Sınır

 

Hayatta sınır çizeceğiniz şeylerin sayısı oldukça fazladır.

Fakat bazı şeylerin sınırı yoktur.

Birey olarak;

Öfkemizi sınırlamalı, sabırda sınırsız olmalıyız.

Cimrilikte sınır tanımalı, cömertlikte sınırları aşmalıyız.

Merhamette sınırsız,

Şefkatte sınırsız,

Güzel ahlakta sınırsız olmalıyız.

Sevgimiz asla sınır tanımamalı.

Kendi sınırlarımızı belirlerken, başkalarına ait sınırları gözetmeli, "mütecaviz" olmadan, fakat haklarımızı da koruyarak, bu fani dünyaya iz bırakarak veda etmeliyiz.

Bir ülkücü birey olarak, hareketi var eden temel değerleri "sınırları" ihlal etmeden, "lider, teşkilat, doktrin" yarınları kucaklamak ve geleceğe yön vermek, aynı zamanda, "insani, vicdani, ahlaki" bir vazifedir.

Birde milli sınırlarımız var ki, işte içimizi kanatır durur.

Ardahan'dan Ahıska'ya el sallayınca yanar yürekler.

Iğdır'dan Karabağ'ı yaşlı gözlerle seyrederiz.

Şırnak'tan Kerkük'e giden yollarımız kapalı, Telafer'de hüzün, Türkmen dağında dram ve Ankara'da dertliyiz.

Batum bize uzak, Erivan'da çan sesleri, Erbil'de ihanet.

Sofya'da çaresizlik, Selanik'te hasret.

Ve biz artık sınır tanımak istemiyoruz.

Biz balkanlarda ezan sesi duymak istiyoruz.

Kafkas dağlarında bayrağımıza yer arıyoruz.

Biz Doğu Türkistan'a istiklal diyoruz.

Biz Tanrı dağlarının yamaçlarının, yeleleri kabarmış bozkurtları. Kandilin çakallarını parçalamak istiyoruz.

Milli devlet, güçlü iktidar.

Biz artık bazı sınırları yıkmak istiyoruz.

Aynı gönüller aynı ülküde, aynı ülkü aynı amblemde buluştukça, biz her engeli yıkamaz mıyız?

Sınırlarını ülkücü hareketin içerisinde çizen yürekler. Sınırlarımızı yeniden çizmeye ne dersiniz?