ANKARA (AA) - Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, CHP'nin, referandum sonuçlarına ilişkin YSK kararlarını Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) taşıma kararına ilişkin, "Türkiye’nin kendi içerisindeki bir seçimi, götürüp Avrupa İnsan Hakları Mahkemelerinin salonlarında, odalarında tartışmaya açmanın da son derece yanlış olduğunu düşünüyorum." dedi.

Kurtulmuş, TGRT Haber’de gündeme ilişkin değerlendirmede bulundu, soruları yanıtladı.

YSK’nın kararını açıklamasının ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın partiye üye olma sürecinin nasıl işleyeceği konusundaki soru üzerine Kurtulmuş, 16 Nisan’da milletin verdiği onayın önemine değinerek, bunun Türkiye’de birçok taşı yerine oturtacak bir adım olduğuna dikkati çekti.

Anayasa paketinin doğal sonuçlarından birinin de partili cumhurbaşkanına geçiş süreci olduğunu anımsatan Kurtulmuş, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın YSK’nın kararının hemen ardından, dilerse ertesi gün partiye üye olabileceğini belirtti.

Kurtulmuş, şöyle devam etti:

“Zaten AK Parti’nin kurucu lideri, kurucu genel başkanı, doğal lideri olduğu için de bir an evvel Sayın Cumhurbaşkanımızın partisiyle bütünleşmesi ve ondan sonraki süreçlerde de partinin başına geçmesi işinin doğası gereğidir, suyun tabii akışında akması anlamına gelir bu süreç. Tabii ne zaman yapılacak, kongre ne gün olacak, olağanüstü kongre mi yoksa olağan kongre mi olacak, bütün bunlar da partinin yetkili organlarında alınacak kararlar çerçevesinde verilecek kararlardır. Buna göre adımlar atılacak. Sayın Cumhurbaşkanımızın AK Partili olacak olması bile, başlı başına AK Parti tabanında, seçmende, kitlelerde büyük bir heyecan uyandırmıştır, yeni bir sinerji oluşturmuştur.”

- "CHP’den de aynı olgunluğu beklemek demokrasinin gereğidir"

CHP’nin, halk oylaması için AİHM’ye gideceği açıklamasının hatırlatılması ve bu konudaki değerlendirmesi sorulması üzerine Kurtulmuş, şunları belirtti:

"Türkiye’de ilk sefer bu kadar önemli bir sistem değişikliği doğrudan doğruya milletin oylarıyla referanduma gitti ve kabul edildi. Şimdiye kadar Türkiye’de anayasa değişiklikleri, anayasa maddelerinin değişmesi, hep askeri darbeler sonucu olmuş. Askerin, tankların palet şakırtıları arasında olmuş, silahların gölgesinde olmuş. Çok şükür Türkiye’de, hem de bu kadar önemli bir sistem değişikliği, tamamıyla milli iradenin etkisi altında gerçekleşmiş, çok önemli bir adım, tamamen millet iradesiyle bu oluşmuş. Bu seçimin son derece objektif kurallarla gerçekleştiğine, açık bir şekilde gerçekleştiğine kimsenin bir tereddüdü yok. Ne seçim referandum kampanyası sırasında, ne seçim günü, ne seçim bittikten sonra oyların sayımı sırasında çok şükür büyük olaylar olmamıştır. Seçim kampanyasında ileri geri sözler söylenmiş ama kampanyanın sıcaklığı içerisinde o heyecanı içerisinde söylenmiş sözler. Demokratik standartları son derece yüksek bir referandum yapılmıştır."

Kurtulmuş, referandumun yapılmasının bile sonucu ne olursa olsun, Türkiye demokrasisini olgunlaştıracak bir adım olduğuna dikkati çekerek, demokrasinin olgun bir noktaya geldiğinin halk oylamasıyla ortaya konduğunu vurguladı. Kurtulmuş, şunları dile getirdi:

“Millet bunu söyledikten sonra, milletin kararı bu şekilde tecelli ettikten sonra 'Evet' diyerek anayasa değişikliği paketini onayladıktan sonra artık hiç kimsenin, bundan daha ileriye gitmemesi gerekir. Evet, irade ortaya çıktı. Milletin sözünün üstüne bir tek söz söylemeyiz. Tersi olsaydı, birkaç bin oyla bile bu iş 'Hayır' olarak çıkmış olsaydı biz bunun üzerine bir kelime söylemezdik. 'Madem millet böyle iradesini tecelli ettirdi, baş göz üstüne' derdik. CHP’den de aynı olgunluğu beklemek demokrasinin gereğidir. Kaldı ki Türkiye’nin kendi içerisindeki bir seçimi, götürüp Avrupa İnsan Hakları Mahkemelerinin salonlarında, odalarında tartışmaya açmanın da son derece yanlış olduğunu düşünüyorum. Ama nihayetinde ellerinde böyle bir imkan var. Bu imkanları sonuna kadar kullanmak isteyebilirler, bunlar kendi demokratik haklarıdır ama doğru değildir. Keşke, 'Eyvallah, biz (Hayır) için çalıştık ama milletimiz böyle dedikten sonra artık bir tek söz söylemeyiz.' diyerek, 'Baş göz üstüne.' diyerek milletin kararını karşılasalardı, bu herhalde CHP için de çok daha iyi olurdu.”

Kurtulmuş, millet iradesini koyduktan sonra bunu tartışmanın, tarafgir olduğu ayan beyan görünen Avrupa’nın insan hakları mahkemesine taşımanın son derece yanlış olduğunu dile getirdi.

"AİHM, kurumsal olarak değil ama Avrupa siyasetinin maalesef büyük bir çoğunluğu Türkiye referandumunun tarafı oldular" ifadesini kullanan Kurtulmuş, Avrupa’daki birçok ülkede Türk siyasetçilerin 'Evet' kampanyası yapmasına müsaade edilmediğini anımsattı. Kurtulmuş, buna karşın terör örgütleri PKK’nın, DHKP-C’nin, FETÖ’nün ‘Hayır’ kampanyası için hem de polis kordonu içerisinde miting yapmasına, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şakağının hizasına tabanca dayanan bir posterin asılmasına izin verildiğini anlattı.

Numan Kurtulmuş, "Türkiye’nin kendi iç meselesini, millet iradesi ile halledilmiş, bitmiş, bir şekilde kenara konulmuş olan bu referandumu Avrupa’ya taşımak son derece yanlıştır, onların eline koz vermektir." değerlendirmesinde bulundu.

Referandumun ardından Türkiye’nin ikiye ayrıştığı yönünde batı medyasında çıkan haberlere ilişkin de Kurtulmuş, şöyle dedi:

"Bu son derece yanlış ve tarafgir bir yorum. İngilizler Brexit oylaması yaptılar. 'Yüzde 51 ile AB’den çıkalım' dediler. Birkaç on bin civarında oy farklılığıyla AB’den çıkılmasına karar verildi. O zaman İngiliz toplumu ikiye mi bölündü diyeceğiz? ABD’de Trump daha yeni seçildi. Hem de ön seçimlerde verilen o delege oylarına baktığınızda Trump önde ama oy sayısına bakıldığında Demokratlar önde. Buradan hareketle kalkıp Amerikan toplumu ikiye mi bölündü diyeceğiz.”

Kurtulmuş, referandumla birlikte Türkiye toplumunun çok daha dinamik, demokratik bir seviyeye geldiğini, hiçbir şekilde ayrışmadığını vurguladı.

Halk oylamasından alınan sonucun ardından AK Parti’nin oy kaybettiği yönündeki değerlendirmelerin olduğunun aktarılması üzerine Kurtulmuş, kendisinin kampanya sürecinden önce Anadolu’da programlarına başladığını, ilk başta paketin ne getirip götüreceği bilinmediği için soğuk bir direncin olduğunu anımsattı.

Kurtulmuş, özellikle son üç hafta içerisinde kamuoyunda anayasa değişikliği konusunda bilgilenmelerin arttığının görüldüğünü ifade etti.

Halk oylamasının bir belediye başkanı ya da parti seçimi olmadığını, her seçimin, referandumun kendi dinamiğinin olduğunu ifade eden Kurtulmuş, “Sonuçlar fevkalade tatminkardır, başarılıdır. Sonuçlar çerçevesinde de milletimiz, 94 yılın en önemli kararlarından bir tanesine imza atmıştır, yönetim sistemini değiştirmiştir. Şimdi bundan sonra bunları geride bırakıp önümüzdeki döneme bakmamız lazım.” diye konuştu.

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, "Kutlu Doğum Haftası, Mevlid-i Nebi'nin bir alternatifi değildir. Ortaya çıkan bütün bu eleştiriler değerlendirilecek. Önümüzdeki günlerde Diyanet İşleri teşkilatı bir ilmi toplantı da yaparak, öyle arzuluyoruz ki Hicri Takvim'e Kutlu Doğum Haftası’nı sabitleyecektir." dedi.

Kurtulmuş, TGRT Haber’de gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu, soruları cevapladı.

Bir soru üzerine Kutlu Doğum Haftası'na ilişkin tartışmalara değinen Kurtulmuş, Diyanet İşleri Başkanı ile konuyu müzakere ettiğini belirtti.

Kurtulmuş, Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez'in ilerleyen günlerde müftülerle bu konuyu tartışacağını bildirdi.

Diyanet İşleri Başkanlığının Kutlu Doğum Haftası kapsamında çok başarılı etkinlikleri yaptığını ifade eden Kurtulmuş, "Kutlu Doğum Haftası, Mevlid-i Nebi'nin bir alternatifi değildir. Ortaya çıkan bütün bu eleştiriler değerlendirilecek. Önümüzdeki günlerde Diyanet İşleri Teşkilatı bir ilmi toplantı da yaparak, öyle arzuluyoruz ki Hicri Takvim'e Kutlu Doğum Haftası’nı sabitleyecektir." bilgisini verdi.

Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi'nde, HDP'li Ertuğrul Kürkçü ve Filiz Kerestecioğlu Demir'in Türkiye'nin aleyhine oy kullanmasının anımsatılması üzerine, Kurtulmuş, şunları söyledi:

"Bu gerçekten hiçbir şekilde izah edemeyecekleri bir durumdur. Türkiye'de siyaseten iktidara karşı olmak başka bir şeydir, Türkiye düşmanlığı başka bir şeydir. Bu açık bir Türkiye düşmanlığıdır, 80 milyon kişiye düşmanlıktır. Türkiye'nin geçmişine, tarihine, birikimine, bugünkü varlığına, güçlü Türkiye hedeflerine karşı bir düşmanlıktır. Bu düşmanlık bildirisine imza atmak hazindir."

"Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi'nde alınan kararın bir yaptırımı var mıdır?" yönündeki bir soru üzerine Kurtulmuş, "Bağlayıcı bir şey yok. Sayın Cumhurbaşkanımızın da söylediği gibi; Biz ilanihaye Avrupa Birliği'nin terbiye salonunda bekletilecek bir ülke değiliz. Tekrar millete gideriz, Avrupa Birliği süreçleri devam etsin mi etmesin mi etmesin diye sorarız? Milletimiz ne karar verirse ona göre hareket ederiz." dedi.

- "Türkiye, yeni denge arayışında kendisini etkili konuma getirecek"

Kurtulmuş, Türkiye'nin bölgesindeki önemine de değinerek, "Türkiye yok sayılarak bu bölgede herhangi bir gücün kendi siyasetini dizayn etmesi mümkün değil. Eskiden iki taraf vardı; Ruslar ve Amerikalılar. Şimdi çoklu bir denklem var. Şimdi Suriye ve Irak meselesini herhangi bir ülkenin tek başına çözmesi mümkün değil. Suriye meselesinin çözümü için de Türkiye'ye ihtiyaç var, Irak meselesinin çözümü için de Türkiye'ye ihtiyaç var. DEAŞ'ın küresel bir tehdit olmaktan çıkartılması için de herkesin Türkiye'ye ihtiyacı var. Küresel bir sorun olan göç dalgalarının gerçekten önlenebilmesi için Türkiye'ye herkesin ihtiyacı var." ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın beş önemli ülkeyi ziyaret edeceğini bildiren Kurtulmuş, "Buradaki toplantıların hepsinde fevkalade olumlu sonuçların kapıları aralanacaktır. Türkiye, yeni kurulmakta olan ve belki önümüzdeki birkaç 10 yıl sürecek dünyanın yeni denge arayışında kendisini etkili bir konuma getirecektir. Bundan milletimiz emin olsun." diye konuştu.

Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından sınır ötesine düzenlenen hava operasyonlarıyla ilgili bir soru üzerine Kurtulmuş, şunları kaydetti:

"Bu operasyondan önce ilgili bütün taraflara bilgi verilmiştir. Amerika'ya, Rusya'ya, Kuzey Irak Bölgesel Yönetimine, DEAŞ karşıtı koalisyona bilgi verilmiştir. Türkiye, ülkesinin meşru müdafaası çerçevesinde uluslararası hukuka istinaden haklarını kullanarak bu operasyonları yapmıştır. Amerika için Rusya için kuzey Suriye ya da kuzey Irak ve buradaki gelişmeler çok uzaktaki bir ülkeyle ilgili gelişmeler. Her iki ülkenin de onların ulusal güvenliklerine bir tehdit yok. Yeni kurulacak olan dünya dengelerinde masada ellerini rahatlatmak için sahada bulunuyorlar ama Türkiye'nin sahada bulunması ya da sahaya müdahale etmesi birebir kendi ulusal güvenliğiyle ilgilidir. Türkiye bu anlamda hem sınırlarını terör örgütlerinden koruyor hem de kendi ulusal güvenliğini temin ediyor. Bu meşru bir haktır."

Bu hakkın kullanılmasının Türkiye'nin Amerika veya Rusya ile ilişkilerine olumsuz bir yansımasının olmayacağını dile getiren Kurtulmuş, "Biz zaten PYD-YPG unsurlarının bu alandan uzaklaştırılması için defalarca uluslararası camiada ilgili taraflara görüşlerimizi söyledik." dedi.

- "Türkiye'nin operasyon kabiliyeti milli imkanlar çerçevesinde arttı"

Kurtulmuş, 15 Temmuz'un ardından FETÖ'cü askerlerin ordundan temizlenmesinin Türk Silahlı Kuvvetleri'nin operasyon kabiliyetini arttırdığına dikkati çekerek, şunları kaydetti:

"Ülkemizin 15 Temmuz'da atlattığı badirenin ne manaya geldiğini görmemiz lazım. Eğer Türkiye 15 Temmuz darbesinden sonra Türk Silahlı Kuvvetlerimizin içerisindeki hain yapının mensupları temizlenmemiş olsaydı ve o yapı bir şekilde devam etmiş olsaydı belki bu operasyonları bugün yapabilmek çok mümkün olmayacaktı. Türk Silahlı Kuvvetlerinin temizlenmiş olması Türk Silahlı Kuvvetlerinin operasyon kabiliyetini de artırıyor. Bunun yanında savunma sanayinde insansız hava araçları, bunlara bir takım silahların da monte edilebilme kabiliyeti, yine bir takım zırhlı araçları üretebilmemiz önemli. Bütün bunları üst üste koyduğunuz zaman Türkiye'nin sahada operasyon kabiliyetinin milli imkanlar çerçevesinde artığını görüyoruz. Bunu da bu operasyonlarla ortaya koyuyoruz. İnşallah en kısa sürede oradaki terör yuvalarının Türkiye'ye zarar vermeyecek hale getirilmesi temin edilebilir. Ayrıca Türkiye'de de Emniyet teşkilatının içerisindeki FETÖ unsurlarına karşı operasyon düzenlendi. Bu Türkiye'nin ne kadar büyük bir belayla karşı karşıya kaldığını gösteriyor. Bu çok şükür Türkiye'nin gücünü gösteriyor. İnşallah en kısa sürede bütün terör örgütlerinin diz çöktüğünü görürüz."

- "Yunanlıları anlamak mümkün değil. Ayıp ediyorlar, yanlış yapıyorlar"

Yunanistan'ın Türkiye'nin darbeci askeri iade talebini reddetmesine de tepki gösteren Kurtulmuş, şunları söyledi:

"İnsan şuna üzülüyor; cuntalardan çok çekmiş bir ülke komşumuz Yunanistan. Uzun bir süredir de Türkiye ile Yunan yönetimleri arasında ciddi sorunların olmadığı bir dönem. 15 Temmuz'da çok açık bir ihanet teşebbüsüyle karşı karşıya kaldık. Yunanlıların siyasi tecrübesi ve aramızdaki dostluk ilişkisi bu adamları hemen ertesi gün Türkiye'ye iade etmelerini gerektirirdi. Orada belli ki oyunlar var. Bu Yunanistan'ın karnesine bir büyük zayıf olarak yazılır. Yunanlıları mahcup eder bu kararlar. Yunanlıları anlamak mümkün değil. Ayıp ediyorlar, yanlış yapıyorlar."

Kurtulmuş, Yunanistan Savunma Bakanı Panos Kammenos'un Eşek Adası'na gitmesine değinerek, "Yunan Bakan şov yapıyor. Bunlardan bir şey çıkmaz. Türkiye hiçbir oldu bittiye boyun eğmez. Türkiye'ye Ege'deki bütün haklarını koruyabilecek güce sahiptir." dedi.

Kurtulmuş, bedelli askerliğin söz konusu olup olmadığının sorulması üzerine, "Şu anda şartlar hiç de müsait değildir. Şartlar oluştuğunda siyaset tabii ki bunun dışında kalmaz." yanıtını verdi.

TRT yönetiminin yayımlanan bir alt yazıyla ilgili inceleme başlattığının anımsatılması üzerin Kurtulmuş, "Yanlış anlaşılmaya müsait KJ'ler atıldı. Çok açık söylüyoruz. Bunun gerçek sorumluları kimlerse bunlardan gerçekten bunun hesabının sorulması lazım. Soruşturmayı dün itibariyle başlattı TRT. Sadece o KJ'yi yazanlar değil kimler gerçek sorumlularsa onları bulup ortaya koymak TRT yönetiminin vazifesidir." değerlendirmesinde bulundu.

Kurtulmuş, TRT'ye ait kanalların yeniden yapılandırılmasıyla ilgili çalışmanın devam ettiğini bildirerek, TRT Kürdi ve TRT Arapça'nın çok etkili bir hale getirilmesi gerektiğini söyledi.

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, AK Parti içerisinde ve Bakanlar Kurulunda bir revizyon olup olmayacağına ilişkin, "Şu anda partimiz açısından doğru ve acil olan Sayın Cumhurbaşkanımızın bir an evvel partiye dönmesidir. Suyun doğal mecrasında akmasıdır. Dolayısıyla zaten bir parti kongresi olunca parti yönetiminde nasıl bir değişlik olacağı ortaya çıkacak." dedi.

Kurtulmuş, TGRT Haber’de gündeme ilişkin değerlendirmede bulundu, soruları cevapladı.

CHP'nin 16 Nisan'daki halk oylamasının ardından takındığı tavrın "yenilgi psikolojisiyle" anlaşılabilir olduğunu belirten Kurtulmuş, "Bir müddet sonra bunların hepsi unutulur, Cumhuriyet Halk Partisi isteriz ki bu süreçte sonradan mahcup olacakları adımları atmasın. Onun için diyoruz ki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gitmeselerdi, millet nasılsa iradesini ortaya koydu." diye konuştu.

- "Millet onayı verdi"

Kurtulmuş, 48,6'lık oy oranının sadece CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na ait olmadığını, "HDP ve diğer küçük partilerden 'hayır' oyu verenlerin bulunduğunu" belirtti.

Milletin yönetim sistemindeki değişikliği onayladığını anımsatan Kurtulmuş, "Millet bu onayı verdi. Şimdi siyaset olarak bizim üzerimize düşen, önümüzdeki dönemdeki bu uyum sürecini mümkün olduğu kadar hızlı, doğru ve etkin bir şekilde yapmamızdır." ifadelerini kullandı.

Kurtulmuş, seçime kadar bu hazırlıkları yapacaklarını, yasal düzenlemeler, seçim sistemi, Siyasi Partiler Yasası, Meclis İçtüzüğü gibi çok temel yasalarda da değişikliklerin gündeme gelebileceğini söyledi.

Parlamentodaki bütün partilerle uyum içerisinde, bu süreci mümkün olduğu kadar yüksek konsensüsle yapmayı istediklerini aktaran Kurtulmuş, "Değişsin mi, değişmesin mi?" tartışmasının artık geride kaldığını vurguladı.

Milletin karar verdiği yeni sisteme göre, diğer konularda atılması gereken adımlarda, uyumun nasıl sağlanacağı konusunda herkesin katkısı olması gerektiğine dikkati çeken Kurtulmuş, "CHP'nin de deneyimli bir parti olarak mutlaka yeni sisteme ilişkin bir katkısı olacaktır. Şunu diyemez herhalde CHP, 'Ben artık oynamıyorum. Ben istemiyordum böyle bir değişikliği'. Belki bir müddet bunları söylerler ama bir müddet sonra bunun anlamı yok, CHP'ye de bir faydası yok, Türkiye'ye de bir faydası yok. Görüşlerini dile getirmelerini ifade ederiz. Kim bu milletin hayrına, ne söyleyecekse, her söylenen sözü de dinleriz." şeklinde konuştu.

İç ve dış piyasalardaki hareketliliğe ilişkin soru üzerine Kurtulmuş, ilerleyen günlerde çok sayıda yabancı yatırımcının Türkiye'ye geleceğini, şimdiden yatırım yapmak isteyen grupların geldiğini bildirdi.

Numan Kurtulmuş, dolar kurundaki düşüşe ilişkin, bundan sonra döviz piyasasında ve faizlerdeki görünüşün bu şekilde olacağını ifade etti.

"Erken seçim" konusuna ilişkin soruya Kurtulmuş, "Bu konuyu Türkiye'nin gündeminden süratle çıkarmak lazım. Türkiye'de şu anda güçlü bir şekilde halkın oyunu almış, süresi ve önünde vakti olan bir hükümet var. Dolayısıyla esas meselemiz bu uyum yasaları üzerine yoğunlaşmaktır ve bir an evvel etkili bir şekilde bu yasaları çıkarmaktır." yanıtını verdi.

- "Doğal mecrasında bu iş işler"

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, "Yapılacak olağanüstü kongrede MYK, MKYK, partinin Meclis yönetimi ve Bakanlar Kurulunda bir değişiklik söz konusu mu?" sorusuna şu cevabı verdi:

"Şu anda partimiz açısından doğru ve acil olan Sayın Cumhurbaşkanımızın bir an evvel partiye dönmesidir. Suyun doğal mecrasında akmasıdır. Dolayısıyla zaten bir parti kongresi olunca parti yönetiminde nasıl bir değişiklik olacağı ortaya çıkacak. Ondan sonraki süreçlerde her birisiyle ilgili takvim kendi içerisinde işler. Yani siyasette doğal olmayan bir şey olmaz, doğal mecrasında bu iş işler. Sayın Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan, doğal lideri olduğu partisinin başına gelir."

Türkiye'nin esas büyük dönüşümünün cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçtikten sonra gerçekleşeceğini aktaran Kurtulmuş, bu aradaki sürenin bir hazırlık dönemi olduğuna işaret etti.

Kurtulmuş, bu süreçte 65. Hükümet'in görevinin başında olduğunu, reform ve üretim esaslı ekonomik modeli ortaya koyan hükümet olarak atılan çok sayıdaki adımın ciddi şekilde takip edilmesi gerektiğini söyledi.

Hükümetin, programında ortaya koyduğu hedeflerini gerçekleştirmek için her gün bir adım attığını anlatan Kurtulmuş, "Esas meselemiz, 65. Hükümet'in millete sunmuş olduğu programın uygulamasını yaparken, aynı zamanda da önümüzdeki dönemin gerektirdiği yasal altyapıyı hazırlamak." dedi.

- "Bakanlar Kurulu her zaman değişebilir"

"Bakanlar Kurulu değişikliği bekliyor musunuz?" sorusuna Kurtulmuş, "Bunlar süresi geldiği zaman olur, nihayetinde ilk sefer olacak değildir, Bakanlar Kurulu her zaman değişebilir." yanıtını verdi.

Parti teşkilatı ve yerel yönetimlerde de bir değişiklik yapılıp yapılmayacağı ve tüm bu değişikliklerin Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın partiye dönüşünden sonra mı yapılacağına dair soruya Kurtulmuş, "Sayın Cumhurbaşkanımız bir kere AK Parti teşkilatlarını, yerel yönetimleri ve parlamento grubunu çok iyi tanıyor. Dolayısıyla bu sistem değişikliği olmasaydı dahi nihayetinde Sayın Cumhurbaşkanımızın bütün bu alanlarla ilgili gözlemleri ve tespitleri vardı. Dolayısıyla bu tespitler çerçevesinde atılması gereken adımlar da önümüzdeki dönemde atılır, bundan da kimsenin endişesi olmasın." karşılığını verdi.

Kurtulmuş, Erdoğan'ın AK Parti Genel Başkanlığı görevine geldikten sonra işleyişin nasıl olacağı konusunda, bu süreç içerisinde uygulamanın hep beraber görüleceğinin altını çizdi.

- Türkiye-AB ilişkileri

Numan Kutulmuş, Türkiye ve Avrupa Birliği (AB) ilişkilerinin son durumu konusunda da değerlendirmelerde bulundu, söz konusu ilişkilerinin "hiç düz bir çizgide seyretmediğini" vurguladı.

Türkiye ile Avrupa ülkeleri siyaset çevreleri arasında son derece gergin bir ilişki döneminde olunduğuna işaret eden Kurtulmuş, bu gerginliğin Türkiye'den kaynaklanmadığına dikkat çekti.

AB'nin siyaseti üzerinde "göçmen düşmanı", "yabancı düşmanı", "İslam düşmanı" ve "Türkiye düşmanı" şeklinde sosyal dalga olduğuna dikkati çeken Kurtulmuş, daha önce Türkiye'de görmeye alıştıkları siyaset tavrının aksine, şimdi karşılarında başka bir Türkiye olduğunun altını çizdi.

"Recep Tayyip Erdoğan düşmanlığının" da bundan kaynaklandığına dikkat çeken Kurtulmuş, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisinin (AKPM) Türkiye'ye yönelik aldığı "siyasi denetim" kararına ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı:

"Avrupa'nın bu son kararı bizi etkiler mi? Etkiler ama Avrupa'yı bin kere etkiler. Avrupa'da bundan sonra makul siyasetçiler, demokrat siyasetçiler, liberal siyasetçiler; bu faşist, Neonazi, ırkçı, Türkiye, İslam karşıtı dalganın etkisi altında kalırlar. Eğer böyle giderlerse birkaç sene sonra ağızlarını açıp kendi kampanyalarını yapamazlar. Dolayısıyla bu fevkalade önemli bir süreç. Bu Avrupa için telaş edilmesi gereken bir durumdur. Avrupa için hakikaten üzülüyorum. Avrupa'yı bu noktaya getiren ne? Kurucu değerler dedikleri şey, çok kültürlülük, çok dinlilik, bütün farklı insanları bir araya getirip aynı pota içerisinde eritebilme becerisi, bir ortak Avrupa evi ideali, ortak bir siyasi kriterler manzumesi, ortak bir hukuk sistemi, mali yapı vesaire bunların hepsi geride kaldı."

- "AB içine kapanıp bu faşist, ırkçı akımların altında boğulacak mı?"

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, Avrupa'nın yanıtlaması gereken "Avrupa Birliği içine kapanıp bu faşist, ırkçı akımların altında boğulacak mı? Yoksa AB dışarıya açılıp yeni birtakım çevrelerle buluşmanın ölçüsü olarak Türkiye ile ilişkilerini düzeltecek mi? Bundan sonra AB göçmenlere nasıl muamele yapacak? Göçmenlerin Avrupa'daki yeri nedir?" şeklinde hayati sorular olduğunu, göçmenlere "Evinize gidin." derse Avrupa'nın çökeceğini söyledi.

Eğer bu süreçle devam ederse sadece yabancı düşmanlığı olmayacağını, ırkların ve devletlerin birbirine düşman haline gelebileceği tehlikesinin bulunduğunu aktaran Kurtulmuş, AB Komisyonunun, Avrupa Komisyonu Parlamenter Meclisindeki kararı telafi edecek adımlar atacağını düşündüğünü bildirdi.

- "Bu masa acayip bir masa ve Türkiye tarafı da çok sabırlı bir ortak"

Kurtulmuş, AB ile ilişkiler konusunda, "Bu masa acayip bir masa ve Türkiye tarafı da çok sabırlı bir ortak. Şimdiye kadar kararlılıkla bu masayı devirmemek için üzerimize düşen her türlü titizlikle hareket ettik. Ama kusura bakmayın biz enayi değiliz. Bu kadar çok fedakarlık yapacağız. En son Türk vatandaşları için vizesiz Avrupa, bunun karşılığında da Avrupa'da göçmen krizini çözecek birebir geri dönüş anlaşması; bütün yükümlülüklerimizi yerine getireceğiz. AB ise masada verdiği hiçbir yükümlülüğü, sözü yerine getirmeyecek. Bu ilanihaye sürdürülebilir bir durum değildir." ifadelerini kullandı.

"Olağanüstü Hal'in (OHAL) gözden geçirilmesi" konusunda yöneltilen soru üzerine Kurtulmuş, OHAL sürecinde seçime giden Fransa'ya kimsenin bir şey demediğini söyledi. Kurtulmuş, bunun çifte standart olduğunu vurgulayarak, "15 Temmuz sonrasında 'OHAL'de orantısız birtakım tedbirler var.' diyenler eğer samimi olsalardı, 15 Temmuz'dan sonra koro halinde 'Biz bu darbeci çeteye karşıyız, Türkiye demokrasisinin yanındayız, Türkiye'yi sonuna kadar destekleyeceğiz.' demeleri gerekirdi. O gün hiçbir şey söylememişler ya da mırın kırın etmişler. Böyle bir iki söz söyleyenler olmuş, bu kabul edilebilir bir durum değildir." değerlendirmesinde bulundu.