Sivil Toplum ve Fenerbahçe

Sivil toplumun geniş anlamına devlet örgütlenmesinin dışında olan, kar amacı gütmeyen tüm kuruluşlar dahildir. Bu noktada siyasi partiler de meslek kuruluşları da sendikalar da hemşeri dernekleri de sivil toplum kuruluşu yelpazesi altındadır.

Siyasi partiler toplumu yönetmek iddiasında olduklarından, siyasi iktidar olmak amacıyla yola çıktıklarından kendilerini pek de sivil toplum olarak tanımlamaz derneklerden, vakıflardan sendikalardan farklı görürler.

Bu bakış açısı bir anlamda doğrudur çünkü; sivil toplum kavram olarak siyasi toplumun karşıtıdır, en azından öyle olmalıdır.

Sivil toplum devletle maddi-manevi çıkar ilişkisine girmeyen, (sadece siyasi iktidardan değil bir güç olarak) iktidardan nemalanmak için amaçlarında, hareket tarzında, söyleminde kırılmalar yaşamayan örgütlerle, gerektiğinde toplumsal muhalefet yapan, yapabilen kurumlarla tanımlanmalıdır.

Biliyorsunuz, son yılların sarı-lacivert iddiası Fenerbahçe’nin Türkiye’nin en büyük sivil toplum kuruluşu olması üzerine… 2011’den günümüze yaşanan süreçte bu iddiayı destekler birçok gelişme yaşandı.

Neredeyse kazanıldığına pişman olunan şampiyonluktan günümüze, spordan çok siyaset ve hukukla ilgilenmek zorunda kaldı Fenerbahçeli.

Basket takımı iyi mi oynadı, voleybolcular şampiyon mu oldu, futbolcular ahir ömrümüzde Türkiye Kupası’nı mı kazandı… sevinemedi Fenerbahçeli.

Siyaset sporu ne kadar etkisi altına alıyor, yargı siyasi mi davranıyor, Platini de mi Pennsylvania’ya gitmiş gibi düşüncelerle geçen 3 yılın sonunda bir nebze sevinmek Fenerbahçelinin hakkıdır…

Bir nebze diyorum çünkü, açık ara kazanılan şampiyonluğa rağmen Fenerbahçe’nin ve Fenerbahçeli’nin gündemi hala spor olamamıştır.

Hala Aziz Yıldırım hapse girip yatacak mı, Fenerbahçe acaba Avrupa’ya gidebilir mi, gibi esasta hukuki değil siyasi olan sorular sorulmaktadır, hala cevaplar net değildir.

Fenerbahçeli hala “adalete fener yak” gibi bir arayışın peşindedir…

Son 3 yılda kazanılanlar değil ama kaybedilenler tartışılmaya devam edilecek olsa dayaşanan süreçten Fenerbahçe ve Fenerbahçeli direnerek çıkmayı bilmiştir.

Şampiyonlar Ligi Ön Elemesi oynadıktan sonra Avrupa’dan ihraç edilen, sezona yenilgilerle başlayan hangi takım olsa toparlanması beklenmezdi…Ama taraftar ve kulüp birbirine sahip çıkmış, futbolcuları da yaşananlara inandırmıştır. Hak mücadelesini, adalet arayışını sahada sporunu yaparak sürdürenleri de onları destekleyenleri de tebrik etmek lazım.

Yılmadıkları, yıkılmadıkları, başardıkları için…

Kutlu olsun…