ANKARA (AA) - Başbakan Yardımcısı Recep Akdağ, Irak'ın kuzeyindeki gayrimeşru referaduma ilişkin, "Biz referandumu yok kabul ediyoruz. Refarandumun sağlıklı bir ortamda yapıldığı söylenemez. Bu yüzde 93'lerin hiçbir anlamı yok çünkü güvenilir bir ortamda, uluslararası gözlemcilerin olduğu bir referandum değil. Üstelik Kerkük'te, Musul'da referandum yapmaya Barzani yönetiminin hakkı yok." dedi.

Akdağ, Kanal 7'de katıldığı canlı yayında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.

Arakanlı Müslümanlara yönelik yardım çalışmalarını yerinde incelemek amacıyla Bangladeş'e yaptığı ziyaretle ilgili soru üzerine Akdağ, Arakan'da bulunan Müslümanlara "Rohingya Müslümanları" demenin daha doğru olacağını çünkü onların o bölgede birkaç yüzyıl boyunca bir krallığının olduğunu bildirdi.

Myanmar'ın bu halkın varlığını kabul etmediğini belirten Akdağ, Arakanlı Müslümanların dar bir alanda, derme çatma yapılarda yaşadığını, kamplarda uygun sayıda banyo ve tuvaletin olmadığını, yiyecek ve içme suyu ihtiyaçlarının yeterince karşılanamadığını anlattı.

Akdağ, yoksul bir ülke olan Bangladeş'in, Arakanlı Müslümanları kabul etse de belli bir süre kalmalarına razı olmadığına işaret ederek, "Biz, Türkiye Cumhuriyeti olarak AFAD vasıtasıyla 100 bin kişilik bir kamp planlıyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatları da bize böyle. Bize, 'Haydi başlayın.' dedikleri anda biz 3 ayda bu kampları kurarız. Yer göstermeleri lazım, yer gösteremiyorlar. Ben hem Afet hem de Dışişleri Bakanları ile görüştüm, Başbakanları New York'taydı, bir küçük operasyon geçirmiş. O gelmeden karar da veremiyorlar." dedi.

Bangladeş'in kamp için bir yerleşim yerini gösterdiğini ancak insanlar orada yaşarken kamp kurmanın mümkün olmadığını vurgulayan Akdağ, "Bir adadan da bahsetmişlerdi Sayın Cumhurbaşkanımıza. O adaya bizi götüremediler, götürmek istemediler. Ada aslında balçık bir yer. Böyle bir şeyin yapılması mümkün değil. Birleşmiş Milletler, biz arzu etmiyoruz. Çünkü bir anlamda izole bir yere gitmiş olacaklar ve her an su basma ihtimali olan bir yer." ifadesini kullandı.

Akdağ, Başbakan Binali Yıldırım ile de Bangladeş'e gideceklerini aktararak, bir kamp yeri yapacaklarını bildirdi.

Bangladeş'in yardımcı olmasına rağmen, "sürekli kalırlar" endişesiyle kaliteli bir kamp alanı istemediğine değinen Akdağ, Rohingya Müslümanlarının başına gelenlerin arkasında başka bir şeyin olduğuna, yayımlanan bir raporu göre Arakan'da çok ciddi petrol ve doğalgaz yataklarının ortaya konulduğuna dikkati çekti.

- "Müslüman ülkeler neden el uzatmıyor"

Rapora göre, Arakan'ın dünyanın 16. büyük petrol ve doğalgaz rezervine sahip olduğunu belirten Akdağ, bunun üzerine İngiltere, Fransa, ABD'nin petrol şirketleriyle, Myanmar hükümeti arasında petrol arama anlaşmalarının yapıldığını, bu sırada 2012'deki büyük zulüm dalgasının başladığını ifade etti.

Birleşmiş Milletlerin verdiği görev doğrultusunda Kofi Annan'ın da Arakan ile ilgili bir rapor hazırladığını anımsatan Akdağ, 2017'de Arakanlı Müslümanlara tekrar saldırıların artmasında bu raporun önemine işaret etti.

Akdağ, "Bu rapor bu sene Ağustos'un 22-23'ünde yayımlanıyor. 25'inde bir karakola saldırı oluyor. Bunu bahane ederek, binlerce insanı öldürüyorlar, köylerini yakıyorlar ve 500 bin insanın da ülkeden çıkmasına yol açacak ağır baskıları ve zulmü uyguluyorlar. O rapordan da rahatsız oluyorlar, rapor gerçekleri yazıyor." diye konuştu.

Bütün bunlara karşı dünyada gür sesle haykıran tek liderin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olduğunu aktaran Akdağ, "İnsan buna da çok üzülüyor. Niye bu kadar biz yalnızız? Bu kadar Müslüman ülke var, neden el uzatılmıyor? Neden Müslüman diğer ülkelerin sesi bu kadar gür çıkmasın? Burada büyük bir zulüm var, katlanabilir bir zulüm değil. Orada gözleriniz doluyor çocukları, kadınları gördüğünüz zaman." ifadesini kullandı.

- "Hesap numarası ve kısa mesaj üzerinden yardım"

"Arakanlılarda, 'Türkiye bize yardımcı oluyor' diye bir farkındalık var mı?" sorusu üzerine Akdağ, "Var tabii ama biz hepsine ulaşmış değiliz o 500 binin. Özellikle o yeni gelenlere ulaşmış değiliz. Aşağı yukarı 100 bin tonu aşkın gıda dağıtıldı. Şimdi 70 bin koli gıda, 30 bin koli de hijyen paketi dağıtımı yapılacak. TİKA vasıtasıyla günde aşağı yukarı 20 bin civarında sıcak yemek paketi veriliyor. Ondan da tahminen 2-3 kişinin bir paketten faydalandığı düşünülürse demek ki şöyle 60 bin kişiye sıcak yemek veriliyor. Tabii bunlar yetersiz." yanıtını verdi.

İçme suyunun karşılanması, sahra hastanelerinin kurulması için çalışmalar yaptıklarını belirten Akdağ, bunları bu ay içinde tamamlamayı planladıklarına değindi.

Bu yardımları bütçeden karşıladıklarını, ayrıca Arakan için kampanyalar yapıldığını aktaran Akdağ, "Bizim yaptığımız kampanyanın hesap numaralarına ulaşmak için vatandaşlarımız 'www.arakanasahipcik.org' sitesine girerlerse orada var. Bir de 1866'ya büyük harflerle 'ARAKAN' yazılarak kısa mesaj gönderilirse buradan da 10 lira yardım yapma imkanı var." dedi.

- "Yükümüzü artırmıyor"

Rohingya Müslümanlarının dünyada konuşulmaya başlanmasının, Birleşmiş Milletlerin özel oturumlar yapmasının Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın gür sesinden kaynaklandığına vurgu yapan Akdağ, şöyle devam etti:

"Türkiye Cumhuriyeti'nin dışında bu meselelerde gönlünü koyan, dertlenen, gözü yaşaran, ağlayan bir ülke görmüyoruz. Keşke olsa. Hep beraber yapmalıyız bunları. Bu da bizim tabii tarihi mirasımız, başka türlü davranamayız. Bu yükümüzü artırıyor mu? Bence hiç artırmıyor. Ben şuna yürekten inanıyorum, zekatını ödemek, sadaka vermek malı eksiltmez. Ben inanıyorum ki milletler, devletler için de böyle. Siz bunu yaptığınız zaman Cenabıhak onun karşılığını size verir. Nitekim veriyor da. Son zamanlarda ekonomimiz üzerine yöneltilen baskıların farkındasınız, Türk ekonomisi büyümesini devam ettirmesin diye ciddi uğraşanlar var. Ama bizim ekonomimiz büyümeye devam ediyor."

"Suriyeli kardeşlerimize yapılan hizmetlerden dolayı zaman zaman, çok sık olmasa da 'Bizim yoksulumuz yok mu?' falan gibi sesler çıkaranlar var. Elbette biz kendi yoksullarımıza hizmet ediyoruz. Yılda 36 milyar Türk Lirası doğrudan doğruya bütçemizden sosyal yardım yapıyoruz." diyen Akdağ, Türkiye'ye sığınan Suriyelilere ve mağdur bir şekilde bekleyen Arakanlı çocuklara, kadınlara, yaşlılara da hizmet götürülmesi gerektiğini vurguladı.

- "Borcumuzu ödüyoruz"

Akdağ, Arakanlılara zulmü askerlerin ve budist örgütlerin yaptığını belirterek, terörün dininin, imanının olmadığını vurguladı.

Akdağ, mutlaka bu insani yardımların yanında insanlığı bu mesele için uyanık tutmak ve bu meseleyi çözmek durumunda olduklarını belirterek, Rohingya Müslümanlarının Kurtuluş Savaşı'nda Türkiye'ye yaptığı yardımı anımsattı. Akdağ, "Bir anlamda biz borcumuzu ödüyoruz." dedi.

- "Buna Türkiye razı olur mu"

"Irak'ın kuzeyinde yapılan gayrimeşru referandum sonrasında ne olacağı" sorulan Akdağ, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Biz referandumu yok kabul ediyoruz. Refarandumun sağlıklı bir ortamda yapıldığı söylenemez. Bu yüzde 93'lerin hiçbir anlamı yok. Çünkü güvenilir bir ortamda, uluslararası gözlemcilerin olduğu bir referandum değil. Üstelik Kerkük'te, Musul'da referandum yapmaya Barzani yönetiminin hakkı yok. Oralar Irak anayasasına göre 'kararlaştırılamayan, statüsü belli olmayan' bölgeler. Oraya Kerkük'ün, Musul'un halkının karar vermesi gerekir. Barzani, kuzey Irak bölgesel yönetiminin orayla bir alakası yok ki. Onlar Irak'taki, Suriye'deki karışıklığı, kargaşayı fırsat bilerek bir oldubitti ile o bölgesel yönetimin sınırları içerisine oraları da sokmaya çalışıyorlar. Buna Türkiye razı olur mu?"

Sağlık sistemlerini geliştirmek için yardım istediklerinde Irak'ın kuzeyine birkaç kez gittiğini belirten Akdağ, "Şunu gördüm, Türkiyesiz yapamazlar. Kim akıl veriyorsa Barzani yönetimine, İsrail mi akıl veriyor ya da ABD'den, Batı dünyasından birileri mi akıl veriyor? Türkiyesiz yapmaları mümkün değil. Yaptıkları gerçekten tek kelimeyle saçmalık. Yıllarca Türkiye'nin desteğiyle burada ayakta kaldılar. Dolayısıyla büyük bir yanlış yaptılar, bunu yapmamaları gerekiyordu. Bu yok hükmündeki referandum sadece Türkiye'nin kuzey Irak bölgesel yönetimine karşı güvenini sarstı, zedeledi. 'Bu yanlıştan vazgeçtik' demelerini beklerim. Her sağduyulu yönetim bunu yapar." dedi.

- "İsrail destekliyor"

"Barzani bu kararı kendi başına mı aldı?" sorusuna da Akdağ, şu yanıtı verdi:

"İsrail destekliyor. İsrail'in arkasında durması bunun önemli bir göstergesi. İsrail'in ABD'de ciddi lobi güçleri var. Ama bu sonuçsuz bir çaba kanaatime göre. Şunun altını kalınca çizmemiz lazım, bunu Cumhurbaşkanımız, Başbakanımız birçok kere ifade ettiler, bizim meselemiz orada yaşayan halklar değil. Türkiye'de bazıları sanki orada yaşayan Kürt kardeşlerimize karşı bir tavır gibi bunu lanse etmeye çalışıyorlar. Bunun elbette aslı yok. Biz şunu söylüyoruz, ister Kürt, ister Türkmen, ister Arap olsun oradakiler bizim komşularımız, bir kısmı akrabalarımız. Burada çekilen sınırlar zamanında, 100 yıl önce sunni şekilde çekilmiş sınırlardır. Bu noktada biz Kürtlere ya da başka bir etnik gruba karşı tavır içerisinde olamayız."

"Ambargo konulunca oradaki halk etkilenmeyecek mi?" sorusu üzerine Akdağ, "Kendi yönetimlerine karşı bir tavır göstermeleri gerekecektir. Çünkü bunun sonu yapılabilecek birtakım yaptırımlardan daha kötü. Biz neden endişe ediyoruz? Diğer birçok ülke neden endişe ediyor? Kuzey Irak'taki bir istikrarsızlık Allah korusun orayı da yarın Suriye'ye dönüştürdüğü zaman orada yaşayan Kürtler çok daha fazla rahatsız olmayacaklar mı? Sizin kendi başınıza komşu ülkelerle, uluslararası camiayla mutabık kalmadan orada bir devlet kurmanıza kim razı olur?" ifadesini kullandı.

- "Yaptırımların devamı gelecek"

Akdağ, Katalanların Avrupa'nın göbeğinde referandum yapamadığına dikkati çekerek, Batılıların İspanya hükümetinin yaptığını çok tabii karşılarken, Barzani'nin yaptığı referandumla ilgili bir kısmının "Onların da hakkı değil mi" diye konuştuğunu bildirdi. Akdağ, "Maalesef Türkiye'de de bu yanlışı yapanlar var. HDP, PKK tarafının böyle davranmasını bir anlamda anlamak mümkün, onların başından beri maksatları, niyetleri arızalı ama CHP'den de böyle çatlak sesler çıkıyor maalesef." diye konuştu.

"Irak'ın kuzeyine yönelik yaptırımların devamı gelecek mi?" sorusuna Akdağ, "Elbette devamı gelecek ama orada iş yapan, halihazırda kuzey Irak'ta olan vatandaşlarımız da var. Dolayısıyla bir süreç içerisinde onların zarar görmeyeceği şekilde davranmak gerekiyor." yanıtını verdi.

Akdağ, "Referandum sonucunu uygulamaya koyarlarsa askeri operasyon başlar mı?" şeklindeki soru üzirene, şu değerlendirmede bulundu:

"Hep konuşuyoruz seçenekler sıralı olarak masamızda. Belli bir aklıselimle, planlamayla bu seçenekler ekonomik seçenekler, siyasi yaptırımlar olarak yürürlüğe giriyor. Askeri seçeneğin masamızda olduğunu Sayın Başbakanımız da söyledi. Bu seçenek de orada duruyor. Umarız ki buna ihtiyaç olmaz ama ihtiyaç olduğunu düşünün, gereği yerine getirilir." dedi.

Başbakan Yardımcısı Recep Akdağ, Irak'ın kuzeyinde yapılan gayrimeşru referanduma ilişkin, "Kuzey Irak'taki istikrarsızlık, bir karmaşa çok daha büyük problemlere yok açacaktır, biz bunu görüyoruz. Bu bir oyun. Yüzyılın başında cetvellerle bir böldüler, şimdi bir daha bölmeye çalışıyorlar. Ne kadar küçültürseniz o kadar kolay yutulur." dedi.

Akdağ, Kanal 7'de katıldığı canlı yayında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.

"Türkiye'de IKBY'de gerçekleştirilen gayrimeşru referandum sonrası dile getirilen yaptırımlardan geri dönüş olur mu?" sorusu üzerine Akdağ, uluslarasarı ilişkilerde "İpler koptu, eskisi gibi olmaz." diye düşünmenin doğru olmayacağını aktardı.

Akdağ, Türkiye'de şartların değişebileceğini anlamayan siyasetçiler olduğuna değinerek, "Dün böyleydiniz bugün niye böyle oldunuz?' Bu laf mı? Birinci Dünya Savaşı'nda birbirinin boğazını sıkan Avrupa, bir müddet sonra Avrupa Birliği'ni kurdu. Karşılıklı her ülkenin pozisyonu ve menfaati var. Bakarsınız, menfaatinize göre davranırsınız." ifadesini kullandı.

CHP Parti Sözcüsü Bülent Tezcan'ın "Barzani'de yanıldık, FETÖ'de yanıldık, bu kaçıncı yanılma Sayın Erdoğan" sözlerinin hatırlatılması üzerine Akdağ, Tezcan'ın mugalata yaptığını ve söylemlerinin boş olduğunu bildirdi.

Başbakan Yardımcısı Akdağ, FETÖ konusunun Suriye veya Barzani ilişkileriyle kıyaslanmaması gerektiğine işaret ederek, şöyle devam etti:

"Biz Suriye yönetimiyle geçmişte stratejik ortaklık geliştirmeye çalışıyorduk. Yanı başımızda komşumuz olan, akrabalık ilişkilerimiz olan ülkeler bunlar. Bunlar bir etnik grupla akrabalık falan değil, hepsiyle akrabayız. Sınırlar zamanında suni çizilmiş ama şimdi bu ülkelerin bütünlüğüne önem veriyoruz. İstikrar her bozulduğunda kan ve gözyaşı geliyor. Sayın Cumhurbaşkanımız basiretli bir lider olarak Suriye yönetimine halkıyla çatışmaması yönünde ikazlarda bulunmuştu. Şimdi aynı şey Kuzey Irak'ta oluyor. Yani sağduyulu davransalar ne kadar güzel olacak. Sağduyulu olmayan Türkiye'ymiş gibi davranıyor CHP'liler. Bu ne büyük bir aymazlıktık, basiretsizliktir. Zaman zaman Sayın Kılıçdaroğlu bunu o kadar çok konuştu ki, 'Suriye'deki meselenin sebebi Türkiye'... Böyle rezalet olmaz inanın."

FETÖ'nün dünyanın gördüğü en sinsi örgütlerden biri olduğunu vurgulayan Akdağ, "Hadi biz bunları 17-25'e kadar tanıyamamıştık. 17-25'ten sonra kendi milletvekillerinin yaptıklarına bakmıyorlar mı? Gittiler Zaman gazetesinin önünde yattılar. Kaç defa Kılıçdaroğlu'nun 'Bunları mağdur ediyorsunuz' ifadeleriyle karşılaştık. CHP bu konuda sınıfta kaldı. Bu PKK meselesinde de böyle. Sezgin Tanrıkulu'nun SİHA açıklamalarına karşın CHP yönetimi ne yaptı? Kalktı Sayın Kılıçdaroğlu onu korudu." dedi.

Akdağ, CHP ve Kılıçdaroğlu'nun bir açmaz içerisinde olduğuna değinerek, CHP'nin başkasına söz etmeden önce kendi ilişkilerine göz gezdirmesi gerektiğini bildirdi.

- "Ticareti sürdürmeye gayret edeceğiz"

Irak'ın kuzeyindeki gayrimeşru referandum kapsamında Habur Sınır Kapısı'nda alınacak önlemlere ilişkin bir soru üzerine Akdağ, Türkiye'nin bu sınır kapılarında iki türlü ticaret olduğunu, hem Irak ile hem de IKBY ile alışveriş yapıldığını hatırlattı. Akdağ, "Irak ile yapılacak ticaret için, süreç böyle devam eder, Barzani yönetiminde bir sağduyu hakim olmazsa, bir şekilde, bir başka yolla o ticareti sürdürmeye gayret edeceğiz. Bunun için ilgili bakanlıklarımız çalışmalarını sürdürüyorlar." dedi.

Irak'ın kuzeyindeki bölgesey yönetimle yapılan ticaretin de önemli olduğunu ancak Türk iş adamlarına para ödenmediğini dile getiren Akdağ, bölgeye alışverişin dışında doğrudan da pek çok destek verildiğini anlattı.

Irak'ın kuzeyindeki istikrarsızlığın ticari anlamda yaşanabilecek olumsuzluklardan daha büyük krizlere neden olabileceğine dikkati çeken Akdağ, şu görüşlere yer verdi:

"Kuzey Irak'taki istikrarsızlık, bir karmaşa çok daha büyük problemlere yok açacaktır, biz bunu görüyoruz. Bu bir oyun. Yüzyılın başında cetvellerle bir böldüler, şimdi bir daha bölmeye çalışıyorlar. Ne kadar küçültürseniz o kadar kolay yutulur. PKK'ya veya uzantıları olan PYD ve YPG'ye ülke kurdurtulmak isteniyor. Bunlar beyhude hayallerdir. Türkiye bunlara geçit vermeyeceğini Fırat Kalkanı Harekatı ile göstermiştir. Sayın Cumhurbaşkanımız, 'Bir gece ansızın gelebiliriz' dedi. Bundan daha açık ne denilebilir ki?"

- "Kuzey Irak'ta insanların 'Ayrılalım' diye bir derdi yok"

Akdağ, "IKBY'deki gayrimeşru referandumun, en fazla Kürt'ün yaşadığı Türkiye'ye de sıçrama ihtimali üzerinde duruldu mu?" sorusu üzerine, bu konuda başta Türkiye olmak üzere, bölge ülkelerinin toprak bütünlüğünü korumak ve huzuru tesis etmek üzere adım atıldığını belirtti.

Hiçbir ülkenin toprağını başkasına vermeyeceğini, böyle bir durumu hiç kimsenin hoş karşılamayacağına işaret eden Akdağ, "Kuzey Irak'ta insanların 'Ayrılalım' diye bir derdi yok. 'Hadi gelin biz devlet olalım, ötekilerle birleşelim' falan diye olmadık bir hayalin kimse peşinde değil. Bunu bir takım basiretsiz, hırslı politikacılar yapıyor. Bunu Batılı bazı güçlerin ve ülkelerin maşası olan PKK gibi örgütler yapıyor. Bugün Güneydoğu'ya gitseniz bizim oradaki Kürt kardeşlerimizin Türkiye Cumhuriyetinden başka bir devlet isteğine falan rastlayamazsınız." ifadesini kullandı.

Akdağ, PKK'nın hiçbir zaman Kürtlerin haklarını savunmayla ilgili bir derdinin olmadığını vurgulayarak, "PKK, batıdaki efendileri ne emrederse onu yaparlar. Yarın 'Türkiye'yi terk edin, gidin' desinler, kısa sürede Türkiye'den giderler." diye konuştu.

"Türkiye İdlib'e girecek mi?" sorusunu yanıtlarken Akdağ, bu tür soruların cevabının günü gelmeden verilemeyeceğine dikkati çekerek, "Bu soruların cevabını vermek yanlıştır. Askeri bir şeyden bahsediyorsak bu, günü geldiğinde yapılır. Bunu konuşmak doğru da değil." değerlendirmesinde bulundu.

- "Kürtler diye başlayan cümlelerin sonuna dikkat edin"

Akdağ, "AK Parti ve MHP'nin referandumda birlikte hareket etmesi bazı kesimler tarafından 'Bu birliktelik AK Parti'yi milliyetçi söyleme itti. Kürtler bundan rahatsız' şeklinde yorumlanıyor. Bu konuda ne düşünüyorsnuz?" sorusu üzerine, "Kürtler" diye başlayan cümlelerin sonlarının nasıl getirileceğine dikkat edilmesi gerektiğini söyledi.

Geçmişte Kürt vatandaşlarının her yönüyle haklarının ihlal edildiğine değinen Akdağ, bugün böyle bir ihlalin olmadığını, Kürtlerin her türlü hakka sahip olduğunu bildirdi.

Akdağ, bir insanın Kürt, Zaza veya Arap olmasının Türk olmadığı anlamına gelmediğine vurgu yaparak, şunları kaydetti:

"Biz bir milletiz, bu millete Türk milleti adı verilmiş. Kurulurken Türkiye denilmiş. Biz ortak ülküleri olan, tarihi ortak yaşamış bir milletiz. Farklı bir dil, burada bir hakkın yok olması anlamına gelmiyor ki. Biz 'Kürtlere karşı' derken, eğer Güneydoğu'yu koparıp bir Kürt devleti kurma hevesi varsa, bunun için AK Parti'nin MHP ile veya başkasıyla ittifak etmesi gerekmiyor."