MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Show Tv, Habertürk TV ortak canlı yayınında Didem Arslan Yılmaz'ın sorularını yanıtladı.

Ankara'da gerçekleştirilen yayında tartışmalı konulara açıklık getiren Bahçeli, 'Evet' çifte su verilmiş çelik gibi oldu, pazar günü kendini gösterecektir' ifadelerini kullandı.

İşte MHP liderinin açıklamaları;

"16 Nisan'da yapılacak olan, Türkiye'nin geleceğini belirleyecek olan referanduma gidiyoruz. Bu referandumun milletimizin geleceğinin belirlenmesinde bir başlangıcı oluşturacak. Bu referandumu anlamlandırabilmek için geriye giderek Türkiye'deki siyasi süreci yakinen incelemek lazım. 2007 yılı önemli dönüm noktasıdır. Cumhurbaşkanlığı seçimi ile AK Parti, TBMM'de önemli bir çoğunluğa sahip olmakla beraber göstermiş olduğu, Abdullah Gül'ü aday gösterdikten sonra Meclis'teki oylamalarda 367'nin altında kalması sebebiyle sorun yaşandı. 367 dediğimiz kilit demokrasiye vuruldu."

MHP lideri Bahçeli, yayın öncesinde Ciner Yayın Holding Yönetim Kurulu Başkanı Kenan Tekdağ, Ciner Medya Ankara Temsilcisi Ali Can Türkoğlu, Habertürk Gazetesi Ankara Temsilcisi Bülent Aydemir ve Ciner Medya Ankara Ekibi ile sohbet etti.

BUGÜNKÜ AŞAMAYA NASIL GELİNDİ?

"2007 yılında Meclis'te olmayan MHP, erken seçimde 71 milletvekili ile TBMM'de bulundu. AK Parti 367'yi bulamadığı için CHP de Meclis'e katılmamayı tercih ettiği için yeni bir kilitlenme söz konusuydu. Cumhurbaşkanlığı seçimleri parlamenter sistemlerde sorunlar yaşatmış, ara rejimlerin temelini teşkil etmiştir. Çok eskiden beri her siyasi parti 82 ara rejiminin anayasasının katılığını ve demokratik hak ve özgürlüklerin genişletilmesini sağlamak için bazı gayretler içerisinde olmuştu. Bütün bunları dikkate alarak ifade etmek gerekiyorsa bu anayasa değişikliği tartışması devam edebilirdi. 12 Eylül öncesinde 115 turla cumhurbaşkanı seçilemediği için, Ecevit ve Demirel'in uzlaşamaması sonucunda önemli bir sorun yarattığı gerekçesiyle, bir takım anarşi faaliyetleri sebebiyle ara rejim yaşanmıştır. O ara rejimi de dikkate aldığınızda 2007'de ne olacak bir seçim var, cumhurbaşkanı seçilecek ancak 367 kilidi vurulmuş. O zaman Sayın Sabih Kanadoğlu bu kilidin sahibi oldu.

Abdullah Gül Cumhurbaşkanı oldu. O Cumhurbaşkanlığı tartışması yeni bir takım anlayışları ve tartışmaları beraberinde getirdi. Ne yapılabilirdi? O zaman Cumhurbaşkanı halk tarafından seçilsin. 'Anayasa değişikliğine' gidelim dendi. Sözün kısası 10 Ağustos 2014 yılında halk tarafından bir cumhurbaşkanı seçildi. Bu ikinci bir dönüm noktasıydı.

Bazı gerçekleri saklamanın gereği yok. Bir gerçek ortaya çıkmıştır. Bir partinin kurucusu ve 13 yıl başbakanlığını yapmış bir şahsiyet 10 Ağustos'ta Cumhurbaşkanı olmuştur. 367 olmasaydı Türkiye bunları yaşamazdı. Sayın Erdoğan partisinden ayrıldı ve yüzde 50'nin üzerinde oyla cumhurbaşkanı oldu. Bu da önemli bir dönüm noktasıydı. Kendisinin partisi de önemli bir çoğunluk ile iktidardır. Bu ilişki nasıl gidecekti? İlişki düzenli bir şekilde mevcut anayasanın 104 ve 105'nci maddesi çerçevesinde gitmiş olsa parlamenter sistem olarak bir sıkıntı yok. Ama parlamenter sisteme bu yönüyle bir zorlama, dayatma, fiili durum var. Mevcut Parlamenter sistemde bir düzenleme mümkün olmuyordu. Fakat güçlendirmenin nasıl olacağına ilişkin hem bir yetersizlik hem de anlaşmazlık var.

7 Haziran'da tek başına iktidar olan AK Parti, 276'nın altında kaldığı için hükümet kurmada ancak birkaç parti ile bir araya gelirse mümkün olacak duruma geldi. MHP 80 milletvekili ile Meclis'te bulundu ancak koalisyon için çok önemli bir çağrı ile karşı karşıya kalındı. CHP 130 milletvekili ile. İki parti de parlamenter sistemin güçlendirilmesinden yana görüşler ortaya koyuyor. 32 gün kadar CHP ile AK Parti önemli bir diyalog içerisine girdiler. Koalisyon aşamasını tartıştılar, netice alınmadı. Seçimlerin yenilenme sürecine 1 hafta kala MHP ile hükümet kurulabilir mi denildiği zaman siyah çantayla, oradaki koalisyonun nasıl olacağına dair bazı düşüncelerimizi de kamuoyuyla paylaşmıştık. Bazı gerçekleri saklamanın, üstünü örtmenin gereği yoktur. Bir gerçek ortaya çıkmıştır, bir partinin kurucusu ve 13 yıl genel başkanlığını yapmış şahsiyet 10 Ağustos'ta cumhurbaşkanı olmuştur. Bu kendi partisinin yürütmesi olan Başbakan ve Bakanlar Kurulu ile halk tarafından seçilmiş Başbakan'ın ilişkisi ne boyutta gidecekti? Bu ilişki düzenli bir şekilde mevcut anayasanın 104 ve 105. maddesi çerçevesinde gitmiş olsa parlamenter sistem olarak sıkıntı yok. Ama bu yönüyle bir dayatma var, fiili durum var. Bugünü yorumlamak için veri kabul etmek gerekir bunları.

TEK ADAMLIK SÖZÜ BİZİM İÇİN GEÇERLİ DEĞİL

"Bizim hareket noktamız önce ülkem, sonra milletim, sonra partim ve sonra ben anlayışına dayalı bir siyasettir. Ülkemizin içi ve dışını, çevresini dikkate aldığınız vakit çok ciddi risk ve tehlikelerle karşı karşıya. Böyle bir durumda Türkiye'de dayatmalarla yönetim büyük mahsurlar getirebilir. Bu Türkiye için beka sorunudur. Terörün kökünün kazınması lazım, demokratikleşme sürecinin hızlanması, istikrarın sağlanması ve Irak ve Suriye'deki gelişmelerle beraber Türkiye'ye yansımalarını dikkate alabilecek güçlü bir hükümetin devamı için zaruret. Filan şahsın cumhurbaşkanı olması için, tek adamlık hevesi için bunlar bizim için geçerli değil. Türk tarihinde tek adam kavram itibariyle kullanılmıştır. Hiçbir endişe taşınmaması lazım. Millet iradesidir bu."

İMZA ATMIŞIM ARTIK 18 MADDE BENİM İÇİN NAMUSTUR

MHP başkanlık sistemini düşünmediği için anayasa değişikliği kapsamında parlamenter sistemi daha iyi işler demokratikleşme sürecini daha iyi noktaya getirme noktasında düşüncelerini ortaya koydu. Bizden giden öneri buyurun bir öneri getirin. 38 maddelik bir öneri geldi. 12 çerçeveye düşürdük. 12 çerçeveli bir anayasa değişikliği yaparken 18 madde bir uygulama alanı da olacağı için bazı değişiklikleri de ilave etmek suretiyle 18 maddelik bir anayasa değişikliği tasarısı haline geldi. Bazı itirazlarımız oldu. Sonuçta 18 madde de mutabakata varıldı. İmza attım 'Sayın Başbakan'a ulaştırın' dedim. İmza atmışım artık 18 madde benim için namustur."

"Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde 'cumhurbaşkanlığı' sözünü siz mi istediniz?" sorusuna Bahçeli, şu yanıtı verdi:

"Biz millet olarak acaba kendimize uygun bir başkanlık sistemi getirebilir miyiz ana fikrinden hareket ederken uzman arkadaşlar, AKP'nin içindeki değerli şahsiyetler, Sayın Cumhurbaşkanı veya bir başkaları 'cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi' adını koydular. Bu 18 madde buna göre şekillenmiştir. Bu başkanlık sistemi değildir, Amerikan sistemi değildir. Şu değildir, bu değildir. Ama şimdi milletin huzuruna çıkmış ve anlaşılması gayet kolay bir duruma gelmiştir."

TEK ADAM DEĞİL, DEVLET BABA OLMASI LAZIM

Ülkeyi düşünme mecburiyeti bulunduğunu ifade eden Bahçeli, "Ülkemizin içi ve dışını, çevresini dikkate aldığınız vakit çok ciddi risk ve tehlikelerle karşı karşıya. Böyle bir durumda Türkiye'de dayatmalarla bir yönetim çok büyük mahzurlar getirebilir. Bu filan şahsın cumhurbaşkanı olması için veya bir başka amaç için tek adamlık hevesi için bir başka heves için... Bunlar bizim için geçerli değil. 'Tek adam' sözü de geçerli değil." şeklinde konuştu.

"Hatta otoriterleşmeye gideceği endişesi yaşayanlar var" ifadesinin kullanılması üzerine de Bahçeli, şunları söyledi:

"Millet iradesidir bu. Birçok şeye müdahale ediyor, birçok şeyde düşüncelerini paylaşıyor. Böyle bir yanlışa doğru gittiği takdirde, bunu ben şuna da bağlayarak söylüyorum, uygulamalardaki aksaklıklar ve eleştirileri dikkate alarak. Türkiye'nin daha güçlü ve çevresiyle sorunlarını çözen, ekonomiyi güçlendiren, iç istikrarı sağlayan, güvenlik sorununu çözmüş, terörü kökünden kazımış bir iktidarı kurmak istiyorsa sayın şu anki Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, her şeyi gözden geçirip tek adamlık heveslerine karşı olumsuz eleştirilere cevap teşkil edebilecek kucaklayıcı bir Cumhurbaşkanı olması. Yani bir anlamda tek adam değil, devlet baba olması lazım. Bunu başarırsa bütün itirazlar ortadan kalkar. Hala ben halkın şu kadar oyuyla seçildim, her şeyi ben bilirim diyorsa o zaman zaten bu kaynama Türkiye'de başlar ve bu kaynama istesen de istemesen de ısısıyla AK Parti'ye de düşebilir. O zaman ya bir seçime gidilir, ya da yeni kaos, fırsatçılar doğabilir. Türkiye'nin önündeki sorunlar geçmişte örnekleri görülen şekliyle ele alındığı takdirde MHP, önce Türkiye'nin önemini dikkate alır. Buraya tahribat yapılıyorsa MHP ya da Türk-İslam ülküsüne dayalı Türk milliyetçiliği reaksiyon ortaya koyuyor"

BUNUN GERİYE DÖNÜŞÜ OLMAZ, OLMAMALIDIR

"(Evet) çıkar ve sistem hayata geçtikten sonra problemler yaşanırsa tekrar parlamenter sisteme dönüş mümkün mü?" sorusu üzerine Bahçeli, şunları kaydetti:

"Millet iradesi Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne 'Evet' derse, bunun geriye dönüşü olmaz. Böyle bir şeyi düşünmemek lazım. O zaman tek bir yol kalıyor; cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin daha etkin ve verimli işler hale getirilmesi noktasında partilerin, insanlarımızın ve aydınlarımızın bu konular üzerinde düşünmesi ve tartışması gerekir. Bunun geriye dönüşü olmaz, olmamalıdır. Bu aşamadan sonra zaten olmaz"

YÜKSEK SESLE 'EVET' CEVABINI ALDIK

"Mitinglerinizde tabanınız size neler söylüyor?" sorusu üzerine Bahçeli, 9 ilde miting ve birçok ilde bilgilendirme toplantıları yaptıklarını anımsatarak, mitinglerdeki konuşmalarında sürekli beka sorununu dikkate alarak kitleyle diyalog kurduğunu söyledi. Devlet Bahçeli, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Mitinglerde, 'Türkiye Cumhuriyeti devleti için 'evet' diyor musunuz, millet için 'evet' diyor musunuz, cumhuriyet için 'evet' diyor musunuz ve Türkiye'nin geleceği için 'evet' diyor musunuz?' sorularına karşı hep yüksek sesle 'evet' cevabını aldık. Bu her gittiğimiz yerde oldu. Bu aynı zamanda bir ölçüdür. Yani kamuoyu araştırmaları şöyleymiş, MHP'nin iç sorunları varmış... Hele hele bazıları var 'yüzde 80 hayırcı' diyorlar. Hangi şeyle ölçtüler. Neye göre söylüyor bilmek gerek. Bunu bilen yok. Ama kendisinin kafasında yüzde 80 MHP'ye ihanet noktasına geldiğini söyleyemiyor bir türlü. Bunlar önemli şeyler. Bunlar ileride hep tartışılacak, görüşülecek. MHP'nin içinde büyük tahribat yapmaya yönelik faaliyetler yapmanın kaynağı nedir, amaçları nelerdir? MHP bu manada önemli notlarını da almıştır. Bütün bunları dikkate alan bir çalışmamız var. Zaten var da daha da genişletilmiş haliyle getireceğiz. Bakalım ne olacak?"

"Aldığınız notlarda ne var?" sorusuna Bahçeli, "MHP'de büyük tahribat yapmaya yönelik faaliyetlerin kaynağı nedir, figürleri nelerdir, aktörleri kimlerdir, amaçları nelerdir? Bütün bunları dikkate alabilen bir çalışma zaten var. Daha genişletilmiş haliyle getireceğiz inşallah." yanıtını verdi.

"O notlara göre mi hareket edeceksiniz?" sorusuna ise Bahçeli, "Evet." karşılığını verdi.

İTTİFAK, ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ ÜZERİNDE UZLAŞMADIR

(Evet) çıkarsa AK Parti ile aranızdaki ittifak nasıl evrilecek?" sorusu üzerine Bahçeli, "İttifak dediğimiz konu anayasa üzerindeki uzlaşmadır. 18 madde ile sınırlandırılmış olan uzlaşmadır. Bu netice verir ve MHP'nin 'Evet' oylarının katkısıyla bu gerçekleşir ise, o zaman 40 milletvekili ile Meclis'te bulunuyorduk, 5 tanesi aramızda değil, 35 milletvekili ile TBMM'de siyasi parti olarak faaliyetlerimizi sürdüreceğiz. "

Bahçeli "AK Parti ile işbirliği farklı platformlara taşınabilir mi?" sorusuna karşılık şu değerlendirmede bulundu:

"Bizde çok niyet okuyucular var. Yani MHP'yi bir şeye yamamak. Bazı yanlış politikalar ve planlamalar ortaya atmak suretiyle insanlarımızın kafasını karıştırmak. Buradan da bir toplumsal itibarsızlaşmayla MHP'yi Türk siyasi hayatında ya ele geçirmeyi veya yok etmeyi hedefleyen bir güruh var Türkiye'de. Bu siyasi yelpazenin de her alanında var. Bunların hepsinin farkındayız biz."

15 TEMMUZ DARBE GİRİŞİMİ

Devlet Bahçeli, FETÖ ile mücadeleye ilişkin, "Meselenin üzerine kararlılıkla gidiliyor fakat siyasi ayağı hala boş." ifadesini kullandı.

"Neden boş?" sorusu üzerine Bahçeli, "İşte bunu biz çözemiyoruz. Bunun çözülmesi lazım. Her darbe teşebbüsünün bir konseyi olur. Bu konsey asker ve sivil kanattan oluşur. Asker kanadı belli görevi tamamlar, ülkeyi yönetmek için de bürokrasiyi kullanabilecek alan olur. Asker kanadının üzerine gidildi, emniyetin üzerine gidildi. Peki bunlar Allah muhafaza netice almış olsalardı devleti kim yönetecekti? Bürokraside kim olacaktı? Bunların üzerine gidilmesi lazım. Eğer böyle bir darbe teşebbüsüne başvuran zihniyet, 248 vatan evladının şehit edilmesini, 2193 kişinin önemli bir ölçüde rahatsız olmasını, yaralı bereli kalmasını gerçekleştiren bir olay herhalde ülkeyi yönetmek istiyorsa başarılı olduğu takdirde yönetim şekli düşünecekti. Düşünmesi lazımdı. Burası bir takım gelişigüzel davranışlar olarak algılanırsa hataya düşeriz." diye konuştu.

"Darbe gerçekleşmiş olsaydı başbakan ya da cumhurbaşkanı makamına kimlerin oturacağıyla ilgili bir listenin olduğunu mu düşünüyorsunuz?" sorusuna Bahçeli, "Olması lazım. Böyle darbe teşebbüsüne, kalkışmaya başvuran bir zihniyet herhalde ülkeyi yönetmek istiyorsa, başarılı olduğu takdirde bir yönetim şekli düşünecekti. Düşünmesi lazımdı. Burası birtakım gelişi güzel davranışlar olarak algılanırsa çok büyük hataya düşeriz." dedi.

Bahçeli, FETÖ'nün kökünün kazınması ve sonuna kadar gidilmesi gerektiğinin altını çizdi.

MHP İÇİNDEKİ FETÖ'CÜLERİ BİLİYORUM

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, ByLock'çu vekiller olduğunu söylediği ve bazı rakamlar verdiği belirtilerek, "Sizin partiniz içerisinde bazı uzantıları olabileceğini düşünüyor musunuz?" sorusunun yöneltilmesi üzerine Bahçeli, "Partimiz içinde FETÖ ile ilişkili olanları biliyorum. Milletvekili de var başkaları da var. Bir kısmı değişik ilişkilerde bulundukları için zaten partimizden ayrıldılar. O kadar çok fazla yok bizde. Anadolu'da teşkilatlarda vardır, il başkanları arasında sızmalar olmuş. Ne kadar FETÖ'culukla ilişkileri var ileride göreceğiz. Siyasallaşma süreciyle ele geçiremeyecekleri için anlaşıldığı andan itibaren farklı uygulamalara girildi. Mesela Olağanüstü kurultay meselesi durup dururken ortaya konuyorsa, demokratik haktır ama böyle bir anlayışla bugün için söylemiyorum ama dikkate almaz lazım. Partinin genel başkanı önemli bir rahatsızlıkla 16 Ocak'ta ameliyat geçirdiği gün 700 imza topladık diye olağanüstü kongre için müracaat etmenin insani boyutunu birisinin anlatması lazım"

AK PARTİ TARAFINDAN GÖREVLENDİRİLMİŞ 7 BİLİM İNSANINDAN SES YOK

Değişikliğin kuvvetler birliğine yol açacağı yönündeki eleştirilere ilişkin ise Bahçeli, anayasa değişikliğinin özü üzerinde konuşanın bulunmadığını, gerçek niyetin ne olduğunu söyleyenin de olmadığını ifade etti.

Bahçeli şöyle devam etti:

"Gerçek niyetin ne olması gerektiğini konusunu söyleyen de yok. 18 madde üzerinde 60 günden bu yana her gün aynı tartışmalar yapılıyor. Bilim insanları yapıyor, televizyonlardaki yazarlar yapıyor, siyasiler yapıyor, yıllardan beri birçok konularda kendisini yetiştirmiş insanlar yapıyor, fakat ne hikmetse anayasa değişikliği ile ilgili AK Parti tarafından görevlendirilmiş 7 bilim insanından ses yok, başkalarından ses yok. Ama 60 günden bu yana 18 madde üzerinde neler neler söyleniyor. Bunların hiçbirisinin mantıklı tarafını bulmak mümkün değil. Cumhurbaşkanı yardımcı seçerken 500 tane de yapabilir demenin manası var mıdır? Türkiye'de 500 tane yardımcı yaparsanız bakanları, bürokrasiyi ne ile düzenleyeceksiniz? Türkiye'nin yetişmiş insan sayısıyla bu tür uygulamalarda değerlendirecekler arasında bir irtibat kurulmuş mudur veya böyle bir öze sahip misiniz? Buna benzer bir çok konular. Cumhurbaşkanının partili olmak konusu gündeme geldiğinde, efendim, 'Partili Cumhurbaşkanı olmaz.' Niçin olmaz?"

İLK DÖRT MADDENİN GÜVENCESİ BENİM

Bahçeli, "Rejim değişikliği söz konusu değil. Böyle bir öneride bulunulmamıştır. İstikrar yapı düzenli bir çalışma için gerekli olan bir anayasa değişikliği esas alınmıştır.” dedi.

Anayasanın ilk dört maddesi konusunda MHP'nin tavizinin olamayacağını, bu konuda herhangi bir şekilde fikri değişiminin de olamayacağını vurgulayan Bahçeli, söz konusu maddelerin Türk milletinin bekasıyla ve varlığıyla ilgili olduğuna işaret etti.

Anayasanın ilk dört maddesinin değişeceğiyle ilgili hassasiyeti olanlar için ilk dört maddenin güvencesinin kendisi olduğunu açıkladığının hatırlatılmasına Bahçeli, "Evet, güvencesi Milliyetçi Hareket Partisi, Türk milliyetçileri, dolayısıyla onların şu an genel başkanı konumunda olan benim. Aksi olduğu takdirde bölünme başlar, kaos olur" dedi.

Bahçeli, Anayasının ilk dört maddesine yönelik "Buna bir evet dediğiniz anda veyahut farklı bir yaklaşım ortaya koyduğunuz anda Türkiye'de her taraf karmakarışık olur, kaos yaşanır, kriz yaşanır, bölünme tehdidi olur, iç kavga başlar, şu olur bu olur. Bunun önlenmesi lazım. Bu konudaki ısrarımız buradan gelmektedir." diye konuştu.

PARTİLİ CUMHURBAŞKANI OLMASI AK PARTİ'NİN SORUNU

Partili Cumhurbaşkanı eleştirilerine ilişkin Bahçeli, "Cumhurbaşkanı partili olmak konusu gündeme geldiğinde 'olmaz' diyorlar. Neden olmaz? Bu kimsenin sorunu değil. Bu Adalet ve Kalkınma Partisi'nin sorunu. Bu kişi partili olmaya kalktığında gelip MHP'ye üye olmayacak, CHP'ye üye olmayacak. Kurucusu olduğu partiye üye olacak. Belli sorumluluklar yükleyebilir. Milletvekili adayını belirlemede üç tane yöntem var? Merkez yoklaması, ön seçim, teşkilat yoklaması… Böyle bir durum karşısında zaman zaman CHP belli bir alanda ön seçim yapar, diğerleri ne yapıyor, diğerlerinin hepsi istişarelerle adayların belirlenmesiyle, kamuoyu araştırmalarıyla, teşkilat yoklamasıyla bazı sonuçlar elde etmeye çalışıyor. Şimdi bunlardan çıkan milletvekilleri 'ben milletvekili oldum, Meclise geldim, hür ve bağımsızım kendi irademle geldim, partinin adını kullandım ama her imkanı ben seferber ettim, partinin yönetiminden genel başkanından hiç birinden bilgisi yok diyerek bağımsızlığını mı ilan edecek, isyan mı edecek? Nerede kalacak parti disiplini, tabiatıyla bazı konularda istişare, uyum ve bu üç yöntemden bir tanesi bunlarla geliyor. Bunların içerisinden geldiği zaman milletvekillerinin hepsini genel başkanın kölesi kabul etmek çok büyük hatadır. Şahsiyetlerini sıfırlamak doğru değildir." dedi.

AK Parti'nin bazı temsilcilerinin siyasi partiler kanununda ve seçim kanununda değişiklikler yapılacağını belirttiklerinin ifade edilmesi üzerine Bahçeli, "Yapabilirler ama bu herşeyden evvel bir demokratik siyasi kültüre dayalıdır. Biz de şu an için farklı düşünen hayır oyu veren milletvekillerimiz var, pazar günü hayır oyu vereceğini bildiğim insanlar var. Bunlar 'hayır' oyu veriyor diye biz dışlamıyoruz. Vermeseler daha doğru olur, parti politikasına uygun hareket etmiş olurlar, birlik, beraberlik sağlanmış olur. MHP'yi itibarsızlaştırmanın, yerle bir etmenin bir manası yok. Eğer bu manada bir özgürlük istiyorsa milletvekili, bunlar olmasın daha iyi." şeklinde konuştu.

EVET, ÇİFTE SU VERİLMİŞ ÇELİK GİBİ OLMUŞTUR

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli eyalet tartışmalarına ilişkin şu ifadeleri kullandı: "Cumhurbaşkanı ve Başbakan'ın sözleri fazlasıyla yeterlidir.

Bu açıklamalardan sonra tartışmayı ancak CHP veya 'hayır' kumpanyasının elamanları sürdürür. Zannediyorum onlar yapıyor, çünkü sabaha kadar sosyal medya hareketlenmiş.

Bir an düşünelim. Sayın Cumhurbaşkanı tesis açılışı gerekçesiyle Türkiye'yi çok önemli bir programa aldı ve gezdi. Sayın Başbakan olağanüstü bir performans içerisinde gece gündüz televizyonlara çıkıyor. Bütün bunları yaparken de 18 maddenin ruhunu anlatmaya çalışıyor. Biz bunları takip ediyoruz. Biz de zaman zaman cevaplandırmaya çalışıyoruz. Bir partinin genel başkanı ve Başbakan'ı, seçilmiş Cumhurbaşkanı, ağzına eyalet sistemi almıyorsa, bunu danışman söylüyorsa, bu danışman da Cumhurbaşkanı'nın danışmanı ise aklınıza 2 soru geliyor. Bir, bundan bilgisi var mı, ben söyleyemiyorum sen söyle mi diyor, yoksa bu danışman sabote mi ediyor. 'Bende olsa atarım' dedim. Sayın Cumhurbaşkanı kovar, kovmaz kendi bileceği iş.

Referanduma 2 gün kala üniter yapı konusunda hassasiyeti olanlar, bunları da bazı gazetelerde bazı parti yöneticileri Twitter ile de MHP'yi suçlayacak şekilde insanların kafasını karıştırmaya yönelik faaliyetleri yürütüyorlarsa açıkça söylüyorum. 'Evet' çifte su verilmiş çelik gibi olmuştur. Bu tür oyunlar bozulacaktır ve 'Evet' en çok şekilde temsil edilerek Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi Türkiye'de uygulanacaktır. Dünden bu yana ki gelişmeler ışığında bunu söylüyorum. Bunları böyle yapıp, Twitter'da bilmem ne yaparak, sosyal medyada şunları yaparak ülkücüyü bunlar bu kadar saf, aptal mı zannediyorlar? Hiç mi düşünme sahibi değiller? Bunun arkasındaki oyunlar kimlerdir, bu tweetleri kim yapıyor, Cumhuriyet Halk Partisinden hangi milletvekilleri kimleri arıyor, kimlerle konuşuyor? Bunları bilmiyor muyuz zannediyorsunuz? Kesin olarak söylüyorum; 'evet' çifte su verilmiş çelik gibidir. Pazar günü kendini gösterecektir."

ÜLKÜCÜLERİN SORU İŞARETİ ZATEN YOK

"Bu açıklamalardan sonra ülkücülerin bir soru işareti kalmadı mı?" sorusu üzerine Bahçeli, "Zaten yok." değerlendirmesinde bulundu. Birçok çevreye karşı cevaben bir şeyler söylediklerini, aynı zamanda bir teşkilat yönettiklerini söyleyen Bahçeli, bazı cümlelerinin seçilmiş cümleler olduğuna işaret etti. Bahçeli, "Şimdi 'hayır'cı olup şu ana kadar sessiz kalmış ama bu cümleden dolayı 'Artık genel başkan da 'hayır'dan yanadır' diye ortaya çıkan 'hayır'cıları tespit etmediğimi nereden biliyorsunuz?" dedi. "Size gelip konuşanları mı tespit ettiniz? Ne yaptınız?" sorusu üzerine Bahçeli, bir kişinin tam anlaşılması için kullandığı üsluba bakılması gerektiğini kaydetti.

'HAYIR'IN TÜRKİYE'YE HAYIR GETİRECEĞİ İNANCINDA DEĞİLİM

"Hayır" çıkması halinde MHP'nin tavrı ve nasıl bir politika izleyeceği yönündeki soruya da Bahçeli, "Milletimizin iradesidir, TBMM'den bir taslak milletin huzuruna referandum olarak sunulmuştur. Kararı millet verecektir, hayır da verebilir, evet de verebilir. Ama şahsi kanaatim olarak 60 günden öncesi ve sonrasıyla ortaya konmuş olan her türlü davranışı, propagandayı, söylemleri göz önüne aldığım zaman 'hayır'ın Türkiye'ye hayır getireceği inancında değilim. Bunu kesin olarak ifade ediyorum." yanıtını verdi.

Böyle bir konuda "hayır" oyu veren insanlara da saygısının büyük olduğunu belirten Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:

"O, onun tercihidir, fakat hayırın kazanması halinde bundan yararlanmak isteyen unsurlar çok yönlü harekete geçer, Almanya'sı, Hollanda'sı, Fransa'sı, Amerika'sı geçer, Türkiye'deki iş birlikçileri geçer, Türkiye'yi karıştırmak isteyen unsurlar geçer, terörün kalıntıları, FETÖ'nün kalıntıları harekete geçer. Çünkü 'hayır' çıktığı andan itibaren bugünkü Cumhurbaşkanı ve hükümet 3 Kasım 2019'a kadar görevde kalacak. Bu kadar süre içerisinde Türkiye'de neyin olacağını, Güneydoğu Anadolu'da ne olacak, Suriye'de ne olacak, Irak'ta ne olacak, bütün bunları düşünmeyen bir siyasetçi olur mu, bir vatan evladı olur mu? O sebepten dolayı evet diyoruz."

"MHP'Yİ ANLAMAK ZOR, ANLATMAK DAHA ZOR"

Memleket meselesi olursa düşmanlığa gerek kalmayacağını vurgulayan Devlet Bahçeli, hala kendisini anlamayanların bulunduğunu, milletin sağduyusuna güvenmek gerektiğini söyledi.

Bahçeli, “MHP'yi anlamak çok zor. Anlatmak daha zor. Yorumlamak ise imkânsız" dedi.

Bahçeli, herkesin sandığa gitmesini tavsiye ederek, "Yüksek bir sorumluluk anlayışı içerisinde referandum hakkında neyi düşünüyorlarsa o düşünceleriyle birlikte sandığa gitmeliler, oylarını kullanmalarını, bir görev olarak düşünmek lazım. Bu konuda gençlere ve hanım efendilere de büyük sorumluluk düşüyor, onların da gitmesi lazım." dedi.

MHP Genel Başkanı Bahçeli, "Netice itibarıyla 17 Nisan'da Türkiye'de gerçekten önemli bir adım atılmış şekliyle bir dönemin kapısını aralamak lazım. Kapıdan içeriye girelim de içeride ne olur onu ileride görüşürsünüz." ifadesini kullandı.

"Ne olur içeri girilirse" şeklindeki soru üzerine Bahçeli, "Güzel şeyler olacağı kanaatindeyim." yanıtını verdi.