise şöyle aktardı:

"En son konutla ilgili KDV'yi düşürdük. Benzer şekilde tapu harcında da bir düşürme yaptık. Bu özellikle belirli bir metrekarenin üzerinde zaten 150 metrekare altında böyle bir vergi yok, üzerindeki bütün konutlarda bir stok var büyük şehirlerde. Bunlarla ilgili de Ziraat Bankası ve diğer bankalar bir kampanya başlatacaklar inşallah. Onun tarihini, detayını vermeyeyim, bugünlerde ona yönelik de bir kampanya yapacaklar ve böylece piyasa hareketlenmiş olacak. Buradaki stoklar azaltılacak, oradan gelen parayla tekrar ekonominin çarkları konuk sektöründe dönmeye başlayacak."

Başbakan Binali Yıldırım, Kredi Garanti Fonu (KGF) uygulamasının bu yıl da devam ettiğini, özellikle bu seneki KGF uygulamalarında alanları da çeşitlendirdiklerini kaydetti.

Makine imalatlarına, yeni iş yeri açmak isteyenlere, işini büyütmek isteyenlere önemli ölçüde imkan sağladıklarını, küçük ve orta ölçekli işletmelere hem işletme ihtiyacı hem de ilave yatırım ihtiyacının yanı sıra turizme, ihracata önemli kaynaklar ayırdıklarını ifade eden Yıldırım, "Bunlar da bu sene sizlerin marifetiyle devam edecek. Tabii Türkiye enerji alanında da çeşitliliği artırıyor. Bu çeşitliliğin artması, yeni projelerin devreye girmesinde bankalarımızın büyük katkısı var. Yani sizin verdiğiniz kredilerle bunlar oldu. Hidro, rüzgar, biyo santrallerinin gelişmesinde sizin yaptığınız finansman çok etkili oldu ve Türkiye enerjide bugün kendi kendine yeterli olmanın ötesinde, başka ülkelere de ihracat yapacak noktaya geldi." şeklinde konuştu.

Yıldırım, ancak hala doğal gaz bakımından bağımlılığın yüksek düzeyde olduğunu, onu da azaltacak nükleer yatırımları gerçekleştirdiklerini belirterek, Türkiye'nin son 15 yılda mucize denilecek başarılarından birinin de altyapı olduğuna işaret etti.

(Sürecek)