Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, "Barzani yönetimi, referandumun iptal edildiğini ve bunun kendileri açısından hiçbir geçerliliği olmadığını ilan etmelidir. Irak'ın toprak bütünlüğüne, siyasi birliğine ve egemenlik haklarının korunması konusunda herhangi bir farklı düşünceye sahip olmadığını ve bunları aynen kabul ettiğini de ilan etmelidir. Irak Hükümeti ile kendi aralarında olan anlaşmazlıkları çözmek için şartsız Irak Hükümeti ile görüşmelere başlamalıdır. Bu referandumun kesinlikle bölgedeki statülerde herhangi bir değişikliğe yol açmayacağını ve Irak Anayasası'nın kendileri için de bağlayıcı ve geçerli olduğunu bir kez daha deklare etmelidir. Bunları yaparsa, yaptığı yanlıştan o zaman dönmüş olur." dedi.

Bozdağ, İstanbul Aydın Üniversitesi'nin (İAÜ) Florya Halit Aydın Yerleşkesinde düzenlenen akademik yıl açılış töreninde yaptığı konuşmada, Türkiye'nin genç nüfusu ve insan kaynağıyla güçlü bir potansiyele sahip olduğunu dile getirdi.

Bu potansiyeli başarılı şekilde kullanmanın, insanlığa faydalı büyük eserler ortaya koyacak insanlara dönüştürmenin eğitimle mümkün olduğunun altını çizen Bozdağ, bunun için hükümetlerinin eğitime büyük destekler verdiğini kaydetti.

Bütçe içinde en büyük payı, cumhuriyet tarihinde ilk defa milli eğitime ayırdıklarını vurgulayan Bozdağ, "2002 yılında 7 milyar 460 milyon 991 lira olan Milli Eğitim Bakanlığı bütçesini 2017 yılında 85 milyar 48 milyon 584 bin liraya çıkardık. Yani yaklaşık 12 kat artırdık. Bu önemli bir şey. Hem akıllı tahtalarla hem internet ve teknolojinin kazanımlarıyla hem fizik imkanlarla okullarımızı buluşturduk. 400 bin civarında öğretmen vardı, özel kurumlarla beraber 500 bin civarında öğretmenimiz vardı. Şu anda Türkiye'de özel ve devlet okullarında 1 milyon 100 bin civarında öğretmenimiz var." diye konuştu.

Eğitim alanında daha büyük işler başarmak için asgari lise düzeyinde eğitimini zorunlu hale getirdiklerini hatırlatan Bozdağ, zorunlu eğitimi 8 yıldan 12 yıla çıkardıklarını, anaokullarını ve kreşleri yaygınlaştırma konusunda ciddi adımlar attıklarını ifade etti. Türk insanının asgari lise mezunu olması konusunda büyük reformlara imza attıklarını belirten Bozdağ, "Bugün bu anlamda Türkiye'nin uluslararası göstergelerinin 2020'den itibaren çok anlamlı ve Türkiye'nin lehine olumlu bir şekilde değişeceğini hep beraber göreceğiz." dedi.

- "Üniversiteler büyük şehirlere hapsedilmişti"

Bekir Bozdağ, yükseköğrenim konusunda yaşanan sıkıntıların zamanla aşılacağına inandığını da aktardı.

Üniversitelerin geçmişte birkaç büyük şehre hapsedildiğini, şehirler arasında rekabet bulunmadığını ve akademisyenlerin sayısının da sınırlı olduğunu hatırlatan Bozdağ, şöyle devam etti:

"Ben hukuk mezunuyum. Anayasa hukukçularının sayısı Türkiye'de neredeyse 10 taneydi. Profesörleri kastediyorum. Sağdan say 10 tane, soldan say 10 tane. Ama 10'u da tornadan çıkmış gibi. Farklı bir fikir öğrenme şansınız yok. Bir tekel var, o tekel farklı birinin araya girmesine izin vermiyor. Bu tıpta da böyle mühendislikte de böyle başka alanlarda da böyle. Akademik alanın kendi içinde tekelleşme oluşmuş, kadrolar içinde, şehirlerde tekelleşme oluşmuş ve rekabet doğmadan boğulmuş. Sayın Cumhurbaşkanımızın AK Parti kuruluş aşmasında ve sonrasında 'Biz Türkiye'nin bütün illerini üniversiteyle buluşturacağız' dedik. Bilimsel alanı rekabete açacağız, şehirleri rekabete katacağız, sermayeyi rekabete katacağız, aileleri bu rekabete katacağız ve herkes bir yarışın içinde olacak. Biz ancak böyle daha iyiyi yakalayabiliriz, bu tekelleri ancak böyle ortadan kaldırabiliriz."

Üniversiteleri kurmaya başladıklarında ciddi dirençlerle karşılaştıklarını ve kendilerine "Olamaz" dendiğini anlatan Bozdağ, şunları söyledi:

"1923-24 yıllarında Türkiye'deki ortaokul sayısı 72, bütün Türkiye'deki ortaokul sayısı. 1940-41 yıllarında 252 ortaokulumuz olmuş, 1950-51'de 440'a çıkmış rakam. 1960-61'de 776'ya çıkmış. İlkokula baktığınızda, 1923-24'te 4 bin 894 ilkokulumuz var, 50-51'de 17 bin 428'e çıkmış. Eğitim zorunlu olmadığı için herkes ortaokul ve ileriye gitmiyor. Her yerde de devletin imkanı yok, okul açamıyor. Lise kısmında 1950 yılında Türkiye'deki bütün lise sayısı 59. 1956 yılında bu 90'a çıkmış. Şimdi İstanbul'daki lise sayısına bakın, başka yerlerdeki lise sayınıza bakın. Eğer siz okulu götürmezseniz gelsin burada okusun. İnsanın ayağına imkanı götürmezseniz, fırsatı götürmezseniz bundan istifade ettiremezsiniz. Bu değişimler de kolay olmadı Türkiye'de. Bunlar ekonomimizin gelişmesiyle insanımızın gelişmesiyle ve milli iradenin Ankara'da hakimiyetinin artmasıyla beraber Ankara'nın imkanları Anadolu'ya doğru bir bir yayıldı."

- "81 üniversitelerle donatıldı"

Başbakan Yardımcısı Bozdağ, 1950'de Türkiye'de faaliyette bulunan üniversite sayısının 3 olduğuna dikkati çekti. Bugün 81 ilin üniversitelerle donatıldığının altını çizen Bozdağ, 2002'de 75 olan üniversite sayısının bugün 185'i bulduğunu bildirdi.

558 olan fakülte sayısının bin 651'e, 289 olan enstitü sayısının 675'e, 171 olan yüksekokul sayısının 467'ye, 494 olan meslek yüksekokul sayısının da 964'e çıkarıldığını ifade eden Bozdağ, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu rakamlar bize şunu gösteriyor, artık Türkiye'de İstanbul Üniversitesi gibi, Aydın Üniversitesi gibi marka üniversiteler 'uygun adım marş yerinde say' diyemezler. Çünkü Hakkari Üniversitesi de burayı geçebilir. Gerçekten rekabet açıldığında oradan nasıl Türkiye'nin en iyi üniversitelerini kazanan yavrularımız çıkabiliyorsa en iyi bölümlere insanlarımız girebiliyorlarsa yarın oralardan dünyaya parmak ısırtacak akademisyenler, araştırmacılar, öğrenciler, iyi insanlar çıkacaktır. Çünkü alan rekabete açılmıştır. Artık arkaya bakmadan koşma zamanıdır. Herkes koşacaktır çünkü her yerde hoca var."

Bozdağ, geçmişte kardiyolog bulmak için ancak İstanbul, Ankara veya İzmir'e gitmek gerektiğini, ancak bugün Türkiye'nin her ilinde kardiyolog bulunabildiğini anlattı.

Şu anda yeni kurulan üniversitelerin akademik kadro yetiştirme konusunda meyvelerini vermeye başladığını da vurgulayan Bozdağ, 10 yıl sonra bu kadroların, bilim alanında Türkiye'nin görünümünü olumlu anlamda değiştireceğini söyledi. Üniversitelerin, illerin ve öğrencilerin rekabetinin hem içeride hem dışarıda Türkiye'ye güç katacağını ifade eden Bozdağ, "Sadece ulusal rekabet yetmez, uluslararası rekabet artık şarttır. Çünkü uluslararası rekabeti başaramadığımız zaman, ulusal rekabetimiz bizi fazla bir yere taşımaz. Onun için de rakibimiz sadece İstanbul'daki bir üniversite, Ankara'daki bir üniversite değil, Amerika'daki, Avrupa'daki başka yerlerdeki üniversiteler hepimizin bizim rakibimizdir. Bu anlayışı hep beraber muhafaza etmekte fayda görüyorum." değerlendirmesini yaptı.

- "Silahlar savaş olmasın diye"

Bekir Bozdağ, dışarıda olan her şeyin Türkiye'nin içini etkilediğini belirterek, şöyle konuştu:

"Bugün Suriye, Irak ve komşu ülkelerde yaşanan her şeyi eğer Türkiye Cumhuriyeti Devleti, İstanbul'da Ankara'da yaşanıyormuş gibi değerlendirip tedbir almaz, analiz yapmaz, adımlar atmazsa Atatürk'ün yurtta sulh, cihanda sulh dediği ilkeyi gerçekleştiremez. Bazıları diyor ki 'Atatürk'ün böyle bir sözü var, siz buna kulak vermiyorsunuz.' Biz kulak veriyoruz. Niye veriyoruz? Bu etrafımızda olup biten her şeyi yakın takip ederek. Milletimizin, devletimizin, gelecek nesillerin aleyhine sonuçlar doğmaması için gereken her adımı cesurca atarak biz bunu yapıyoruz. Silah alınıyor. Kullanmak için mi alıyoruz hepsini? Kullanmak zorunda olmayalım diye alıyoruz. Ama kullanmak zorunda kaldığında, Türkiye bunu kullanır. Ama bütün silahlar savaş için değil, savaş olmasın diyedir. Barış muhafaza edilsin, huzur, sükun korunsun diyedir."

Türkiye'nin Suriye ile 910 kilometre, Irak ile 375 kilometre sınırı olduğunu hatırlatan Bozdağ, buralarla hem tarih hem coğrafya hem siyaset hem de din açısından kopmaz bağlar olduğunun altını çizdi.

Onun için buradaki hadiselere gözlerini kapatmayacaklarını vurgulayan Bozdağ, şunları kaydetti:

"Kuzey Suriye'de yeni bir Kürt oluşumuna veya Kürt devletine eğer Türkiye göz yumarsa, bu yakın gelecekte Türkiye'nin aleyhine, hepimizin aleyhine çok büyük sonuçlar doğuracaktır. Biz bunu görüyoruz. O bölgede kimin ne yaptığını da görüyoruz. Onun için Fırat Kalkanı Harekatı yapıldı. Onun için hem Amerika hem Rusya hem İran ile bütün taraflarla görüşüyor ve bu bölgede DEAŞ terör örgütünün silinmesi, yok edilmesi hem de bölgede PKK'nın uzantısı PYD, YPG terör örgütlerinin silinmesi, Irak, Suriye'nin toprak bütünlüğünün, siyasi birliğinin korunması konusunda, Türkiye üzerine düşeni bugüne kadar yapmıştır, bundan sonra da yapmaya devam edecektir. Eğer biz oradaki hadiselere karşı aktif tutum takınmazsak, o zaman Türkiye'nin aleyhine sonuçlar doğmasına rıza göstermiş olacağız."

- Kuzey Irak'taki gayrimeşru referandum

Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi'nin aldığı gayrimeşru referandum kararını uyguladığını hatırlatan Bozdağ, şöyle devam etti:

"Biz söyledik, bu referandum kararı gayrimeşrudur ve yok hükmündedir. Barzani yönetimi, referandumun iptal edildiğini ve bunun kendileri açısından hiçbir geçerliliği olmadığını ilan etmelidir. Irak'ın toprak bütünlüğüne, siyasi birliğine ve egemenlik haklarının korunması konusunda herhangi bir farklı düşünceye sahip olmadığını ve bunları aynen kabul ettiğini de ilan etmelidir. Irak Hükümeti ile kendi aralarında olan anlaşmazlıkları çözmek için şartsız Irak Hükümeti ile görüşmelere başlamalıdır. Bu referandumun kesinlikle bölgedeki statülerde herhangi bir değişikliğe yol açmayacağını ve Irak Anayasası'nın kendileri için de bağlayıcı ve geçerli olduğunu bir kez daha deklare etmelidir. Bunları yaparsa, yaptığı yanlıştan o zaman dönmüş olur. Eğer yapmazsa o zaman bölge, bugünkünden daha fazla sıkıntılara gebe demektir. Yarın başka hadiseler olacak demektir ve Türkiye, burada (Irak) olup bitenleri, kendi milli güvenliği bakımından doğrudan bir tehdit olarak değerlendirmektedir. Bu tehdidin, bu riskin büyümemesi ve ortadan kaldırılması elbette bizim birinci önceliğimizdir. O nedenle diyoruz ki Türkiye, Irak, İran beraber, uluslararası toplumun desteği ve uluslararası meşruiyeti de gözeterek, buradaki gelişmeleri yakından takip edeceğiz. Hangi adımı ne zaman atacağımıza da bu çerçevede karar vereceğiz. Bölgemizde, bölgeyi yeni yangınlara, yeni kavgalara, yeni şiddet dalgalarına götürecek adımların atılmasına izin vermeyeceğiz. Hükümetimiz ve Türkiye kararlıdır."

Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, "Şimdi mezhep fitnesini ortaya çıkarmaya çalışıyorlar. 'Dışımızda, içimizde, başka yerlerde, başka başka ayrılıkları düşmanlığa, nefrete nasıl çeviririz, insanların birbirinin karşısına nasıl dikeriz'in hesabını yapıyorlar. Bunlara fırsat vermememiz lazım." dedi.

Bozdağ, İstanbul Aydın Üniversitesinin (İAÜ) Florya Halit Aydın Yerleşkesinde düzenlenen akademik yıl açılış töreninde yaptığı konuşmada, üniversitelerin, özgür nesiller yetiştirmesi konusunda çok önemli role sahip olduğuna belirten Bozdağ, üniversitede öğrenciyken ideoloji yapan hocaları sevmediğini anlattı.

Öğretmenlerin, sahip olduğu bilgiyi aktarması gerektiğini vurgulayan Bozdağ, "Ben onun için geliyorum ama adam bana ideolojisini aktarıyor. Benim senin ideolojine ihtiyacım yok ki ben buraya ideoloji almaya gelmedim. Ben kendimi yetiştirmeye geldim. Bu anlamda yükleme yaparlardı, onların taraftarları daha çok olurdu. Ama işini yapan hocaların taraftarları tarafları fazla olmazdı. Ama ben hayatta yükleme yapan hocaların aktardıklarının faydasını görmedim. Diğer hocaların aktardıkları benim hala yolumu aydınlatıyor." dedi.

- "Bir canavar ortaya çıkardı"

Başbakan Yardımcısı Bozdağ, FETÖ'nün insanların aklını, kalbini, vicdanını rehin aldığı için sorgulamadan insanları bir canavara dönüştürmeyi, meclisini bombalatmayı, vatandaşları üzerine tank sürdürmeyi başarabildiğini ve bir canavar ortaya çıkardığını söyledi.

TÜRKSAT'ı ele geçirmeye gelen FETÖ üyesi teröristlerin iki çalışanı şehit ettiğini hatırlatan Bozdağ, "Şehit ettikten sonra su istiyorlar. Su getiriliyor. Çömeliyor, üç nefeste ve besmele ile güya İslami usulde su içiyor. Sonra oradakilerden birisi diyor ki 'biraz önce siz burada gözünüzü kırpmadan iki arkadaşımızı öldürdünüz, şehit ettiniz. Şimdi de oturmuş besmeleyle su içiyorsunuz.'. Ne cevap veriyor biliyor musunuz? 'Ben onlara iyilik ettim, şimdi onlar cennette. Ben de şehadet şerbetini içtim yola çıktım. Ben de ölsem ben de şehidim.' O mantıkta. DEAŞ'ınki de aynı mantık. Onlar da gençleri kandırıyor, ikna ediyor. Masumları öldürüyorlar onlar cennete gidiyor, kendileri ölüyor onlar da cennete gidiyor. Nasıl bir iştir sormaz mı? Bu masum hanımların, gençlerin, çocukların, yaşlıların ne günahı var? Aklını kullanmadığı zaman bu soruları sorma imkanı yok." değerlendirmesini yaptı

Çok iyi eğitim almış insanların, birdenbire bir canavara dönüşebildiğini dile getiren Bozdağ, şöyle konuştu:

"Onun için aklın kullanılması, aklın, kalbin hürriyeti son derece önemlidir. Terör örgütlerinin tamamı, aklı kullanarak aklı, kalbi kullanarak kalbi, vicdanı kullanarak vicdanı esir alıyorlar. Onun için de teröristlere baktığınızda her şeye düşmanlar. Bütün terör örgütleri, PKK'sı, FETÖ'sü, DEAŞ'ı, DHKP/C'si ne varsa, hepsi taşerondur, başka güçlerin kurdurduğu, hedefleri için kullandığı. Onların ideolojileri ise ölecek ve öldürecek ahmakları devşirmek için yaptıkları şeylerdir. PKK Kürtçülüğü ölecek ve öldürecek Kürt devşirmek için kullanıyor. DEAŞ, İslam'ı ölecek ve öldürecek, dini hassasiyeti olan insanları devşirmek için kullanıyor. FETÖ de dini eğitimi aynı amaçla kullanıyor. 'Emperyalizme karşı omuz omuza' derler, gider gariban polisi, savcıyı öldürür. Emperyalist güçlerin kucağında oturur, onların talimatını yerine getirir. Ama bir defa sormazlar. Böyle bir şey olabilir mi? Onun için diyorum ki neslimizin güçlü olması, devletimizin geleceğinin aydınlık olması bakımından akıl, vicdan, kalp hürriyeti tam olan nesiller yetiştirmeliyiz. "

- "Farklılıklardan düşmanlık bizim en zayıf yönümüzdür"

Başkalarına kin ve nefret aşılayanların, doğru insanlar olmadığını, Türkiye'de farklılıkların en büyük güç kaynağı olduğunu, etnik, dini, inanç farklılıklarının ülkenin hazinesi olduğunu belirten Bozdağ, "Bu farklılıklardan düşmanlık, nefret üretmek ise bizim en zayıf yönümüzdür." dedi.

Bozdağ, "Hiçbirimizin elinde olmayan şeylerden birbirimizi suçlamanın ne alemi var. Anamızı, babamızı, boyumuzu, cinsiyetimizi, seçme hakkı bize verildi mi? Kim seçti bunları? Allah böyle takdir etti. İnsanlar alın teriyle kazandıklarıyla, sonuna kadar övünebilirler ama alın teriyle kazanmadıkları için sadece onu kendisine kazandırana şükreder. Ama şimdi öyle değil. Herkes kazanıp, kazanmadığına bakmaksızın başka şeyler içerisine giriyor ve bu farklılıklar üzerinden büyük fitneler ortaya çıkıyor. İşte ırkçılık yüzünden birçok terör örgütü çıkıyor ve terör eylemi yapıyor. Birinci ve ikinci cihan harbi ırkçılık yüzünden çıkmıştır. Onlarca milyon insan hayatını kaybetmiştir." diye konuştu.

PKK terörü yüzünden Türkiye'de çok sayıda vatandaşın hayatını kaybettiğini ve sakat kaldığını anlatan Bozdağ, "Şimdi mezhep fitnesini ortaya çıkarmaya çalışıyorlar. 'Dışımızda, içimizde, başka yerlerde, başka başka ayrılıkları düşmanlığa, nefrete nasıl çeviririz, insanların birbirinin karşısına nasıl dikeriz'in hesabını yapıyorlar. Bunlara fırsat vermememiz lazım. Farklılıklarımız gücümüzdür, zenginliğimizdir, hazinemizdir. Böyle görüp bu farklılıkları kaşıyanların karşısında 'dur' dememiz lazım. Demezsek PKK, FETÖ, DEAŞ, DHKP/C'nin, terör örgütlerinin güçlenmesine, pek çok kanın akmasına, elimizde olanla engel olma imkanımız yüzde yüz olmasa bile, engel konusunda bir katkı verecekken, onu vermemiş oluruz." ifadelerini kullandı.

- "Artık demokrasi, cumhuriyet ve milli irade tartışmasının Türkiye'de bitmesi gerekir"

Siyasette de farklılıkların olduğunu ve Türkiye’nin her renge, her partiye ihtiyacı olduğunu kaydeden Bekir Bozdağ, siyasilerin birbiriyle konuşacağını, eleştireceğini, gerekirse yerden yere vuracağını, halkın hakem olarak kararı vereceğini belirterek "Ama sonra yeri geldiğinde kol kola girip beraber yol gideceğiz." dedi.

Bozdağ, 15 Temmuz 2016'da FETÖ'nün başlattığı darbe teşebbüsü karşısında, Türk milletinin yeniden bir araya geldiğini, farklılıkları bir kenara koyduğunu Cumhuriyet tarihinde ilk defa darbeyi milletin yendiğini, darbecilere darbeyi milletin yaptığını belirtti.

Onun için artık demokrasi, cumhuriyet ve milli irade tartışmasının Türkiye'de bitmesi gerektiğini vurgulayan Bozdağ, çünkü 15 Temmuz'un 7'den 70'e herkesin ölümüne demokrasi, cumhuriyet ve milli irade dediğini bir gün olduğunu kaydetti.

- "Sosyal medya denen aleti doğru kullanmamız hepimizin yararınadır"

Sosyal medya üzerinden müthiş bir kirlilik, iftira, yalan, yanlış, terör örgütlerinin organize propagandalarının bulunduğunu, sosyal medya kullanan kişilerin, bilgileri teyit etmeden kullanırsa öncelikle kendisine kötülük yapacağını belirten Bozdağ, "Gençlere diyorum ki sosyal medyada her gördüğünüze asla inanmayın, araştırın. Onu kendiniz sahiplenmeyin. Müthiş bir kirli kampanya var. Batak esasında, çamur. Orada yürüdüğünüzde etrafınızın size çamur sıçratmaması mümkün değil. Klavye tetikçiliği denen bir hastalık başladı. Çok büyük bir kısmı da yalan yanlış şeyler paylaşıyor. Onun için bütün gençlere diyorum ki sosyal medya denen aleti doğru kullanmamız hepimizin yararınadır." uyarısını yaptı.

En büyük gücün bilgi olduğunu, bilgiye sahip olan ve bilgiyi üretenlerin dünyayı yönettiğini, doğal kaynak bakımında zengin ülkelerde istikrar, huzur ve güven olmadığına işaret eden Bozdağ, "Çünkü bilgiyi üretmiyorlar, bilgiyi teknolojiyle buluşturamıyorlar, bu güçleri yok." dedi.

Üniversitelerde akademisyenlerin bilgi açısından "nakliyecilik" yapmaması gerektiğini de vurgulayan Bozdağ, bilgiyi aktarırken, muhakemeyi, sorgulamayı, eleştirmeyi, incelemeyi ve yeterliliği artıracak konuları güçlendirmek gerektiğini ifade ederek, "Bu konuda başarılı olduğumuza inanmıyorum. Başarılı olmuş olsak, Türkiye bugün bulunduğu yerden başka yerde olur. Şu anda Türkiye'nin gündeminde olan tartışmaların emin olun yüzde 70'i gündemimizde olamaz." dedi.

Bozdağ, şöyle devam etti:

"Şort tartışması, başörtüsü tartışması... Böyle bir şeyi kimse gündeme bile taşıyamaz. Çünkü bu tartışmaları yapmak esasında bizim bu alandaki sıkıntımızdan kaynaklanıyor. Aklı hür, kalbi hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller yetiştirmezsek Türkiye'de, ülkemizin, milletimizin geleceği gerçekten arzu ettiğimiz gibi aydınlık olamaz. Aklı hür olacak, kalbi de vicdanı da irfanı da hür olacak. Atatürk'ün de bu anlamda güzel sözü var. Ben bakıyorum, bazı kişiler bir gazete alıyor başka gazeteyi okumuyor. Bu hür adam değil, esir. Televizyon, bir tanesine bakıyor ikincisine bakmıyor. Okuduğu kitaplara bakıyorsun ya hep aynı yayın evinin ya hep aynı yazarların kitaplarını okuyor. Gittiği toplantılara bakıyorsunuz, hep aynı yerlere gidiyor. Bunlar esir esir. Aklı esir, kalbi esir, vicdanı esir. Bu hür bir nesil yetiştiremez. Kimse alınmasın. Televizyonda Bekir Bozdağ'ı görünce 'Değiştirin şunu. Bu adam nereden çıktı? Yandık gitti. Bundan ilim adamı da olmaz film adamı da olmaz' Neden? Çünkü aklını bir ideolojiye rehin vermiş veya bir gruba, bir başka şeye rehin vermiş. Başka bir fikrin söylenme ihtimaline tahammül gösteremiyor."

Bekir Bozdağ, Türkiye'nin değişik yerlerinde sayıları az da olsa böyle bir durumlarla karşı karşıya geldiklerini de belirterek, konuşmasını şöyle tamamladı:

"Eğer sadece bir gazete okuyorsanız, sadece belli yazarları okuyorsanız, sadece belli yayın evlerini takip ediyorsanız, bana göre sizden aydın bir adam olamaz. Çünkü özgür düşünceyi ve farklı fikirleri harmanlayıp, onlardan daha iyisini üretmeyi beceremezsiniz. Ne yaparız o zaman? O ideoloji neyi emrediyorsa en doğru odur. Halbuki hep biliyoruz ki doğrular çoktur hakikat tektir. İnsan sayısı kadar doğru vardır. İnsanların doğrularına saygı duymazsak, o zaman hata ederiz. Ama doğruları hakikat yerine koyduğunuzda orada başka tartışmalar çıkar. Doğruları farklı olan insanlara bizim saygı duymamız esastır, buna büyük önem vermemiz lazım. Ön yargılardan, ideolojilerden ve bizi başkalarına açan değil, kapatan şeylerden uzak durmamızın Türkiye bakımından, nesillerimizin sıhhati bakımından, bilimsel gelişmeler bakımından, her açıdan çok ama çok önemli olduğuna ben yürekten inanıyorum."

Konuşmasının ardından Bozdağ'a hocası Prof. Dr. Halis Ayhan tarafından İstanbul Aydın Üniversitesi'in plaketi takdim edildi.

Akademik yıl açılışına Küçükçekmece Kaymakamı Harun Kaya, Küçükçekmece Belediye Başkanı Temel Karadeniz, İstanbul Aydın Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Mustafa Aydın, üniversitenin akademik kadrosuna katılan eski Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, öğretim üyeleri ve öğrenciler katıldı.

(Bitti)